Büyük “oyun” Pahalı “zafer” İktidar gaspı

TC devleti, Saray Rejimi ile kendi varlığını “sürdürme” kararlılığındadır. Ve egemen güçler, bu durumu, yeni başkanlık sistemini hayata geçirmek için kullanmışlardır. Seçim bunu göstermiştir.
1-
Saray Rejimi, dün değil, uzun bir süredir, darbelerle ayakta duruyor. Darbenin çeşitli biçimlerini sahneliyor. 15 Temmuz darbesinde silâhlar, Boğaz Köprüsü’nü tek yönlü kapatmalar, gün kararırken darbeye kalkışmalar, “allahın lütfu” ile darbeye devam etmeler yetmedi.
Yargı sistemini tümden yok eden Saray Rejimi, sıradan bir hak arama eylemine “darbe” girişimi adını, işte bu nedenle vermektedir.
Geçtiğimiz 2 yıl içinde, TC devleti, OHAL koşullarını olağan hâle getirmiştir. OHAL, binlerce ölüm, katliamlar demektir. Yıkılan Kürt şehirleri, yağmalanan doğa, ertelenen işçi grevleri, sonu gelmez tutuklamalar demektir. OHAL, 70 bin öğrencinin tutuklu olması demektir. Gazetecilerin, akademisyenlerin, barış, özgürlük diyen herkesin tutuklanması demektir.
Saray Rejimi, siyasi partileri bitirmiştir.
Saray Rejimi, parlamentoyu bitirmiştir ve işlevsiz hâle getirmiştir.
Saray Rejimi, 7 Haziran seçimlerinde, AK Parti’nin kaybetmesi sonrasında, ülkeyi kana bulamıştır.
Demirtaş’a, katil, diyen Erdoğan’ın elleri kan içindedir.
Tüm bu darbelerle ilerlemiş, tahkim edilmiş bir Saray Rejimi vardır.
Erdoğan ve eski devlet çarkı, içiçedir. Erdoğan ve eski devlet çarkının kadroları, diğerini kontrol ettiğini düşünmektedir. Erdoğan ve eski devlet çarkı, tüm devlet yapısının çeteleşmesine kadar ilerlemiştir.
Ve bugün, çeteler, toplumu sarmaktadır.
24 Haziran seçimi, bu rejimin, halka karşı “zaferi”dir. Erdoğan bu zaferi ne kadar kendisi için zafer sayarsa saysın, gerçek budur. Bu zafer halka karşı, eski ve yeni devlet çarkının, çetelerin zaferidir.
2-
“Zafer” planlanmıştır.
Seçimden 4 gün önce, bir TV kanalında, bugün yayınlanan sonuçlar, aynen yayınlanmıştır. Ve Anadolu Ajansı, bu olayı, “deneme” olarak açıklamıştır. Seçim sonuçlarının önceden duyurulduğu bir “hileli” seçim yaşanmıştır.
Seçim, OHAL koşullarında yapılmıştır. OHAL koşulları olmamış olsa, Erdoğan %10 barajını geçebilir mi? Bu sorudur ve yanıtı açık değildir.
Seçim OHAL koşullarında yapıldığı hâlde, sandıklar gerçekten sayılmış olsa idi, acaba, Erdoğan %40’ı yakalayabilir miydi? Sorudur ve yanıtı açıktır, yakalayamazdı.
Sayım gecesi, Adil Seçim Platformu’na, saat 20.00’dan sonra CHP neden sonuç göndermemeye başlamıştır?
Seçim gecesi, HDP’nin sistemine dışarıdan müdahale edilmiş ve sistem çalışmaz hâle getirilmiştir. Bu rastlantı mıdır?
Ve bu durumda, AA’nın vereceği sonuçlar dışında bir kaynak kalmamıştır.
AA, sandıkların sayılması ile ilgilenmemiştir. Önceden ayarlanmış sonuçlar, olduğu gibi verilmiştir. Sandıkların %95’ine kadar durum böyle gitmiştir ve sonra sistem durmuştur.
Bu, planlanmış “zafer”in kanıtıdır. İsteyen buna darbelerden bir yenisi diyebilir.
Biz, sandıkların gömülmesi olarak görüyoruz.
16 Nisan referandumunda sandıkları işlevsiz ve gereksiz ilan etmiş olan Saray Rejimi, 24 Haziran 2018 seçimlerinde, sandıkları sayma gereğini bile duymamıştır. Sonuçlar, bir dijital simülasyon ile ilan edilmiş, bu durum, askerî önlemlerle korunmuştur.
3-
CHP, değil sandıklara sahip çıkmak, değil halkın oylarına sahip çıkmak, bu planlanmış “zafer”in araçlarından biridir.
CHP, açık olarak kendi seçmenleri ile dalga geçmiştir. CHP içinden HDP’ye oy atanların, bugün, içleri daha rahattır. Onları, artık, doğrudan işçi ve emekçilerin direnişine katılmaya çağırıyoruz: CHP’de yapacağınız bir şey yoktur.
CHP, tam anlamı ile, Erdoğan’ın işbirlikçisidir.
Saray Rejimi, sistem, çoktan AK Parti’yi bir parti olmaktan çıkarmıştır. Çoktan, MHP harakiri yapmıştır. Ve sıra CHP’ye gelmiş olmalı ki, CHP, 24 Haziran seçimleri ile, bir siyasi parti olarak varlığına son vermiştir.
4-
24 Haziran seçimleri, halkı aldatmanın aracı olmuştur.
Saray Rejimi, destekçisi ABD ile birlikte, bir büyük oyun planlamıştır. Bu oyun, halka karşı oynanmıştır.
İnce bu oyunun bir parçasıdır. Öyle olmuştur. İnce, seçimden bir gün önce, Maltepe mitingi öncesinde, Erdoğan’la pazarlığa soyunmuştur. İnce, mitingi boyunca, Erdoğan da çeşitli küçük mitingler yapmıştır. Her ikisi, açıklanacak dosyaları karşılıklı anlaşma gereği açıklamaktan vazgeçmiştir.
Bu pazarlık, seçim gecesi, YSK önünde olacağım diyen İnce’nin ortadan yok olması sürecinde de sürmüştür. Ne İnce, ne Akşener, YSK önünde olmamıştır. Açık olarak ya korkmuşlar ya da yalan söylemişlerdir.
İnce’nin tehdit ile mi, yoksa isteyerek mi, Erdoğan’ın “zafer”ini selâmladığı bizim konumuz değildir.
Ne CHP, ne de onun liderlerinden Kılıçdaroğlu ve İnce, halkın oylarına sahip çıkma kararlılığını gösterememiştir. Bu, “devletçi” zihniyetin göstergesidir.
CHP, halktan yana tutum alma cesaretine sahip değildir, olamaz. İşte bu nedenle, Demirtaş hapsedilmiştir. Demirtaş’ın, halkın arayışına karşılık gelmesi ihtimalinden korkmuşlardır. İnce’nin popülaritesinin kaynağı kendisi değil, halkın içinde bulunduğu çaresizliktir. Demirtaş sahada olabilse idi, bunun ne demek olduğunu daha iyi görebilirdik ve İnce’nin popülaritesi böyle olmazdı. Bu nedenle Demirtaş içeride tutulmuştur.
İnce, ahlâksızca, onursuzca, kendi seçmenine saygısızca davranmıştır.
İki aylık seçim süreci boyunca, hiçbir ciddi soruna değinmemiştir. Erdoğan’ın kendisine açtığı TV kanallarını sorgulamamıştır. Saray Rejimi’ne karşı, CHP’nin tabanından gelen hiçbir itirazı, ciddi tarzda ele almamıştır. Erdoğan’ın kahvehanelerine, kekine takılı kalmıştır.
Seçim kampanyası boyunca eli-dili birbirine karışan Erdoğan’a karşı, İnce, mert delikanlı rolünü oynamıştır. Ama daha seçim gecesi, YSK önünde verdiği randevuya gelmemiştir. Saatlerce ortadan kaybolmuştur. 15 Temmuz gecesinde Erdoğan’ın elindeki cep telefonu ile kanallara bağlanmasını sağlayanlar, aynı olanağı İnce’ye tanımamıştır. Üstelik, TELE 1 TV’den Merdan Yanardağ, açıkça kendisine kanalın açık olduğunu belirtmiş olmasına rağmen.
Mert ve delikanlı fizik öğretmeninin kimyası bozulmuştur.
İnce, direniş nedir bilmez.
Pazarlığa tutuşmuştur.
Ta, Maltepe mitinginin öncesinde bu pazarlık başlamıştır.
Ve hiçbir biçimde direniş gösterememiştir.
CHP çizgisi budur. Devlet çizgisi budur. Halkı kandırmak üzerine kuruludur.
Pazarlık sonucu, İnce, yeni Kalın olmayı mı kabul etmiştir? Kendisine çok yakışacaktır. Ne kadar İnce ise, o kadar Kalın’dır.
İnce, Demirtaş’ı ziyaret ettiğinde, gerçekte, Erdoğan’ı ziyaret etmek istemiştir. Erdoğan ziyaretinden sonra “devri sabık yaratmayacağım” diye işe başlamıştır.
İnce, halkın sisteme, Saray Rejimi’ne karşı birikmiş öfkesini sisteme yeniden bağlamak için hareket etmiştir. Bunu başardığı anlaşılmaktadır. Bugün, “bu halktan bir şey olmaz” söylemlerini dile getiren insanların varlığı, bunu kanıtlar. Halka güvensizliği ve halkta güvensizliği körüklemişlerdir. Ama 24 Haziran gecesine kadar. Bugün bu güven ortadan kalkmaya başlamıştır bile.
5-
Seçimin kazananı, ne AK Parti, ne Erdoğan, ne MHP’dir. Seçimin kazananı, başkanlık sistemini ya da Türk usulü başkanlık sistemini isteyen egemenlerdir.
Bugün artık, OHAL sürekli olarak var olacaktır. Cumhurbaşkanının KHK yetkileri zaten vardır. İstediği yere asker gönderme olanağı vardır. Ve bu kullanılacaktır. Suriye’de ve İran’a karşı operasyonlarda bunu göreceğiz. Artık, dolar karşılığı asker ihracı dönemini açacakları kesindir. İstedikleri budur, bunu yapıp yapamamaları, tümü ile toplumsal muhalefete, gelişen direnişe bağlıdır, parlamentoya değil.
Aynı biçimde, içeride de baskılar sürekli artacaktır. Bugüne kadar olduğu gibi, katliamlar devreye sokulacaktır. Bugüne kadar olduğu gibi grevler ertelenecek, sendikal çalışma yasaklanacak, taşeronlaşma artacak, iş cinayetleri sürekli artacaktır.
6-
HDP, meclise girmiş, iktidarın tüm gücü ile yüklenmesine rağmen barajı geçmiştir. Bu elbette çok ama çok önemlidir. Ama, seçim değerlendirmesini sadece buna dayandırmak yeterli olmaz. Sadece Erdoğan’ın gizli toplantılarda ilan ettiği HDP’yi baraj altında bırakma hedefinin gerçekleşmediğini ifade etmek kadar önemlidir.
HDP’nin de oylarının çalındığı kesindir. Ve bunun peşinde olmak gerekir.
Biz, seçim sürecini, genel direnişin, sürdürmekte olduğumuz direnişin bir parçası olarak ela alırız. Bu, HDP için de böyledir. Seçim süreci boyunca bu direniş genişlemiştir. Bir adım olsun ilerletilmiştir. Bu değerli bir kazanımdır.
HDP’nin barajı geçmesi ancak ve ancak seçim ikinci tura kalsa idi önemli olacaktı. Çünkü bu durumda, ikinci tur öncesinde, AK Parti ve Saray Rejimi’nde çözülmeler başlayacaktı. Bu yüksek bir ihtimal idi. Ama, Erdoğan’ın başkanlığı altında, parlamentonun önemi olmayacaktır. Bu durumda, HDP’nin barajı aşması, artık bir önem ifade etmez. Dahası, HDP’nin barajı geçmesinin nedeni, aldığı oylar değildir. HDP, büyük ihtimalle %15’in üzerinde oy almıştır. Ama barajı geçmesinin nedeni, seçimi bir dijital simülasyon ve gasp ile organize edenlerin, HDP’yi baraj altında bırakmayı göze alamamış olmalarıdır. HDP baraj altında kalsa idi, sokaklara saldıkları çetelerin karşısında bir örgütlü direniş bulacakları kesin idi. Bu onları ürkütmüştür. Nasıl olsa parlamentodaki HDP milletvekillerini tutuklamak artık daha kolaydır.
HDP’nin barajı geçmesi üzerine aşırı vurgu, seçimlerin hilesiz olduğu izlenimine yol açabilir. Dahası, 24 Haziran gecesi olanları görmemek anlamına da gelebilir. Bu yanlış olur.
Bizim kazancımız, artık bir anlam ifade etmeyen, yeni sistemde bir önemi kalmamış olan parlamentoya girmek değildir. Bizim kazancımız, parlamento dışında, halk meclislerini kurma yönünde atabildiğimiz adımlar, ilerletebildiğimiz örgütlenmedir.
7-
Devrimci hareket için direnişin gelişimi, gelecek açısından çok ama çok önemlidir. Parlamentonun, çok büyük bir işlevi olmayacağı bir sürece girilmiştir. Bu, elbette parlamentonun içinde olmayı küçümsemek demek değildir. Ama gelecek, direnişin daha çok sokakta gelişeceği bir gelecek olacaktır.
Devrimci işçilerin, temel hedefi, direnişi ve örgütlenmeyi birbiri ile paralel olarak geliştirmektir. Bu açıdan, seçimler bazı noktalarda olanaklar oluşturmuştur. Devrimci hareket, daha geniş bir kitleye ulaşabilme olanağı elde etmiştir ve bunu gözönüne almak gerekir. Bu durum, direnişin çok çeşitli biçimlerde gelişmesi anlamına da gelir. Devrimci işçiler, biz Kaldıraç Hareketi, bunu unutmadan hareket etmeliyiz.
8-
“Zafer” sahibi olarak, sandıkları saymaya bile gerek duymayan ve sonuçlar açıklanmadan hızla zafer ilan eden Saray Rejimi’nin önü “açık” değildir. Ne ekonomik sorunlarla başa çıkabilecek durumdadır, ne de politik sorunlara çözüm üretebilme kapasitesine sahiptir. Erdoğan, OHAL’i kaldırmaktan, dış politikayı değiştirmekten vb. söz etmiştir. Saray Rejimi, bunu başarabilecek durumda değildir. Seçimleri her türlü hile ile kazanabilme becerisi ayrı bir konudur, seçimler aracılığı ile, iktidarın gasp edilmesi ayrı bir konudur, ama bu yöntemlerle sorunlarla başa çıkabilme olanağı yoktur.
Şimdi, halkın, işçiler ve emekçilerin, tüm halkların, Saray Rejimi’ne karşı her yol ve araçla mücadele etmesinin meşru olduğunu ilan etme zamanıdır.
İktidar, özgürlükleri elde etmek, haklarımızı kazanmak, daha fazla örgütlenme ve direnişten geçmektedir.
Artık, çözüm yeri, halkın, işçi ve emekçilerin kendi öz meclisleridir. o