Yerel seçimler, baskı ve şiddetin kol gezdiği bir genel seçim havasında gerçekleşti. Saray rejimi, tüm gücü ve olanaklarıyla her türlü hileyi devreye soktu. Ama buna rağmen, sandığa yansıyan sonuçların bir bölümünü manipüle edebildi. Tüm hilelerine rağmen, istedikleri sonuçları elde edemediler. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bir çok büyükşehiri kaybettiler. Baskının, şiddetin ve hilenin olmadığı bir seçimde kaybettiklerinin çok daha net bir şekilde açığa çıkacağı ortadadır.
Bugün ABD, AB ve uluslararası finans kuruluşları Gezi’den, 7 Haziran’dan bugüne artarak devam eden öfkenin sandığa yansımasına bu kadar izin vermiştir. Gerçek oy oranları açıklananın da altındadır.
Büyükşehirleri kaybeden AK Parti, şimdi bir pazarlık sürecindedir. Pazarlık rantın yeni düzenlemede nasıl paylaşılacağı ile ilgilidir. Pazarlık Cumhur ittifakı ve Millet ittifakı ile birlikte Saray Rejimini oluşturan çetelerin yeni düzenlemede keselerini nasıl dolduracakları ile ilgilidir. Pazarlık Suriye’de ABD emriyle hangi operasyonlara dahil olunacağı ile ilgilidir; pazarlık emekçilerin vergilerinin S-400’lere mi Patriot’lara mı aktarılacağı ile ilgilidir. Pazarlık 450 miyar doları bulan dış borcun hızla geri ödenmesi için nasıl yöntemlerle işçilerin kazanılmış haklarına saldırılacağı, IMF gibi kurumlara ülkenin nasıl satılacağı ile ilgilidir.
Erdoğan’ın balkon konuşması bu pazarlığın teminatıdır. Ekonomide yapısal reformlar dediği kıdem tazminatların yok edilmesi, zorunlu BES uygulaması, işçi ve emekçileri daha büyük bir yoksullağa mahkum edecek IMF politikalarının uygulanmasıdır. Balkondaki diğer konu ise Suriye savaşıdır. Ortadoğu’da ABD’nin emireri olacağının mesajını vermiştir. Beka meselesi anlaşılmıştır diyerek Kürt halkına karşı savaşın derinleşerek devam edeceğini ilan etmiştir.
Onların anlaştıkları halkara zulüm, işçilere daha fazla açlık, aşağılanma, sefalet, kadınları her türlü saldırı ile sindirmek, yok saymak, öğrencilere jop, akdademisyene, aydına cezaevidir.
Tüm bunlara rağmen, Saray Rejimi, AK Parti geriletilmiştir. Bu sonuçların gerisinde, işçi-emekçilerin, halkların, öğrencilerin, kadınların, yıllara yayılan direnişinin etkisi de vardır.
Çünkü biz varız! Geziciler var ve umut biziz!
Biz bu ülkenin işçileri, gençleri, kadınları, akademisyenleri, aydınları, halkları bu ülkenin gerçek sahipleri burdayız ve direnmeye devam ediyoruz.
Biz binlerce işçiyiz, Flormarız, Cargilliz, fabrika önlerinde, iş yerlerindeyiz, sokaklardayız. Direniyoruz!
Biz onbinlerce kadınız, yasaları, polisleri, erkek egemen zihniyetleri her saldırdığında yaşam hakkımız için özgürlüğümüz için sokaklardayız. Direniyoruz!
Biz üniversitelerimizi, liselerimizi karakollara, akademik içeriği çöplüğe çevirseler de kampüs kampüs isyanı örmeye devam ediyoruz. Direniyoruz!
Biz halklarız, dilimizi, kültürümüzü, kimliğimizi yaşatmak için sokaklardayız, yüzbinlerle Newroz’lardayız. Direniyoruz!
Biz “Bu suça ortak olmayacağız!” diyen binlerce akademisyeniz, KHK’lerle ihraç etseniz de boyun eğmedik. Direniyoruz!
Biliyoruz direniş kazandırıyor, ancak kalıcı kazanımlar için örgütlülüklerimizin geliştirilmesi gerekiyor.
Açıktır, düşmanlarımız saf tutmuştur. Biz de, işçileri, öğrencileri, kadınları, halkları örgütlü mücadelede saf tutmaya, saflarımıza çağırıyoruz.
1 Mayıs 2019 direnişlerin birleştiği, özgürlük umudunun büyüdüğü bir gün olmalıdır.
1 Mayıs tüm bu aşağılanmaya, sefalete, yoksulluğa karşı işçiler olarak, kendi geleceğimiz için sahneye çıkma günüdür!
1 Mayıs susmayan, korkmayan, itaat etmeyen kadınların özgürlükleri için sahneye çıkma günüdür!
1 Mayıs kuşatılmış , içi boşaltılmış okullarını geri almak isteyen öğrencilerin hayalleri için sahneye çıkma günüdür!
1 Mayıs emperyalist savaş, yağma ve ranta karşı adalet, özgürlük ve halkların kardeşliği için sahneye çıkma günüdür!
1 Mayıs özgür bir Anadolu’da, adil ve onurlu bir yaşama sahip çıkmak ve onu yaratmak için sahneye çıkma günüdür!
Direniş kazandırır, Örgüt Özgürleştirir!
Kaldıraç’la 1 Mayıs’a!