Rusya, “teröre destek veren ülke tarafından sırtımızdan vurulduk” açıklaması ile işin pek de ucuz bir eylem olmadığını ilan etmiş oldu. Tam da, Rusya Dışişleri Bakanı Türkiye’yi ziyaret edecekti. Tam aynı gün bu uçak düşürme olayı yaşandı.
ABD, iki arada bir derede açıklamalar yaptı. Hem Türkiye’nin sınırlarını koruma hakkından söz etmesini anlaşılır bulurken, hem de Erdoğan’ın tansiyonu yükseltmek istemediğini duyurdu. Özetle, aslında ABD, hem bir Rus uçağının düşmesinden memnun, hem de Türkiye’nin kulağını kendilerinin çektiğini ifade eder gibi bir açıklama yaptı.
Öyle anlaşılıyor ki, tüm Suriye savaşı boyunca, tetikçilik yapmış olan Türkiye’nin, ABD’nin desteği ve itmesi ile, Rusya’nın Suriye savaşına doğrudan müdahil olmasının ardından, sahada güç kaybeden ABD adına, Rusya’ya bir mesaj vermek için, Rusya’nın tepkilerini ölçmek için, “cesur” bir tetikçiliği devreye girmiştir. Yani, bu, tetikçilikte bir ileri aşamadır.
IŞİD’i organize eden ve Suriye-Irak sahasına süren ABD, İngiltere, İsrail, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan, tüm bölgeyi içine alan, bununla da yetinmeyip, uluslararası alana da yayılan bir savaşı kundaklamaktadırlar. Suriye’ye “demokrasi” getirmek için 4 yıldır süren bu kanlı savaş, IŞİD gibi güçler ortaya çıktığı hâlde, bu güçlerce pervasızca sürdürülmektedir.
Dünya, Libya’da, Irak’ta, Afganistan’da “demokrasi” taşıma projelerini, çok ama çok yakından gördü, sonuçlarını da tüm açıklığı ile biliyor. Bugün, aynı dünya, Suriye’ye demokrasi götürmekten söz ediyor. Dün Libya’ya müdahale ederken, demokrasi taşıma iddiasında olanlar, bugün, Libya’nın artık bir ülke olarak var olup olmadığını tartışmaktadır, durumun, Kaddafi döneminden fersah fersah kötü olduğunu dilegetirmektedirler. Oysa şimdi, aynı süreci, hiç utanmadan, “demokrasi” yalanı adı altında Suriye’de devreye sokmaya çalışmaktadırlar.
İşte bu proje tutmadı.
Davutoğlu ve Erdoğan’ın, akıl almaz ihtiraslarının sonucu, Türkiye, ABD adına her türlü tetikçiliği yapmıştır. Bunları yaparken, günler içinde, aylar içinde Esad’ın düşeceğinden dem vurdular. Şam’da camide namaz kılmaktan söz ettiler, ama ellerinden geldiğince, şehirlerin tümünü yok etmeye çalıştılar. IŞİD’in, kadın, erkek, çocuk, tarih ve coğrafya üzerinde denediği katliamlarına coşkuyla destek verdiler. IŞİD adına militanlar yetiştirdiler, yetmedi, silâh verdiler, kimyasal silâh tedarik ettiler, yetmedi, doğrudan adam gönderdiler, 500 kişilik bir gücü içeri soktukları ve Suriye’de TC güçlerinin doğrudan savaşta olduğu dünyanın her yerinde bilinen bir “sır” olarak duruyor. Eğit-donat projeleri devreye sokuldu. Kürtlerin üzerine IŞİD’i açıktan saldırttılar ya da saldırılarına destek verdiler. Kobanê düştü düşecek hayallerini gördüler.
TC devleti, “ABD ne dedi ise onu yaptı”. Yakında, Erdoğan, “ne dediniz de yapmadık” diye ABD güçlerine seslenecektir. Şaşırtıcı olmaz.
Gerçekten de, ne dedilerse yaptılar.
Bu arada, Davutoğlu’nun, dişişleri bakanlığı boyunca, karıştırılması gereken neresi varsa, orayı ziyaret ederek attığı adımlarda olduğu gibi, bir proje ile, Osmanlıcılık hayallerini devreye soktuğu biliniyor. Osmanlıcılık, “sıfır sorunlu uluslararası ilişkilerden, sıfır komşulu ilişkilere” dönmek anlamına geliyordu ve bunu yaptılar.
