Bu seçimlerde, Muktedir, Saray Rejimi, en uygun kazanma yolunu, ittifak üzerine kurarak yapabileceğini düşündü. Öyle de oldu. İttifakın ismini Bahçeli koydu. Ne de olsa Muktedir, bir devlete, en azından Bahçeli’ye başkan olmayı başardı. Bahçeli de ittifakın ismini “Cumhur İttifakı” olarak koydu. Muktedir olduğu hâlde Erdoğan, isim babası bile olamadı. Her şeye bizzat karar vermeyi seven Erdoğan, demek ki, çaresizlikten kendisine sunulan her ele sarılıyor. Korku bu olsa gerek.
Bu ittifakın karşısında ise, “Millet İttifakı” olarak CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti ve Saadet Partisi yer alıyor. Bu ikinci ittifakın oluşumu daha zor olmuş olmalı.
Böylece, hem MHP için, hem DP ve Saadet Partisi için baraj problemi kalmıyor. Seçim hem cumhurbaşkanı (ama başkan gibi bir şey) seçilecek bir seçim, hem de milletvekili seçilecek bir seçimdir.
Böyle olunca, ittifak olmadan seçime katılan tek parti HDP’dir.
Ve Erdoğan, Saray, tüm gücü ile, HDP’nin baraj altına kalması için çalışacak. Tüm gücü ile Kürdistan’da, sandıkların yerlerini değiştirecek, taşıyacak, baskı ve şiddeti tırmandıracak, tutuklamalara hız verecek vb. Tüm bunlar, OHAL rejimi altında oldukça kolay yapılacak.
Araya girelim, dolar kuru 5’e yaklaşmış iken,faiz artırmak istemiyorlardı ise, öyle ya faiz lobisine
boyun eğmek istemiyorlardı ise, OHAL’i kaldırırlardı ve dolar düşerdi.
Demek ki, Erdoğan için, “faiz lobisi”nin isteklerine “evet” demek, OHAL’i kaldırmaktan daha makbuldür.
Tüm hukuksuzluklarla, Kürt oylarının önü kesilmek istenecek. Kürt illerini yerle bir eden, katliamları dayatan siyaset, bugün, Kürt oylarına talip olmakta zorlanmaktadır. Bu nedenle, hile, baskı ve şiddet dışında yolları yoktur. Ve devlet içinde yer alan farklı çevrelerin, Ergenekon veya İslamî çevrelerin, FETÖ veya Erdoğan’cı çetelerin hepsinin Kürtlere ve işçilere, devrimcilere ve emek cephesine karşı savaşta birleştiğini biliyoruz.
İşte bu nedenle, 24 Haziran gününe kadar en önemli mesele, HDP’nin barajı geçmesidir.
Elbette seçim normal koşullarda yapılıyor olsa, elbette hukuksuzlukta sınır tanımaz bir Saray Rejimi ortada olmamış olsa, HDP barajı geçecektir. Bunda şüphe yok.
Bu nedenle, biz, açık ve net olarak, birinci turda, 24 Haziran seçimlerinde, cumhurbaşkanı adayı olarak Demirtaş’ı, parti olarak da HDP’yi destekliyoruz. Herkesi de, tüm insandan, emekten, özgürlüklerden yana olan herkesi de bu yönde oy kullanmaya davet ediyoruz.
Zira HDP meclise girerse, 24 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin meclis çoğunluğunu kaybetme ihtimali ortaya çıkar.
AK Parti eğer meclis çoğunluğunu kaybederse, ikinci turda, AK Parti içinden çözülmeler, zaten başlamıştır, hız kanacaktır.
Ancak, bizim HDP’yi desteklememiz sadece, bir meclis aritmetiği hesabı değildir. Daha da ileridir. Bunları özellikle vurguluyoruz ki, bizim gibi düşünmeyenlerin dahi, HDP’ye oy vermesinin asgarî özgürlük isteğinin gereği olduğunu gösterebilelim Biz, elbette HDP’yi destekliyoruz.
Bugün ülkenin ana sorunlarını üç ana başlıkta toplayabiliriz.
Bunlardan ilki, özgürlükler meselesidir. Özgürlükler meselesi, hem Kürt halkı başta olmak üzere, halkların meselesidir, hem de en sıradan bir insanî talebin dile getirilebilmesi meselesidir. İsterseniz, çocuğunuzun eğitimi ile ilgili basit bir sorunu ele alın, isterseniz, vergilerinizin nasıl kullanıldığını sormak isteyin, isterseniz bir siyasal özgürlük talebinde bulunun, tümünde karşınıza Saray Rejimi, tüm devlet çarkı dikilmektedir. Baskı ve şiddet ile, devlet terörü ile karşılık verilmektedir. Bu sorun, işçilerin, emekçilerin sorunu olmayı da aşmıştır. Esas olarak halkın sorunu olan bu özgürlükler sorunu, bugün, birçok burjuva kesimin de sorunu hâline gelmiştir. Dün Erdoğan ve Saray Rejimi’ne destek verenler, bugün, yılanın
kendilerine de dokunduğunu itiraf etmektedirler.
İkincisi, azgın sömürü ve ekonomik krizin faturasının işçi ve emekçilere yüklenmek istenmesidir. Ülkede büyük ve derin bir ekonomik kriz vardır. Bu kriz, açlar ordusunu, işsizler ordusunu sürekli büyütmektedir. İşçiler, işlerini kaybetmemek için can güvenliği olmadan çalışmaktadırlar. Sadece üçüncü havalimanı inşaatında 400 insanın öldüğü ve bu iş cinayetlerinde ölen insanların cesetlerinin ailelerine verilmeyip betonlandığı söylenmektedir. İşçiler işe giderken artık aileleri ile helâlleşmektedirler. Erdoğan’ın Soma’da söylediği “fıtrat”, utanmazca, camilerde verilen hutbelerle desteklenmiş ve işçilerin yaşamları açık tehdit
altına sokulmuştur.
Devlet, bizzat bir organizasyon yaparak, işsiz sayısını az gösterecek yalanlar, istatistikî yalanlar üretmektedir. Stajyerleri, çalışacak kitle olarak saymayıp, ama çalışan olarak saymak, son aylarda geliştirdikleri bir yeni istatistikî yalandır. Böylece 1 milyon 400 bin kişi, işe girmiş olarak gösterilmektedir.
İşçi ve emekçiler, işsizlik, güvencesiz çalışma, artan vergi yükü, hayat pahalılığı vb. etkenler
altında, ağır bir yaşam sürmektedirler. Açlık ve yoksulluk boy atmaktadır. Üçüncü başlığımız ise, savaştır. Savaş, sadece ülke ekonomisini çökerten maliyetler demek değildir. Savaş, en başta, insanların ölmesi, öldürülmesi demektir.
Saray Rejimi, içeride ve dışarıda savaşçı politikalar devreye sokmuştur. İçeride Kürtlere karşı azgın bir savaş, milliyetçiliği yükseltmeye artık yetmiyor. Kürt halkı açık katliamlarla yüzyüze getiriliyor.
Dışarıda da aynı savaş politikası devrededir.
Suriye bunun en açık örneğidir. TC devleti, Suriye topraklarında işgalcidir. Suriye konusunda en başından
beri tetikçi rolünü üstlenmiştir.
İçeride ve dışarıda bu savaş politikası, tüm geleceğimizi yok etmekte, havayı zehirlemektedir.
Çetelerin devlet ve toplum içinde yeşermesi için yaratılan zemin, tüm bu sorunların ortak çocuğudur.
İşte, HDP’ye destek vermek, tüm bu sorunlara karşı, emek, özgürlük ve barış için mücadele etmek demektir.
Bu nedenle, bu destek, pasif sadece sandıkta bir oy atma ile sınırlı destek değildir. Bu destek aktif, militanca mücadele etmek ve esas olarak örgütlenmek anlamına gelmektedir. Sisteme karşı, sadece Saray Rejimi’ne karşı değil, kapitalist sistemin kendisine karşı işçi ve emekçilerin direnişini geliştirmek, örgütlenmekten geçmektedir. 24 Haziran seçimlerine biz, bu çerçeveden bakıyoruz.
Bu nedenle, oylar Demirtaş’a, oylar HDP’ye diyoruz.
24 Haziran seçimleri, bir kere daha gösterecektir ki, biz Gezici’yiz, onlar gidici.
24 Haziran seçimleri, direnişi geliştirmenin, emek, özgürlük ve barış cephesinin direnişini büyütmenin
aracı olacaktır.