Konumuz Muharrem İnce’dir. Aslında, kendisi bir konu olarak, Saray Rejimi tarafından masaya sürülmüştür. Böyle olunca, bir “konu” hâline geliyor.
Ya Saray Rejimi, halkın zekâsını, olduğundan çok ama çok daha küçük görüyor, ki mümkündür, bu kadar ölçüsüz davranmaları bunun işaretidir ya da malzemeleri tükenmiştir ve artık en ucuzundan tiyatrolarla, en pespaye aktörlerle yetinmek zorundadırlar.
Bas doları, al senaryoyu. Reklamcılık böyle işliyor. Sen parayı basacaksın, reklam ajansları sana hemen “çare” üretecek. Ama sen iyi durumda değil isen, en kalitesiz senaryoyu, en müthiş senaryo olarak satın almak zorundasın. Kaldı ki, daha iyisi yok.
Muharrem İnce operasyonu, bu tarz ucuz bir senaryodur ve oldukça hızlı bir biçimde sahneye konulmuştur.
İnce, “ihtirası yüksek” bir adam gibi konuşuyor. Ama ihtirası seçilme ihtirası değildir. İhtirası, kendini kurtarma ihtirasıdır. Görev almıştır, dün de yani 2018’de de ve bugün de. 2018’de, “seçilmeme ihtirası” vardı. Şimdi, bu seçilmeme hâlini, CHP parti yönetimine atmaktadır. Zira “devleti korumak” adı altında kendi kadrolarını sessizliğe alıştıran ve bunu eylem olarak sunan bir CHP var. Bu yolla zor duruma düşmesi bekleniyor. Oysa İnce’nin 2018 cumhurbaşkanlığı seçim pratiği, bunu imkânsız kılmaktadır.
İnce, kullanılmış bir alettir ve bir kullanımlıktır. Bunu belki kendisi fark etmemiştir, belki artık Saray, bu kadar düşmüştür.
İnce kullanıldı ve Erdoğan’ın şartlı seçilmesi sağlanmıştır. Bu işin içinde CHP yönetiminin de olması, İnce’yi aklamaz. Tersine, İnce, ister CHP yönetimini dinlemiş olsun, isterse Saray’ın istediğini yapmış olsun, burjuva anlamda dahi rezilce bir tutum sergilemiştir.
Seçim akşamı, İnce, ortadan kaybolmuştur. Yetmez, açıklama yapmamıştır. Yetmez, tersine açıklama yapmış ve Erdoğan’ı, erken saatte kutlamıştır. Örnek olsun, İnce anlasın diye söylüyorum, İmamoğlu İstanbul seçimlerinde, Binali Yıldırım “kazandım” dediğinde kendisini kutlamamıştır, tersine itiraz etmiştir, hemen açıklama yapmış, “sandıkları terketmeyin” demiştir.
İnce diyor ki, CHP yönetimi birçok sandığı boş bırakmıştır. Kabul edelim öyledir. Mutlaka CHP yönetimi de bunu yapmıştır. Peki ama İnce, erken saatlerde Erdoğan’ı kutladığında, sandık başlarında adam kalması mümkün müdür? Bunu hiç aklına getirmedi mi?
İnce, Erdoğan gibi, “kandırıldım” demektedir. İyi ama, Erdoğan’ın Gülen hareketi tarafından kandırılmış olması hâli gibi midir bu “kandırılma”?
İnce “CHP iktidar istemiyor” diyor. Mutlaka doğrudur. Aldıkları emirleri açıklarsa, biz de öğrenmiş oluruz. Ama bir yanlışı var, diyor ki, “eğer iktidar istese idi Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı olurdu.” Düşünsel fukaralık, işte böyle bir şeydir. Belki de Kılıçdaroğlu’nun yaptığı tek “olumlu” gibi olan şeydir, o da Muharrem-Saray hattına ters geliyor. Oysa AK Parti ve MHP dışındaki partiler, artık “cumhurbaşkanlığı sistemi” denilen sistemi değiştirmek, kendi ifadeleri ile “güçlendirilmiş parlamenter sistem”e dönmek istiyorlar. İnce de aday olduğu dönemin başında bunu söylüyordu. Sonraları, “işler iyi gidiyor galiba” diye düşünmüş olmalı, en az 2,5 yıl lazım diye tutturmuştu. Demek, İnce, sahnenin bu ilk evresinde, “Cumhur İttifakı”na tam ihlal etmemiş gibi görünmek istiyor. Ama cumhurbaşkanlığında aradığı şey, aslında Erdoğan’dan farklı değil.
İnce diyor ki, yerel seçimleri kazanmasına katkısı olan HDP’ye CHP yönetimi teşekkür etmemiştir. İyi ama, kendisi teşekkür etmiş miydi? CHP yönetiminin HDP ile birlikte görünmeme isteği, sokaklara çıkmayı frenleme isteği, eylemsizliği eleştiriliyorsa, İnce’den eylem gelecek demektir. Mesela, HDP milletvekillerinin milletvekilliğinin düşürülmesi karşısında, “açlık grevine” yatsa olmaz mı ya da mesela kayyum atamalarına karşı Van’dan Ankara’ya bir yürüyüş başlatsa olmaz mı?
