Diyarbakır HDP binasının önünde, çocukları “kaçırıldı” diye nöbet eylemi yapan analar, Soylu çetesi, Erdoğan çetesi, Albayrak çetesi ve belki başka çetelerin de işbirliği ile günlerdir Saray medyasının gündemini süslüyor. O kadar samimiyetsizdirler ki, kendilerinin, devlet olanakları ile organize ettikleri “sivil” eyleme bile sahip çıkmaktan uzaktırlar. Çünkü, “show” yapıyorlar. TV kanallarında yayınlanan “reality show” programlarını geride bırakan bir çete mantığı ile, anaların acıları üzerinden şov yapıyorlar.
Bu soysuzlar çetesinin, bu kalpleri kurumuş zalim Saray medyasının yayınlarına bakınca, insan, insan olmaktan utanıyor. Yavuz hırsız misali ev sahibini basıyorlar. Ne yalandan yüzleri kızarıyor, ne acılarla oynamaktan rahatsızlar.
Ama sahtekârlıkları her hâllerinden bellidir.
Tüm TV kanallarını kullansalar da, başarılı olmaları mümkün değildir. Ellerine geçirdikleri her şeyi yok ettikleri gibi, Saray medyasını oluşturduklarında, medyanın tüm gücünü de yok etmeye başladılar.
Diyarbakır HDP önünde devlet destekli bir eylem yapılıyor. Çocuklarının “kaçırıldığını, kandırıldığını” söyleyen aileler, eylemdeler. Olur da aralarına katılan bir aile, çocuğunun dağa kendi isteği ile gitme ihtimalinden söz ederse, onu hemen eylemden dışarıya gönderiyorlar.
HDP, açık olarak bu konuda bir komisyon kurulmasını ve meselenin meclise getirilmesini öneriyor. Hemen Cumhurbaşkanı, “bu meselenin meclise gelmesine izin vermem” diye gürlüyor. Neden peki? Madem bu bir meseledir, buyurun mecliste konuşulsun. Hayır, diyorlar. Sahtekârlık burada ortaya çıkıyor zaten.
Dağa çıkan, PKK saflarına katılan gençler, acaba neden dağa çıkıyorlar? Bu soru tehlikelidir. İddia onların kandırıldığı yönündedir ya da kaçırıldığı yönünde. Ama gerçek hiç de böyle değil. Tarikatlarda çocukları kandırmak denilen şeyi çok iyi bilen iktidar sahipleri, bunu da öyle sunmak istiyorlar. Anaların acılı yüreklerini, kendi işleri, amaçları için kullanmaya çalışıyorlar.
Ama mesela AK Parti önünde bir eylem ortaya çıkarsa, kıyameti koparıyorlar. HDP önünde eyleme Soylu ziyarete gidiyor, ama AK Parti önünde eylem olunca, ziyaretçiler polis, özel kuvvetler, TOMA’lar, coplar oluyor.
Muktedir, Saray Rejimi, HDP önünde eylem yapıyor.
Eylem, her geçen gün, kendilerini ele veriyor.
Cumartesi Annelerini polis dayağından geçirenler, şimdi anaların acılarını satışa çıkarıyorlar. Kontr-gerilla taktikleri, anaların acısında da devreye sokuluyor. Siz Cumartesi Anneleri olarak haklarınızı, hukukunuzu ararsanız, biz de bunu yaparız, diyorlar.
Çeteler, umuyorlar ki, HDP, Kandil’e heyet göndersin ve onlar da, HDP-PKK bağlantısı var, diyerek HDP’yi kapatmak için fırsat elde etsinler.
Bu, kayyum politikasının, bu baskı ve şiddet politikasının, bu Kürt halkına dayatılan kayyum politikasının, bu ülkeyi baskı ve terörle yönetme politikasının bir devamıdır.
Bu, Saray Rejimi’nin korkularının açık itirafıdır.
Bu, yönetme zorluğunun açık ilanıdır.
Meclise getirilmesine izin vermem tonu, bu itirafın afişe edilmiş hâlidir.
Ülkede bir savaş sürmektedir. Bu savaş, sadece Kürt bölgesinde süren bir savaş olmaktan çıkmıştır. Bu savaş, Batı’da da sürmektedir.
