Bir gün yine işyerindeyiz…

Bekir Kilerci’nin “Toplantı ya da Küçük Bir Zafer” adlı öyküsünden uyarlanarak oyunlaştırılmıştır.

 

SAHNE – 1

Sahnede uzunca, 4 kişilik, her kişinin bölmesi birbirinden paravanla ayrılmış bir havlu işlik masası, masanın başında yüzleri gülen, kimisi birbirine şaka yapan 5 işçi, hepsinden ayrı olarak biraz dışarıda duran elinde işlik masasından aldığı havlular olan işçilerden birine (Ali’ye) sol yumruğunu gösteren ayakçı kız ve ona belli belirsiz zafer işareti yapan Ali, sahnenin sol tarafında masada bir patron ve azarladığı müdür vardır. Sahne donmuştur. Her şey sabitken Ali pozisyonundan çözülür izleyiciye döner, masadan çıkıp öne doğru gelir ve anlatmaya başlar.

 

Ali – Kimisi yokluk kimisi açlık sınırının altında-

ki ücretlerle çalışan bir işçi topluluğu açısından biraz fazla mutlu bir tablo olduğunun ben de farkındayım. Merak etmeyin, elbet size birazdan bunun sebebini, şu surattaki aşırı gülümsemeyi, benim hayatımda ilk kez yaptığım zafer işaretimi ve şu arkadaşın sol yumruğunu anlatacağız. Ama öncelikle biraz arkadaşlarımızı ve (patronla müdürü göstererek) arkadaşımız olmayanları tanıtmak isterim size. Burası bizim işyerimiz. Daha doğrusu bizim işçisi olduğumuz ve patronumuza ait olan bir işyeri.

En baştaki ayakçı kız. Bizde genelde onların adı bilinmez, hatta bazen ayakçı kız değiştiğinde bizim bunu fark etmemiz epey zaman alabilir. Ayakçı kız atölyeye gireli iki hafta oldu, iki haftadır konuştuğunu da hiç duymadım, sesini bile bilmiyorum yani, ama bugünkü neşemizin sebebi de ta kendisidir. Yakup. En marjinalimiz Yakup’tur. Eğer günündeyse işçi sınıfıydı, sömürüydü kaptırır gider. Konuşmaları ne işçi sınıfını kurtarır ne sömürüyü bitirir ama o yine de yapar. Bazen bizi sıkıştırdığında bir yolunu bulup konuyu geçiştiririz. O da her seferinde “siz adam olmazsınız” diye bizi de paylar. Bu Yakup’u Yakup yapan lafıdır. Onu hâlâ niye işten atmadılar anlamadım, çünkü birazdan siz de göreceksiniz ki Jülide Hanımcığımız verimi engelleyici hiçbir unsura göz yumamaz. Celal. Celal taze evli ve müzmin borçludur. Alacaklılarıysa envai çeşit bankadır. Bir kredi bitmeden diğeri başlar ve hayat böyle geçip gider. İhsan Amca eski sendikacı olup en büyük eğlencesi Yakup’u sinirlendirmektir. Ayşe Abla da kendisini çocuklarının hayatına adamış, birkaç çeşit hastalığına sanki yokmuş gibi davranan, kendisi yaşıyor mu bunu önemsiyor mu bizim de pek bilmediğimiz bir ablamız. Ve patronumuz Jülide Hanım! Kendisi her daim en cin fikirleriyle iş yaşantımızı ve bir bütün olarak hayatımızı zorlaştırmayı hobi edinmiş bir insan çeşidi. Sırf bunu yapmak için maaş ödediği Osman Bey ise bu hayatta yerinde olmayı en son isteyeceğiniz kişi. En önemli işi haftada bir işin veriminin düşmesi, bizim isteksiz oluşumuz, kaytarmamız gibi meselelerle ilgili toplantı yapıp bizim canımızı sıkmaktır. Bazen suyuna gider duymazdan gelir bazen de ufak tefek de olsa karşılık veririz Osman Bey’e. Canımıza okuma işi açısından iyi bir ikili sayılabilirler ve kesinlikle hakkını yememek lazım ki; Jülide Hanım gerçek bir profosyonel.

Ali yerine geçer. Oyun başlar. Jülide Hanım ve Osman Bey oyuna devam ederken işçiler hâlâ donmuş haldedir.

Jülide Hanım – Osmaaann.. Osmaaan..

Osman – Jülide Hanım buradayım zaten.

Jülide Hanım bozulur Osman’ı dışarı göderir.

Jülide Hanım – Dışarı çıkar mısın? Çık! (Osman

gider, Jülide Hanım seslenir) Osmaaan! Osmaaan!

Osman – Buyrun Jülide Hanım.

Jülide Hanım – Osman! Gel buraya gel. Gel ca-

nım, yaklaş. Cevapla Osman: Bugün şirketin için ne yaptın?

Osman – Efendim Jülide Hanım.

Jülide Hanım – Evet ben senin efendinim ama

soru bu değil Osman! Bugün şirketin için ne yaptın?

Osman – Vallahi Jülide Hanım işte her zamanki

şeyler…

Jülide Hanım – Anlat bana Osman, nasıl şeyler,

anlat canım.

Osman – İşçilerin sabah sayımı, geç kalanların

tespiti ve mesaiden yapılacak kesintilerin muhasebeye bildirilmesi, hımm… günlük kotanın hesaplanması,

Jülide Hanım – Tamam Osman… Sus. Yaratıcılı-

ğın nerdeyse ölmüş. Kendini işe vermiyorsun, emekli memursun ama ruhun hala bir memur! Biliyorsun böyle büyüyemeyiz!

Osman – Haklısınız Jülide Hanım.

Jülide Hanım – Bugün yeni bir iş alıyoruz. Sü-

rekliliği olan bir iş ve bu bizim için neredeyse şirketin iki katına çıkması demek.

Osman – Ooohh çok sevindim patron.

Jülide Hanım – Sen niye seviniyorsun anlama-

dım ama neyse.

Osman – Nasıl efendim?

Jülide Hanım – Bir şey yok bir şey yok! Pekiii,

bu ne anlama geliyor Osman, anlat bana!

Osman – Imm… 2 kat büyüme?

Jülide Hanım – Doğruuu…

Osman – 2 kat iş…

Jülide Hanım – Doğruuu…

Osman – 2 kat işçi…

Jülide Hanım – Yanlııışşşş…

Osman – Imm.. 2 kat mesai?

Jülide Hanım – Bravo Osman bravo!! Bildin.

(ekranın başına geçer ve gösterir) Peki şimdi bak bakalım şuraya ne görüyorsun?

Osman – Montaj bölümündeki işçiler efendim,

yemeklerini yiyorlar.

Jülide Hanım – Öyle mii… Öyle mi Osman? De-

mek gözlerin tavşan gibi Osman, hemen anladın ne olduğunu. Yaklaş Osman iyi bak!!

Osman – Montaj bölümündeki işçiler efendim.

Jülide Hanım – Çekil şurdan, vizyonsuz adam!

Peki ben ne görüyorum biliyor musun? Birazdan yemek molasını keyif sigarası ve gereksiz sohbetle 5 dakika daha uzatıp şirketimizin geleceğiyle bir kez daha oynayacak olan hainleri! Seziyorum Osman anlıyor musun, seziyorum. İşte ben bu yüzden patronum.

Osman – Sezgileriniz gerçekten çok kuv..

Jülide Hanım – Kes Osman! Yağcılığı bırak. Sa-

na bu yüzden para vermiyorum, evet aslında bir kısmını bu yüzden veriyorum ama hepsini değil! 5 kişiden 5 dakika günde 25 dakika yapar. Haftada 150, ayda 600, yılda 6300 dakika yapar Osman. 6300 dakika! 6300 dakika senin için bir şey ifade ediyor mu?

Osman – Nasıl bir şey efendim?

Jülide Hanım – Osman, canım, sorularıma soruy-

la karşılık verdiğin zaman anlattığımı anlamadığını anlayamadığımı mı düşünüyorsun gerçekten?

Osman – ..?

Jülide Hanım – Bunu anlamayacağını zaten bili-

yordum. Neyse o zaman ben söyleyeyim. 6300 dakika demek senin bir aylık maaşın demek Osman.

Osman – Nasıl yani efendim?

Jülide Hanım – Ekonomi politik Osman! Artı de-

ğer, sömürü oranı gibi şeyler. Sen hiç Marx’ı okumaz mısın Osman?

Osman – Marx mı?

Jülide Hanım – Evet Karl Marx.

Osman – Hayır efendim okumam.

Jülide Hanım – Aferim Osman okuma. Sakın

okuma. Ben sana anlatırım. Konuya dönecek olursak. Bu işçilerin bir yıllık sigara keyfi bana senin bir maaşın kadar paraya patlıyor. Yani Osman ya o 6300 dakikayı sen onlardan alırsın ya da ben senden her yıl bir aylık maaşını alırım.

Osman – Ama efendim nasıl alınır ki 6300 dakika

onlardan?

Jülide Hanım – Sigarayı bıraksınlar.

Osman – Bırakmazlar ki.

Jülide Hanım – Yemekten erken kalksınlar.

Osman – Zaten yarım saat yemek molaları var.

Jülide Hanım – O zaman sana bir soru Osman.

Bir işçi problemi, zaten bu problemleri bu işçiler çıkartıyor. Yaz. Bir işçi bir sigarayı… 5 dakikada içebiliyorsa… 5 işçi bir sigarayı kaç dakikada içer?

Osman kağıt kalem çıkartıp yazdığı soruyu çözmeye çalışır.

Osman – 1 dakikada efendim.

Jülide Hanım – Harika, o zaman bundan sonra 5

işçi aynı sigarayı içsin. Döndürsünler yani.

Osman – Harika bir fikir Jülide Hanım!

Jülide Hanım – Eh yeter be sersem! Bi çözüm bul

Osman bir çözüm bul. (der ve gider)

Osman – Bir çözüm bul Osman bir çözüm bul

(taklit ederken Jülide Hanım duyar ve bağırır)

Jülide Hanım – OSMAAANN!!

 

SAHNE – 2

Bir tartışmanın orta yerinde olunduğu bellidir.

Yakup – Yahu ben artık ne diyeyim size?

(Tam Yakup söyleyecekken)

İhsan Amca – Biz adam olmayız Yakup!

Yakup sinirlenir diğerleri gülüşür. Çalışmaya devam ederler. Hareketleri bir makinenin düzenli ve tekrar eden işleyişi olarak devam etmektedir. Hızlandıkça hızlanır bir süre sonra Ayşe “ay durun bittim” diyerek onları durdurur.

Yakup – N’oldu Ayşe hanım hani size göre nor-

maldi bu çalışma? Aklınız böyle inanıyor ama vücudunuz dayanmıyor bakıyorum.

Ayşe Yakup’a sinirli bir bakış fırlatır.

Ali – Dur be oğlum sen de!

İhsan Amca – İyi misin Ayşe?

Ayakçı kız tekrar ürünleri almaya gelince görür. Merakla izler bir şey demez.

Yakup – İyi misin abla?

Ayşe – İyiyim iyiyim yorgunluk birikti artık her

hâlde.

Yakup – Arkadaşlar kusura bakmayın ama ben

söyleyince kulak asmıyorsunuz sonra da böyle sonuçlarını yaşıyorsunuz işte. Şunu bari kabul edin bu işyerinde günlük 3 saatten fazla çalıştığınız, o Jülide’nin cebine gidiyor. Siz çocukların yemeğini okulunu düşünürken, Jülide’nin çocukları her tatilde Amerika’ya gidiyor. Bari bunu kabul edin, bari buna “evet adaletsiz” deyin.

İhsan Amca – Yakup!

Ayşe – Yok İhsan Amca yok. Tamam. Vallahi Ya-

kup haklı da, biz ne yapalım onu bilmiyorum ki?

Ali – Arkadaşlar Osman iti ortalıkta yok bi beş da-

kika dinlenelim hadi.

İhsan Amca – Kızım bir sandalye getir.

Ayakçı Kız sandalye getirir, Ayşe’yi oturturlar.

İhsan Amca – Azıcık soluklan bari kızım. Hadi

ben size bir iki dedikodu anlatayım. Biraz neşelenelim.

Diğerleri merakla “hadi anlat hadi.” Yakup hayal kırıklığı yaşar eliyle “eeh” der gibi bir işaret yapıp arkaya çekilir.

İhsan Amca – Şimdi bu Jülide’nin büyük oğlan

var ya. (Yakup’a) Yakup araya girme bak. Küçük bey geçen sabah şirketin önüne arabayı çekmiş annesinin odasına gitmiş oturmuş. Bizim Osman’a da vermişler anahtarı git bunu yıkat gel diye. Bizimki de hazır Mercedes’i bulunca azıcık süreyim, eşe dosta hava atayım diye almış bunu gitmiş akrabalarının oturduğu mahalleye. Oturmuşlar eve bir çay içmeye. Yağmur da yağıyormuş, bizim Osman da hiç yıkatmam direk götürürüm arabayı diye rahat rahat oturmuş içmiş çayını.

Ali – Ay benim safım. (gülüşmeler)

İhsan Amca – Durun daha olay bu değil. Sonra

mahallenin gençleri kendi sokaklarında Merso’yu görünce tersoya bağlamışlar. Almışlar ellerine tornavidayı Mercedes’in üstüne döşemişler şiiri.

Herkes – Aman yarebbi.. Off.. Anam bittin sen

Osman.

Yakup da ilgilenmeye başlar hikayeyle

Yakup – Helal len gençlere.

Herkes Yakup’a güler.

İhsan Amca – Sonra bizimki çayını içmiş kalkmış

arabanın yanına varmış.

Ayşe – Çok merak ettim arabayı gördüğünde yü-

zünün halini.

İhsan Amca – Maalesef görememiş zavallı Os-

man.

Ali – Nasıl yani?

İhsan Amca – Gençler akıllı tabi. Şoför tarafına

değil diğer yana yazmışlar şiiri. Osman atlamış arabaya, şirketin önünde bekleyen Jülide Hanım ve oğlunun önüne çekmiş, arabadan inmiş, cıvık cıvık sırıtarak “buyrun efendiiim, arabanız” demiş. Jülide Hanım ve oğlu ağızları bir karış açık arabadaki şiire bakıyorlar. Osman da bir ara ayılıp onların baktığı yere bakıyor.

Herkesten meraklı, heyecanlı, neşeli tepkiler.

Yakup – İhsan Amca kurban olayım çatlatma bizi,

şiir neymiş?

Ali – Arkadaşlar Osman geziniyor ortalıkta hadi

iş başına!

Herkes yerine geçerken İhsan Amca onları eliyle durdurup kendisi de gülerek

İhsan Amca – Ve şimdi Jülide Hanım ne zaman

sinirlense, ceza olsun diye Osman’ı ayağa dikip bu şiiri okutuyormuş.

Yakup – Ya abi bir söylemedin şu şiiri be.

İhsan Amca – Hadi hadi onu da sonra anlatırım,

carlamasın kutambaz Osman.

Herkes gülüşerek tezgâhın başına geçer. Sahnenin başındaki aynı hareketlerle aynı ritmle çalışmaya devam ederler.

 

SAHNE – 3

Osman ayakta durmaktadır, hala Jülide Hanım’ın söyledikleri üzere bir çözüm bulmaya çalışmaktadır. Jülide Hanım girer

Jülide Hanım – Osmancım merak etme senden

bir beklentim yok şu anda.

Osman – Ben bir şeyler düşündüm ama efendim.

Jülide Hanım – Tamam Osman gerek yok yorma

kendini.

Osman – Jülide Hanım gerçekten düşündüm bir

şeyler ve galiba buldum.

Jülide Hanım – Of Osman of! Peki, anlat hadi.

Osman – Şimdi efendim gidip işçilerle konuşa-

cağım ben. Ve şöyle söyleyeceğim: Arkadaşlar müjde! Şirketimiz büyüyor. (Jülide Hanım başıyla onaylar, hoşuna gider) Neredeyse 2 kat. (Jülide Hanım memnun) Yeni işçi alımı olmayacak (Jülide Hanım daha da memnun, osman daha gittikçe coşkulu anlatır). Hepiniz 2 kat fazla çalışacaksınız (Jülide Hanım daha daha memnun). Ve hepinize 2 kat fazla maaş (Osman izleyiciye dönük kollarını açmış bağırarak bitirir projesini anlatmayı).

