Direnmek yaşamaktır.
Bugün içinden geçtiğimiz süreçte en çok vurgulanması gereken sözlerden biridir. Baskının, yalanın, zulmün, karanlığın egemen olduğu bölgemizde direnmek, insanca ve onurlu yaşamın yegâne ve tek yoludur.
Sözümüz, deprem bölgesindekilerle yüreği çarpanlara. Sözümüz, ilk günden itibaren dayanışma için harekete geçen, uykusuz gözlerle harıl harıl destek toplayan, yüreği yanarken “yitirdiğimiz canların hesabını kim verecek” diye soranlara. Sözümüz sana, bize, bizim taraftakilere.
Aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde.
Egemenler ve o taraftakiler, bir yandan deprem bölgelerinde yeni rant pazarını paylaşmak için ellerini ovuştururken, Hatay’ı sınır bölgesi olarak insansızlaştırıp oraya çeteleri yerleştirmenin planlarını yaparken; Saray’ın tekyürek kampanya şovunda yer kapmanın yarışına girip, halktan çaldıklarıyla Saray’ın kasasına bağışlar yaptılar. Bir de bu gösterinin ortasında şunu dediler: “Bizim milyon dolarlarımız var sizin gıda kolileriniz ne ki, sizin gönderdiğiniz ısıtıcı neyi çözer ki?” Milyonlarca insanın “devlet yok, halk var” sözünü bastırmak için para keselerini şıngırdattılar.
Savaş, yağma, rant, ekonomisiyle varlığını devam ettirmeye çalışan Saray Rejimi, çözülmeye, çözüldükçe saldırmaya ve kitleleri korkutarak sindirmeye çalışmaktadır. Ancak çabaları nafiledir. Tüm bu sindirme politikalarına karşı sokaklar işçi-emekçilerin, devrimcilerin, kadınların, gençlerin, öğrencilerin sesleriyle, eylemleriyle çınlamaktadır.
12 Mart 1995’te devletin 12 Eylül 1980 darbesiyle oluşturduğu korku duvarlarının yıkıldığını, sokaklarda yeniden barikat ateşlerinin yakıldığını, panzerlere karşı taş ve sopayla direnebileceğimizi gördük. Bu direniş sırasında şehit düşen yoldaşlarımızı güneşe uğurladık; anıları, mücadeleleri kavgaları bizimle.
Üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen Gazi Direnişi bize yol göstermekte, tıpkı 15-16 Haziran büyük işçi direnişi gibi, tıpkı Gezi gibi. Bugün sokaklarımız, korku duvarlarını yeniden örmeye çalışan devletin ablukası altında. Yozlaşma, çeteleşme devlet eliyle beslenip, büyütülmekte; bununla beraber devrimci, demokrat kişi ve kurumlar başta olmak üzere, bir bütün olarak tüm mahalle topyekûn saldırı altında. Biz hatırlıyoruz; evinin balkonunda polis kurşunuyla vurulan 3 aylık bebek annesi Pınar Gemsiz’i, doğum günü kutlamasından dönerken hiçbir sebep olmadığı hâlde polisin kurşunuyla katledilen Barış Kerem ve Oğuzhan Erkul’u.
Bugün hepimize düşen görev, bir araya gelmektir. Haksızlığa, hukuksuzluğa, karanlığa, baskıya, zulme karşı sesimizi birleştirmek, ortaklaşmak ve cesaretle aydınlığa yürümektir.
Biz sizi örgütlü mücadeleye, direnişin parçası olmaya, Kaldıraç saflarında örgütlenmeye çağırıyoruz.
Biz sizi Gazi Direnişi’nin 28. yılında 12 Mart’ta şehitlerimizin adını haykırmaya, direnişi sahiplenmeye, sokağa, eyleme çağırıyoruz.
Kaldıraç İstanbul
11 Mart Cumartesi | Saat:10:00
Alibeyköy, Çıksalın ve Feriköy Mezarlık Ziyaretleri (Araçlar Gazi Cemevi’nden kalkacaktır)
11 Mart Cumartesi | Saat: 19:00 | Panel
Yer: Gazi Cemevi
12 Mart Pazar | Saat:12:00
Gazi Cemevi önü’nde toplanma – yürüyüş – basın açıklaması – mezar başı anmaları