Referandum, adına “başkanlık sistemi” denilmekten nedense çekinilen, adına “cumhurbaşkanlığı sistemi” denilen (sanki cumhurbaşkanı önceden yok muydu?), gerçekte bir çobanlık sistemini oylayacak. Hiçbir ciddi hukukçunun hazırlayamayacağı kadar ciddiyetsiz bir metni, halkın önüne çıkarıyorlar ve “evet” mi, “hayır” mı diye soruyorlar. Şaka gibidir.
Ve Cumhurbaşkanı, kendisi için geliştirilen bu özel “yerli” sistemin oylanmasında “hayır” diyenlere terörist diyor. Öyle bir ses tonu ile söylüyor ki, gören gülmekten yerlere serilir. Ve tüm burjuva basın buna uygun davranıyor (Hâlleri trajiktir. Doğan medya grubu, zavallı bir konumdadır. Doğuş medya grubu, artık yoktur ve kendilerini Katar’a satmışlardır. Katarlı bir şirket, Doğuş medya grubunu satın almıştır). Bir tek gazeteci çıkıp, “madem hayır diyen terörist, neden ‘hayır’ diye bir seçenek var, neden ‘hayır’ yazan pusulalar var?” demiyor.
Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, “hayır” diyenleri terörist ilan etmesi, komiktir. Kimse gülmese de komiktir. Bu kadar korku, bu kadar acz içinde olup, ortalıkta “muktedir” olarak dolaşmak komiktir elbette.
Hayır diye çalışma yapanlar, facebook’tan yazanlar, afiş asanlar, hayır çağrısı yapanlar, tutuklanıyor, gözaltına alınıyor. Hatta, Doğan medya grubu, “büyüklüğüne” tam da yakıştığı gibi, hayır diyeceğini açıklayan bir çalışanını işten çıkarmıştır. Aydın Doğan’ın, “yüksek ahlâkı” devreye girmiş ve tarafsızlık bozulmasın diye “hayır” diyeni işten atmıştır. Ama “evet” diyenleri işten atmak akıllarına gelmiyor.
Bunlar aslında komiktir.
Baskının bu boyuta gelmiş olması, Saray’ın gücünün değil, güçsüzlüğünün göstergesidir.
Bir an düşünelim, diyelim ki sonuç evet çıktı (ki büyük çaplı hile ile, ABD ve Batı ile yeni anlaşmalar karşılığında büyük çaplı hile ile, bunu yapabilirler), bu durumda, hayır diyenler, %50’lere yakın olacaktır, belki 48-49. Peki, bu yolla elde edilen bir evet, egemenlere ne kazandırır?
Diyelim ki, hayır çıktı (ki gerçekten hilesiz bir seçim yapsalar, %65-70 arası bir sonuçla hayır kazanır, yüksek olasılıktır), bu durumda, işleri daha mı iyiye gider?
Öyle ise, bu referandum, Saray’ın büyük korkularının, devletin büyük çözümsüzlüğünün sonucudur.
Bir devlet düşünün, kendine çok güveniyor olsa, referandumu, OHAL koşulları altında yapar mı? OHAL koşulları, herkesin sesini kısmanın, herkesi susturmanın koşullarının yaratılmış olması demektir.
Şiddet ve baskıyı ne kadar artırırlarsa artırsınlar, sonuçta kitleler, işçi sınıfının öncülüğünde sistemi yerle bir edecektir. Bu sistem, ömrünü doldurmuş bir sistemdir. Kapitalizm, hem dünyada, hem de ülkemizde, ömrünü uzatmak için, her türlü manipülasyona başvuruyor. Ama giderek daha çok köşeye sıkışıyor.
Mesele, işçi sınıfının örgütlülüğündeki eksikliktedir. Biz, işçiler, bu örgütlenme eksiğini yenmek, en zor şartlarda, en büyük baskılar altında, işçi sınıfının nihaî çıkarlarını savunacak tarzda örgütlenmeyi başarmalıyız. Bu eksiği gidermeliyiz.
İşte referandum, bu yolda bir adım olmalıdır, olabilir.
Referandum çalışmasının kendisi, işçi ve emekçilerin, halkların, kendi gelecekleri için, bağımsız, devrimci bir örgütlenme geliştirmelerine katkı sunacaktır. Bu bilinçle referandum da, HAYIR çalışmasını yürütmeliyiz.
Bütün gücümüzle, bütün ciddiyetimizle, kitlelerin örgütlenmesinin önünü açacak her türlü girişimi desteklemeliyiz, örgütlemeliyiz.
Bu çalışmanın kendisi, referandum sonucundan bin kat daha değerlidir. İşçi sınıfının örgütlenmesinin bir dirhem gelişmesi, bir santim ilerlemesi, kapitalizme karşı mücadelenin zaferi için büyük değerdedir.
Elbette baskıyı artıracaklar. Ancak, bu baskıların onların gerçek yüzünü açığa çıkartmaya da yarayacağını unutmayalım.
Elbette ki, “hayır” diyenlere saldıracaklar, terörist damgasını vuracaklardır. Ama bu saldırılar, gerçekte devlet terörünün ne olduğunu anlatmaya yardımcı olacaktır.
Bugün, ülkede hemen hemen her işçi grevi yasaktır. Hemen hemen her işçi eylemi yasaktır. Ülke baştan aşağıya bir yasaklar ülkesidir. İşçilerin en küçük bir sendikal girişimi, tüm sendikaları, neredeyse tümünü denetim altında tutmalarına rağmen, baskılarla karşılaşmaktadır. İşçi sınıfının sesi tümden kısılmak istenmektedir.
Her türden muhalifi ezme girişimleri açıkça ortadadır.
Ve tüm bunlara rağmen, hâlâ, “hayır” diyen teröristtir, diyecek kadar korkmaktadırlar.
İşte tam da bu nedenle, HAYIR çalışmasını ciddiye almalıyız. Nasılsa sonuçta hile yapacaklar, sonuçlarla oynayacaklar deyip boş vermek, çok büyük bir hata olur. Tersine, hile yapma ihtimallerine rağmen, her türlü dalavereye rağmen, hayır’ı örgütlemek, kitleleri devrime kazanmakta bir adım atabilmek, çok ama çok büyük bir değere sahiptir.