“Evet”(in ekonomisin)e hayır!

 

Emekçiler için William Shakespeare’in, “Cehennem boş ve bütün şeytanlar burada,” betimlemesinde somutlanan bir ekonomik hâlle yüz yüzeyiz.

Kimleri “Olur mu öyle şey?” deseler de; siz, “Gerçekler görmezden geliniyor diye yok olmazlar,” diyen Aldous Huxley’in uyarısını kulaklarınıza küpe edin ve aklımızla alay edilen bugünlerde unutmayın: “Ipsa scientia potestas est/ Bilgi tek başına güçtür”…

Biliyorsunuz değil mi? Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) sayesinde, bir gecede yüzde 20’ye yakın zenginleştik.

Kurum’un ulusal hesaplarda yaptığı “güncelleme” ile: 720 milyar dolar olan milli gelir, 861 milyar dolara, 9 bin 257 dolar olan kişi başına gelir ise 11 bin 14 dolara yükseldi.

TÜİK’in revizyonu, sadece milli gelir değil, öteki verilerin üstüne de masalsı bir yıldız tozu serpti. Öylesine sihirli bir yıldız tozu ki bu, sadece milli gelirimiz değil, cari açık, bütçe açığının milli gelire oranı, tasarruflar, her şey daha olumlu hâle geldi. (Çiğdem Toker, “TÜİK Ani Zenginleşmemizi Anlatacak”, Cumhuriyet, 25 Aralık 2016, s.8.)

TÜİK Başkanvekili Mehmet Aktaş, “Biz olanı daha iyi ölçtük, yine revizyon olsa yine yukarı doğru olur,”[2] derken; bir gecede, bir kalem hamlesiyle (onlar milli gelir revizyonu diyor!) kişi başı milli gelirde 2 bin dolarlık artış yaşanıverdi.

Evet, evet TÜİK’e göre Türkiye’de halk olarak bir anda zenginleştik, hem de taş atıp da kolumuz yorulmadan… Müjdeler olsun zenginleşiverdik![3]

Ama ne ilginçtir ki TÜİK hesaplar sistemindeki revizyonla kişi başı geliri “artan” yurttaşların, aynı dönemde tüketim harcamaları yüzde 3.2 azalırken Türkiye 2016 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 1.8 küçüldü![4]

“Yalandan kim ölmüş” demek yetmez; “Bu dünyada birinin diğerini anlaması o kadar kolay bir şey değil,”[5] diyen Johann Wolfgang von Goethe ile Demokritos’un, “İnsanlığın yalnızca kendisinin konuşması, dinlemeye hiç yanaşmaması açgözlülüktür,” notunu anımsamak gerek!

 

  1. AYRIM: GENELİYLE EKONOMİK HÂL(İMİZ)

 

“Çöken ekonomide varlık erimesi”nden[6] söz edilen ekonomik hâl(imiz)i Aslı Aydın, “İşsizlik artıyor, esnaf kepenk kapatıyor, borç batağı büyüyor,”[7] saptamalarıyla tarif ediyor.

“Lale Devri” nihayete ererken; siyasi belirsizlik ve güvenlik endişeleri ile Türkiye’nin Kredi Temerrüt Riski (Credit Default Swap- CDS) 16 ayın zirvesine çıktı. ‘Bloomberg’in hazırladığı küresel iflas riski endeksinde Türkiye 10. sırada yer alıyor. Küresel risk sıralamasında ilk 10, Venezüella, Yunanistan, Ukrayna, Pakistan, Mısır, Kıbrıs, Rusya, Brezilya, Kazakistan ve Türkiye şeklinde…[8]

Özetle “Dışardan borç al, tüketimi besle, ekonomiyi büyüt” modeli artık bitti. Beş yılda ekonominin prodüktivite artış oranının sıfırda süründüğüne işaret ediyor Daron Acemoğlu… Dış kaynakla tüketimi körüklemeye devam etmek de olanaklı görünmüyor. Özel sektör net borcu 200 milyar doların üstünde seyrediyor. Borcu çevirme oranıysa yüzde 160 dolayında; 100 dolarlık borcu ödeyebilmek için 160 dolar borçlanmak ya da dolar bulmak gerekiyor.[9]

Para suyunu çekti, yıllardır dışarıdan gelen para ile Türkiye’yi yönettiler: Tamı tamamına 530.7 milyar dolar dış kaynak girdi ve kullandılar (2003’ten beri yıl yıl akan milyar dolarlara bakın: 7.1; 14.2, 37.3; 38.2; 45.3; 36.5; 9.2; 57.9; 64.3; 69.7; 72.2; 41.6; 11.2; 26 milyar dolar -2016-)

Para girerken hiç de dolar teröristliği söz konusu değildi, ama bu parayı har vurup harman savurunca, yollar-köprüler, tüketim tapınaklarına bol keseden harcanınca, ekonomi tıkandı, para damlamaya – geri çekilmeye başlayınca, bu kez “dolar teröristliği” gündeme geldi! Tabii bir de ülkenin mal varlıklarını satıp savurdular: 70 milyar.

Tepetaklak giden bir ekonomi var… Reel sektörün döviz açığı 215 milyar dolar (2009’da 67). Toplumun tüketici kredi banka borcu: 250 milyar TL. Devlet + özel sektör dış borç toplamı: 416.7 milyar dolar.[10]

2004’ten başlayarak Tüketici Güven Endeksi’nin devamlı geri gittiği dikkati çekiyor. Endeksin yıllık ortalaması 2004’te 93.5 iken 2016 yılının ilk altı ayında 68.6’ya inmiş. Oran çok düşük ve normal sınır değeri 100. Bu sınırın üstü tüketimde iyileşmeyi, altı kötüleşmeyi gösteriyor.[11]

Bunlara bir ek daha: TL, 2016’da yüzde 20.89 düşüşle dolar karşısında en fazla gerileyen para birimi olurken iki yıllık düşüş yüzde 51’i geçti.[12] Paranın iki günde 9 kuruş değer kaybetmesinin sonucu da şu oldu: İki günde 60 milyon TL zarar…[13]

Erdoğan’ın Merkez Bankası’na yönelik sözlerinin yarattığı kur artışına dikkat çeken HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Başka bir ifadeyse 60 tane saray yapılacak para havaya uçtu,”[14] derken; sadece kur farkından şirketlerin döviz borcu 81 milyar 875 milyon lira arttı. Bu rakam yaklaşık 60 Kaç-AK Saray’a denk geliyor.[15]

Türk Lirası’nın dolar karşısında uğradığı değer kaybı, kaçınılmaz olarak memur maaşlarını da eritti. Türkiye Kamu Sen’in yaptığı araştırmaya göre memur maaşları 2008 yılına göre aylık ortalama 130.4 dolar, 2015’e göre ise aylık ortalama 22.5 dolar değer kaybetti.[16]

Sanayide çalışılan saatin yüzde 1.3 arttığı[17] Türkiye’de, ‘ITUC Global Poll 2014 Raporu’ başlıklı bir araştırmaya katılanların yüzde 85’i, hane gelirinin iki yıl içinde değişmediğini ya da geriye gittiğini söylüyor. Yüzde 99’u asgari ücretin insanca yaşamaya yetmediğini belirtiyor. Yüzde 86’sı gelecek nesillerin insan onuruna yakışır işler bulamayacaklarını düşünüyor. Yüzde 91’i ise Türkiye’nin işsizlikle ilgili politikalarını kötü veya çok kötü olarak değerlendiriyor.[18]

Ayrıca Türkiye Emekliler Derneği’nin (TÜ- ED), ‘Emekli Bireylerin Türkiye’de Yaşlılığa Hazırlık Durumları’ başlıklı araştırmasının sonucuna göre, Türkiye’de bulunan 8 milyon 77 bin 152 emekliden 1 milyon 801 bin 205’i hâlen çalışıyor, 3 milyon 301 bin 148 emekli ise iş arıyor.[19]

Çöküntünün yarı çapı genişliyor; 2016 yılın ilk sekiz ayında kredi kartı harcamaları yüzde 15.7 artarken, harcamalar içinde taksit yasağı olanlar başı çekti.[20]

Yine 2016 yılı Ekim’inde “batık” olarak adlandırılan tasfiye olacak alacakların toplam kredilere oranı yüzde 3.2’ye yükselirken kredi kartında oran yüzde 10’a yaklaştı.[21]

Özetle ‘Türkiye Bankalar Birliği’ (TBB) Risk Merkezi’nin Aralık 2016 verilerine göre, finans sektöründe batık krediler 16.7 milyar artışla 68 milyar lirayı bulurken bunun 21.8 milyar lirasını tahsil edilemeyen bireysel krediler oluşturdu. Tasfiye olunacak alacak tutarı bireyselde yüzde 23.4 artış gösterdi.[22]

Kredi kartları çevrilemezken; 2015 yılının ilk 5 ayında 276 bin adet çek için “karşılıksız çek” işlemi yapıldı. 10.8 milyar TL’lik çek ödenmedi. Karşılıksız çek ile ödenmeyen yükümlülüklerin toplamında 2014 yılının aynı dönemine göre yüzde 49 artış oldu.[23]

2017 Ocak’ında ibraz edilen çeklerin sayısı 2016 yılının aynı ayına göre yüzde 72 arttı. Karşılıksız çekin parasal tutarı 69 milyon liraya ulaştı. Ocakta karşılıksız çek adedi yüzde 44, tutarı da yüzde 30 oranında artış gösterdi. Bununla birlikte, çek kullanımı yüzde 73 oranında arttı.[24]

‘Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun (TESK) verilerine göre 2016’nın tamamında 101 bin 614 esnaf işyerinin kapısına kilit vurdu. Bu sayı 2015’te 97 bin 715 civarındaydı. 2016 yılının son çeyreğinde her ay 10 bin esnaf kepenk kapattı. 2016’da 2015’e göre kapanan esnaf sayısı 4 bin civarında artış gösterdi.[25]

Yoksulluk büyüdü…

Evet Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın giderek zenginleştiğinden söz etmesine söz ediyor; ancak mutlak yoksulluğa mahkûm olan kesimden bahsetmiyor.

Cumhurbaşkanı, 14 yılda vatandaşın kredi borcunun 50 kat arttığına değinmiyor.

Dolar milyarderleri artarken 12.5 milyon insanın mutlak yoksulluğa mahkûm olduğunu belirtmiyor.

Banka hesaplarında en az 1 milyon lirası bulan mudilerin sayısı arttı. Örneğin 2016 yılının ilk 10 ayında 8 bin kişi artarak 100 bin 974’e kişiye ulaştı.

Milyonerlerin sayısı artarken aynı zamanda devlet yardımı almadan geçinemeyen aile sayısı da 6 milyonu aştı.

Gelir eşitsizliği her geçen gün artıyor. Gelir eşitsizliğinde Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri içerisinde Türkiye ilk sıralarda.

Türkiye’de zenginler, yoksullar arasındaki uçurum büyüdü. En alttaki yüzde 10 ile en üsteki yüzde 10 arasında 12 kat fark bulunuyor.

TÜİK’e göre 12.5 milyon mutlak yoksul var.

Türkiye’de toplam istihdam içerisinde 2.5 milyon yoksulluk sınırının altında yaşıyor!

Toplumun yüzde 70’i ancak borçlanarak hayatlarını sürdürebiliyor![26]

 

I.1) GİDİŞATIN YÖNÜ

 

Miguel de Cervantes’in, “Para her kusuru örter,” sözünü tashih eden gidişatta ekonomik hâl(imiz), “Gordiyon Düğümü”nü andırıyor…

Türkiye’nin dış ticaret açığı, 2016 Kasım ayı sonu itibarıyla, 50 milyar doları aşarak 50 milyar 403 milyon dolara çıkıp;[27] toplam (kamu artı özel sektör) borçlarının milli gelire oran olarak 2002’de yüzde 107.5 iken, 2015’te yüzde 129.5’e fırladığı[28] coğrafyamızda borçlar çevrilmezcesine ağırlaşıyor.

Soru(n)lar, kaynağı meçhul kara para ile “aşılmaya” çalışılıyor: Örneğin cari açık 2015’te 32.2 milyar dolar olurken, gizemli para girişi 2014 yılına göre 6 kat artarak 9.66 milyar dolara çıktı. Gizemli para en son 2011’de 8.3 milyar dolara çıkmıştı…[29]

Bunlara ek olarak “lokomotif” ilan edilen konut sektörü de teklemeye başladı. Örneğin 2016 Ekim’inde konut satışları 2015 yılına göre, yüzde 25 artarken kredili satışlarda artış yüzde 72’ye yaklaştı. Yabancı alımlarında ciddi düşüş var. TÜİK 2016 Ekim ayı konut satış verilerine göre, “ipotekli satış” olarak ifade edilen kredili konut satışları yüzde 71.8 artış kaydetti. 130 bin 274 adet konut satışının 48 bin 119 adedi kredili satıldı ve böylece toplamdaki pay yüzde 36.9 oldu. Yabancılara yapılan konut satışlarında ise bir önceki 2015 yılın aynı ayına göre yaşanan yüzde 30 düşüş dikkat çekti. Yabancıya konut satışı 1.566 adede geriledi.[30]

Bu kadar da değil! Üretim teklerken, ekonomideki daralma ve işsizlik tahsili gecikmiş alacakları büyütüyor. Yaklaşık 700 şirketin TMSF’ye devri batık kredileri daha da artıracak gibi…[31]

Eş zamanlı kesitte ‘New World Wealth’in raporuna göre, Türkiye’yi terk eden dolar milyonerlerinin sayısı ise 2015 yılında yaklaşık bin iken, 2016 yılında bu sayı yüzde 500 artışla, 6 bini buldu;[32] yabancı sermaye akışı da aksamaya başladı…

Örneğin 2015’in ilk 11 ayında Türkiye’ye giriş yapan yabancı sermaye (35.2 milyar dolar) 2014’ün aynı dönemine göre 14.6 milyar dolar azalmıştır. Yabancı para girişi, milli gelirin yüzde 1.8’i oranında gerilemişti.[33]

İstihdam artışı için gerekli olan doğrudan yabancı yatırım girişi 2016 yılının ilk yarısında 2.2 milyar dolara inerken, kısa vadeli sermaye girişi 8.2 milyarla bu rakamı dörde katladı. Türkiye’ye döviz girişi 2015 yılın ilk altı ayında 8.6 milyar dolar iken, 2016 yılının ilk altı aylık döneminde 26 milyar dolara yaklaştı. Ancak ayrıntılara bakıldığında döviz girişinin büyük bir kısmı sıcak para kaynaklı oldu. Merkez Bankası verilerine göre, işsizliğin çift haneye çıktığı Türkiye’de istihdamın artırılması için kritik önem taşıyan doğrudan yabancı yatırımlar 2015’in yılın ilk altı ayına göre yüzde 57 azaldı.[34]

Bu açmaz(lar), “OHAL ekonomisi”nin olağanüstü dayatmalarıyla aşılmaya çalışıldı…

Hurşit Güneş’in, “AKP iktidarının OHAL’i ekonomiyi de OHAL’e soktu!”[35] notunu düştüğü bu hâl; “Büyük servet transferi”[36] ya da gaspından başka bir şey değildi…

Örneğin 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’in 6. ayında, FETÖ’ye finansal destek sağladığı iddiasıyla TMSF’ye devredilen şirket sayısı da 700’e yaklaştı. Fon bünyesindeki şirketlerin toplam değeri 60 milyar liraya, çalışan sayısının ise 40 bine dayanması gibi…[37]

OHAL gaspı, “Türkiye Varlık Fonu” (TVF) ile derinleştirildi…

Erinç Yeldan’ın, “Türkiye Varlık Fonu=Yandaş Kapitalizmi”[38] notunu düştüğü, TVF olarak adlandırılan garip bir “şey” var karşımızda… “TVF, kamu mallarının bir özelleştirmeyle (satılarak) sermaye sınıfına devredilmesi anlamına gelmiyor. TVF ile birileri devletin mallarına el koyuyor.

İlk atamalardan anlaşılacağı gibi, TFV’yi, ideolojik siyasi sadakatleri, siyasal İslâmı temsil eden AKP’nin liderine olan birileri yönetecektir. AKP’yi anlamaya çalışan yazılarımda, bilginin bir toplumsal kontrol ve ‘üretim aracı’, bu bağlamda da, artık-değere ulaşma aracı olduğuna; Müslüman entelijensiyanın, devlet iktidarını hedef alan İslâmcı bir hareketin egemen sınıfı olarak şekillendiğine birçok kez değindim. Bu sınıf, AKP döneminde, rant, ‘komisyon’ üzerinden biriktirdiği, bölüştüğü servetlerle bir kapitalist sınıfa dönüşmeye çabalıyor, devleti ve toplumu kendi gereksinimlerine göre dönüştürüyordu.

Ancak bir süredir bu dönüşümü destekleyen kaynaklar kuruyor. Bu durumda, bu sınıf, ‘mülksüzleştirerek biriktirme’ yöntemini benimsiyor. Önce, cemaatle ilişkili kapitalistleri mülksüzleştirdi. Şimdi de TVF ile de devleti mülksüzleştiriyor. Böylece de karşımıza bir “devlet kapitalizmi” değil, talancı bir ahbap çavuş kapitalizmi çıkıyor.”[39]

 

I.2) KRİZ UYARISI!

 

Sürdürülemez kapitalizmin III. Büyük Bunalımı ile doğrudan ilintili olan kriz, konjonktürel görüngülerden bağımsız yapısal bir durumdur; tıpkı José Saramago’nun, “Gemin büyükse fırtınan da büyük olur,”[40] deyişindeki üzere…

“Krizin ayak sesleri”nden[41] söz edilen coğrafyamızdaki hâl, bu nitelemenin çok ötesindeyken; Prof. Hurşit Güneş’in, “Teknik anlamda bir kriz olmasa da koşulların olgunlaştığı”na dikkat çekmesi[42] kapitalist açmazın yumuşatılmasından başka bir şey değildir.

‘Oxford Economics’in “gelişmekte olan 13 piyasanın incelemesi”nde Türkiye’nin en kırılgan ülke çıktığı[43] unutulmadan; bu tür yanılgılardan uzak durmak gerek: Krizin ertelenmesi, onun olmadığı anlamını taşımaz; ekonomideki kriz gölgelense de, durumun sürdürülebilir olmadığı bir an dahi unutulmamalıdır.

Alın size bir örnek: Alacak sigortası şirketi ‘Euler Hermes’in, ‘İflaslar: Buzdağının Görünen Ucu’ başlıklı raporuna göre, Türkiye iflasların güçlü artış gösterdiği ülkeler arasında… ‘Euler Hermes’, Türkiye’de iflasların 2017’de yüzde 5 artacağını belirtti. 2016 yılında 12 bin şirketin iflas ettiği tahmin edilirken 2017 yılında sayının 13 bine çıkacağı düşünülüyor.

Rapora göre Türkiye’de yıllık cirosu 50 milyon Avro’nun üzerinde iflas eden şirket sayısı 16 oldu. Bu şirketlerin toplam cirosu ise 2 milyar 233 milyon Avro’yu buluyor. Türkiye, iflaslarda 43 ülke arasında Güney Afrika, Hong Kong, Tayvan ve Britanya ile birlikte altıncı sırada yer alıyor.[44]

 

I.3) KARA PARA + MİLİTARİST BİRİKİM “PANZEHİRİ”

 

Kriz karşısında, egemen(ler)in panzehir(ler)i: (TVF benzeri iktisat dışı cebir ya da ceberut gasp yanında!) kara para + militarist birikimdir.

Mesela krizin ertelenmesinde -önemli bir faktör- olarak kara para…

Bilmiyor olamazsınız! AKP iktidarları döneminde ülkeye giren kaynağı belirsiz para 30 milyar dolara ulaştı. Bunun 20 milyar doları 5 yılda gerçekleşti. 2015 yılında kaynağı belirsiz para girişinde cumhuriyet tarihi rekoru kırıldı.[45]

Türkiye’ye kaynağı belirsiz para girişi, 2015’te 6 kat artışla 9.66 milyar dolara yükseldi. Merkez Bankası verilerine göre, kaynağı belirsiz para girişini ifade eden net hata noksan kalemi 2015’in tamamında 9,66 milyar dolar fazla verdi. Bu rakam 2014’te 1.56 milyar dolardı. Gizemli para girişinde bir yılda 6 katlık bir artış meydana geldi. 2015 yılında aylık bazda en yüksek kaynağı belirsiz para girişi 4.17 milyar dolarla şubat ayında gerçekleşti. Nisan ayında da 4 milyar doların üzerinde giriş oldu. En büyük para çıkışı ise 2 milyar dolarla ekim ayında görüldü.[46]

Kaynağı belirsiz para girişi 2016 Mayıs’ın da 1.85 milyar dolar fazla verdi. Yani Türkiye’ye Mayıs ayında 1.8 milyardan fazla kaynağı belirsiz para girişi yaşandı. Bu rakam beş aylık dönemde 2 milyar 622 milyon dolar oldu.[47]

Bunu bir diğer boyutu da Türkiye’den 11 bankanın vergi cennetindeki hesaplarda 142 milyar lirayı yönetiyor olmasıdır. Panama Belgeleri ile 11.5 milyon belgenin deşifre edilmesinin ardından ‘Derin Ekonomi’ dergisi, vergi cennetleri olarak bilinen Lüksemburg, Malta ve Bahreyn’deki hesaplarda 11 Türk bankasının 142 milyar lirayı yönettiğini açıkladı.

Panama belgelerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen ve çocuklarına burs veren işadamı olan Gürmen Group’un sahibi Remzi Gür de var.

Erdoğan’ın, başbakan adayları arasında adı geçen damadı ve Ekonomi Bakanı Berat Albayrak’ın uzun yıllar yöneticilik yaptığı Çalık Holding de Panama belgelerinde yer aldı.

Çalık Holding’e önce Halk Bankası kredisiyle Sabah grubu satın aldırılmıştı. Sabah ve ATV zarar edince sattırılmış ve Çalık Holding’in sahibi olduğu Aktifbank’a “Passolig” kıyağı çekilmişti.[48]

Bir de Çiğdem Toker’in, ‘Bayraktar İHA’larının Bütçeye Maliyeti?’,[49] Güntay Şimşek’in, ‘Altay Tankı İhalesinde İpi Kim Göğüsler?’[50] başlıklı yazılarında altı çizilen militarist birikim meselesi…

Türkiye’nin toplam ihracatı 2014’te yüzde 4.3 artarken, savunma sanayi ihracatı yüzde 18.7 yükselerek 1.6 milyar dolara çıktı. Savunma Sanayi Müsteşarı İsmail Demir, 2023 yılı hedefimiz 25 milyar dolar, bu hedefe ulaşmak için yüzde 20’li artışlar gerekli,” dedi.[51]

2014’ü yüzde 18.7 artış ve 1.6 milyar dolarlık ihracatla bitiren savunma sanayi, 2015’te 2 milyar dolara çıkmayı hedefliyorken;[52] savunma sanayi giderek büyüyor. Yıllık 5 milyar dolarlık bir üretim gücüne sahip. Yılda 2 milyar dolara yakın ihracat yapıyor.[53]

‘Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın (SSM) verilerine göre 2014 yılı itibarıyla, 356 projenin maliyeti 59 milyar 323 milyon 973 bin 964 lira oldu. Projelerin bedeli, 21 bakanlıktan 19’nun 1 yıllık bütçelerini aşıyor.

Yurttaşların cebinden alınan vergilerle oluşturulan Müsteşarlık bütçesinden 59 milyarı aşan harcama yapılmış. Sadece 2014 yılı içerisinde sözleşmesi imzalanmış 10 projenin toplam maliyeti 7 milyar. Müsteşarlığın 2014 yılı savunma harcamaları içerisinde 5 milyar 891 milyon 589 bin 78 liralık bir tutar “stratejik amaçlar” başlığında yer alıyor. Yine aynı yıl 3 adet, yaklaşık 34 milyon lira bedelli olan AR-GE projesi imzalanmış. Özetle ‘Savunma Sanayii Destekleme Fonu’ (SSDF) 2014 yılı geliri 3 milyar 347 milyon olmuş, gideri ise 3 milyar 607 milyon lira olarak gerçekleşmişti.[54]

Çok anlamlı bir şey daha: Toplumsal olaylara müdahale aracı (TOMA) üreticisi Katmerciler, 30 yıl önceki kuruluşundan bu yana en yüksek gelir ve kârını 2015 yılında elde ettiğini açıkladı. Katmerciler’den yapılan açıklamada, “Katmerciler, gelirlerini yüzde 83 artırarak 310 milyon liraya, esas faaliyet kârını yüzde 153 artırarak 45.7 milyon liraya yükseltirken şirketin net kârı yüzde 103’lük artışla 18.6 milyon lira oldu” denildi. 2014 Ekim ayında da Emniyet Genel Müdürlüğü ile 65 adet TOMA için 13.68 milyon euro ve kasım ayında da 50 adet TOMA için 11.78 milyon euro olmak üzere toplam 115 TOMA için 25.46 milyon euroluk sözleşme imzalamıştı.[55]

Sakın ola unutulmasın: Kriz dönemlerinde, militarist birikim dalı kapitalizmin can simididir.

 

  1. AYRIM: HÂL-İ PÜR MELALİMİZİN SOMUTU

 

Ekonomik hâl-i pür melalimizin somutuna ilişkin ilk veri, zenginlik ile yoksulluk makasının devasa ölçekte açılmasıdır.

 

II.1) TÜRK(İYE) ZENGİNLİĞİ

 

Türk(iye) zenginliği küçümsenmemesi gerek bir gerçeklik…

Örneğin ‘The Fortune’ dergisinin, dünyanın en çok gelir elde eden 500 şirketi listesine Türkiye’den 25 milyar 515 milyon dolar ile Koç Holding girdi. Şirket dünyanın dolar cinsinden en çok gelir elde eden şirketleri listesinde 419. sırada yer aldı.[56]

‘Credit Suisse’in, ‘2016 Küresel Servet Raporu, Türkiye’ye göre, bir yılda (2016) Türkiye’de dolar milyarderi sayısı 29’a çıkarken kişi başına düşen servet 1511 dolar azaldı, borç 445 dolar arttı.

Rapora göre düşük orta geliriyle Türkiye, fakir ülkeler arasında gösteriliyor. Türkiye’de 8.3 milyon kişi en alt yüzde 20 grubunda yer alıyor. Buna göre Türkiye nüfusunun yüzde 15.4’ünün serveti 248 doları geçmiyor. Türkiye bu oranla 46 ülke arasında 19. sırada yer alıyor.

Öte yandan Türkiye’de 1 milyon doların üzerinde serveti bulunanların sayısı 77 bindi. 100 bin dolardan fazla serveti olanlar ise 1 milyon 72 bin kişi.

Rapora göre Türkiye’de milyarder sayısı 29. Bu kişilerin serveti 1 milyar doların üzerinde. 2015 yılında açıklanan raporda milyarder sayısı 27 idi. Buna göre son bir yılda iki dolar milyarderi daha oldu. Türkiye, milyarder sayısıyla 15. sırada yer aldı. Serveti 500 milyon dolarla 1 milyar dolar arasında olan ise 35 kişi var. Serveti 100-500 milyon dolar arasında olanlar 338, 50-100 milyon dolar arasında olanlar 485, 10-50 milyon dolar arasında olanlar 4 bin 612, 5-10 milyon dolar arasında olanlar 6 bin 775, 1-5 milyon dolar arasında olanlar 65 bin 5 kişi. Türkiye’nin nüfusu 80 milyon 372 bin olarak görünüyor, bunun 54 milyon 8 bini yetişkin nüfus. Buna göre Türkiye’de yetişkin nüfusun yüzde 72.6’sının serveti 10 bin doların altında. 10-100 bin dolar arasında serveti olanlar yüzde 25.4, 100 bin- 1 milyon dolar arasında serveti olanlar yüzde 1.8, 1 milyon doların üzerinde serveti olanlar da yüzde 0.1’i temsil ediyor.[57]

2016’da yüksek enflasyon karşısında ücretler erirken yılın tek kazananı, sayıları 109 bini bulan milyonerler oldu. 2016 Aralık’ta milyoner sayısı 1865 kişi arttı.[58]

Ve nihayet ‘The Forbes’in 2017’de 12’nci kez hazırladığı ‘En Zengin 100 Türk’ listesinde Türkiye’den 31 dolar milyarderi ile dokuz yeni isim yer alırken; 118 kişinin 46’sı servetini artırdı. Toplam servet 8.2 milyar dolar artışla 102.9 milyar dolar oldu.[59]

 

2017 YILINDA TÜRKİYE’NİN EN ZENGİNLERİ
İSMİ KURUMU SERVETİ
Murat Ülker Yıldız Holding 3.7 milyar dolar
Hüsnü Özyeğin Fiba Holding 3 milyar dolar
Semahat Arsel Koç Holding 2.4 milyar dolar
Şarık Tara Enka İnşaat 2.4 milyar dolar
Erman Ilıcak Rönesans Holding 2.3 milyar dolar
Rahmi Koç Koç Holding 2.2 milyar dolar
Ferit Şahenk Doğuş Holding 2.1 milyar dolar
Osman Kibar Samumed 2 milyar dolar
Suna Kıraç Koç Holding 2 milyar dolar
Filiz Şahenk Doğuş Holding 1.9 milyar dolar
Mustafa Küçük LC Waikiki 1.9 milyar dolar
Hamdi Ulukaya Chobani 1.7 milyar dolar
Suat Günsel Yakın Doğu Üniversitesi 1.7 milyar dolar
Mehmet Nazif Günal MNG Holding 1.6 milyar dolar
Nihat Özdemir Limak Holding 1.6 milyar dolar
Sezai Bacaksız Limak Holding 1.6 milyar dolar
Turgay Ciner Park Holding 1.6 milyar dolar
Bülent Eczacıbaşı Eczacıbaşı Holding 1.5 milyar dolar
Faruk Eczacıbaşı Eczacıbaşı Holding 1.5 milyar dolar
Ahmet Çalık Çalık Holding 1.4 milyar dolar
Ahmet Nazif Zorlu Zorlu Holding 1.3 milyar dolar
Mehmet Ali Aydınlar Acıbadem 1.2 milyar dolar
Sinan Tara Enka İnşaat 1.2 milyar dolar
Şefik Yılmaz Dizdar LC Waikiki 1.2 milyar dolar
Deniz Şahenk Doğuş Holding 1.1 milyar dolar
Mehmet Rüştü Başaran Habaş 1.1 milyar dolar
Ali Ağaoğlu Ağaoğlu İnşaat 1 milyar dolar

 

Bir şey daha: Hesabında 1 milyon lira veya üzeri parası olan yurttaşların sayısı 100 bini geçti. Hesaplarındaki toplam tutar bankalardaki tüm paranın yarısı… Yani 2015’in Aralık sonu itibarıyla bakıldığında, hesabında 1 milyon lira ve üzeri parası bulunan mudi sayısı 93 bin 8 iken, bu kişilerin hesaplarındaki tutar ise 594 milyar 661.1 milyon lira olarak gerçekleşmişti. Böylece milyoner sayısı 2016’nın Ekim ayında 2015 sonuna kıyasla 7 bin 966 kişi daha artarken, söz konusu kişilerin banka hesaplarındaki tutar da 61 milyar 667 milyon lira yükseliş kaydetti.[60]

Bir de şu var: Boğaz’da 500 milyon dolarlık yalı yaşamı: İstanbul’da 10 yılda el değiştiren yalıların yaklaşık 500 milyon doları bulduğu söyleniyor. Boğaz’da her yıl 12 yalı yeni sahibini ararken, yalıların fiyatları ise 10 yılda 10’a katlandı.[61]

 

II.2) KÂRLAR(I), BANKALAR(I)

 

TBB’nin açıklamasına göre, banka ve banka dışı kredi kurumları tarafından doğruda kullandırılan nakit krediler 2015 yılında yüzde 29 oranında artarak 1 trilyon 773 milyar TL olurken;[62] AKP ile yıldızı parlayan İslâmi finansman 2006-2016 arasında hızla büyüdü.

İslâmi bankacılık prensipleri çerçevesinde mevduat toplayıp kredi kullandıran katılım bankalarının büyümesi Türkiye’de 10 yılda dokuza katlandı. 2006’da sektörün 13 milyar 729 milyon TL olan toplam aktifleri 2016 Haziran ayı itibarıyla 126 milyar liraya yaklaşırken, topladıkları fon yani mevduat ise 11.2 milyar liradan 75 milyar liraya dayandı. 5 katılım bankasının faaliyet gösterdiği sektörde kullandırılan fonlar yani krediler ise 10.4 milyar liradan 82.3 milyar liraya yükseldi.[63]

‘Bloomberg’in derlediği verilere göre aralarında Birleşik Arap Emirlikleri ve Katarlı bankaların da bulunduğu Körfez bankalarının bu yılın ilk yarısında Türkiye’deki kurumlara sağladığı sendikasyon kredileri 2.4 milyar doları buldu. Bu rakam, 2009’dan beri bu yana kaydedilen yıllık rakamlardan daha fazla bir seviyeye işaret etti…

3 yıl içinde Türk kurumlarının Körfez bölgesindeki en büyük finansörü ‘National Bank of Abu Dabi’ oldu. Banka 2015 yılında Türkiye’deki kurumlara 571.3 milyon dolar kredi sağladı. Abu Dabili ‘First Gulf Bank PJSC’, 566.3 milyon dolar, Bahreynli ‘ABC’ ise 313 milyon dolar sendikasyon kredisi verdi.

2015 yılında Türkiye’de sendikasyon kredileri 2014 yılına kıyasla yüzde 37 artışla 31.4 milyar dolara çıktı. Sendikasyon kredilerinin yüzde 8’ini Körfez bankaları verdi. Bankalar Birliği verilerine göre Türkiye’de kurulmuş 4’ü Körfez sermayeli 14 yabancı sermayeli banka bulunuyor.

Standard & Poor’s’nin İslâmi Finans raporuna göre İslâmi finans sektörü gelecek on yılın önemli bir bölümünde 3 trilyon dolara ulaşacakken;[64] Türkiye’de bankaların ortalama kârlılıkları 2010’da yüzde 18’ken, 2011’de 14.2, 2012’de 14.4, 2013’de 13.1, 2014’de 11.6, 2015’de yüzde 10.5 oldu.[65]

Hızla kimi verileri aktaralım:

  • Vakıf Bank, 2015 yılını 1 milyar 930 milyon TL net kâr ile kapattı.[66]
  • Halk Bank’ın 2015 yılı net kârı 2.3 milyar lira oldu.[67]2016’nın ilk çeyreğinde de net 680 milyon TL kâr elde etti.[68]
  • Garanti Bankası 2016 yılının ilk çeyreğinde 1 milyar 57 milyon 133 bin lira net kâr elde etti.[69]
  • ING Bank, 2016’nin 3. çeyreğinde 415 milyon TL kâr elde etti.[70]
  • Akbank’ın 2016’nın 9 aylık kârı 3.7 milyar TL oldu.[71]
  • 2016 yılında İş Bankası’ndan 4.7 milyar TL kâr.[72]
  • Koç Holding, 2015 yılının ilk yarısında konsolide bazda toplam 32.1 milyar TL gelir elde ederken, 1.8 milyar TL vergi öncesi kâr ve 1.3 milyar TL ana ortaklığa ait net dönem kârı gerçekleştirdi.[73]

Yine Koç Holding, 2016 yılının ilk çeyreğinde konsolide bazda toplam 14.1 milyar TL gelir elde ederken, 515 milyon TL ana ortaklık payı net dönem kârı gerçekleştirdi.[74]

  • “Sabancı’nın 2016’nın ilk 9 ay kârı 1.8 milyar lira oldu.[75]
  • Vestel’in 2015 yılında 70 milyon TL olan kârı 2016 yılının ilk çeyreğinde 111 milyon TL olarak gerçekleşti.[76]
  • Pegasus, 2016’nın ilk 9 ayında 43.3 milyon TL kâr etti.[77]
  • Bimeks, 2015’te faaliyet kârını yüzde 29 artırdı. Satışlarını da yüzde 25 artıran Bimeks’in net kârı 9.4 milyon TL oldu.[78]
  • Turkcell, 2016’nın ilk 9 aylık verilerine göre gelir ve kârlılıkta tüm zamanların rekorunu kırdı. Şirket, 3’üncü çeyrekte gelirlerini yüzde 8.8 artırarak 3 milyar 658 milyon liraya ulaştırdı.[79]

Gelin, bu verileri, “Çok çalışarak zengin olunsaydı, eşeğin semeri altından olurdu,” diyen Fransız atasözünün altını çizerek noktalayalım!

 

II.3) YOKSULLUK(UMUZ)!

 

“Milyonlar yoksulluğa mahkûm”;[80] “Çalışan hep yoksul”;[81] “Türkiye’de 18 milyon aç, 60 milyon yoksul,”[82] ibareleriyle betimlenmesi gereken Türk(iye) ekonomisinin yoksulluk alt başlığı, hepimize Walter Bagehot’un “Yoksulluk zenginlerin gözünde bir anormalliktir. İnsanların yemek istedikleri zaman neden çıngırak çalmadıklarını anlamak çok zordur,” sözünü hatırlatır.

“Nasıl” mı?

Bir örnek her şeyi özetler gibi: Samsun’da rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılan iki buçuk aylık bebek beslenme yetersizliği nedeniyle yaşamını yitirdi.

Komşularının verdiği yemeklerle karınlarını doyurmaya çalıştıklarını söyleyen Necla B. “Sütüm yok. Çayla insanın sütü olur mu? İki günden beri tenceremde yemek yok. Komşularım bir tabak yemek getirecek de çocuklarım yiyecek” diye konuştu.

2008 yılında vinç düşmesi sonucu sağ ayağının bilekten aşağısı kopan baba Murat B. ise, iş kazası nedeniyle çalışamadığını vurgulayıp, “Çalışamadığım için evime ekmek getiremiyorum. Kızımın ölme sebebi açlık. Durumumuzun ne olduğu belli. Yardım bekliyoruz. İki tane daha çocuğum var. Bakamıyorum, muhtacım. Elimden bir şey gelmiyor,” dedi.

Bir şey daha: Niğde’nin Yeşilgölcük kasabasından iki patates üreticisi sosyal medyada yaptığı paylaşımla borçlarından dolayı böbreğini satılığa çıkardı. Ersin Özden, Facebook’taki paylaşımında, ”Çiftçi mağdur durumda, borçlarından dolayı böbreklerini satılığa çıkardı” diyerek iki cep telefon numarası verdi.[83]

Türkiye’de her 5 kişiden ikisi yardıma muhtaç![84]

Kolay mı? Türkiye’de 2015’te yüzde 19.11 olan sefalet endeksi 2014 yılında yüzde 19.83’e ulaştı!

Evet, Türkiye’de 2012’de yüzde 15.36 olan sefalet endeksi, 2013’te yüzde 17.1, 2014’te yüzde 18.27, 2015’te yüzde 19.11, 2016’da yüzde 19.83’e çıktı. Sefalet endeksi ABD’de yüzde 6.4, Avro bölgesinde yüzde 10.9, OECD’de ortalama yüzde 7.6 düzeyinde bulunuyor. Buna göre Türkiye’de sefalet yüzde 19.83 ile ABD ortalamasının üç, OECD ortalamasının ise 2.5 katından fazla.

Türkiye ayrıca tradingeconomics.com’un sıraladığı dünyanın en büyük 48 ülkesi içinde sefalet endeksinin yüksekliği bakımından dokuzunca sırada bulunuyor. Sefalet oranı en yüksek ülkeler yüzde 188.2 ile Venezüella, yüzde 49 ile Arjantin, yüzde 33.7 ile Güney Afrika, yüzde 32.38 ile Nijerya, yüzde 32 ile Mısır, yüzde 22.2 ile Yunanistan, 21.3 ile İran, 20.41 ile İspanya ve 19.83 ile Türkiye olarak sıralanıyor.[85]

TÜİK hanehalkı tüketim harcamaları anketinde temel geçim kaynaklarına göre yardımla geçinebilen hane sayısındaki artış hızı toplam hanehalkı artış hızının 2.98 katı, ücret ve maaşla geçinen hane sayısındaki artış hızının 2.48 katı, emekli maaşıyla geçinen hanelerdeki artış hızının 3.92 katı, rant geliriyle geçinen hanelerin sayısındaki artış hızının 4.58 katı oldu.

Devam edelim: İstanbul Avrupa Yakası’ndaki 4.2 milyon elektrik abonesinin yüzde 35’i düşük gelir seviyesi yüzünden faturasını geciktiriyor.[86]

1.2 milyon kişi yoksullukta dip yaptığı Türkiye’de ‘Kalkınma Bakanlığı’nın verileri Türkiye’deki sağlık, eğitim, çalışma yaşamındaki acı tabloyu ortaya koydu.

Verili hâlde TUİK’in gelir araştırmasına göre, 2015’te en zengin yüzde 20’lik dilimin gelir oranı artmış. Geriye kalan yüzde 80’in gelirleri azalmış…

Mutlak yoksulluk artmış ve 12.5 milyon olmuş…

Memleketin yüzde 70’i borçla yaşıyor…

Ekstra bir masrafı, bir haftalık tatili karşılayamayanların oranı yüzde 70’i aşmış…

Nüfusun en fakir yüzde 5’lik diliminde yıllık kullanılabilir gelir 2.999 TL. Yani yüz binlerce kişi aylık 250 lira ile geçiniyor. …

Söz konusu gelir araştırması diyor ki: Nüfusun en yoksul yüzde 20’sindekiler çocuklarının eğitimi için aylık 4 TL ayırıyor. En üsteki yüzde 20 ortalama 350 TL…

Fark 80 kat! Nasıl eşit yarışacaklar bu çocuklar…

“Düşük eğitimlilerin yüzde 25’i yoksul” diyor araştırma. Yüksek eğitimlilerin ise sadece yüzde 1.5’i![87]

İşte tam da burada durup; Friedrich Nietzsche’nin, “En insani davranış; bir insanın utanılacak duruma düşmesini önlemektir,” saptamasının altını çizerek çocuklar(ımız)ın hâline göz atalım…

 

II.4) ÇOCUKLAR(IMIZ)

 

‘Gündem Çocuk Derneği’ tarafından açıklanan, ‘Türkiye’de Çocuğun Yaşam Hakkı 2015 Raporu’na göre, 2015 yılında en az 875 çocuk önlenebilir sebeplerden dolayı yaşamını kaybetti[88] coğrafyamızdaki 20 milyon çocuğun 7 milyonundan fazlası şiddetli maddi yoksunluk içerisinde yaşıyor. Çocukların yüzde 40’ı imkânsızlıklardan dolayı et yiyemiyor.[89]

Çocuklara bakılamayan Türkiye’de, yardıma muhtaç çocuk sayısı 2005’te 19 bin 735 iken, 2015 yılında bu sayı 101 bin 561’e yükseldi;[90] OECD, Türkiye’de çocukların dörtte birinin yoksul olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.

OECD’nin güncellediği ‘Gelir Eşitsizliği Raporu’na göre yoksulluk oranı yüzde 17.2 olan Türkiye’de, 18 yaş altı çocukların yüzde 25.3’ü yoksul. Oran, 18-25 yaş arası gençlerde yüzde 14.1 iken, 26-65 yaş arası yetişkinlerde 12.9 olarak belirlendi. Yaşlılarda yoksulluk oranı yüzde 18.9, çalıştığı hâlde yoksul olanların oranı yüzde 15.6 oldu.

Rapora göre 2014 itibarıyla, nüfusun en altta yer alan yüzde 10’luk dilimi toplam gelirin yüzde 2.3’ünü, en altta yer alan yüzde 20’lik dilimi toplam gelirin yüzde 6.1’ini, en altta yer alan yüzde 40’lık bölümü toplam gelirin 16.8’ini elde ederken, üstte yer alan yüzde 40’lık dilim toplam gelirden yüzde 67.9, üstte yer alan yüzde 20’lik dilim toplam gelirden yüzde 45.9 ve en üstte yer alan yüzde 10’luk dilim, toplam gelirin yüzde 30 pay alıyor.[91]

Hâl buyken; “Doğurun” diyor sadece “Dictator perperit liberas/ Çok çocuk doğurtma diktatörü”; “Doğan çocuklar ne durumda” diye dönüp bakmıyor bile!

 

II.5) İŞSİZLİK FELAKETİ

 

OECD Raporu’na göre, “İşsizlikte beşinci sırada”[92] olan Türkiye genelinde, iş bulmaktan umudunu kesenler de dahil “geniş tanımlı işsizlik” kapsamına girenlerin sayısı 2015-2016 yıllarında 6 milyonu geçti.[93]

TÜİK verilerinden bir hesaplama yaparsak 1990-2002 yılları arasında ortalama işsiz sayısı 1 milyon 764 bindi. İşsizlik oranı yüzde 7.9 seviyesindeydi. Umutsuzların da dâhil edildiği geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 9.9’du.

2003-2015 kesitindeki AKP’li yıllarda ise işsiz sayısı ortalama 2 milyon 603 bini buldu. Ortalama işsizlik oranı yüzde 10.6’ya ulaştı. Geniş tanımlı işsizlik ise ortalamada yüzde 16.7 oldu. Yani işsizliğin 2001 krizi ile artan ateşi hiç düşmedi.

2016 yılının Ekim dönemi için işsiz sayısı açıklandı. Resmi işsiz sayısı 3 milyon 600 bin kişiyi aşmış durumda. Bu rakam cumhuriyet tarihinin en yüksek işsiz sayısına işaret ediyor. Son dört dönemdir işsiz sayısı rekor üstüne rekor kırıyor.

İşsizlik oranı içinde tablo farklı değil. Ekim 2016 dönemi için açıklanan Yüzde 11.8’lik oran 2009 krizi Ekim dönemindeki rekor (metodolojik düzeltme sonrası yüzde 12.2) orana yaklaşmış durumda.

Bir de daha gerçekçi rakamlar var. DİSK-AR verilerine göre 2016 Ekim dönemi için geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 19.6. İşsiz sayısı ise 6.5 milyonu bulmuş durumda.[94]

Nihayet İşsizlik oranı Ocak 2017’de, Mart 2010’dan beri en yüksek seviye olan yüzde 11.8’e çıktı. TÜİK’e göre işsiz sayısı 3.65 milyon kişiye çıktı.[95]

Bir felaket dönüşen işsizlik konusunda üç noktaya dikkat çekmek gerek.

İlki Kürt illerindeki durum: İktisatçı Mustafa Durmuş’un, “Kürt illerindeki işsizlik oranı Türkiye genelinin 2 katından yüksek,”[96] notunu düştüğü hâldir.

Gerçekten de 2015 yılı işsizlik oranı verilerine göre, en yüksek işsizlik oranı yüzde 24.8 ile Mardin-Batman-Şırnak-Siirt’te seyrediyor. Bu illeri yüzde 17.5’la Ş. Urfa-Diyarbakır izliyor.[97]

İkincisi kadınların durumu: Ekonomik kriz en fazla çalışanı vuruyor. Temmuz-Ağustos 2016 arasındaki bir aylık sürede sigortalı çalışan 20 bin kişi ve 18 bin kamu emekçisi işten çıkarıldı.[98]

Türkiye nüfusunun 2015 yılında yüzde 49.8’ini oluşturan kadın nüfusunun yüzde 11.3’ünü 13-19 yaş grubunda bulunan genç kızlar oluşturdu. Hanehalkı İşgücü Araştırması, 2015 sonuçlarına göre, 15-19 yaş grubu genç kızlarda işsizlik oranı yüzde 18.4 iken erkeklerde yüzde 15.6 olarak gerçekleşti. Genç kızlarda işsizlik oranı bir önceki 2015 yılına göre 2.3 puan arttı.[99]

Ve nihayet gençler: 5 gençten birinin işsiz olduğu[100] coğrafyamızda “Genç işsizlik oranında patlama”[101] söz konusudur. 2005’ten itibaren, Türkiye’yi teğet geçtiği ileri sürülen kriz yılları hariç yüzde 17 civarında görülen genç işsizliği yüzde 22.6 oldu. İşsiz sayısının kriz yıllarını bile geride bıraktığı kasım döneminde en büyük artış, kentli genç kadın işsizliğinde görüldü. Tarım dışı genç kadın işsizliği 7.8 puan birden artarak 33.9’a yükseldi.[102]

 

II.6) EMEĞİMİZE DE, EKMEĞİMİZE DE EL KOYUYORLAR!

 

Tablo buyken; emeğimizi gasp edenler, ekmeğimize de el koyuyor!

“Nasıl” mı?

Et fiyatları 2015 yılı başından Mayıs 2015’e yüzde 35 artarken asgari ücretliye ilk altı ay için yapılan zammı 6’ya katladı. Et fiyatları bir ayda dünya ortalamasından iki kat fazla arttı.[103]

Bunun yanında dünyada başta tahıl, et ve şeker olmak üzere gıda fiyatları 55 ayın en düşük seviyesini görürken Türkiye’de zirveyi zorluyor.

‘Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ (FAO), ‘Küresel Gıda Fiyatları Endeksi’nin 2015 Şubat’ında 179.4 puana gerilediğini ve böylece endeksin 2010 Temmuzu’ndan bu yana en düşük seviyeye gerilediğini açıkladı. Türkiye’de ise 2005’ten sonra hızla daralan tarım arazilerinin üzerine 2007 ve 2014’te yoğun etkisi görülen don, sel, fırtına ve kuraklık gibi iklimsel değişimler tarım ürünlerinde rekolteyi düşürdü, gıda fiyatları, ona bağlı olarak da enflasyon arttı.[104]

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Bayraktar, 2015’in Mart ve Nisan ayında olduğu gibi Mayıs’ta da üretici-market fiyat farkında ilk sırada yer alan kuru incirde, farkın yüzde 498’i geçtiğini bildirdi.

Ürün grupları itibarıyla bakıldığında, üretici-market fiyatları arasındaki farkın maydanozda yüzde 437.25, nohutta yüzde 181.34, pirinçte yüzde 142.76, zeytinyağında yüzde 85.28 ve sütte yüzde 178.84’e kadar çıktığına işaret eden Bayraktar, 2015’in mart ve nisan ayında olduğu gibi mayısta da üretici market fiyat farkında birinci olan kuru incirde, farkın yüzde 498’i geçtiğini aktardı. Bayraktar, kuru incirin 6, maydanozun 5.4, salatalığın 4.9, kabağın 4.6, karpuzun 4.4, sivri biberin 4.2, kuru kayısının 3.1, marulun 3.1, domatesin ise 3 katı fiyata satıldığını belirterek, şöyle devam etti:

“Bu kadar fahiş fiyat farkı olur mu? Üreticide 5 lira 50 kuruş olan kuru incir, markette 32 lira 90 kuruştur. Yine tarlada adedi 17 kuruş olan maydanoz, markette 91 kuruşa satılmaktadır. 34 kuruşluk salatalığın fiyatı 1 lira 66 kuruşa, 49 kuruş olan kabağın fiyatı 2 lira 26 kuruşa, 55 kuruş olan karpuzun fiyatı 2 lira 43 kuruşa, 55 kuruş olan sivri biberin fiyatı ise 2 lira 30 kuruşa çıkmaktadır. Bu düzene son verilmeli, aradaki zincir kırılmalı, fiyat makası daralmalı, üretici kazanmalı, tüketici de fahiş fiyata ürün tüketmemelidir.”[105]

 

II.7) BORÇ(LANMA) BATAĞI

 

Devletin iç ve dış borçları 752 milyar lirayı aşmışken; Türkiye’de doğan her bebek dünyaya gözlerini 9 bin 570 lira borçla açıyor.[106]

TMMOB ‘Makine Mühendisleri Odası’nın raporuna göre, Türkiye’nin dış borç stokunu milli gelirinin yüzde 50’sine, 400 milyar dolara kadar çıktı.[107]

“Borç AKP’yle üçe katlanır”ken;[108] 2016 yılında borçların özkaynak içindeki payı yüzde 60.5’e çıktı.[109]

Borcu borçla çevirerek ayakta kalmaya çalışan vatandaşların, bankalara borcu ise 1 yılda 428 milyar liraya çıktı.[110]

Evet dış borcu 2015 yılı sonu itibariyle 398 milyar dolar olarak gerçekleşen Türkiye’nin dış borcu 2002 yılında 129 miyar dolarken, 2015 sonu itibariyle yüzde 206 oranında artış gösterdi ve 2003 yılından sonra ilk defa Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH)-Dış Borç oranın yüzde 50’yi aşarak, yüzde 55 oldu.[111]

Borçlanmaya dayalı tüketim sarmalındaki Türkiye’de,[112] 2015 Temmuz sonu itibarıyla özel sektörün uzun vadeli borcu 2014 yılı sonuna göre 10.4 milyar dolar daha arttı.[113]

Yani Türkiye’deki kapitalist firmaların dış borçları 210 milyar dolar civarındayken; devlet, firmalar, haneler borçlandıkça, borçlanıyorlar.[114]

Bu durumda özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu, 2016 yılı Haziran sonu itibarıyla, 2015 yıl sonuna göre 12.5 milyar dolar artarak 208 milyar dolara yükseldi.

Merkez Bankası verilerine göre, 2015 yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmaları 2.1 milyar dolar, tahvil ihracı biçimindeki borçlanmaları 1.5 milyar dolar arttı.[115]

2015 yılı Ağustos sonu itibarıyla, özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu 13.8 milyar dolar artarak 181.5 milyar dolara ulaştı. Özel sektörün, uzun vadeli dış borcu, 5 yılda yüzde 51 artmış oldu. 5 yıllık dönemde, özel sektörün Suudi Arabistan’a uzun vadeli borcu 10 katına, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) borcu 22 katına çıktı.[116]

Bu borçlanma sarmalında; Thomas Fuller’in ifadesiyle, “Yoksulun borcu büyük gürültü koparır”ken; Türkiye’de 27 milyon sade vatandaşın banka gibi finansal kurumlara 500 milyar liralık bireysel kredi ve kredi kartı borcu var. Reel kesim dahil toplam kredi borcu ise 1.9 trilyon lira… Her on kişiden sekizi devlete, bankalara ve şahıslara borçlu ve borcunu ödeyemiyor.[117]

Borç(lanma) batağı dememiz tam da bundandır!

Evet, 15 yılda bireysel borçları 67 kat arttı… Türkiye’nin en son dış borç rakamları kişi başına dış borcun 5221 dolar olduğunu gösteriyor.

AKP, 3 Kasım 2002’de iktidara geldiğinde Türkiye’nin dış borcu 129.6 milyar dolarmış. O gün nüfusun 65 milyon olduğunu hatırlarsak, kişi başına borcun 1994 dolarla, 2 bin doların az altında seyrettiğini anlarız.

AKP döneminde kişi başına dış borç yüzde 262 arttı. 2002’den beri tüketici kredileri tam 150 kat, kredi kartı borçları 20 kat artarken; toplamda hane halkının borçları ise 67’ye katlandı.[118]

 

III. AYRIM: İSRAF VE TALAN

 

Bir zamanların Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a bile, “İsrafın önünü alsak sizden vergi almamıza gerek kalmaz. 13 yıllık iktidarımızın her tarafı altın yazılarla, başarıyla doludur. Ama israf konusunda karnemiz kırıktır,”[119] dedirten bu yıkım tablosundaki israf ve talan gerçeğine gelince…

Birkaç şeyin altını çizerek hatırlatalım!

  • 11 uçak, 3 helikoptere sahip Başbakanlık hava araç filosu 1 yılda 2 bin 575 saat uçuş gerçekleştirdi. Masrafı dudak uçuklatıyor: 25 milyon 900 bin TL.[120]
  • 2015 yılında 6 milyar 208 milyon TL gideri olan Diyanet, sadece personel için 4 milyar 629 milyon TL harcadı. Diyanet, çalışanlarına 62 milyon TL de “yolluk” verdi.[121]
  • 2015’in Mayıs ayı bütçe rakamlarının açıklanması ile 2015’in ilk 5 ayda devletin “temsil ve ağırlama” faslından 51 milyon 740 bin lira harcama yaptığı ortaya çıktı.[122]
  • 2015’in Mayıs ayı bütçe rakamlarının açıklanmasıyla birlikte, 2016 yılın ilk beş ayında, devletin, “temsil ve ağırlama” faslından yaptığı harcama toplamını da öğrendik: 51 milyon 740 bin TL… Peki, “temsil ve ağırlama” kalemine neler dahil? Cenaze ve kutlamalarda gönderilen çiçekle başlayıp “bahşiş”e kadar giden geniş bir harcama alanını kapsıyor.[123]
  • 2015 yılında yemek, çiçek, kutlama, açılış, hediye, konferans gibi temsil harcamalarına 252 milyon TL harcanacağını planlayan Maliye’nin karşısına, tam 439.4 milyon TL’lik bir fatura çıktı! (ODTÜ’nün aynı yıl bütçesi 364 milyon TL’ydi.) 2014 yılına göre 187 milyon TL daha fazla harcanmış. (Boğaziçi Üniversitesi’nin 2015 bütçesi 192 milyon TL’ydi) 2014 yılına göre, yüzde 135 oranında bir artışa, bütçedeki bir başka harcama kaleminde rastlamak biraz zor.[124]
  • 2015 yılı bütçe verilerini incelediğimizde, TC’nin yıldan yıla daha temiz bir devlet hâline geldiğini görmek mümkün mesela. Devletimizin yıldan yıla ne kadar temiz- titiz olduğunu anlamak için, 2014 ile 2015 rakamlarını karşılaştırmayı deneyebiliriz… 2014’te temizlik hizmet alımlarına, 1.6 milyar TL (1 milyar 638 milyon TL) ödenmişken bir yıl sonra bu ödeme, yaklaşık 400 milyon TL artışla 2 milyar TL’ye (1 milyar 993 milyon TL) yükselmiş… Temizlik hizmeti ile malzeme alımları üzerinden toplama baktığımızda, 2015’te 2014’e göre yüzde 20’nin üzerinde bir harcama artışından söz etmek mümkün.[125]
  • Ekonomi Bakanlığı temsil ve tanıtma giderleri Eylül 2015 tarihi itibarıyla 16 milyon 4 bin 857 liraya yükseldi.[126]
  • 2009’da bütçeden 169.5 milyon TL ile başlayan özel güvenlik harcaması, 2014’e gelindiğinde 846 milyon TL’ye yükselerek beş yılda 3 milyar TL’yi geçti. (2009:169.5, 2010:275.1, 2011: 375.2, 2012: 534.6, 2013: 701.3, 2014:846 milyon TL.)[127]
  • 2016’nın Kasım ayında silah ve savaş teçhizatı harcamaları, önceki 2015’in Ekim ayına göre, rekor düzeyde arttı. Örtülü ödenekten “savaşa” sadece bir ayda 836 milyon ayrılırken, 2016’da silaha harcanan para 3.5 milyar liraya fırladı.[128]
  • AKP istihbarata bütçeden 10 yılda 4 milyar harcadı.[129]
  • Gençlik Spor Bakanlığı, seçim ekonomisi nedeniyle harcamaları kısıp birçok federasyonun ek ödenek talebini geri çevirirken, AKP’den torpilli müsteşarı Faruk Özçelik biri Halk Bankası’ndan, toplam 5 lüks makam aracı kullanıyor, korumayla dolaşıyor.[130]
  • Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Osman Gürün’ün yaklaşık 770 bin lira değerindeki 2015 model Mercedes S 350 BlueTEC makam aracı, kentte tartışma konusu oldu.[131]
  • Günlük 40 bin araç garantisi verilen Osmangazi Köprüsü’nün geçiş rakamları açıklandı. 2017’nin Ocak ayında köprüden geçen araç sayısı günde 12 bin olurken, halk 2017 yılının ilk 50 günü için köprüye cebinden 225 milyon TL ödeyecek.[132]
  • Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisine inşa edilen Ankapark projesi için satın alınan dinozorlar için 8 milyon 664 bin 992 lira ödeme yapıldığı ortaya çıktı.[133]

 

III.1) “ÖRTÜLÜ ÖDENEK” FASLI!

 

Bu kadar değil! Bir de “örtülü ödenek” faslı var! İşte çarpıcı veriler…

  • Örtülü ödenek harcamaları 2015’in Şubat ayında 2014’in aynı ayına göre 7.5 kat arttı. Bir aylık artış 2 kat oldu. 2015’in Ocak’ında 109.8 milyon lira olan örtülü ödenek harcamaları Şubat’ında 214 milyon liraya ulaştı. 2014’ün Şubat’ında örtülü ödenekten 28.9 milyon lira harcanmıştı. Ahmet Davutoğlu’nun başbakan olarak görev yaptığı 6 ayda ise örtülü ödenekten yapılan harcamanın miktarı 661.7 milyon liraya ulaştı.[134]
  • 2015’in sekiz ayında 1.2 milyar TL harcanan örtülü ödeneğin, 2.3 milyar TL’ye kadar yolu varken;[135]CHP’li Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Davutoğlu’na, 1.4 milyar liraya ulaşan örtülü ödeneğin, Cumhurbaşkanı tarafından hangi görevleri için kullanıldığını sorup, Başbakanlıktan sonra Cumhurbaşkanlığına da harcama yetkisi verilen örtülü ödeneğin 2015’in ilk 10 aylık döneminde yüzde 58 artarak 1.4 milyar liraya ulaştığını belirtti.[136]
  • Ekim 2015’e kadar gizli hizmet giderleri için bütçeden 150 milyon 99 bin lira harcama yapıldı. 2014 yılında “örtülü ödenekten” yapılan harcama 1 milyar 78 milyon lira oldu.[137]
  • Maliye’nin açıkladığı 2015’in Aralık ayı rakamlarıyla birlikte, 2015’te örtülü ödenek harcaması, toplam 1 milyar 773 milyon 235 bin TL’ye ulaştı. Bu rakam, 2014 yılına göre 695 milyon TL fazla harcamayı ifade ediyor. (2014’te 1 milyar 78 milyon TL örtülü ödenek kullanıldı.)…

Örtülü ödenekteki asıl “büyük resim”, AKP’nin iktidar süresine bakıldığında ortaya çıkıyor. Maliye ve Başbakanlık verilerinden yola çıkarak yapılan hesaplamaya göre 13 yılı geride bırakan AKP iktidarı boyunca kullanılan toplam örtülü ödenek harcaması, 9.2 milyar TL’yi geçti…

2003 Mart’ında Başbakan olan Erdoğan, bu görevi cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014’e kadar sürdürdü. Resmi verilere göre, bu süre zarfında Erdoğan’ın örtülü ödenekten kullandığı toplam tutar 7 milyar 93 milyon TL’ye ulaştı.

2002 Kasımı’nda iktidara gelen AKP’nin ilk bütçe yılı olan 2003 yılında, örtülü ödenek harcaması 103 milyon TL’ydi. 2015’e gelindiğinde açıklanan 1.8 milyar TL, 13 yıl boyunca örtülü ödenekte 17 katın üzerinde bir artışı ifade ediyor.[138]

  • Meclis’teki Torba Kanun görüşmeleri sırasında, sabaha karşı yapılan tek maddelik yasa değişikliğiyle, artık sadece Başbakan değil, Cumhurbaşkanı da “gizli hizmet” harcaması yapabiliyor. Para nereye gitti? 15 Haziran 2015’de açıklanan bütçe gerçekleşmelerine göre Mayıs’ta 109 milyon 121 bin TL örtülü ödenek harcaması yapıldı. Bu tutar, nisan ayındaki 51.5 milyon TL’lik harcamanın iki katından fazla.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mayıs ayı boyunca 7 Haziran seçimleri için yaptığı mitingleri düşündüğümüzde, bu artışın bir kısmının, mitinglerin finansmanı için kullanıldığı, uzak bir olasılık değil. Mayıs ayıyla birlikte 2015’in ilk beş ayındaki örtülü ödenek harcamaları toplamda 628 milyon 874 bin TL’ye ulaştı.[139]

  • Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın, bütçedeki “ortak gizli cep”ine dönüşen örtülü ödenek, 2016’ya hızlı giriş yaptı. Maliye’nin açıkladığı bütçe verilerine göre, “gizli hizmet giderleri” (örtülü ödenek) kaleminden, ocak ayında 103 milyon 432 bin TL kullanıldı. İki yılın harcama eğilimine bakıldığında; aylık harcama ortalamasının, 2014’te 90, 2015 yılında ise 147 milyon TL düzeyine oturduğunu görüyoruz. Bu düzey, örtülü ödenek kaleminden “bazı kaynaklara”, adeta düzenli aktarım yapıldığı işaretlerini taşıyor.[140]
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yıldırım’a kullanma yetkisi verilen “örtülü ödenekten” 2017 yılın ilk ayında (Ocak) 163.8 milyon lira harcama yapıldı.[141]

“Ne örtülüymüş be?!” dedirten bu israf ve talan bakan Mehmet Şimşek için “çerez parası”dır!

 

III.2) CUMHURBAŞKANI’NIN GİDERLERİ!

 

Ve bir de cumhurbaşkanı’nın giderleri!

Duymuş olabilirsiniz: Cumhurbaşkanı 29 Kasım 2016’da israftan yakındı; “Hayata baktığımız zaman israf ekonomisi almış başını gidiyor” dedi. Haklıdır…

Bakın, en basitinden temsil harcamalarına göz atalım…

Temsil ve tanıtma giderlerini bilirsiniz. Özel günlerde çiçek yollama, törenlerde çaylar, kahveler ve bilumum ikramlar, ulusal gün törenleri, sanatçı konserleri diye uzayıp giden bir liste. Falanca bakanlık il müdürlüğünden, Cumhurbaşkanlığı makamına uzanan kamu yönetimi alanındaki bu harcamalar nereden ödeniyor olabilir?

Ekim ayı verilerine göre, devlet bir önceki Eylül ay temsil ve ağırlamaya 128.2 milyon TL harcamış. Bu rakam, bir Ağustos ay harcamasının 10 katından fazla.[142]

 

KALEM KALEM SAYIŞTAY RAPORLARINA YANSIYAN

CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYI’NIN BİR YILLIK HARCAMALARI[143]

Erdoğan’ın örtülüsü 150 milyon TL Raporda “Cumhurbaşkanlığı’nın Gizli Hizmet Gideri” 150 milyon TL olarak belirlendi. Yani 27 Mart 2015’te yapılan yasal düzenleme ile gizlenen Cumuhrbaşkanlığı örtülü ödeneği için 150 milyon TL harcandı. Yasaya Mart 2015’te koyulan bir madde ile Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki ödeneklerin Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile belirlenmesi ve uygulanması düzenlemesine gidildi. Bu da Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneğinin gizli kalması olarak yorumlandı.
Şahsi ödeneği 43 bin TL Erdoğan’ın kendisine 525 bin TL ödeme yapıldı. Cumhurbaşkanı ödeneği hanesine yazılan bu tutardan, Erdoğan’ın aylık maaşının 43 bin 750 TL olduğu anlaşıldı. Saray’ın personeline 2015 yılı içinde 67 milyon 255 bin 79 TL harcandı.
Suya 3 milyon, deterjana 155 TL Bir yıl içinde “kullanmaya yönelik su tüketimi aboneliği” için 3 milyon 2 bin 878 TL harcandı. Buna karşılık, “Sabun, deterjan ve temizlikte kullanılan kimyevi maddeler ile bu amaçlarla kullanılmak üzere diş macunu, diş fırçası, kova, força, paspas” alımına ile sadece 155 TL harcanması dikkat çekti.
Aylık ısıtma 266 bin TL Saray’ın ısıtılması için bir yılda toplam 3 milyon 200 bin 196 TL harcandı. Bu da Saray’ın aylık ısıtma giderinin 266 bin 666 TL olduğunu gösterdi. Saray’ın kullandığı taşıtların akaryakıt ve yağ alımları için ise 4 milyon 330 bin TL harcandı.
Parıltıya aylık 806 bin TL Sarayın bir yıllık elektrik tüketim bedelinin ise 9 milyon 672 bin 688 lira olduğu görüldü. Yani Saray’ın aylık elektrik faturası yaklaşık 806 bin TL.
Organizasyonlara 30 milyon TL Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın takdiri ile temsil ve ağırlamanın gerektirdiği her türlü tören, fuar ve organizasyon giderleri için bir yılda 30 milyon 648 bin 492 TL harcandı.
Derneklere 4 milyon Dernek, birlik, kurum, kuruluş, sandık gibi kurullara 4 milyon 150 bin TL para transfer edildi.
Vatandaşa 3.5 milyon Bir dönem çok tartışılan Saray yardımı da Sayıştay’ın raporunda yer aldı. Raporun “hane halkına yapılan transferler” kaleminde 3.5 milyon TL para transfer edildiği görüldü.
İnternete 580 bin TL Telefon abonelik ve kullanım ücretlerine 1 milyon 214 bin 306 TL harcandı. Anadolu Ajansı aboneliği ile birlikte internet servis sağlayıcılara abonelik ve internet erişimi karşılığında ödenen ücretler için ise 580 bin 155 TL harcandı.
Uydu telefonuna 2 bin TL Saray’ın uydu haberleşmesine ilişkin abonelik ve kullanım ücretleri için ise 2 bin 946 TL kaydedildi.
Ankara dışı görevlere 10 milyon TL Erdoğan’ın yurtiçi gezilerinde geçici olarak görevlendirilen Cumhurbaşkanlığı personeli için 3 milyon 799 bin 644 TL harcandı. Yurtdışı geçici görevlendirmeler için ise yaklaşık 6 milyon TL harcandığı görüldü. Yani Cumhurbaşkanlığı’nın Ankara dışı masrafı yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere toplamda 10 milyon TL’ye yaklaştı.
Kiralık araca 8 milyon TL Cumhurbaşkanlığı 2015 yılı içinde 8 milyon 767 bin lira harcayarak taşıt kiraladı. Saray, 40 bin TL harcayarak da yüzer taşıt kiraladı.
Gazete ve dergiye 204 bin TL “Hizmetin gerektirdiği kalem, silgi, zımba teli, topluiğne, ataç, disket, CD, flash disk, toner, mürekkep, klasör, dosya, basılı kâğıt, defter kırtasiye alımlarına 1216 TL harcandı. Saray; “gazete, resmi gazete, dergi, bülten gibi belirli sürelerde basılan yayınlar” için ise 204 bin 953 TL ödeme yaptı.
Hayvanlar için 2 bin 448 lira Canlı havyan alım bakım ve diğer giderleri için 2 bin 448 TL harcandı. Bu gider için hizmette kullanılan hayvanlar dışında, her cins ve çeşit hayvan alımı, hayvanların koruması, bakımı, kurtarması ve dağıtımı” tanımlaması yapılıyor.

 

Birkaç şey daha ekleyelim!

  • Yıllık 18.5 trilyon dolar milli gelir yaratarak dünyanın en zengin ülkesi olan ABD’nin başkanı Trump, “yeni bir First One uçağı yapımını ve alımını” durdurdu. Çok pahalı buldu…

Türkiye’nin yıllık milli geliri 850 milyar dolar ile 720 milyar dolar arasında değişiyor. Türkiye’den yaklaşık 20 kat daha zengin ABD’nin başkanı Trump yeni bir VIP uçak yaptırmayı geri çevirirken Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ise Tunus’un devrik diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali’nin VIP uçağına 77.8 milyon dolar ödeyerek satın aldı.

Milli gelirin! ABD’nin 20’de 1’i… VIP iştahın! Trump’ın 20 katı![144]

  • Cumhurbaşkanlığı sarayına 2016 yılı için 434 milyon liralık ödenek ayrılmıştı bu para 6 ayda bitti. Ödenek 712 milyona çıkarıldı. Yani 278 milyon lira ekstradan verilecek.

Niçin bu yüzde 65’lik artış? Net bir bilgi yok. Kayıtsız, kuralsız harcama… Lükse, şatafata.[145]

 

III.3) KAÇ-AK SARAY LÜKSÜ, ŞATAFATI

 

“Lüks, şatafat” deyince, Kaç-AK Saray’dan söz etmemek mümkün mü?

Kaç-AK Saray’ın oda sayısının 2250 olduğunu açıklayan Mimarlar Odası (MO) Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Kaç-AK Saray, internet ansiklopedisi Wikipedia’da dünyanın en büyük sarayı olarak gösteriliyor. Listede, Topkapı 13’üncü sırada, Beyaz Saray ise yok,”[146] dedi.

 

DÜNYADA SARAYLAR
SIRA NERESİ NEREDE KAÇ METRE KARE
1 Kaç-AK SARAY Ankara 289 bin
2 Hofburg Sarayı Viyana 240 bin
3 Louvre Sarayı Paris 210 bin
4 İstana Sarayı Brunei 200 bin
5 Vatikan İtalya 162 bin
6 Yasak Şehir Çin 150 bin
7 Kraliyet Sarayı İspanya 135 bin
8 Quirinal Sarayı Roma 110.5 bin
9 Falaknuma Haydarabad 93.9 bin
10 Venaria Sarayı İtalya 80 bin
11 Buckingham İngiltere 77 bin
12 Prag Kalesi Prag 70 bin
13 TOPKAPI SARAYI İstanbul 70 bin
14 Versay Sarayı Fransa 67 bin
15 Stockholm Sarayı İsveç 61.2 bin
16 Caserta Sarayı İtalya 61 bin
17 St Petersburg Sarayı Rusya 70 bin
18 Christiansborg Danimarka 51 bin
19 Windsor Kalesi Londra 45 bin
20 Serail Sarayı Beyrut 39.9 bin
26 Kremlin Sarayı Moskova 24.1

 

Ayrıca Kaç-AK Sarayı içinde inşa edilen 3 bin kişilik dev cami de açıldı. Kocatepe Camisi ve Diyanet’in VIP camisinden sonra Ankara’nın en büyük 3. camisi olan ve oturum alanı 5 bin 177 metrekareyi bulan Beştepe Millet Camisi’nde yalnızca imamın oturması için yapılan kürsünün (mahfil) 40 bin TL’ye mal olduğu öğrenildi. Camide, tıpkı Saray’da olduğu gibi altın varaklı süslemeler de bulunuyor.[147]

Kaç-AK Saray’ın “en büyük” olmasından öte, temel özelliği Kaçak olmasıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gücünüz yetiyorsa gelin yıkın” sözleri ile savunduğu Kaç-AK Sarayı’nın, Orman Çiftliği (AOÇ) arazisi üzerinde yapılmasına olanak tanıyan imar planı iptal edilince; başbakanlık, mahkemeye gönderdiği savunmada arazi üzerinde uygulama imar planlarının yapılmadığını, bu yüzden alanın yapılaşmaya açık olmadığını itiraf emişti.[148]

SİT alanı olan AOÇ arazisine kaçak olarak inşa edilen Kaç-AK Saray’la ilgili Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, SİT alanına Saray yapılmasının önünü açan Koruma Kurulu’nun ilke kararını oy birliğiyle reddetti. Böylece Kaç-AK Saray ikinci kez kaçak durumuna düşmüştü.[149]

Özetle 1 milyar 370 milyon TL’lik maliyetiyle tartışma yaratan Kaç-AK Sarayı’nın kaçak olduğu bir kez daha tescillenirken; Danıştay söz konusu kararında, “Tarihi sit alanlarının doğal yapısıyla birlikte korunması gerektiğinden; bu alanlarda bitki örtüsünü, topoğrafik yapıyı, silüet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik inşai ve fiziki müdahale yasağı getirilmiştir,” dedi.[150]

Ancak bunlara rağmen Ankara İdare Mahkemesi, SİT alanında olduğu için inşaatı durdurma kararı aldığında Erdoğan “Binayı yapar açarız, sıkıysa gelin yıkın” dedi; öyle de yaptı.

Gerek inşaatı, gerekse işletmesi, büyük, çok büyük ve gereksiz bir israfı yansıtıyor: 1 milyar 370 milyon lira olduğu söylenen saray 1000 odalı olduğu söylendi…

Erdoğan buna karşı çıktı, kamuoyuna nispet verir gibi: “Hayır, 1000 değil, 1150 odalı,” dedi![151]

Sonrası malum… Kaç-AK Saray, yasalar çiğnenip, müthiş bir israf örneği olarak inşa edildi!

Mesela AOÇ’deki Kaç-AK Saray yerleşkesine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı konutunun dekorasyonunda, ‘Bizassa’ adlı dünyanın en pahalı mozaiği kullanıldı. İtalyan cam mozaiğin metrekare fiyatı çeşidine göre, 3 bin ile 10 bin Euro arasında değişiyor. MO Ankara Şube Başkanı Candan, “Lüks villalar çizdik, binalar yaptık ama böyle bir malzemeyle ilk kez karşılaşıyoruz,” dedi.

MO Ankara Şubesi, ‘Yavru Saray’ dedikleri konutun hamam, havuz, fin hamamı, SPA merkezi, sauna gibi bölümlerinde İtalya menşeli Bizassa cam mozaiğin kullanıldığını açıkladı. Ultra lüks yapılarda kullanılan ve metrekaresi 3 bin Euro olan mozaiğin fiyatının, 10 asgari ücretlinin bir aylık maaşına denk geliyordu.[152]

Ayrıca 15 bin metrekare alana inşa edilen Erdoğan’ın konutunda 250 oda, 100 bin TL değerinde bir kasa, 600 metrekare mutfak varken; konut 2 normal kat ile 2 bodrum kattan oluşuyor.

Konutta “fitness center, masaj odaları, özel dekorasyon hamamlar, şok duşları, 80 metrekarelik 2 yüzme havuzu, jakuzi, sauna, özel dekorasyon buhar odaları, kar çeşmesi, buz çeşmesi, akvaryum, 600 metrekarelik mutfak, servis hizmetleri için özel kiler, 1800 metrekare büyüklüğünde bir de teras, tenis kortu, basketbol, voleybol ve halı saha gibi spor tesisleri” bulunuyor. MO’na göre konutun sadece 600 metrekarelik özel tasarım mutfağının maliyeti 6.5 milyon TL.

Candan’ın, “Kaç-AK Konut” olarak adlandırdıkları yapı içerisinde 100 metrekareden büyük bir 19 kişilik özel sinema olduğunu ve bunun bedelinin 300 bin TL civarında olduğunu söyledi.[153]

Birkaç şey daha!

  • Kalkınma Bakanlığı’nın kamu yatırımlarını hızlandırma amacıyla kullandığı ödenekten üç yılda saray inşaatına aktarılan kaynağın 1.5 milyar lirayı aştığı ortaya çıktı.[154]
  • Kaç-AK Saray’ın aylık mutfak gideri 6.5 milyon TL.[155]
  • MO, “Kaç-AK Saray’da 29 kişilik iftar masasının fiyatının 6. 5 milyon lira olduğu”nu açıkladı.[156]
  • Kaç-AK Saray’da 200 civarında yapay elmaslı avize var, sadece bunların maliyeti 35 milyon TL’ye çıkıyor. Kaç-AK Saray’ın toplam maliyet 20 milyarı geçti.[157]
  • MO’nın açıklamasına göre, Kaç-AK Saray’ın peyzaj maliyetlerinin 2.5 milyar lirayı bulduğunu ve peyzaj bitkilerinin yüzde 80’inin yurtdışından ithal edildiğini açıkladı. BBP Genel Başkanı Mustafa Destici de 29 Nisan 2015 tarihli açıklamasında Kaç-AK Saray’a 60 TIR’la Hollanda’dan ağaç ve çiçek getirildiği iddiasında bulunup, “Bir TIR’ın maliyeti 23 bin Avro” dedi.[158]
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan için Kaç-AK Saray’a manej (at pisti) yapılacağı iddia edildi.[159]
  • Kaç-AK Saray’da 200 milyon liralık lambri kullanıldığı da ortaya çıktı. Kaç-AK Saray’ın camları 701 milyon lira. Soma’da işten atılan işçilerin tazminatları ise 42 milyon lira. Sarayın camlarına harcanan para ile işçilerin tazminatı 17 kez ödenirdi.[160]
  • AOÇ arazisine mahkeme kararları dikkate alınmayarak kurulan Kaç-AK Sarayı’na 1265 asgari ücretlinin 1 aylık maaşına denk gelecek masa ve koltuk yaptırıldı.[161]

Toparlarsak: Dönemin ‘Habertürk’ yazarı Fehmi Koru’nun dahi itiraz ettiği[162] Kaç-AK Saray’a, AKP’nin birçok kamu kurumunda üst düzey görev verdiği Ali Babacan’ın danışmanı bürokrat Şeref Efe’de, “Cumhurbaşkanlığı Sarayımızın Müslümanlığa sığmadığını aslında anlatmaya hiç gerek yok. Kur’an’dan kendimize bir ölçü arayacak olursak bu saray inşası ile ilgili Allah’ın hoş karşılamadığı kibir, gurur ve israf gibi pek çok husus ile karşılaşırız,”[163] sert eleştiriler yönetti.

Bu israf karşısında “Kaç-AK Saray’la ne yapılabilirdi?” sorusunu yanıtlamadan olmaz!

Madenlerde 40 işçinin sığabileceği yaşam odalarının maliyeti 250 bin dolar, yani 500 bin lira… 1 milyar 370 milyon liraya 2 bin 740 adet yaşam odası yapılabilir ki bu da, 109 bin 600 madenci için yaşam odası anlamına geliyor…

Asgari ücretin 846 lira olduğunu göz önüne alırsak, Kaç-AK Saray yapımı yerine 1 milyon 619 bin 385 işçinin ücreti ödenebilirdi.

2012 yılında 4+4+4’ün devreye girmesiyle yeni okulların yapımı da gündeme gelmişti. Aynı yıl 800 okulun yapımına başlanmıştı. İşte o 800 okulun toplam maliyeti 1 milyar 900 milyon lira idi. Yani bir okulun maliyeti 2 milyon 275 bin liraydı. Kaç-Ak saray için harcanan 1 milyar 370 milyon liralık parayla toplam 602 okul yapılabilirdi.

400 yataklı bir hastanenin ortalama maliyeti 100 milyon lira. Yani bu paraya 14 hastane yapılabilirdi.

Duble yollarla, yapılan Marmaray ve yapımı devam eden 3. köprüyle övünen Türkiye’de bir metro hattının kilometre başına maliyeti 140 milyon lira civarında. 9 kilometrelik metro hattı döşenebilir ki bu da Göztepe’den Ümraniye’ye yapılan metro hattı kadar eder![164]

Lafı daha da uzatmadan sözü Mustafa Halif’in birkaç kez okunması gereken satırlarına bırakalım:

“Yeni Şafak gazetesi beni güldürdü, Allah da onları güldürsün. Niye güldün derseniz anlatayım. Manşetlerinin üzerinden bir haber vermişler. Şöyle ki; ‘Beştepe’deki (yani Kaç-AK Saray) sade ve doğal yaşam Emine Erdoğan sayesinde öne çıkıyormuş.’

Peki nasıl oluyormuş bu, gazete haberinde anlatıyor: ‘Mutfaktaki limon ve elma kabukları çöpe atılmıyor, onlardan yapılan sirke temizlikte kullanılıyor. Sofrada bir kap yemek oluyor. En çok tüketilen içecek Rize’nin beyaz çayı.’

Şimdi bu haberin neresinden tutalım? Bak arkadaş, Emine Hanım ne tutumlu, limon ve elma kabuklarını bile attırmıyor desek…

1100 odalı, maliyetinin tamamı ‘tepki büyür’ diye bir türlü açıklanmayan (1.3 milyar dolardan 3 milyar dolara kadar tahmin var) bir Saray yaptırıp içinde oturacaksın, sonra limon kabuğu edebiyatı yapacaksın.

Bir kap yemek yeniyormuş Saray’da. Bir kâse çorba veya bir çeşit yemek ve salatayla kurulan sofralar varmış. Ülkenin hâlâ on binlerce evinde yatağa aç giden çocukların, insanların olduğunu unutup ‘bir kap yemek bir de salata’yı büyük tevazu diye nakletmek.

Tüm bunların ardına da ‘Saray’da en çok tüketilenin dünyanın en pahalı çayı olduğunu, muhtemelen bilmeden itiraf etmek’: Bol bol Rize’nin beyaz çayı tüketiliyor. Beyaz çayın fiyatından bir örnek vereyim. Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, beyaz çayı 20 gramlık kutularda satacaklarını, kilosunun 4 bin TL olduğunu açıklamıştı. Yani haber ‘Nereden tutsan elinde kalıyor.”[165]

Kaç-AK Saray’ın ve orada ikamet edenlerin hikâyesi bu ve böyle!

 

  1. AYRIM: YALANA KARŞI

 

“Evet” ekonomisi yalanının hâl-i pür melali bu!

Emekçilere, “istikrar” diye sunulan bu yalan (ve egemenliği) karşısında Çiçeron’un, “Ne fidem habueris homini blandienti/ Yalancıya güvenme!” uyarısı ile Halil Cibran’ın, “Baskıya başkaldırmayan kişi kendine karşı adaletsizdir,” sözleri anımsanmalıdır.

“Yalan” deyip geçmeyin!

Adolf Hitler’in, Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in, “Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır, olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanır. Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır. Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır. Büyük yalancılar büyük sihirbazlardır. Birisine yalan olsa bile, o söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur. Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir, çünkü onları kandırmak daha kolaydır,” sözlerini anımsamak dahi, yalanın egemenliğinin ne anlama geldiği yeterince net olarak sergiler…

Doğru olmadığı bilinmesine rağmen, kişi ve toplumun doğru olarak algılamasını amaçlayan davranış veya anlatım olarak tanımlanması mümkün olan yalan konusunda Josh Billings, “Yalanın babası şeytandır ama patent almayı unuttuğu için bu buluşunu iş dünyasına kaptırmıştır,” derken Fyodor Dostoyevski de ekler: “Yalan öyle nüfuz etmiş ki insanların diline, ‘doğruyu söylemek gerekirse…’ diye bir kalıp vardır.”

Aşağıda olanlar, düşmekten korkmayanlar yani başkaldıranlar yalanı yenebilirler!

Bu noktada anımsanması gereken Epiktetos’un, “Tu di bêjî ezê sibê bibim mirovek din. Çima ji îro ve dest pê nakî/ Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun. Niye bugünden başlamıyorsun?” sorusudur!

 

9 Mart 2017 13:50:33, Ankara.

 

N O T L A R

[1] Ümit Yaşar Oğuzcan.

[2] “2 Bin Dolar Zenginleştik”, Hürriyet, 13 Aralık 2016, s.8.

[3] “Müjdeler Olsun Zenginleşiverdik!”, Birgün, 13 Aralık 2016, s.11.

[4] Mustafa Çakır, “TÜİK Rakamlarla Oynadı Zenginleştik”, Cumhuriyet, 13 Aralık 2016, s.9.

[5] Johann Wolfgang von Goethe, Genç Wertherin Acıları, çev: Nihat Ülner, Can Yay., 2016.

[6] Orhan Bursalı, “Çöken Ekonomi: 6 Yılda 70 Bin Dolar Varlık Erimesi”, Cumhuriyet, 17 Kasım 2016, s.6.

[7] Aslı Aydın, “İşsizlik Artıyor, Esnaf Kepenk Kapatıyor, Borç Batağı Büyüyor”, Birgün, 2 Şubat 2017, s.11.

[8] Pelin Ünker, “Küresel İflas Riskinde İlk Ondayız”, Cumhuriyet, 10 Ağustos 2015, s.9.

[9] Ergin Yıldızoğlu, “Her Tarafı Dökülüyor”, Cumhuriyet, 1 Aralık 2016, s.9.

[10] Orhan Bursalı, “Referandum: Bir İhtimal Daha Var, O da Ekonomi mi Dersin…”, Cumhuriyet, 30 Ocak 2017, s.6.

[11] Abdurrahman Yıldırım, “Yüksek Borç, Düşük Tüketim”, Haber Türk, 24 Haziran 2016, s.9.

[12] Pelin Ünker, “TL’nin Yarısı Eridi”, Cumhuriyet, 1 Ocak 2017, s.8.

[13] Çiğdem Toker, “Ya İstikrar Olmasaydı”, Cumhuriyet, 27 Ocak 2017, s.8.

[14] “HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş: ‘60 Saray’ ile Yüklendi”, Cumhuriyet, 4 Mart 2015, s. 6.

[15] Pelin Ünker, “60 Saray Parası Kadar Konuştu”, Cumhuriyet, 2 Mart 2015, s. 13.

[16] Mustafa Çakır, “Memur Maaşı 2008’e Döndü”, Cumhuriyet, 24 Kasım 2016, s.9.

[17] “Sanayide Çalışma Saatleri Arttı, İstihdam Azaldı”, Cumhuriyet, 28 Şubat 2017, s.9.

[18] “Güvence de Yok, Umut da”, Birgün, 31 Mart 2016, s.4.

[19] Şehriban Kıraç, “40 Bin Kadın İşsiz Kaldı”, Cumhuriyet, 27 Şubat 2017, s.9.

[20] “Kartta Alışveriş Rekoru Yasaklılarda”, Cumhuriyet, 24 Eylül 2016, s.9.

[21] “Batık Krediler 66 Milyar Liraya Çıktı”, Cumhuriyet, 15 Aralık 2016, s.8.

[22] “Batık 16 Milyar Arttı”, Cumhuriyet, 16 Şubat 2017, s.8.

[23] Güngör Uras, “Karşılıksız Çek Durgunluk İşareti”, Milliyet, 10 Temmuz 2015, s.7.

[24] “2 Milyon Çek Karşılıksız Çıktı”, Cumhuriyet, 18 Şubat 2017, s.8.

[25] Şehriban Kıraç, “Esnaf Kepenk İndiriyor”, Cumhuriyet, 30 Ocak 2017, s.9.

[26] “Vatandaş Zengin Halk Çok Yoksul”, Evrensel, 3 Aralık 2016, s.5.

[27] “Dış Açık 50 Milyar Doları Aştı”, Cumhuriyet, 31 Aralık 2016, s.8.

[28] Erinç Yeldan, “Borç Tuzağındaki ‘Yeni Türkiye’…”, Cumhuriyet, 9 Mart 2016, s.9.

[29] “Ekonomide Gizemli 10 Milyar Dolar”, Cumhuriyet, 12 Şubat 2016, s.8.

[30] Mustafa Çakır, “Yurttaş Borçla ‘Ev’lendi”, Cumhuriyet, 24 Kasım 2016, s.9.

[31] Ayfer Arslan, “Takipteki Kredi Kâbusu Hortlayacak”, Cumhuriyet, 5 Aralık 2016, s.8.

[32] Engin Esen, “Türk Milyonerler Kaçıyor”, Sözcü, 26 Şubat 2017, s.7.

[33] Korkut Boratav, “Dış Kırılganlıklar Artıyor mu?”, Birgün, 29 Ocak 2016, s.5.

[34] Pelin Ünker, “Yabancı Yatırım Değil Sıcak Para Geldi”, Cumhuriyet, 19 Ağustos 2016, s.8.

[35] Hurşit Güneş, “AKP İktidarının OHAL’i Ekonomiyi de OHAL’e Soktu!”, Birgün, 30 Ocak 2017, s.11.

[36] Çiğdem Toker, “OHAL’le Gelen Büyük Servet Transferi”, Cumhuriyet, 25 Ocak 2017, s.8.

[37] Ayfer Arslan, “OHAL Ekonomiyi ‘Devletleştirdi’…”, Cumhuriyet, 16 Aralık 2016, s.11.

[38] Erinç Yeldan, “Yandaş Kapitalizmi”, Cumhuriyet, 8 Şubat 2017, s.9.

[39] Ergin Yıldızoğlu, “Bir Mülksüzleştirme Makinesi: TVF”, Cumhuriyet, 9 Şubat 2017, s.8.

[40] José Saramago, Kabil, Çev: Işık Ergüden, Kırmızı Kedi Yayınevi, 4. Basım, 2012, s.123.

[41] Olcay Büyüktaş, “Krizin Ayak Sesleri”, Cumhuriyet, 29 Ocak 2017, s.9.

[42] “Krizin Ayak Sesleri”, Cumhuriyet, 15 Ocak 2017, s.9.

[43] “AKP’nin Tehlikeli Seçim Oyunu”, Cumhuriyet, 1 Mart 2017, s.8.

[44] Pelin Ünker, “13 Bin Şirket İflas Edecek”, Cumhuriyet, 12 Şubat 2017, s.9.

[45] “30 Milyar Dolarlık Gizem”, Evrensel, 13 Şubat 2016, s.5.

[46] “10 Milyar Dolarlık Gizemli Para”, Gündem, 12 Şubat 2016, s.4.

[47] “5 Ayda 2.6 Milyar Dolarlık ‘Gizemli Para’…”, Milliyet, 14 Temmuz 2016… http://uzmanpara.milliyet.com.tr/haber-detay/gundem2/5-ayda-2-6-milyar-dolarlik-gizemli-para/52000/52100/

[48] “Türkiye’den 11 Banka Vergi Cennetindeki Hesaplarda 142 Milyar Lirayı Yönetiyor”, Cumhuriyet, 3 Mayıs 2016… http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/526984/_Turkiye_den_11_banka_vergi_cennetindeki_hesaplarda_142_milyar_lirayi_yonetiyor_.html

[49] Çiğdem Toker, “Bayraktar İHA’larının Bütçeye Maliyeti?”, Cumhuriyet, 7 Eylül 2016, s.8.

[50] Güntay Şimşek, “Altay Tankı İhalesinde İpi Kim Göğüsler?”, Haber Türk, 17 Kasım 2016, s.10.

[51] Sadi Özdemir, “Savunma Rekoru”, Hürriyet, 28 Şubat 2015, s.22.

[52] “Savunmada Hedef Yüzde 20 Büyüme”, Sabah, 28 Şubat 2015, s.19.

[53] Güngör Uras, “Savunma Sanayii Önem Kazanıyor”, Milliyet, 9 Eylül 2015, s.9.

[54] Tamer Arda Erşin, “59 Milyar TL Savaş Aygıtına”, Evrensel, 7 Ağustos 2015, s.5.

[55] “TOMA Üreticisi Tarihinin En Yüksek Kârını Elde Etti”, Radikal, 10 Mart 2016… http://www.radikal.com.tr/turkiye/toma-ureticisi-tarihinin-en-yuksek-krini-elde-etti-1526784

[56] “Dünyanın En Büyük 500 Şirketi Arasında Türkiye’den Tek Şirket”, Cumhuriyet, 22 Temmuz 2016, s.8.

[57] Pelin Ünker, “Servet Azalırken Borçlar Katlandı”, Cumhuriyet, 26 Kasım 2016, s.8.

[58] Pelin Ünker, “Milyonerler Kriz Dinlemedi”, Cumhuriyet, 7 Şubat 2017, s.8.

[59] “İşte Türkiye’nin En Zenginleri”, Hürriyet, Mart 2017… http://www.hurriyet.com.tr/galeri-40382547

[60] “Bankadaki Tüm Paraların Yarısı Milyonerlerin Cebinde”, Birgün, 1 Aralık 2016, s.13.

[61] Şehriban Kıraç, “Boğaz’da 500 Milyon Dolarlık Yalı Yaşamı”, Cumhuriyet, 10 Nisan 2015, s.8.

[62] “Nakit Kredilerde Dev Sıçrama!”, Radikal, 22 Şubat 2016… http://www.radikal.com.tr/ekonomi/nakit-kredilerde-dev-sicrama-1515247

[63] Ayfer Arslan, “İslâmı Finansman 10 Yılda Şahlandı”, Cumhuriyet, 26 Eylül 2016, s.8.

[64] “Türk Bankalarına 2.4 Milyar Dolar Körfez Fonu”, Cumhuriyet, 21 Ekim 2015, s.8.

[65] Güngör Uras, “Kredilerin Artışı Özkaynağa Bağlı”, Milliyet, 30 Mart 2016, s.9.

[66] “Vakıfbank’ın Kârı 1.93 Milyar TL”, Milliyet, 12 Şubat 2016, s.8.

[67] “Halkbank’ın 2015 Net Kârı 2.3 Milyar Lira”, Sabah, 25 Şubat 2016, s.13.

[68] “Halkbank’ta Aktif Büyüklük 195 Milyar TL”, Milliyet, 30 Nisan 2016, s.11.

[69] “Garanti’nin Çeyrek Kârı 1 Milyarı Aştı…”, Milliyet, 29 Nisan 2016, s.10.

[70] 2016’nin 3. Çeyreğinde ING Bank’dan 415 Milyon TL Kâr”, Hürriyet, 14 Kasım 2016, s.10.

[71] “Akbank’ın 2016’nın 9 Aylık Kârı 3.7 Milyar TL”, Cumhuriyet, 23 Ekim 2016, s.9.

[72] “2016 Yılında İş Bankası’ndan 4.7 Milyar TL Kâr”, Cumhuriyet, 15 Şubat 2017, s.9.

[73] “Bayrağı Daha da Yukarı Taşıyacağız”, Hürriyet, 15 Ağustos 2015, s.10.

[74] “Koç Holding’den 14 Milyar TL Gelir”, Cumhuriyet, 7 Mayıs 2016, s.6.

[75] “Sabancı’nın 2016’nın İlk 9 Ayı Kârı 1.8 Milyar Lira”, Cumhuriyet, 5 Kasım 2016, s.8.

[76] Necla Dalan, “1 Yılda Ulaştığı Kârı 3 Ayda İkiye Katladı”, Vatan, 20 Mayıs 2016, s.7.

[77] “Pegasus 2016’nın İlk 9 Ayında 43.3 Milyon TL Kâr Etti”, Hürriyet, 14 Kasım 2016, s.10.

[78] “Bimeks 2015’i Kârla Kapattı”, Milliyet, 10 Mart 2016, s.8.

[79] “Turkcell’den Tüm Zamanların Rekoru”, Sabah, 4 Kasım 2016, s.14.

[80] “Milyonlar Yoksulluğa Mahkûm”, Özgürlükçü Demokrasi, 26 Şubat 2017, s.3.

[81] Mustafa Çakır, “Çalışan Hep Yoksul”, Cumhuriyet, 9 Aralık 2016, s.9.

[82] Neva Balkan, “Türkiye’nin Tablosu: 18 Milyon Aç, 60 Milyon Yoksul”, Atılım, Yıl:4, No:246, 21 Ekim 2016, s.15.

[83] “Niğde’de Borçlarını Ödeyemeyen İki Çiftçi Böbreklerini Satışa Çıkardı”, Birgün, 8 Şubat 2017… http://www.birgun.net/haber-detay/nigde-de-borclarini-odeyemeyen-iki-ciftci-bobreklerini-satisa-cikardi-149968.html

[84] Olcay Büyüktaş, “Türkiye’de Her 5 Kişiden İkisi Yardıma Muhtaç”, Cumhuriyet, 7 Ekim 2016, s.9.

[85] Pelin Ünker, “Yurttaşın Payına Yine Sefalet Düştü”, Cumhuriyet, 10 Ocak 2017, s.9.

[86] Şehriban Kıraç, “1.5 Milyon Kişi Faturasını Zamanında Ödeyemiyor”, Cumhuriyet, 23 Ekim 2016, s.8.

[87] Bülent Falakaoğlu, “Her Şey ‘Ivır Zıvır’ Olursa…”, Evrensel, 3 Ekim 2016, s.5.

[88] Burcu Cansu, “Bir Yılda 875 Çocuk Öldü”, Birgün, 26 Nisan 2016, s.2.

[89] “7 Milyon Çocuk Şeker Bile Yiyemiyor”, Cumhuriyet, 23 Nisan 2016, s.9.

[90] Olcay Büyüktaş, “Muhtaç Çocuk Sayısı Yüzde 500 Arttı”, Cumhuriyet, 16 Nisan 2016, s.9.

[91] “OECD Yoksulluk Haritası”, Cumhuriyet, 29 Kasım 2016, s.9.

[92] “OECD Raporu: Türkiye, İşsizlikte Beşinci Sırada”, Umut, No:38, 15 Temmuz 2016, s.10.

[93] “DİSK-AR İşsizlik Raporu: İşsiz Sayısı 6 Milyonu Aştı”, Evrensel, 21 Eylül 2016, s.5.

[94] Serkan Öngel, “İşsizlikte Bitmeyen Kriz”, Birgün, 18 Ocak 2017, s.13.

[95] “İşsiz Kuyruğu 6.5 Milyonu Geçti”, Cumhuriyet, 17 Ocak 2017, s.9.

[96] Deniz Nazlım, “Savaşın Faturası Yoksula Kesilecek”, Gündem, 27 Mayıs 2016, s.14.

[97] Hayri Kozanoğlu, “Farklı Boyutlarıyla İşsizlik”, Birgün, 29 Mart 2016, s.5.

[98] Şehriban Kıraç, “Bir Ayda 20 Bin Sigortalı Çalışan İşini Kaybetti”, Cumhuriyet, 5 Aralık 2016, s.9.

[99] “Genç Kızlarda İşsizlik Oranı Genç Erkeklerden Daha Yüksek”, Cumhuriyet, 2 Temmuz 2016, s.8.

[100] “Emekçiye Darbe… İşsizlikte Büyük Patlama”, Cumhuriyet, 20 Eylül 2016, s.8.

[101] “Genç İşsizlik Oranında Patlama”, Evrensel, 20 Eylül 2016, s.5

[102] Olcay Büyüktaş, “Kentli Genç Kadın İşsizlik Kıskacında”, Cumhuriyet, 17 Şubat 2017, s.9.

[103] Pelin Ünker, “Türkiye Et Fiyatında Dünyayı İkiye Katladı”, Cumhuriyet, 8 Mayıs 2015, s.9.

[104] “Gıda Dışarıda Eridi, İçeride Yakıyor”, Cumhuriyet, 6 Mart 2015, s.13.

[105] “İncir Markette Yüzde 500 Farkla Satılıyor”, Cumhuriyet, 1 Haziran 2015, s.8.

[106] Başak Kaya, “Her Çocuk 9 Bin 570 Lira Borçla Doğuyor”, Sözcü, 30 Ocak 2017, s.7.

[107] “Yabancı, Ranta da Kâra da”, Evrensel, 10 Mart 2015, s.5.

[108] Erinç Yeldan, “Borç AKP’yle Üçe Katlandı”, Cumhuriyet, 27 Temmuz 2016, s.9.

[109] “Borçların Özkaynak İçindeki Payı Yüzde 60.5’e Çıktı”, Sözcü, 9 Ağustos 2016, s.6.

[110] Mehtap Özcan Ertürk, “Vatandaşın Borcu 1 Yılda 428 Milyar Liraya Çıktı”, Sözcü, 14 Ağustos 2016, s.6.

[111] Deniz Nazlım, “Sermaye İçin Kriz Yaşanmasa da Emekçi Krizde”, Gündem, 25 Mayıs 2016, s.14.

[112] Erinç Yeldan, “Borçlan, Tüket, Büyü!”, Cumhuriyet, 22 Haziran 2016, s.9.

[113] “Kredi Borcu Tavan”, Birgün, 15 Eylül 2015, s.5.

[114] Yaşar Aydın, “Gelir Adaletsizliği Kapitalizmde Çözülmez”, Birgün, 24 Eylül 2016, s.14.

[115] “Şirketlerin Dış Borcu 227 Milyar Doları Aştı”, Cumhuriyet, 16 Ağustos 2016, s.9.

[116] Mithat Yurdakul, “Araplara ‘Özel’ Borç Patladı…”, Milliyet, 17 Ekim 2015, s.10.

[117] “Her 10 Kişiden 8’i Borçlu!”, Evrensel, 27 Ekim 2016, s.5.

[118] Hayri Kozanoğlu, “Borçluyum Borçlusun Borçluyuz”, Birgün, 7 Mart 2017… http://www.birgun.net/haber-detay/borcluyum-borclusun-borcluyuz-149682.html

[119] “Bülent Arınç’tan Özeleştiri: İsraf Konusunda Karnemiz Kırıktır”, Cumhuriyet, 18 Nisan 2015, s.4.

[120] Sinan Tartanoğlu, “THY Değil BHY… İktidar Hava Yolları”, Cumhuriyet, 8 Mart 2017… http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/694281/THY_degil_BHY…_iktidar_Hava_Yollari.html

[121] Hüseyin Şimşek, “Diyanet’in Personel Gideri Aylık Cari Açığa Denk: 4 Milyar 629 Milyon TL”, Birgün, 13 Ekim 2016, s.6.

[122] “İlk Beş Ayda Bütçeden Temsil ve Ağırlama İçin 52 Milyon Lira Harcanmış”, Evrensel, 18 Haziran 2015… http://www.evrensel.net/haber/253994/ilk-bes-ayda-butceden-temsil-ve-agirlama-icin-52-milyon-lira-harcanmis

[123] Çiğdem Toker, “Çiçek Parası”, Cumhuriyet, 17 Haziran 2015, s.8.

[124] Çiğdem Toker, “Temsil Harcamaları Uçtu”, Cumhuriyet, 18 Ocak 2016, s.6.

[125] Çiğdem Toker, “… ‘Temiz’ Devlet Gururu”, Cumhuriyet, 20 Ocak 2016, s.8.

[126] “Zeybekci’nin Tanıtım Giderinde Rekor Artış”, Sözcü, 28 Ekim 2015, s.7.

[127] Çiğdem Toker, “Özel Güvenliği Ödüllendiren Kimdi?”, Cumhuriyet, 4 Nisan 2015, s.8.

[128] Nurcan Gökdemir, “Savaş Harcamaları Uçtu”, Birgün, 16 Aralık 2016, s.9.

[129] “Sıfır Güvenlik”, Birgün, 22 Temmuz 2015, s.10.

[130] Arif Kızılyalın, “Müsteşarın Makam Aracı Saltanatı”, Cumhuriyet, 31 Mart 2015, s.12.

[131] “CHP’li Başkanın 700 Bin TL’lik Makam Aracı Muğla’yı Karıştırdı”, Cumhuriyet, 31 Mart 2015, s.12.

[132] “Osmangazi Köprüsü 50 Günde 225 Milyon Lira Zarar Etti”, haber.sol.org.tr, 3 Mart 2017… http://haber.sol.org.tr/toplum/osmangazi-koprusu-50-gunde-225-milyon-lira-zarar-etti-187610

[133] “Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden Dinozora Sekiz Buçuk Milyon”, Cumhuriyet, 7 Mayıs 2015, s.5.

[134] Mustafa Çakır, “Davutoğlu 7.5 Kat Fazla ‘Örtüldü’…”, Cumhuriyet, 17 Mart 2015, s.6.

[135] Çiğdem Toker, “Örtülü Ödenek ve Hazine Yardımı”, Cumhuriyet, 19 Eylül 2015, s.8.

[136] “Erdoğan 10 Ayda Örtülü Ödenekten 1.4 Milyar Lira Harcadı”, Evrensel, 24 Kasım 2015, s.8.

[137] Mustafa Çakır, “Örtülü Ödenekten 9 Ayda 1.3 Milyar Lira Harcandı”, Cumhuriyet, 17 Ekim 2015, s.9.

[138] Çiğdem Toker, “İktidar ‘Örtülü’ Harcamayı Sevdi”, Cumhuriyet, 16 Ocak 2016, s.8.

[139] Çiğdem Toker, “Seçimde İki Kat Örttüler”, Cumhuriyet, 16 Haziran 2015, s.19.

[140] Çiğdem Toker, “Örtülü Ödenek Kaç Maaş Eder?”, Cumhuriyet, 17 Şubat 2016, s.8.

[141] Mustafa Çakır, “Örtülü Ödenek Yıla Hızlı Başladı: 163.8 Milyon Lira”, Cumhuriyet, 16 Şubat 2017, s.8.

[142] Çiğdem Toker, “Cumhurbaşkanı Haklıdır”, Cumhuriyet, 30 Kasım 2016, s.8.

[143] Sinan Tartanoğlu, “Saray Para Yutuyor”, Cumhuriyet, 12 Ekim 2016, s.11.

[144] Necati Doğru, “İşçinin Hak Arayışına Darbeci General Dönemi Yasağı Getirildi!”, Sözcü, 23 Ocak 2017, s.3.

[145] Bülent Falakaoğlu, “Zenginler Para, Fakirler Çocuk Yapsın Diye!”, Evrensel, 24 Ekim 2016, s.5.

[146] “AK Saray, 2250 Oda ile Dünya Şampiyonu”, Cumhuriyet, 13 Nisan 2015, s.4.

[147] “İmama 40 Bin Liralık Kürsü”, Cumhuriyet, 4 Temmuz 2015, s.6.

[148] “Başbakanlık Kaçak Yapıyı İtiraf Etti”, Cumhuriyet, 4 Ağustos 2015, s.6.

[149] Alican Uludağ, “Danıştay Noktayı Koydu… ‘Saray Hâlâ Kaçak’…”, Cumhuriyet, 27 Mayıs 2015, s.6.

[150] “Danıştay Bir Kez Daha Tescilledi: Saray Hâlâ Kaçak!”, Birgün, 27 Mayıs 2015, s.3.

[151] Emre Kongar, “Bir Simge Olarak ‘Saray!’…”, Cumhuriyet, 9 Temmuz 2015, s.4.

[152] “20 Yıllık Mimarım Böyle Lüks Görmedim”, Zaman, 16 Nisan 2015, s.1-13.

[153] Ozan Çepni, “Bu da Saraycık… Sadece Mutfak 6.5 Milyon”, Cumhuriyet, 22 Aralık 2015, s.5.

[154] Fırat Kozok, “Bir Bakanlık Sadece Saray İçin Çalışmış”, Cumhuriyet, 28 Eylül 2014, s.5.

[155] “Sade Mutfak 6.5 Milyon TL”, Cumhuriyet, 31 Mart 2015, s.4.

[156] “Saray’dan 6.5 Milyonluk Masa Açıklaması”, Cumhuriyet, 24 Haziran 2015, s.14.

[157] “Saray 20 Milyarı Geçti”, Cumhuriyet, 3 Haziran 2015, s.5.

[158] “Saray’a 60 TIR İthal Çiçek”, Cumhuriyet, 1 Mayıs 2015, s.7.

[159] “Sümeyye Erdoğan İçin Saray’a At Pisti İddiası”, Cumhuriyet, 19 Mart 2015, s.6.

[160] Yavuz Alatan, “AK Saray’a 200 Milyonluk Lambri”, Sözcü, 14 Mayıs 2015, s.15.

[161] “Kaçak Saray’a Milyonluk Koltuk”, Evrensel, 19 Mart 2015, s.5.

[162] “Fehmi Koru: Bence Erdoğan Saray’ı Kendiliğinden Boşaltmalı”, Radikal, 22 Haziran 2015… http://www.radikal.com.tr/politika/fehmi_koru_bence_erdogan_sarayi_kendiliginden_bosaltmali-1383381

[163] “Ali Babacan’ın Danışmanı: AK Saray Müslümanlığa Sığmaz!”, Radikal, 22 Haziran 2015… http://www.radikal.com.tr/politika/ali_babacanin_danismani_ak_saray_muslumanliga_sigmaz-1383359

[164] Gözde Tüzer, “O Parayla 602 Okul Yapılabilirdi”, Evrensel, 6 Kasım 2014, s.5.

[165] Mustafa Halif, “Elma Kabuğunu Atmıyor, En Pahalı Çayı İçiyor…”, Cumhuriyet, 30 Mart 2015, s.4.