“Bunca yerlere düşenlerden Yenilmez özlenen bir hayat doğar” Direniş sürüyor, büyüyecek!

Bundan tam on yıl önce, 2015’in 10 Ekim’inde, Ankara Garı önünde, barış mitingi için toplanan on binlerin içinde IŞİD görünümlü bir devlet katliamı gerçekleştirildi.

Egemenlerin kendi ifadeleri ile “kimyalarını bozan”, “şaftlarını kaydıran” Gezi Direnişi 2013’ün 31 Mayıs’ında patlamış, Taksim Meydanı tüm ülkeye yayılan direnişin merkezi olmuştu. Yine aynı IŞİD çeteleri, bu ülkenin egemenlerinin desteği ile işgal ve katliama giriştiğinde, Kobanê’deki direniş, bu topraklara sıçramış, 2014 yılının son baharında, ülke çapında Kobanê Direnişi patlak vermişti.

İşte bu iki direniş, bu topraklardaki tüm ezilenleri yan yana getiren bir duygu yaratmış ve 2015 7 Haziran seçimlerinde AK Partiye seçi kaybettirirken, tüm toplumsal mücadele dinamiklerinde büyük bir umut yaratmıştı.

7 Haziran 2015 seçimleri sonrası, Suruç katliamı ile başlayan süreç, Ankara Gar katliamı ile bir üst boyuta sıçratılmış ve arkasından ilan edilen “tekrar seçim”le, 1 Kasım’da AK Partiye yeniden “kazandırılmıştı.”

Bu katliamlar süreci, toplumda yeşeren ve egemenlerin kimyasını bozan direnişe, direniş ruhuna, gelişen ortak mücadele bilincine yapılan saldırılardı…

Sonrası, 2017 referandumu ve hileli seçimlerle, “Saray muhalefetinin” de katkılarıyla Saray Rejiminin inşasıdır.

Bu topraklar 10 yıldır Saray eliyle gerçekleştirilen saldırılara direnişle yanıt vermektedir. Halk korkusu ile yağma-rant, savaş ekonomisi üzerine kurulan Saray Rejimi dertlerine çare olmamış, direniş inişli-çıkışlı ama süreklilik kazanmıştır. Gezi Direnişi, kadınların, işçilerin, öğrencilerin, doğasını ve yaşamını savunanların direnişlerinde sürmüştür.

İşte bu direniş, 19 Mart’ta İBB’ye karşı başlatılan saldırı ile yeni bir boyut kazanmış, İstanbul Üniversitesinde barikatı aşarak Saraçhane’ye çıkan, oradan Taksim’e gitmek isteyen öğrenci gençlik sayesinde, ülke çapında direniş yeniden ivmelenmişti.

Şimdi, bu yeni direniş sürecinin içindeyiz ve egemenlerin elinde daha fazla zorbalık dışında hiçbir araç kalmamıştır. Saray Rejimi, her gün ama her gün yeni bir toplumsal patlamanın korkusu ile hareket etmekte, daha fazla baskı ile yönetmeye çalışmaktadır.

Bu şiddet, ağzına kadar dolu hapishaneler, yeni yapılanlar, kuyu tipleri vb., öğrencilerin kitlesel tutuklamaları, gazetecilerin, tweet atanların, belediye başkanlarının, çalışanlarının tutuklanması sıradanlaşmış; Saray’ın korkusunu direnenlere bulaştırmaya çalışması işe yaramaz hâle gelmiştir.

Şairin dediği gibi “halkız biz, yeniden doğarız ölümlerde” satırları, 10 Ekim katliamının 10. yılında, saraylıların korkulu rüyası olmaya devam etmektedir.

Saray Rejimi, korkmaktadır. Korkularını gerçeğe çevirecek olan bizlerin örgütlülük düzeyi henüz onları koltuklarından edecek düzeye ulaşmamıştır.

Direniş sürüyor, büyüyecek!

Yağma, rant ve savaş ekonomisi, bu rejimin üzerine inşa edildiği temeldir. İçeride-dışarıda savaş politikaları ile biz işçi-emekçileri, öğrencileri, kadınları, toprağını, ağacını koruyanları tam bir cendereye sokmak istemektedir.

Enflasyonun nedeni işçi ücretleridir, diyerek, üzerimizden bir avuç sermaye sahibi servet transferi yaparken, bizleri çıplak açlığa, ödenemez borçlara mahkûm edebiliyorlar. Her ay 150-200 işçinin işçi cinayetlerinde katledilmesi sıradanlaştırılmıştır. Her ay 40 kadının katledilmesi sıradanlaştırılmıştır. Çocukların kaybolması, istismarı sıradanlaştırılmıştır. Ülke topraklarının yüzde yetmişinin uluslararası maden tekellerine satılması, madenlerin “milletimizin emrine amade kılınması”na başlanmıştır. Bölgede, ABD emperyalizminin ve İsrail siyonizminin planlarına uygun savaş politikaları uygulamak “güçlü, bağımsız” politika olarak yutturulmaya çalışılmaktadır.

Tüm bu saldırıların ve saldırı planlarının hayata geçirilmesi, toplumun direniş ruhunun kırılması, 19 Mart’ta açığa çıkan “böyle yaşamak istemiyoruz” bilincinin örgütlü hâle gelmesini engellemek üzerinedir.

Böyle yaşamak istemeyenlerin önünde, direnişi büyütmek, kararlı hâle getirmek için örgütlülüğü geliştirmek dışında bir seçenek yoktur. Tüm direniş odaklarının, mücadele dinamiklerinin Birleşik Emek Cephesi’nde ortak hareketi, Saray Rejimi’ni yerle bir etmenin yoludur. Katliamların hesabını sormanın yolu da budur. Biliriz ki adalet yalnızca halkların elleriyle gelebilir.

Tüm akan dereler büyük bir nehirde birikmeli, Saray’ı kuşatan sokaklara çıkmalıdır.

Her yol Saray’a çıkar, işçi birlikleri Saray’ı yıkar!

Kaldıraç Hareketi

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz