Aşağıya bakmıyoruz
çünkü iktidara bakıyoruz

Direniş güzelleştirir.

Kapitalist meta üretimi, tüketim toplumu, tekelci hâkimiyet, aklı yok eder, karanlık üretir.

Direniş, aklı açar, umudu büyütür, yaşamı güzelleştirir.

Örnek mi? İstediğinizi seçin. İster Cargill direnişini ele alın, ki topluma mal olmamıştır, basın yolu ile gizlenmekte, karanlığa itilmektedir, ister Boğaziçi Direnişi’ni ele alın, ki topluma mal olmuştur, karanlık basını parçalamıştır.

Sıradan bir talep ile başlamıştır Boğaziçi Direnişi: Kayyum rektör istemiyoruz.

Cumhurbaşkanı, “önüme 9 isim getirdiler, ben de Melih Bey’in atamasını yaptım” diyor. Yalan ise komiktir, gerçek ise trajikomik. Kim senin önüne 9 aday getirdi? YÖK mü? Değilse kim, Damat da yok, Mehmet Uçum mu?

Oysa biraz kendilerine güvenleri olsa, “olmadı bu kez, bir adım geri, başka bir rektör atayalım” diyecekler. Ama artık Saray Rejimi, korku ile ayakta duruyor. Kendileri korkuyorlar, gölgelerinden korkuyorlar, cennetlerini kaybetmekten korkuyorlar. Bu nedenle korkutarak ayakta durmaya çalışıyorlar.

Okulun kapısına kelepçe takmak bu korkunun ürünüdür.

Düşüncelere kelepçe takmak istiyorlar. Aklı tutuklamak, sevgiyi yok etmek, aydınlığı hapsetmek istiyorlar. Ama nafiledir.

Polis, öğrencilere, “aşağıya bakacaksınız” diyor.

Kayyum Rektör Bulu, öğrencilerin kendisine bakmalarından korkuyor.

Mezbahaya götürülen, toplama kamplarına sürülen köleler gibi, öğrencilerin aşağıya bakmasını istiyorlar.

Aşağıya bakacaksın!

Ne cürettir, insanlığa karşı ne büyük bir aşağılamadır, iktidar ilişkilerinin, tekelci hâkimiyet ilişkilerinin billurlaşmış emridir: Aşağıya bakacaksın.

Saray Rejimi’ni en iyi ifade eden “emir”dir: Aşağıya bak!

Aydınlıktan korkan, düşünceden korkan, konuşmaktan korkan, yüz yüze ve göz göze gelmekten korkan bir sistemin emridir: Aşağıya bak!

Yeni değildir, tarih boyunca hep bu emri verdiler: Aşağıya bak!

Ellerinden gelse, üniversitenin kapısından giren her kişiye, kalın ve karanlık gözbağları bağlayacaklar. Okula giren her insanı tutuklayacaklar.

Bu ruh hâli ile sesleniyorlar, öğrenciler teröristtir, diye.

Artık terörist olarak adlandırılmak bir onurdur.

Artık tutuklanmak, gözaltına alınmak, insan olduğuna dair bir kanıttır.

Artık tutuklanmayan, terörist ilan edilmeyen kendinde bir hata aramaktadır: Ben yeterince tepki vermiyor muyum, ben haksızlıklara karşı çıkmıyor muyum, ben düşünmüyor muyum, ben aydınlıktan yana değil miyim?

Polis, kolluk kuvveti, onun bir uzantısı hâline gelmiş olan mahkemeleri, her gün insanlara “aşağıya bak!” emrini vermektedir. Gözlerine bakılmasını, başı dik yürünmesini, soru sorulmasını, gözlerimizdeki parıltıyı dayanılmaz buluyorlar.

Sen kim oluyorsun ki, koskoca Reis’in atamasını sorguluyorsun? Sen kim oluyorsun da, gözlerini yüzüme dikiyorsun, gözlerime dikiyorsun? Sen kim oluyorsun da soru soruyorsun? Sen kim oluyorsun da protesto ediyorsun?

Bu sorular işçilere, bu sorular öğrencilere, bu sorular açlara, bu sorular işsizlere, bu sorular kadınlara, bu sorular halka soruluyor.

Yanıt, Boğaziçi Direnişi’nden gelmiştir: Aşağıya bakmayacağız!

Aşağıya bakmayacağız.

Başımızı eğmeyeceğiz.

Sessizce geri durmayacağız.

Tersine gözlerimizi size çevireceğiz. Yüzümüzü size döneceğiz.

Biz iktidarı istiyoruz.

Sömürü düzeninizi, cennetinizi, karanlık egemenliğinizi, copunuzu, süngünüzü yerle bir edeceğiz. Plastik merminiz bizi durduramayacak.

Öleceğiz, ama yine de aşağıya bakmayacağız.

Çünkü, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya istiyoruz.

Çünkü, dünyayı istiyoruz bize düşen kırıntılarla yetinmeyeceğiz

Çünkü, aydınlığı istiyoruz, karanlığınıza alışmayacağız.

Çünkü, kârlarınız uğruna doğanın yağmalanmasını istemiyoruz, buna izin vermeyeceğiz.

Çünkü, her türden ayrımcılığınızı istemiyoruz, özgürlüğümüzü istiyoruz.

Çünkü, bu karanlık ve çürümüş sisteminizden yayılan kokulara alışmayacağız.

Çünkü, her gün, parça parça ölmeyi beklemeyeceğiz.

Çünkü, fabrikalarınızda cinayetlere kurban olmak istemiyoruz.

Sizi tahtınızdan indirdiğimizde de aşağıya bakmayacağız.

Aşağıya bakmayacağız, çünkü iktidara gözümüzü diktik.

İşçisi, genci, kadını, emekçisi, köylüsü ile geliyoruz!

Ya sosyalizm ya ölüm!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz