100 aile ve ötesi

ABD merkezli Forbes dergisi 2024 yılı için dünyanın en zengin şahısları listesini yayınladı. Sadece USD bazında milyar ve üzeri serveti olan şahısların girebildiği bu liste kapitalizmin iğrenç yüzünü bütün çıplaklığı ile ortaya çıkarmak açısından oldukça ilginç veriler içermekte.

Listenin global bölümünün içinden TC vatandaşı olan 27 kişiyi ayıkladığımızda dünyanın gelir dağılımı açısından en adaletsiz ülkelerinden biri olan TC’de ortaya çıkan resmi incelemek istedim. Resim, kapitalizmin vahşetini çok net bir biçimde anlatacak nitelikte.

Başlarken şu hususu belirtmekte yarar var. Forbes’in yayınlamış olduğu rapor Türkiye açısından ihtiyatlı olarak değerlendirilmeli. Bunun nedeni Forbes’in çalışma tarzından daha çok TC’nin ekonomik yapısından kaynaklanmakta. Unutulmaması gerekir ki kayıt dışı ekonominin son derece etkin olduğu bir coğrafyadır burası. Bu ekonomi modeli kayıt dışı zenginler üretir doğal olarak ve elbette bu durumun sonucu ortaya çıkan kayıt dışı milyarderler yer almaz bu listelerde. Dolayısı ile raporda belirtilenden daha çok dolar milyarderinin yaşadığı bir ülkede yine raporda belirtilen servetlerden daha fazlasının çok küçük bir azınlığın elinde bulunduğu koşullarda yaşamaktayız. Bir başka anlatımla tabloda belirtilmiş olandan daha vahim içinde bulunduğumuz koşullar. Yazının, bu durumun göz önünde bulundurularak okunmasının ve değerlendirilmesinin daha anlamlı olabileceğini düşünmekteyim.

Öncelikle şunu belirteyim:

Liste ile ilgili olarak gerek piyasa ekonomistlerinin gerekse kendilerini “muhalif” olarak tanımlayan yazılı ve görsel medya organlarının yapmış oldukları yorumlar sade suya tirit mahiyetinde kanaatime göre.

Piyasa ekonomistleri TC vatandaşı dolar milyarderi sayısının artmasını “iş yaşamının bir başarısı” olarak değerlendirmekteler. Dolar milyarderlerinin servetlerinin bir yılda 2,3 milyar USD seviyesinde artmış olması da bir başarı onlara göre. Daha ileri gidip listede üç kadının yer almasının kadınların başarısını gösterdiğini, ilerideki yıllarda listeye daha çok kadın milyarderin girmesinin beklenebileceğini belirtenler bile var. Ailelerinden almış oldukları gücü düzenin sağlamış olduğu olanaklarla birleştirip servetlerine servet katan insanların varlığı cinsiyetlerinden bağımsız olarak tiksinti vermekte bana. Öte yandan siyasi iktidarın izlemiş olduğu ekonomi politikaları sayesinde gerçekleşen servet transferlerinden değil de iş insanlarının başarılarından kaynaklanmış olduğunu düşünmenin de bir “akıl tutulması” ürünü olduğu kanısındayım.

Kendilerini muhalif olarak tanımlayan medya organlarında görev yapan ekonomi uzmanları(!) ise ayrı bir âlem, işin özünü bir yana bırakmışlar dolar milyarderleri listesine Cumhurbaşkanının damadının nasıl girdiğini tartışıyorlar. Listenin geri kalanı ilgilendirmiyor onları. Bu şahısların yapmış oldukları programları izleyip yazdıkları yazıları okuyunca Selçuk Bayraktar ve kardeşinin listeden çıkmış olmaları hâlinde memlekette her şeyin güllük gülistanlık olacağına inanası geliyor insanın. Bu uzmanların(!) listenin içeriği ve neleri ifade ettiği ile ilgili sorunları yok. Onların tek dertleri “Damat Bey” ile kardeşinin listeye girmiş olmaları. Bu da bir başka akıl tutulması kanaatime göre.

