Artık her yerde, mevcut Saray Rejimi’nin böyle gidemeyeceği konuşuluyor. Bunu Erdoğan da söylüyor, değiştireceğimiz bir şey varsa değiştirelim diyor. Yakın bir gelecekte seçim tartışmalarını bir yana bırakalım. Elbette iktidar, kazanma şansını gördüğü an, her türlü şiddet ve hile ile seçimi gündeme getirebilir. Zaten bunu Bahçeli ve Erdoğan dışında birisi de yapamaz. Ama bugünün konusu değildir.
Saray Rejimi, ömrünü uzatmak için yollar aramaktadır. Bir yandan baskı ve şiddeti tırmandırmakta, bir yandan yalanı pompalamaktadır. Ama buna rağmen, seçim meselesinden bağımsız olarak, iktidarı sürdürme olanakları yoktur. Bu, egemen sınıf için bir yönetme güçlüğüdür. İktidar içinde dahi, bunun böyle gitmeyeceği fikri yaygındır. Zaten iktidar dediğimiz şey, çetelerin ittifakıdır. Burada artık her çete, ipi kendine çekmektedir. Her çete, kendini kurtarma peşindedir. Her çete, torbasını doldurma, yağmadan daha fazla pay alma derdindedir.
Muhalefet olarak adlandırılan partiler, gerçekte muhalefet yapmamaktadır. CHP, İyi Parti ve diğer burjuva partiler, bir muhalefet yapmadan, şu ya da bu oranda “devleti kurtarmak” fikri etrafında, Saray Rejimi’nin destekçileridir. Buradan çıkan görüşler ise üç noktada toplanmaktadır
– Erdoğan gitsin de ne olursa olsun bir görüş olarak vardır. Bu görüş, aslında Saray Rejimi’nin, değişik bir tarzda sürmesinden yanadır. Mesela Muharrem İnce bu görüşten yanadır. Bu görüşün, AK Parti içinden bile destekçileri vardır.
– Muhalif kanattan çıkan ikinci ana görüş, “hem Erdoğan gitsin, hem de Saray Rejimi” değişsin. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçelim ama bu arada devleti kurtarmak için, şiddet ve baskı politikaları, daha “akılcı” bir tarzda devreye sokulsun.
– Muhalefetten çıkan üçüncü görüş, Erdoğan gitsin, parlamenter sisteme geçelim ve bunu “demokrasiye dönüş” olarak ele alalım. Bu görüş, belli koşullar dayatarak HDP’nin de bu süreçte olmasından yanadır. Böylece, “demokrasi” önde bir görüş olarak ortaya çıkmakta gibi görünmektedir. Aslında bu üçüncü görüş, ikinci görüşün, biraz daha sola açık hâlidir. Sanki, Erdoğan döneminin başında, sanki 2000 öncesinde Türkiye’de demokrasi varmış gibi bir algı ile, parlamenter sistem ve anayasa üzerinde durmaktadırlar. Bu kesimler, kendilerine, daha demokratik bir anayasa denildi mi, buna da kapıları kapatmadıklarını söylemektedirler.
Tüm bunlar, burjuva devletin, devlete bağlı muhalefetin önerileri olarak da ele alınabilir. Hepsinin ortak noktası, “bu böyle gidemez” şeklinde özetlenebilir.
İşçi sınıfı ve emekçilerin, toplumun en geniş kesimini kapsayan işçi sınıfının kendi cephesinden bir çözüm önerisi daha ayrıntılı dile getirilmelidir. Elbette, işçi sınıfının kurtuluşu, tüm adaletsizliğin ortadan kaldırılmasının yolu, özgürleşmenin ve halkların kardeşliğinin yolu sosyalizmden geçiyor. Ama bugün Saray Rejimi’nin sürdürülemez hâli konusunda sosyalizmi, işçi sınıfının iktidarına giden yolu, nasıl ortaya koyabiliriz?
Bu yol, Birleşik Emek Cephesi’dir.
Birincisi, tüm direnen kesimlerin; işçilerin, kadınların, gençlerin, ekoloji hareketinin, ister belli bir örgütlülükle isterse daha küçük gruplarla, isterse bireysel olarak direnen herkesin ortak mücadelesini geliştirme görevi ortadadır.
Bu direnişi yaymak, büyütmek gereklidir. İktidarın topyekûn saldırısına karşı, yaşamın her alanından genel bir saldırı ile karşılık vermek zorunluluktur. Genel grev ve genel direnişi örgütlemenin yolu buradan geçmektedir.
Ve ikincisi, bu direnişi örgütlemek, dayanıklı hâle getirmek gerekir. Sadece direnişi yaymak yeterli değildir, aynı zamanda direnişe sağlam bir yapı, direngen bir karakter vermek gerekir. İlk saldırıda dağılmayacak, direnişe devam edebilecek bir yapı, ancak örgütlülükle olur. Bu ister sendika olsun ister bir oda, ister bir ekoloji aktivistleri topluluğu olsun ister bir dernek, tüm hareketin örgütlülüğünün daha da sağlamlaştırılması gerektiği anlamına gelmektedir.
Birleşik emek cephesi, sol muhalefetin, devrimci muhalefetin, tüm bu toplumsal muhalefetle birlikte, tüm demokratik kitle örgütleri ile birlikte, daha kararlılıkla birlikte mücadele etmek üzere bir araya gelmesi demektir. Bunu, herhangi bir iş konusunda geliştirilen ortak eylem platformlarından daha geniş ve uzun soluklu bir yoldaşlık olarak ele almak gerekir. Bunu, farklı fikirlere sahip olan muhalif güçlerin ortak irade geliştirmesinin yolu olarak anlamak gerekir. Bunu, işçi sınıfı cephesinden, toplumsal duruma müdahale olarak ele almak gerekir.
Şimdi bunun zamanıdır.
Birleşik emek cephesi, direnişleri buluşturmak, birbiri ile bağlı hâle getirmek ve giderek bir genel grev ve genel direniş örgütlemek için mücadele etmelidir.