Evet CHP, kesinlikle Saray’ın destekçisidir. Ama aynı zamanda Erdoğan sonrasına hazırlanmaktadır. Oysa İnce, Saray’ın bizzat planıdır ve Erdoğan’ın Saray Rejimi’nin devamı için sahne almaktadır.
İnce, acaba bir fikre sahip midir? Bir programı var mıdır?
İnce acaba, seçim akşamı saklandığı hâlde, yeniden sahne alabildiğine göre, utanma duygusuna sahip midir?
Seçim gecesi tehdit edildiği, bu nedenle konuşamadığı ifade ediliyordu. Buyursun İnce, kendisini tehdit edenlerin ne ile tehdit ettiğini açıklasın. Kendi seçmeninin karşısına çıkamayan bir adam, nasıl olur da, yeniden aday olmak için bir sahne doldurma hamlesi yapabilir?
İnce, seçim meydanlarında kitlelere, mesela ne söylemiştir? Söylediklerinin içinde bir tek fikir, bir tek sol eğilimli öneri var mıdır?
İnce ucuz kahramandır ve Erdoğan’ın Saray Rejimi, ucuza kapattıklarını çok seviyor. Sahneye, hiç fazla masraflı adam çıkartmıyor. Günü kurtaracak adamlar çıkartıyor. Çünkü, fazla masraflı aktörleri, kendisinin yerini alma ihtimali olabilir diye, riskli buluyor.
Saray, İnce’yi ucuza kapatmıştır.
Erdoğan’ın yanında bir “Kalın” vardı. Anlaşılan o ki, bir de “İnce” gerekiyor. Enstrümanın kalın ve ince telleri ile ahenk arama peşindedir. Ama ne yazık, İnce, tek kullanımlık bir malzemedir. Onu o hâle getiren de bizzat sistemin kendisidir.
Öyle anlaşılıyor İnce, bağlı olduğu devlet organları tarafından kandırılmıştır.
Dahası CHP veya Millet İttifakı’nı etkileyeceği bile tartışmalıdır.
Bazı CHP doğrularını dile getirmesi bile, çapsız, kapsamsız, yüzeyseldir. Fizik öğretmeni imiş, ama ne doğrular konusunda bir bilgisi var, ne de kuvvet hakkında. Köylü kurnazlığı ile fizik öğretmenliği yapılamaz, olsa olsa dershanecilik yapılabilir.
Erdoğan’ın sazında ince tel olma ihtimali de yoktur.
Kalın, tek kullanımlık bir tele benzemiyor, daha yıpranmamıştır. İnce, bir kullanımda yıpranmış, parçalanmış bir teldir, bu telden ses de çıkmaz.
Erdoğan, Bahçeli’nin desteği ile daha fazla gidemeyeceğini görüyor. Biliyor ki, kendi iktidarının da sonu gelmektedir. Bizce çoktan gelmiştir ve uzatmaları oynamak için, hem içeride, hem dışarıda savaşa yaslanıyor.
Peki İnce, Erdoğan’ı kurtarmaya yeter mi?
Hiçbir işe yaramama ihtimali çok daha fazladır.
İnce, daveti, görevlendirmeyi çok sever. Çizdiği tablo budur. Hele ki, kendisinin masrafının olmayacağı davetlerden çok fazla hoşlandığı görülmektedir. O kadar ki, gözleri kamaştığı, aklı havaya kalktığı, gerçeklikten kopma modasına uyduğu için, davetin bir “onur” olmadığını bile görememektedir. Hoş, onur ile sosyal veya fiziksel bir bağı olmadığını da bizzat kendisi ortaya koymuştur.
Saray, “bize bir İnce lazım” diye tutturmuş olmalıdır. İnce davet edilmiştir. Sahneye çıkma hâli, ona yetmektedir.
Bu, oyunun ilk perdesidir. Saray’ı o kadar hafife almamak gerek. Oyunun ikinci perdesinde, “İnce’den inciler” başlıklı, itiraflar ortaya konacaktır. Saray Rejimi, itirafçıları çok sever. İnce “gizli tanık” olamayacaktır, ama açık bir itirafçılık yakışır, yolda olmalıdır. Ardından bir biat gelmelidir. Tıpkı Bahçeli gibi, bu kez CHP’den bir “gizli” başkan yardımcısı gereklidir. Dünya nezdinde Başkan Yardımcısı Fuat Oktay’dır, ama iç işlerinde iki başkan yardımcısı iyi olur, Bahçeli ile İnce.
Erdoğan, cumhurbaşkanlığı sisteminin tartışmaya açık olduğunu söylemektedir. “Biz her şeye açığız”, bir umutsuzluk hâlinin itirafıdır. Akşener’e bu nedenle davetler gitmektedir. İnce’ye işaret yetiyor.
Bu, çürüme hâlidir. Çürüme, sadece iktidara ait bir şey değildir, “muhalefet” de çürümüştür. Bu, çeteleşme hâlidir, çeteleşme sadece Saray Rejimi’nin muktedirlerine ait bir hâl değildir, aynı zamanda tüm burjuva muhalefete sirayet etmiş bir süreçtir.