Jülide Hanım’ın gülümseyen yüzü yavaş yavaş sertleşir. Gözlerini Osman’a dikmiş bakmaktayken Osman kendisine gelir kollarını ağır ağır indirir. Jülide Hanım’ın hareketleri; geçireceği sinir krizini önlemek istercesine kontrollü ve histeriktir.

Osman – Ee patron, nasıl buldunuz?

Jülide Hanım sakince masasına oturur.

Jülide Hanım – Osman, bence sen önceki haya-

tında bir saksıydın.

Osman – Nasıl efendim?

Jülide Hanım – Saksı Osman, içine çiçek konu-

lan.

Osman –

Jülide Hanım – Bu garip değil sonuçta hepimiz

önceki hayatımızda bir şeydik. Garip olan Osman, senin şimdiki hayatında da saksı olman!

Osman – Efendim kusura bakmayın, ben, ımm,

arkadaşlara da belki bir şeyler veririz diye şey ettim.

Jülide Hanım – Veririz diye mi? Biz mi? Biz ki-

miz Osman? Sen ve ben mi? Sana n’oldu Osi, sen ilaç mı kullandın bugün, ateşin mi var Osman senin? Biz demek ha? Senin de içinde olduğun biz?

Osman – Yani verirsiniz efendim.

Jülide Hanım – (sakinleşerek) Allahım sen aklı-

mı koru benim. Gel Osman şöyle gel. Maalesef yine cezalısın. Oku hadi.

Osman – Efendim yapmayın n’olursunuz?

Jülide Hanım – Oku Osman.

Osman – Jülide Hanım lütfen!

Jülide Hanım – Osman! Başla!

Osman – Gelin sizi bekliyorduk, bekleyin yakın-

da biz geleceğiz asfalt yoldan marşlarla ineceğiz.

Jülide Hanım – Bana bu hayatta öğrettiğin tek

şey bu Osman. Bu şiir. Gerçi onu da tesadüfen öğrettin. Benim mercedesimle gittiğin o kenar mahallede bize söledikleri bu oldu Osman.

Osman – Jülide Hanım ben tekrar çok özür di…

Jülide Hanım – Anladın mı Osman? Bizi bekli-

yorlarmış ve yakında onlar gelecekmiş, asfalt yoldan marşlarla ineceklermiş. Osman! Anladın mı?

Osman – Anladım Jülide Hanım!

Jülide Hanım – O zaman şimdi defol git ve o ke-

nar mahallelileri ikna et. Şöyle söyle, fazla mesailer yılbaşı ikramiyesine eklenecek. Eğer inanmazlarsa da bu ay sonuna 50 şer lira verileceğini, satışlar yapılınca devamını alacaklarını söyle. Dikilme orada öyle hadi!

Osman çıkar. Jülide Hanım ayakta sinirli izleyiciye bakarken ışık kararır.

 

SAHNE-4

Osman sahneye girer. İşçiler öğlen çalışmaya devam etmektedir. Osman patrondan aldığı ezikliği işçilerden çıkartmak istercesine ağa-paşa gibi sahnede dolanır işçilere bakar. Öğlen paydosu zili çalar. İşçiler tam giderken;

Osman – Arkadaşlar hadi toplanın bakalım biraz,

kısa bir toplantı yapacaz

İhsan amcaNe derdi var yine bunun?

Ali – Ne biliyim kıçındaki kurtlar azmıştır yine

İhsan Amca – Yahu yemekten sonra yapsana top-

lantıyı.

Osman sabırsızlanır yanındaki yöresindekilere hadi çabuk yiyin der baskı yapar.

Osman – Yemekten sonra iş var arkadaşlar. İş var. 

Hadi biraz çabuk. Dizilin bakayım şöyle

İşçiler masanın önünde toplanmaya tek sıra dizilmeye başlar. O sırada Yakupun söylendiği duyulur

Yakup – İyice kışlaya çevirdiler burayı!

İşçiler toplanmıştır. Suratları şüktür bazıları söyleniyodur hala

Osman – Yemek saati gelince hepiniz koşa koşa

gidiyorsunuz. Biz bişey deyince ölü gibisiniz. Kimse gelmek istemiyor

Osman – Neyse konuya gelelim. Bugün yeni bi iş

alıyoruz. Bu şirketimizi neredeyse iki kat büyütecek bir iş. Dolayısıyla daha çok çalışmamız gerek.Bu da daha fazla mesai demek.