Saray Rejimi, ülkenin her yanında baskı ve terör ile, hakkını arayan her işçinin, her emekçinin, her kadının, her gencin karşısına dikilmektedir. Tren kazasında yakınlarını kaybedenlerin, tecavüze uğrayanların, işten atılanların, ücretlerine zam isteyenlerin, çocuklarının kaybedilmiş cesetlerini arayanların, üniversiteden uzaklaştırılanların, barış bildirisine imza koyanların, bir açıklama yapanların, doğanın tahribine direnenlerin hepsinin karşısına TOMA, polis copu, hapishane, yargı sistemi, işkence ile çıkıyorlar. Cumartesi Annelerini yerlerde sürüklüyorlar. AK Parti önünde eylem yapan tek bir kişiye dahi polis kuvvetleri gönderiyorlar. Rabia Naz’ın babasına ölüm tehditleri savuruyorlar. İş cinayetlerinde ölenlerin karşısına her türlü güçleri ile dikiliyorlar. Ve tüm bunlardan sonra kalkıp, utanmazca, HDP önünde anneler toplamaya çalışıyorlar.
Saray Rejimi, tüm zalimliği ile halkın üzerine yürüyor.
Tüm bunlar, her türlü direnişi kırmak içindir.
Saray Rejimi, soru soran, karşı çıkan, hakkını arayan, bel kemiği ve onuru olan kimseyi sevmiyor. Saray Rejimi ve onun etrafındaki çeteler, kendi çıkarları için, halkın her türlü direnişini açık bir tehdit olarak görüyorlar.
TC devleti, halkı, halkları her zaman kendisine düşman olarak görmüştür. Saray Rejimi, bu düşmanlığı açıkça ilan etmiştir. Halkı düşman olarak gören bir iktidardır bu.
Halkı düşman olarak gören bir iktidarın ömrü uzun olamaz. Bunu biliyorlar ve bu korku ile, iktidarı kaybetme korkusu ile var güçleri ile saldırıyorlar.
Ve Gezi Direnişi’nden bu yana, halkta gelişen direniş iradesini, direniş ruhunu, kendi sonları olarak görüyorlar.
Ve haklılar.
Gezi Direnişi, zalimliğin tümünü mezara göndermek üzere hâlâ diridir. Ortada bir hayalet dolaşıyor, devrim ve sosyalizm hayaleti. Bu, Gezi Direnişi’nin kök salması, derinden derine gelişmesi demektir.
Direniş mayalanmaktadır.
İşçi ve emekçilerin en küçük bir eylemine, herhangi bir insanın en sıradan sorusuna büyük bir şiddetle tepki vermelerinin nedeni de budur.
İşte tam da bu nedenle, direnişi geliştirmek, direnişi örgütlü hâle getirmek, işçi ve emekçilerin örgütlenmesini büyütmek, sağlamlaştırmak, direnişte ısrar etmek, inat etmek büyük öneme sahiptir. Tek çıkış yolu budur.
Tüm acılara son verecek şey, Saray Rejimi ve onun omurgası olan tekelci polis devletini yıkmak, sosyalist bir ülke kurmaktır. Bölgemizden emperyalizmi kovmanın, ülkemizde sömürüye, aşağılanmaya, baskı ve devlet terörüne son vermenin tek yolu sosyalist devrimdir. Devrimin zaferi, işçi ve emekçilerin örgütlenmesine, direnişine bağlıdır.
HDP önünde devlet emri ile, “sivil” eylem yapmalarının nedeni, bu direnişi kırmak, Kürt devrimi ile Batı’da işçi hareketi ve devrimci hareketin nesnel ve öznel bağlarını kesmek, her türlü direnişi ezmektir.
Korkuları çok ama çok büyümüştür.
Biz devrimci sosyalist işçilerin görevi, bu korkularını gerçeğe çevirmektir.
Direniş ve örgütlenme hattı, bugün, devrimci hareketin, işçi hareketinin geliştirmiş olduğu en etkili yoldur. Bu yola sahip çıkmak, direniş ve örgütlenme hattını büyütmek ve sağlamlaştırmak esas görevdir.