Her neyse biz Forbes 2024 Türkiye listesini analiz edip verdiği mesajları değerlendirmeye çalışalım.

Listede yer alan 27 TC vatandaşının toplam servetlerinin tutarı 56,7 milyar USD.

Ülkede hane halkları toplam serveti ise yaklaşık 1,1 trilyon USD.

Bu durumda listede yer alan 27 şahıs, ülkedeki toplam servetin %5,1’lik bölümünü elinde bulundurmakta.

Şimdi bir de bir önceki yılın rakamlarına bakalım:

Ülkenin toplam serveti: 1,24 trilyon USD.

Forbes listesindeki TC vatandaşı USD milyarderlerinin toplam serveti: 54,3 milyar USD.

Buna göre 2023 listesinde yer alan 24 şahıs ülkedeki toplam servetin %4,3’lük bir bölümüne sahip imiş bir yıl önce.

Bu verilerin gösterdiği şudur:

Ülke bir yıl içinde %12 oranında fakirleşmiş, buna karşın milyarder sayısı artmış, milyarderler servetlerini %4,5 oranında arttırmışlar ve ülkedeki toplam servet içindeki payları ise %0,7 oranında artmış.

Ülke fakirleşirken bir mikro azınlık servetine servet katmış.

Üzerinde durulması gereken tablo budur. Hakkında sayfalar dolusu analiz yapmanın mümkün olduğu bu tablo neoliberal ekonomi uygulamalarının sonucudur.

Yazıya konu olan 27 kişinin servetlerinin büyüklüğünü bir de böyle inceleyelim:

TÜİK verilerine itibar edecek olursak eğer ülkede asgarî ücret mukabili görev yapan 6 milyon özel sektör çalışanı var. Bu insanların yıllık gelirleri toplamı kaba bir hesapla 36 milyar USD.

Bu hesaba göre milyarderler listesindeki 27 kişinin toplam serveti 6 milyon asgarî ücretlinin bir yıllık toplam gelirinin bir buçuk katından daha fazla (1,58 katı).

Bu hesaplamayı bir kez de ayda 10 bin lira ile geçinmeye mahkûm edilen yaklaşık on milyon emekli ve/veya hak sahibi ile yapacak olursak bu kez 1,53 katsayısına ulaşıyoruz.

Milyarderler listesi statik bir yapıya sahip değil. Piyasada meydana gelen değişikliklere bağlı olarak listeye girenler ve listeden çıkanlar oluyor. Yine aynı nedenlerle bunların sayıları artıp azalabiliyor. Ancak değişmeyen bir şey var. Bu listenin bileşenleri de adayları da değişmiyor, bütün her şey 100 aile ve bunların öne çıkmış fertleri arasında.

Dünyada gelir dağılımı adaletsizliğini ölçebilmek için geliştirilmiş pek çok yöntem var. Lorenz eğrisi, yüzde paylar analizi, Gini katsayısı bunlardan en yaydın olanları. Ancak bu yöntemler TC’de mevcut olan gelir dağılımı adaletsizliğini açıklamakta yetersiz kalmakta. Örneğin yüzde paylar analizi yapacak olursak toplumu yüzde birlik, yüzde beşlik ya da yüzde onluk dilimlere ayırıp bu kesimin elindeki servetler ile bu kesimin dışında kalanların servetlerini birbirine oranlamak gerekiyor. Buna göre yüzde beşlik pay analizi bize toplumun en zengin yüzde beşlik kesiminin toplam servetin %40,8’lik kısmına sahip olduğunu göstermekte. Bu bile yeterince adaletsiz bir manzarayı yansıtmakla birlikte gerçek durum çok daha kötü bir manzara arz etmekte. TC’de bırakın yüzde beş, yüzde birlik kesimleri binde bir dilimine girenlerin durumu bile gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Örneğin İstanbul Boğazı kıyısındaki semtlerden birinde kendisine miras kalmış bir dairede oturan ve bankada 10.000 $’dan biraz fazla birikimi olan biri zengin değil ancak “hâli vakti yerinde” biri olarak tanımlanabilir. Oysa bu kişi yaklaşık 550-600 bin USD tutarındaki serveti ile TC zenginlik sıralamasında ilk binde birlik dilimde yer alabilmekte (USD milyoneri olmayan yaklaşık 20.000 kişi yer almakta ilk binde birlik dilimde).

Peki nerede aramalıyız gerçek tabloyu?

Yukarıda zikrettiğim 100 ailede. Hepsini birer birer burada yazmanın anlamı yok. Zaten çoğu Kaldıraç dergisinin okurları tarafından bilinen isimler. Koç, Sabancı, Eczacıbaşı, Beşli Çete mensupları, Demirören, Doğan, Ağaoğlu, Kiler aileleri ve bunlara eşlik eden birkaç Anadolu Kaplanı(!) (Anadolu Kaplanları ifadesi ağırlıklı olarak Ak Parti iktidarı döneminde zenginleşip ön plana çıkan Anadolu merkezli sınai grupları tanımlar).

Bu 100 aileden serveti en düşük olanının bile malik olduğu menkul ve gayrimenkul değerlerin toplamı 600 milyon $ üzeri bir rakam. Toplam servetleri ise dudak uçuklatıyor. Tam 167,4 milyar $.

TC’de hane halkları toplam serveti ile kıyaslayalım şimdi de: 167,4/1100 = 0,15.

Resmî kayıtlara göre 85,3 milyon insanın yaşadığı TC’de sadece 100 aile ülkedeki toplam servetin %15’lik kısmının maliki (Maliki olmadan kontrol altında tuttukları servet daha da büyük elbette).

İşte ülkedeki gelir dağılımı eşitsizliğinin gerçek görünümü.

Koca bir ülke sadece 100 ailenin servetini arttırmak için çalışmakta adeta.

Bu tablo sadece üretim faaliyetlerinin yarattığı artı-değer sömürüsü ile ortaya çıkmış bir sonuç değil elbette*. Siyasi iktidar uyguladığı para, maliye, vergi ve faiz politikaları ile artı-değer sömürüsünün daha da katmerlenmesini sağlıyor ve ortaya çıkan tablo gün geçtikçe daha da vahimleşiyor.

Küresel güçler tarafından TC ekonomisini yönetmekle görevlendirilen kayyumun uyguladığı yüksek faiz ve sıkı para politikası, Dünya Bankası ile yapılan işbirliği anlaşması vb. gelişmeler bu tablodaki eşitsizliği daha da arttıracak tabiatı ile.

Karşı çıkılması, eleştirilmesi gereken tablo budur. Cumhurbaşkanının damadının ve onun kardeşinin bu listenin herhangi bir yerinde olması ise üzerinde durulma gereği bile olmayan bir detaydır sadece. Ülkedeki tüm servetin sadece 100 ailede toplanmış olmasıdır üzerinde durulması gereken.

Egemenler bunun hesabını halka vereceklerdir.

ER veya GEÇ.

* Bir yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için açıklama yapma gereğini hissettim. Servetlerin oluşması elbette her şeyden önce artı-değer sömürüsünün bir ürünüdür. Ancak izlenen para, banka ve maliye politikaları büyük servetlerin daha da büyümesine yol açmakta işçi ve emekçilerin yaşamsal gereksinmelerini karşılamaları, kedilerini yeniden üretip yaşama devam edebilmeleri için kullanmaları gereken parayı dolaylı vergi, kredi/kredi kartı faizi gibi uygulamalarla ellerinden alıp adeta ikinci bir sömürü halkası oluşturmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz