Halkın iradesi gasp edilmeye devam ediyor. 31 Mart seçimlerinde birçok yerde kazanan HDP’li belediye başkanlarının mazbataları verilmemiş, yerlerine AK Parti’nin başkan adayı adı altında seçime soktuğu kayyumlar getirilmişti. 19 Ağustos günü sabaha karşı yapılan operasyonlarla Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyeleri Eşbaşkanları görevlerinden alınarak, yerlerine yağmacı kayyumlar atandı. Saray Rejimi, hazmedemedikleri halk iradesini bir kez daha gasp etti.
İçişleri Bakanı Soylu, bir beş yıl daha kayyumlarla yönetirsek halk bizi seve seve isteyecek, demişti seçimlerden önce. Ne demeli; ‘kişi kendinden bilir işi’… yoksa Kürt halkının, geçmiş bir tarafa, 40 yılı aşkındır sürdürdüğü mücadele, İçişleri Bakanı’nın sözlerinin muhatabı olmadığının en açık kanıtını oluşturuyor. Bu sefer farklı olacağını düşünmek için egemenlerin farklı bir şey yapıyor olmaları gerekir.
Son kırk yıldır ne yapmadılar? Geriye ne kaldı? Kitlesel katliamlardan yargısız infazlara; köy yakmalardan dışkı yedirmelere; on binlerce insanı işkencelerden geçirip hapsetmekten gazete binalarını bombalamaya; mitinglerde bomba patlatmaktan bodrumlarda diri diri yakmalara; küçük çocukları Ceylan gibi avlamaktan 7’sinden 70’ine cenazelere yapılan eziyetlere…
Ne ile durdurabildiler de kayyumla durduracaklar bir halkın onur mücadelesini?
Saray Rejimi değişik biçimler altında, sürekli devam eden halkın direnişi karşısında ne yapacağını bilemez hâldedir. Korkuları büyüktür, cennetlerini kaybetme korkusudur bu!
Yağmaladıkları, talan ettikleri, alınterinin, doğanın hesabının sorulacağına dair uykularını kaçıran korkudur.
Kürt halkı yeni kayyum saldırısına da, iradesinin gaspına da her zaman olduğu gibi direnişle yanıt verecektir. Ama bu saldırı Kürt halkına yapılmış bir saldırı değildir sadece. Gezi’den Kobanê’ye; 7 Haziran seçimlerinden 16 Nisan referandumuna; 31 Mart’tan tekrarlatılan 23 Haziran seçimlerine kadar bu topraklarda ve dünyada insanca ve onuruyla, kardeşçe yaşamak isteyen, bunun için direnenlerin iradesine yapılmış bir saldırıdır.
Bu saldırı, fabrikalarda, işyerlerinde çocuklarının geleceği için direnen işçilere, eşit ve özgür yaşamak isteyen kadınlara, gençlere, hayallerindeki gibi yaşamak isteyen çocuklara, onlara bakarak huzur bulan yaşlılara yapılmıştır.
Rant, yağma ve savaş ekonomisi üzerine kurulmuş Saray Rejimi’ne karşı, gasp edilen irademize sahip çıkmak, ortak bir direnişi örgütlemek dışında bir yolumuz yoktur.
Cennetlerini kaybetmekten korkanlara, korkularını gerçeğe çevirecek örgütlülük ve ortak direnişle yanıt verelim.
Kurtuluş yok tek başına! Ya hep beraber ya hiçbirimiz!