Osmanlıcılık, Türkiye’nin hiçbir komşu ile dostça ilişkisinin kalmaması anlamına gelmiştir. ABD adına yapılan tetikçiliğe ilaveten, bu komik Osmanlıcılık, her türlü küçük oyunları da devreye sokmuştur. Osmanlı’nın dağıldığı ve sömürgeleştiği dönemde, Enver’in denemeleri trajik sonuçlar vermişti. Sadece Sarıkamış’ı hatırlamak yeterlidir. Bugün ise, Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, ortaya koydukları yeni Osmanlıcılık ile, tam bir komedi sahnelemektedirler. Bir yandan Osmanlıcılıktan söz ediyorlar, diğer yandan El Nusra’ya, IŞİD’e gönderdikleri TIR’lar dolusu silâh için Katar ve Suudi Arabistan’dan paralar almaya can atıyorlar. IŞİD petrolünü pazarlamak için devredeler. Ve tüm bunları, Osmanlıcılık, Bayır-Bucak Türkmenleri vb. adına yapıyorlar. Kendi “gizli” konuşmalarının gizliliğini sağlayamazken, Suriye’ye 4 adam gönderip 8 füze atarak savaşa girmekten söz etmektedirler.
TC devleti, bu yolla Suriye sürecine dahil oldukça, Suriye’yi de ülkemize taşımış oldu. Göçmenlerden söz etmiyoruz, ilişkilerden, karanlık ve kirli savaştan söz ediyoruz. Suruç ve Ankara bombalamalarından söz ediyoruz.
Çetelerle yatan, mafyalarla koyun koyuna çalışan bir siyasal iktidar, sonuçta, onlara benzemektedir. TC devleti, “ulusalcıların” sandığının tam aksine, tüm ciddiyetini kaybetmiştir.
İşte, Rus uçağının düşürülmesi, tam da bu nedenle, tetikçilikte bir yeni aşamadır. “Cesur” tetikçilik diyebiliriz. Elbette, ucuz kahramanlığa denk düşer.
Şimdi, ABD’nin Erdoğan’dan, seçim zaferine karşılık neler istediği daha fazla açığa çıkmaktadır. Acaba, ABD, Erdoğan’ı da es geçerek, by-pass ederek, doğrudan Davutoğlu ile mi iş tutmaktadır? Çünkü Rus uçağının düşürülmesinde durum Ankara bombalamasından farklı görünmektedir. Ankara bombalamasında Erdoğan, her şeyden haberdar gibi davranıyorken, Davutoğlu hiçbir şeyden haberdar değil gibi idi. Oysa Rus uçağının düşürülmesinde, durum tam tersi gibidir, Davutoğlu haberdar, Erdoğan sonradan haberdar gibidir. Elbette, bunu tam bilemeyiz. Bildiğimiz ve açık olan, ABD’nin cesaretlendirmesi ile TC devleti, tetikçilikte “cesur” bir adım atmıştır. Bu elbette ucuz bir kahramanlıktır. Uçağı düşür ve ardından biz bir NATO üyesiyiz diye harekete geç. Peki, ey kahramanlar, NATO, sizi her noktada, her biçimi ile destekleyecek mi? Varlığının nedeni bile kalmamış NATO’yu sizler mi kurtaracaksınız ve bu hangi açıdan çıkarınıza uygundur?
Uçak düşürme, ancak ve ancak, Rusya ile Türkiye’nin daha da uzaklaşmasına ve Türkiye’nin daha çok ABD denetimine girmesine olanak sağlar. Başka bir şey değil. Eylemin amacı da budur.
Erdoğan, seçim galibiyeti karşılığında neler vermiştir sorununun yanıtı, seçimin üzerinden bir ay geçmeden ortaya çıkmıştır: Çin ile yapılan füze anlaşması iptal edilmiştir, Rus uçağı düşürülmüş ve Rusya ile ilişkiler ancak ve ancak ABD’nin hoşuna gidecek noktaya çekilmiştir.
Rus uçağına dönük bu saldırı ile, ABD, Rusya’nın Suriye hamlesine yanıt vermiştir. Rusya, Suriye’de ABD isteklerini önleyecekse, ABD’de de Rusya’nın Türkiye ile ilişkilerini bitirecek mesajıdır bu. Bu nedenle ucuz kahramanlıktır.
Ama hakkını vermek gerekir, başka hiçbir NATO üyesi, Rusya’ya karşı böylesi bir tetikçilik eylemi devreye koymazdı.
Rusya’nın verdiği tepkilere bakılırsa, bu süreç çok farklı gelişmelere gebedir. Rusya, askerî bir yanıt verilmeyecek, Türkiye halkı ile bir sorunumuz yok gibi açıklamalar ile, aslında, bu beklemediği saldırı ile ilgili, bir kapsamlı yanıt oluşturma peşinde gibi görünmektedir. Neler olacağını kestirmemiz mümkün değil. Sadece Suriye’ye dönük daha kapsamlı bir varlık gösterecekleri açıktır. Saldırının hemen ardından, Suriye’de hava korunması sistemi kurmaları bunu göstermektedir. Aynı şekilde, hem petrol sevkiyatına, tankerlere, hem de Türkiye sınırına daha yoğun yüklenecekleri anlaşılmaktadır. Öyle anlaşılıyor, Rusya, elindeki istihbaratları artık açığa vuracaktır. Erdoğan ailesinin IŞİD petrolleri ile bağını dilegetirmeleri bunun işaretidir.
Kuşku yok ki, ABD, bu fırsattan istifade, Çin füze ihalesini iptal ettirmiş, Rusya ile Türkiye ilişkilerini zayıflatmış olmanın verdiği avantajla, kendi işine bakacaktır. ABD, bu uçak düşürme olayından kayıpla çıkmaz, tersine Türkiye kayıpla çıkar ve bu da ABD’nin çok da umrunda değildir.
TC devletinin Suriye savaşına bu denli dalmış olması, ABD gibi hemen manevra yapma yeteneğinin olmaması, durumu daha da kötü hâle getirmiştir. ABD, bizzat sahaya sürdüğü IŞİD’e karşı operasyonlar yapmaktan ya da yapıyor gözükmekten çekinmez. Bu manevrayı yapabilecek alanı vardır. İsrail’in, İngiltere’nin de bu manevra alanları vardır. İsrail, IŞİD’i açıktan desteklemek yerine, daha gizli yollarla desteklemiş ve tüm gücü ile savaşın içine dalmaktansa, daha çok boşlukları değerlendirmeyi seçmiştir. Bugün bunlar, IŞİD saldırılarına maruz kalmayan ülkelerdir. Ne ABD’de, ne de İsrail’de bir saldırı gerçekleşmemiştir. Aslında Türkiye de doğrudan bu saldırılara, Reyhanlı’da maruz kalmıştır. Hem Suruç, hem Ankara, siyasal iktidarın, kendisine karşı gelişen toplumsal muhalefeti bastırmak için, barış isteklerini yok etmek için IŞİD’i devreye sokmasıdır. İşte bu nedenle TC devleti, bölgede desteklediği IŞİD ve benzeri gruplara, bu uçak düşürme ile bir mesaj verme peşindedir. Onlara göre eylemin amacı bu. Erdoğan, bunu yaptığını sanıyor olabilir mi? Mümkündür. Ama eylemin amacı bu değildir. Çünkü uçak düştükten sonra, Rusya’nın IŞİD’e karşı saldırılarının azalması, Türkiye sınırındaki El Nusra vb. güçlere daha az saldırması mümkün değildir. O zaman eylemin amacını, Rusya’nın daha fazla ve daha etkin Suriye savaşına dahil olmasını sağlamak olarak açıklamak gerekirdi. Bu nedenle, eylemin amacı açıktır: Rusya’yı test etmek, nereye kadar gideceğini görmek, NATO ile ilişkilerini test etmek, bu birincisidir. İkincisi ve daha önemlisi Rusya-Türkiye ilişkilerini geri dönülmez biçimde bozmaktır. İşte bu iki sonuç elde edilmiştir. Bu nedenle, eylemi ABD tasarlamış görünmektedir. Türkiye buna tetikçilik etmiştir.
Bu süreç bize, savaşın büyüme eğilimlerini de göstermiştir.
Fidan’ın 4 adam gönderip 8 füze atarak Suriyeye savaş ilan etme projesi, aslında bunun İran’a karşı da uygulanabileceğini akla getirmelidir. Rus uçağına dönük akılsızca saldırı, TC devletinin, hiçbir iler tutar yanının kalmadığını, her türlü deliliğe açık olduğunu göstermiştir. TC devletinin sınırdaki çetelere sahip çıkması, aslında hem uçağın düşürülmesinden, hem de pilotun öldürülmesinden sorumlu hâle gelmesi demektir. Anlaşılan, ya Türkiye, bayır-bucak Türkmenleri diye yutturduğu bu güçleri denetleyemez hâldedir, düşürülen pilotu sağ salim bize verin diyememiştir ya da bu, saldırı emrini verenlerin aklına hiç gelmemiştir.
Bugün, Suriye savaşı, birçok ülkeyi, içine Türkiye de dahil, cehenneme çevirmektedir. Ve bu cehennemin hem daha fazla yayılması, hem de daha da derinleşmesi mümkündür. Bunu bu uçak saldırısı ile gördük. Türkiye, akıl ile davranma yeteneğinden yoksun, savaşa kendini tutku ile kaptırmış durumdadır. Bu “tutku”nun, Osmanlı hayallerinden çok, birkaç aileden oluşan çetelerin parasal kazançlarına dayalı olduğu anlaşılıyor. IŞİD petrollerinin pazarlanması, TIR’larla silâh sevkiyatı ve daha başkaları, savaşı bir kazanç kapısına çevirmiş güçlerin varlığını göstermektedir. İşte bu savaş “tutku”sunun nedeni de budur.
Bu “tutku” Rusya ile tansiyonun tırmanmasına neden olmuştur. Rus uçağını düşürmek, bu açıdan “ciddi” bir eylemdir. Ve hemen, tüm ülkede, Rus düşmanlığına dayalı propaganda devreye girmiştir. ABD uçakları Suriye üzerinde uçtuğunda, IŞİD’e bombalar attığında bir ABD karşıtlığı devreye girmiyor, ama Rusya Suriye’de harekete geçtiğinde hemen Rus düşmanlığı devreye giriyor.
Bu uçak düşürmenin, TIR’lara veya petrol sevkiyatına verilen zararı durduracağını sanmıyoruz. TC yönetenlerinin “tutku”larını sürdürmelerine de yardımcı olacağını sanmıyoruz. Ama elbette ABD’nin isteklerine hizmet edecektir ve yine elbette, iki ülkenin halklarına zarar vereceği de açıktır.
Tüm bu akıldan yoksun, “cesur” tetikçilik eylemleri, savaşı daha da yakınlaştırmaktadır. Tüm bölgeyi sarmaya başlamış olan savaş, dünya savaşına evrilmektedir. Bölgede, İsrail, savaşın bir tarafıdır. Yemen, Suudi Arabistan’ın başını çektiği koalisyon ile savaştadır, Irak ve Suriye savaş sahasıdır, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan, Türkiye ile birlikte savaşın içindedir. İran, savaşın içindedir. Demek ki, Afganistan’dan Türkiye’ye, İran’dan Mısır’a bölge savaş hâlindedir. Ve elbette bu savaş, emperyalist güçlerin bölgeyi yeniden paylaşma savaşımıdır. ABD, elinde bulundurduğu askerî üstünlüğü kullanarak, AB ve İngiltere’ye fırsat vermeden, bölgeyi denetim altında alma peşindedir. Diğer tarafta ise, Rusya, Çin ve Hindistan’ın savaşa dahil olmama istekleri, artık sonuna gelmiştir ve işe de yaramamaktadır.
Sonuçta, savaş, bizim üzerinde yaşadığımız topraklarda gerçekleşmektedir. Savaş, mesela Amerika’da gerçekleşmiyor. Bu nedenle, kazananı kim olursa olsun, bölge halkları bu savaştan kazançlı çıkamazlar. Onların payına, katliam, kan, gözyaşı, bombalarla sakat kalan çocuklar, yurtlarını terk etmiş insanlar, yağmalanmış bir tarih vb. düşmektedir. Bunu, zaten bugün, Suriye savaşında görüyoruz.
Bu savaşta halkların çıkarı; savaşa karşı, tüm bölgeden emperyalist güçleri kovmak için anti-emperyalist mücadele bayrağı altında toplanmaktadır. o