Önceki Bölüm: VIII. Kürt Kurtuluş Mücadelesi
Devrim, devrimci partinin yol gösterici eylemi altında örgütlenir. Ancak devrim, aynı zamanda yığınların eseri olacaktır. Bizzat devrimin kendisi, kitleleri uyandıracak, “ayak takımı” denilen sınıfların yönetme yeteneğini geliştirecektir. Yönetilmek, yüzyıllardır genlerimize işlemiştir. Buna son verecek şey, devrimin kendisidir. Onun için yığına yaklaşım, kendini geliştirmek ve örgütlemenin ötesinde bir anlam taşır. Bu nedenle de programatik boyutta bir bakışı gerektirir. Kuşku yok ki, bu genel bir bakış olacaktır.
Devrimci Sosyalistlerin yığın politikası iki temel noktada toparlanabilir. Birinci olarak; Devrimci Sosyalistler, yığını devrimcileştirmeyi hedefler. Yığın çalışması, yığın bağları, yığınsallaşma adına yığının kuyruğuna takılmayı dalkavukluk ve reformizm olarak görür. Yığın bağı, öncünün yığının içinde erimesinin adı değildir. Yığının devrimcileştirilmesi, onun bir adım önünde olmayı gerektirir. Bu yolla yığının kendi mücadelesi içinde öğrenmesi ve devrim saflarına katılması gerçekleşebilir. Yığının içinde, yığının önünde olarak, onun kendi eylemlerinden, kendi deneylerinden öğrenmesini bilerek mücadele etmeliyiz. Yığın böyle devrimcileşir.
İkinci olarak; Devrimci Sosyalistler yığına, kitlelere örgütlenme modelleri dayatmaz. Tersine onların bulduğu, az ya da çok geliştirdiği örgütlenme biçimleri içinde devrimci olanı, köhneyen, eskiyen modellerin yerine öne çıkartır. Devrimci Sosyalistler; doğru strateji ve taktikleri ile kitleleri yönlendirir, onların enerjilerini devrime akıtmanın yolunu açar.
Yığın örgütlenmesinin, mücadelenin gelişimi içinde ortaya çıkardığı eylem ve örgütlenme biçimleri vardır. Bunlar, devrimci bir partinin örgütlenme modelleri değildir. Bunlar, yığının kendisinin önünü açan örgütlenme modelleridir. Devrimcilerin görevi, bu mücadelenin ortaya çıkardığı örgütlenme biçimlerini geliştirmek, devrimci olanını öne çıkarmaktır.
Yığın örgütlülüğü, sosyalizmin kuruluşu açısından da son derece önemlidir. Hem komün, hem sovyet deneyleri göstermiştir ki, iktidar organları, sınıfın örgütlülüğünün içinden çıkabilmektedir. Devrimci parti buna dikkat eder.
a. Sendikal Mücadele: Tekelci polis devleti toplumun tüm gözeneklerini tıkamaya yönelmiştir. Gerçekte işçi sınıfının burjuvaziye karşı ekonomik mücadelesinin en gelişmiş örgütlenmesi olan sendikalar, artık devletin bir uzantısı haline gelmiştir. İşçi aristokrasisi, sendikal bürokraside tam ifadesini bulurken, tekelci ilişkiler altında sendikal bürokrasi, sendika mafyası biçimini almıştır.
Ülkemizde, ABD’nin bizzat denetimini elinde tuttuğu örgütlenmelerden biri olan sendikal bürokrasi, 1970’lerde tümden yok edilememiş, 1980’ler sonrasında ise tam bir mafya örgütlenmesine dönüşmüştür. Düşük yoğunluklu iç savaşa bağlı olarak, sendika mafyası, işçi hareketinin biriken öfkesini boşaltan eylemler örgütleyerek, düzen dışına çıkmayı önlemiştir.
Öyle ki, grev, işçilerin silahı olmaktan çıkarak, burjuvaların silahı haline de getirilmiştir.
İşçi sınıfı, politik örgütlülükten kaçtıkça, devrimci örgütlerle ilişkide tereddüt ettikçe, burjuvazinin denetimi altına giriyor. Onun için de burjuva saldırı esas olarak, işçi sınıfının devrimcileşmesini önlemek üzerine kuruludur. Bu açıdan sendika mafyasının görevi de budur. Anadolu devrimci hareketi tarihinde hiçbir zaman işçi hareketi ile devrimci hareket bütünleşememiş, aynı kanalda akmamıştır. Burada burjuva denetimin çok önemli bir rolü vardır.
