Önceki Bölüm: Emir-Komuta Zinciri ve Katılım
Devrimci mücadelenin zafere ulaşmak için sunduğu sayısız olanaklardan biri olarak öne çıkan eylem yine kendi içerisinde sınırsız olanağı taşır. Eylemle neyi hedeflediğiniz, başarısını nerde aradığınız, yapacağınız eylemin niteliğinde önemli bir rol oynar. Ve başarısı, ona nasıl baktığınız, nasıl kullandığınızla yakından ilgilidir. Örneğin; sorunsuz ve kayıpsız bir eylem gerçekleştirmek, eylemin başarısı değil (eylemin başarılı olduğu mantığıyla) pratikteki sizin başarınızdır. Yani sizin eylemi gerektiği gibi gerçekleştirme başarınızdır. Bu başarıyla eylemin başarısı özdeşleştirilemez. Aksine eylemin başarısı kısa veya uzun vadede ortaya çıkacak görüntüye göre saptanabilir ancak. Başka deyişle eylem, öngörülen doğrultuda amacına ulaşmış mıdır, ulaşmamış mıdır, ya da işlevini ne oranda yerine getirebilmiştir?
Kaldı ki bizim asıl başarımız yine bu aşamada ortaya çıkacaktır. Artık, eylemi gerçekleştirdik onun için başarılı olduk mantığı bir kenara itilerek (ama bu aşamayı da mutlaka önemseyerek) bir adım daha ileri gitmek durumundayız. Elimizdeki bu silahı kullanmayı öğrenmeden devrime varmak olanaklı değildir. Anlatmak istediğimizi şu örneğe indirgeyebiliriz. Elinizdeki dolu bir silahın tetiğine bastığınızda ateş etmiş olursunuz. Fakat sizin başarınız ya da yaptığınız eylemin başarısı ateş etmenizde değil, hedefi vurmanızda yatar. Belki bizim için şimdiye kadar ateş etmeyi öğrenmek önemliydi; ama bugünden sonra ateş etmek kadar hedefi vurmak da önemlidir.
Sıfır, hiçbir etkiye sahip olmayan eylem var olamaz. Her hareket, her etki yaşamda bir etki doğurduğuna göre her eylem de olumlu olumsuz, ölçüsü ne olursa olsun bir etkiye sahiptir. Eylemde amaç başıboş bir etki bırakmak değil -bu onun doğasında vardır- yönü, şiddeti belirlenmiş planlı bir etki yaratmaktır. Öyleyse eylemin kendi içerisindeki en önemli unsur, amacı onun tutarlılığıdır. Eylemin amacı her zaman onun yöntemini belirler. Bu onun değişmez ilkesidir. Amaç-yöntem ilişkisinin ne şekilde oluşturulduğunu ise örgütsel bakış ortaya koyar. Bu yüzden eylemin uygulama kalıpları diye bir şeyden söz etmek anlamlı değildir. Bilinmesi gereken onun somut durumun somut tahlilinden yola çıkılarak yapılacağı, değişkenliği ve sınırsız uygulama alanlarına sahip olduğudur.
İyi, başarılı bir eylem, mutlaka büyük çaplı ve organizedir anlamına gelmiyor. Eylemin başarısı, çapı ne olursa olsun sürekliliğine ve amacına ne oranda ulaştığına bağlıdır. Örnek verirsek, bir işçiyi örgütlemek üzere fabrikanın ustabaşını döverek cezalandırmak başarılı bir eylem olabilirken, bugün için genel anlamda işçileri örgütlemek için Sakıp Sabancı’yı vurmak başarısız bir eylem olabilir. Bu yüzden, çapı ne olursa olsun tüm eylemlilikler işçi sınıfının ve toplumun diğer kesimlerinin hatta düşmanın nabzı üzerinde yürümelidir. Günün somut değerlendirmeleri, nesnel koşulların gereklerini içermelidir. İşe büyük eylemlerle başlamayı düşünmek, işe başlamayı düşünmemektir. Ancak küçük çaplı, yerel, yaygın, özgün ve çok sayıda, süreklilik kazanmış bir eylemlilik daha organize ve büyük eylemlerin koşullarını oluşturabilir. Yapılması gerekenlerle, yapılacakların ne zaman yapılması gerektiğini karıştırmamak önemlidir. Bir bütünlük içerisinde süreklilik kazanmış, işçi sınıfına mal olmuş, öğretici ve geliştirici eylemler devrimci süreçlerin yaratılmasında önemli görevler üstlenebilirler.
Eylemi gerektiği gibi kullanabilmek, onun çok yönlü zenginliğini kavramakla doğru orantılıdır. Nedir eylemin çok yönlü zenginliği?
Mücadelenin tüm aşamalarının kendine özgü bir eylem biçimi olduğu gibi, her somut durum kendi özgün eylem biçimleri ve içeriğini yaratır. Aynı şekilde her politik tavır, her perspektif kendisine ve pratiğe geçişine uygun bir eylem tarzı ve yöntemi de bulur. Birbirinin içine geçmiş ve birbirinin tamamlayıcısı olan birçok amacın pratiğe geçirilmesinde sayısız olanak sunar. Bu çeşitlilik içerisinde eylemin yerine getirebileceği işlevlerin bir kaçını şöyle sıralayabiliriz:
Eylem, örgütleyiciliğin yanı sıra, iyi bir moral taşıyıcısı olabileceği gibi, yönlendirici, öğretici, geliştirici bir rol üstlenebilir, olanaklar yaratabilir, örgütlenmenin önünü açıcı ve karşı saflarda korku ve paniği örgütleyici misyonlar yüklenebilir, hatta yeni insanın oluşturulmasında çok ciddi katkılarda bulunabilir. Bunları uzatmak mümkün. Zaten devrimci bir eylem, yapacağı etkilerin tümünü kendi içerisinde belirlenecek etkilerin, unsurların hangilerinin daha çok ya da daha az öne çıkarılacağının saptanmasını ve bu yolla neyin hedeflendiğinin net olarak ortaya konmasını gerektirir.
Eylem, eylemin yapıldığı somut koşullar ve eylemin etki alanı içindeki insanların durumu tam bir diyalektik ilişki içindedir. İnsan iradesinin bilinçli, planlı faaliyetinin ürünü olan eylem süreçleri, bu süreçler içerisindeki somut durumları etkiler ve değiştirir. Yeni ortaya çıkan somut durumsa bir sonraki eylemi belirler.
Her eylemin işçi sınıfına bilinç taşıdığını düşünmek yanlış olur. Ancak kelime yerindeyse doğru eylemin bilinç taşımasından söz edebiliriz. Bu da bazı belirlenmiş gereklerin yerine getirilmesiyle olanaklıdır. Buraya kadar söylediklerimizin toparlanmış ifadesi olarak bu gerekler, birincisi; somut durumun somut analizi, ikincisi; amacın belirlenmesi, üçüncüsü; somut duruma ve amaca yönelik eylem şeklinin saptanması, dördüncüsü; tekrar eylemin yönteminin, uygulanış tarzının, amacının, zamanlamasının ve sonuçlarının tartışılması olarak sıralanabilir. Her doğru eylem, yeni bir eylem biçimini ve yeni bir bilinç düzeyini yaratır. Bu doğrultuda her eylem deneyiminin ve değerlendirilmesinin büyük önemi vardır; çünkü bir eylemin sonucu diğer eylemin nedenini oluşturabilecektir. Süreklilik kazanmış, kendisini geliştirerek bir sonraki eylemin somut koşullarını örgütleyememiş bir eylem kendisinin orman olduğu düşünü gören tek bir ağaca benzer. Somut analizler üzerinde yürütülmeyen eylemlilik ise çölde ağaç yetiştirmeye çalışmak çabasından farksızdır.
Eylem sadece bilinç taşımakla kalmaz, onu oluşturur, geliştirir ve yönlendirir. Eylemin biçimi nasıl söylediğiniz, içeriği ise neyi söylediğinizdir. Bu bütünlükle pratikte doğru bir hat yakalandığında bilincin taşınacağı eylem mekanizması yaratmış olur.
Tekrar etme pahasına eylemin, örgüt ideolojisinin ve bakışının pratikteki en önemli taşıyıcısı olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. Eylemin örgütlenme çalışması içerisinde daha aktif rol oynaması, gündemi yakalaması için teori ve pratiğin aynı hattı yakalamış olması önemlidir.
Eylem silahını kullanmakta bir silahşor kadar ustalaş, eylemin içinde eri.