İşçiler söylenmye başlarlar

Osman– Yahu sevinsenize tabii ki mesailerinizin

karşılığını alacaksınız. Ha bi de bir ayrıntı var, mesailer yılbaşı ikramiyelerine eklenecek.

İhsan Amca Öyle iş mi olur yaa?

Osman – Neyse bakalım toplantı bitti acele edin

çok işimiz var çok.

Osman lafını edip kaçmaya çalışırken Ayakçı Kız ilk kez konuşur.

Ayakçı Kız – Niye acele edelim Osman Bey. İş

kaçmıyor ya!

Osman sanki sinek vızıldamış gibi küçümseyici bir tavırla önce kıza sonra “kim bu” der gibi etrafındakilere bakar.

Osman – Sen kimsin acaba?

Ayakçı Kız – Ayakçıyım bu atölyede.

Osman- (dalga geçerek) Ha tamam çok afedersin

tanıyamadım. Ne demek iş kaçmıyor,.siz buraya çalışmaya mı geliyorsunuz kaytarmaya mı?

Ayakçı Kız – Saatinde iş başı yapıyoruz ya Osman

Bey. Yoksa öğlen paydosunu da mı kaldırmayı düşünüyorsunuz? Zaten her toplantıyı da öğlen arasına denk getiriyosun! O da bizden gidiyo.

Osman – Öğlen tatilinin kalkacağı falan yok canım.

Bunu nereden çıkartıyorsunuz. İşi biraz sahip-

lenelim dimi ama?

Ayakçı Kız – İşi sahipleniyoruz ya daha ne yapa-

lım? Mesaiye kalacaksınız diyorsunuz kalıyoruz.

Osman – Kalıyorsunuz ama hepinizde bi karış su-

rat.

Ayakçı Kız – Ne olacaktı yani? İş babamızın işi

mi? Zaten fazla mesaileri tam ödemiyorlar

Herkes ayakçı kızın çıkışına dahada şaşırtmış hayran hayran konuşmayı izlemektedir

Osman – Ne yapalım, muhasebenin işi o kardeşim

ben ne yapayım?

İhsan Amca O muhasebenin işi değil topyekün

şirketin işi. Topyekün  burjuva işi.

Osman – O ne demek şimdi İhsan Amca ya?

İhsan Amca Artı değer demek, sömürü oranı de-

mek.

Osman – Aa Karl Marx di mi?

İhsan Amca – Evet ya Karl Marx!

Osman – Aa bilirim Marx’ı, çok iyi şiirleri var.

Neyse arkadaşlar ben anlamam muhasebenin işinden.

Ayakçı Kız – Patronu savunmaya gelince ben ne

anlarım demiyorsun ama, bize bağırmayı biliyorsun

Bu defa ali araya girer ayakçı kızdan cesaret alarak

Ali- Madem müdürümüz olmuşsun Osman Bey

bizim hakkımızı da savunmalısın.sen müdürsün müdür!Kendini patron sanıyorsun ama sende işçisin, sen de maaş alıyorsun patrondan!

İhsan Amca – Şu yemek işini düzeltsene önce. Ne

biçim yağ kullanıyorlar? Herkesin midesi delindi ya.

Sonra herkes söylenmeye başlar evet yemekler gerçekten kötü.kaçkere söyledik bunu neden düzeltilmiyor…

İhsan amca bastırır  sesi ve:

İhsan AmcaHem kötü hem de az. Saat dört ol-

madan acıkıyor insan.

Ali – Her gün bulgur her gün makarna.bıktım valla

İhsan Amca – Mesaiye kaldığımızda niye yemek

çıkmıyor? Ha söyle bakalım. Müdürüm diye gezmeyi biliyorsun ama. Utanmasalar yemeği de evden getirin diyecekler.

Ayşe Abla – Ben getiriyorum valla, aha cebimde.

Herkes Ayşe Abla’nın elindeki peynir ekmeğe bakar.

Ayşe Abla – Yiyemiyorum ne yapiyim?

Yakup(bağırır) Yemeyelim arkadaşlar düzelene

kadar yemeyelim. Boykot edelim.

Herkes söynerek onaylar. Yemeyiz arkadaşlar o kadar. Osman kontrolü kabettiğini farkeder ve toparlamaya çalışır.

Osman – Tamam tamam bu kadar laf yeter. Her-

kes iş başına.

Osman Bey gitmeye yeltenir. Ayakçı kız durdurur.

Ayakçı Kız – Toplantıyı tamamlayalım önce Os-

man Bey. Ne olacak bu işler, nasıl çözücez?

Osman Bey – Tamam, sonra konuşuruz.

Ayakçı Kız – Olmaz! Konuştuk zaten her şeyi, ka-

rar alalım!

Osman – Ne kararı ya, o ne demekmiş?

Ayakçı Kız – Sen bunları patrona söyle de, düzel-

sin. İşte talebimiz bu, karar da bu.

Osman  sinirli biraz da bağırarak.

Osman Bey – Tövbe estağfurullah.., ben söyleye-

mem, siz kendiniz söyleyin. ayakçı kız mısın kibritçi kız mısın nesin!

Herkes gerilir. Osman yine giderken bir-iki adım atmışken.

Ayakçı Kız— Düzgün konuş müdür! (Osman du-

rur çok sinirli bakarken) Sen müdür değil misin? sen ne işe yararsın

Osman cevap vermeye girişecekken. Ali ayakçı kızın yanına gelir.

Ali – Madem öyle gidip hep beraber konuşalım..

Osman – Aliii!! Yanlış yapıyosun.

Yakup – Yanlı? varsa onu da sen yap?yosun!?ş varsa onu da sen yapıyosun! (o da

ayakçı kızın yanına geçer)

Osman yine söz girmeye çalışır.

İhsan Amca – Yapacak bir şey yok müdür! (o da

ayakçı kızın yanına geçer)

Osman – Yahu tamam sakin olun.

Ayşe Abla – Sakin olamıyoruz müdür. Al bunu da

Jülide’ye götür (deyip az önce gösterdiği sandviçini Osman’a verir, o da ayakçı kızın yanına geçer).

Osman – Ehh… Siz iyice şımardınız ama artık,

geçsin herkes işinin başına.

Ayakçı Kız – Bizim başka bir işimiz vardı, gidip

patronla konuşacaktık (der ve yürümeye başlar, herkes de onunla birlikte bir adam atar Osman onları panikle durdurur).

Osman – Yahu tamam tamam tamam… Bir durun

arkadaşlar, bir durun (herkes durup Osman’a bakar). Tamam lan ben konuşurum. İcap ederse çağırırım, hep beraber konuşuruz. Tamam mı? Ama şimdi herkes işinin başına! Hadi. Fesuphanallah ya!

İşçiler ardarda hızlı şekilde.

İhsan Amca O mesailerin yılbaşında yatmasını

da unutsun söyle ona.

Yakup – Savsaklama ha.

Ayşe Abla Bak konuşmazsan biz konuşuruz.

Osman – Tamam tamam.

Osman arkasını dönüp giderken

Ayakçı Kız – o zaman sonucu sen iletirsin bize

Osman Bey!

Ali – Ulan süper yaptık be!..

Ayşe Abla – Helal be kız sana!

İhsan Amca – Hakikaten helal neye uğradığını şa-

şırdı resmen adam.

Yakup – Ya İhsan Amca, hala söylemedin şu Mer-

cedes’e ne şiir yazıklarını, hadi söyle artık ya!

Ali – Vallahi İhsan Amca şu olayın üstüne de iyi –

gider muhtemelen, söyle artık.

Ayşe Abla – Ayakçı Kız – Hadi abi söyle.

İhsan Amca – Gelin sizi bekliyorduk son söz ola-

rak söyleyeceğimiz bekleyin yakında biz geleceğiz; asfalt yoldan marşlarla ineceğiz.

Gülüşmeler, mutlu konuşmalar, “güzel şiirmiş ha” “güzel tabii ne sandın” “nasıl sığdırmışlar ya hepsini”…

Konuşmaların bir yerinde Ali zafer işareti yapar, ayakçı kız da yumruğunu gösterir. Sahne donar. 

 

Mehmet Ferit Aka