İşçi sınıfının mücadelesinin ekonomik ve siyasal biçimleri giderek çok daha fazla birbirinin içine girmektedir. Siyasal mücadele bir yana itildiğinde ekonomik mücadele de yürütülemez hale gelmektedir. Bu noktada işçi sınıfının birliğinin sağlanması ve ikinci olarak sınıfın devrimci politikaya uzaklığının kırılması son derece önemli adımlardır. Bu adımlar, sınıfı, devrim ve sosyalizm savaşımında öncü güç olarak örgütlemenin adımlarıdır.
Sendikaların devlet uzantısı ve sendika mafyasının kontrolü altında olduğu koşullarda, elbette, sendikalar bizi ilgilendirmez tavrı konulamaz. Devrimci Sosyalistler, bu noktada sınıfın geliştirdiği yeni örgütlenme biçimlerini dikkatlice izlemek durumunda iken, aynı zamanda sendika mafyasına karşı etkili bir savaşımın öncülüğünü de yapar.
Yoksul köylülük ve kent emekçilerinin günlük sorunları çerçevesinde geliştirecekleri yığın örgütlülüklerine de aynı yöntemle yaklaşmak gerekir. Ülkemizde yoksul köylülük örgütlenmeleri gelişmemiştir. Bu konuda ortaya konan deneyler, bugüne kadar örgütlenme biçimlerinde ifade edilmemektedir. Bu nedenle de özü aynı olmak üzere, gelişmeler içinde ortaya çıkacak örgütlenmelere yaklaşım özel bir öneme sahiptir.
Yoksul köylülük, gerilla savaşı açısından çok kritik önemde bir yere sahiptir. Ülkemizde en çok sömürülen, ancak en küçük bir taviz karşısında en çabuk gevşeyen de bu kesimdir. Yoksul köylülük, bölgeler bazında önemli farklılıklar da göstermektedir.
b. Gençlik: Gençlik; heyecanı, enerjisi, öğrenmeye açıklığı ve atılganlığı gibi özellikleriyle ülkemiz devrimci mücadelesinin önemli bir alanıdır. Devrimci Sosyalistler, bu alanı iki nedenle önemli görür.
Birincisi; gençlik örgütlenmesi açısından. Devrimci Sosyalistler, gençliğin geliştireceği, devrimci etkilenmeye açık, geniş bir gençlik örgütlenmesinin devrimci savaşımda önemli bir işlev göreceğinin bilincindedir. Ancak bu noktada devrimin öncüsü, gençliğe örgütlenme modelleri dayatmaz. Gençliğin geliştireceği örgütlenme modelleri içinde devrimci olanını öne çıkartır. Böylesi modellerin kalıcılaşması için uğraşır. Bu örgütlenme, bugünden etkili sonuçlar vermeye adaydır. Gençlik, atılgan eylemleri ile, tüm toplumun alıcılığını artırmakta, aynı zamanda geliştirdiği ileri eylem biçimleri ile toplumun yeni eylemlere açıklığını artırmaktadır.
İkincisi; gençlik, Devrimci Sosyalistlerin kadro kaynağı, fidanlığıdır. Heyecanı, atılganlığı, öğrenmeye açıklığı ve gözüpekliği bu açıdan son derece önemlidir. Devrimci Sosyalistler işçi gençliğe özel bir önem verir.
Toplumda işçi ve emekçi kesimlerin artan nicel ağırlığı ile birlikte, gençlik içinde de işçi ve emekçi çocuklarının sayısı artmaktadır. Bu ise gençliğe verilmesi gereken önemi artırmaktadır. Gençliği korkulacak bir kesim olarak gören reformist mantığı her koşul altında reddediyoruz.
Ülkemiz, genç nüfusun büyük bir ağırlığı olan bir ülkedir. Ülkemizde üretime katılma, sorumluluk alma yaşı giderek düşmektedir. Bu açıdan, 12 yaşında bir gencin ailesinin geçimini üstlendiği görülmektedir. Bu açıdan gençliği, işçi sınıfından ve hele hele onun mücadelesinden uzak olarak gören anlayışlarla, aramıza kalın bir çizgi çekme gereğinin altını çizmeliyiz.
Gençliğin örgütlenmesi, aynı zamanda onun devrimci mücadele içinde kişilik kazanması demektir. Bu açıdan gençlik örgütlenmesinde, onun tüm sorunlarını anlamayı, toplumun dinamiklerini doğru anlamak olarak da görmeliyiz.
Gençlik Gelecektir, Gelecek Sosyalizmdir!
Sonraki Bölüm: X. Kadının Kurtuluşu