TC’nin ilk hamlesi; Rusya ve ABD’nin göz yummasıyla Rojava’yı ikiye bölecek olan koridor için IŞİD’in savaşmadan terk ettiği Suriye topraklarına çetelerle birlikte girmesi oldu.
Bölgede halen etkin bir konumda olmak ve Kürt halkının kazanımlarını ortadan kaldırmak amacıyla IŞİD’in çekildiği toprakları alan TC, hemen ardından Mınbiç ve çevresine saldırmaya başladı, ardından ise El Bab’a saldırdı.
Önceliğinin Suriye’yi IŞİD’ten temizlemek değil, onların zaten kaybedeceği yerleri Kürtlere kaptırmamak, Rojava kantonlarının birleşmesini engellemek ve IŞİD’le ilişkisinin devamını sağlamak olduğunu bu hamleleriyle göstermiş oldu.
6 Kasım’da Demokratik Suriye Güçleri (DSG), IŞİD’in ‘kalesi’ olan Rakka’nın geri alınması için uzun süredir planları yapılan operasyonun başladığını duyurdu. Operasyona, TC’nin ‘Fırat Kalkanı’ operasyonuna gönderme yapılarak ‘Fırat’ın Gazabı’ ismi verildi.
Operasyona 30 bin savaşçının katıldığı belirtilirken, ABD’nin de hava saldırıları ile destek vereceği açıklandı. DSG’nin Arap, Kürt ve Türkmen savaşçılardan oluştuğunu vurgulayan komutanlar, operasyona katılanların yüzde 80’inin sivil olduğunu açıkladı.
Operasyon öncesi sivillere IŞİD mevzilerinden uzak durma çağrısı yapan DSG komutanları, Türkiye’nin de Suriye’nin iç meselelerine karışmayacağını umduklarını, Rakka’nın kendi evlatları tarafından kurtarılacağını belirtti. Ayrıca hem ABD hem de DSG sözcüleri operasyonun uzun süreli olacağını kaydetti.
Rakka’ya Üç Aşamalı Operasyon
DSG sözcüsü Talal Sello da AFP’ye yaptığı açıklamada, operasyonun üç aşamalı olacağını, ilk olarak Rakka’nın kırsal bölgelerinin kurtarılıp kentin izole edileceğini, sonra da kentin kontrolünün ele geçirileceğini söyledi. DSG’nin, Rakka operasyonu için ABD liderliğindeki koalisyondan tanksavar füzeleri de dâhil olmak üzere yeni silahlar aldığını söyleyen Sello, “Savaş kolay olmayacak ve kesin, dikkatli operasyonlar gerektirecek. Zira IŞİD, Rakka’yı kaybetmesinin Suriye’de işinin bittiği anlamına geleceğinin bilinci ile kalesini savunacak” dedi.
Rakka operasyonu, IŞİD’in Irak’taki ‘kalesi’ olarak görülen Musul kentinin geri alınması için düzenlenen operasyonun sürdüğü döneme denk geldi.
Operasyon kapsamında şu ana kadar 550 kilometrekarelik alan IŞİD’den alındı.
Şimdiye kadar birçok köy IŞİD’den alındı. Demokratik Suriye Güçlerine bağlı uzman ekipler IŞİD tarafından evlere, araçlara ve yollara döşenmiş yaklaşık 1200 mayını ve patlayıcıyı etkisiz hale getirdi.
“2. Aşama çok yakında başlayacak”
Demokratik Suriye Meclisi yöneticilerinden Rezzan Hido, YPG’nin de içerisinde yer aldığı Demokratik Suriye Güçleri’nin, Suriye’nin kuzeyinde başlatmış olduğu Rakka operasyonunun 1. aşamasının bittiğini, çok yakın zamanda 2. aşamasının başlayacağını söyledi.
Kobani’nin güneyindeki Eyn İssa kasabası ile Telabyad’ın güneydoğusundaki Suluk kasabasında 2 koldan başlayan Rakka operasyonunun 1. aşaması sonlandı. Rakka’nın çevresinin tamamen kuşatılmasını amaçlayan 2. aşamadan sonra ise beklenilecek ve 3. aşamayla Rakka kent merkezinin içine girilecek.
2.aşama kapsamında ABD, ağır silah ve zırhlı araçları askeri helikopterlerle Kobani ve Kamışlo kentine bıraktı. Bırakılan araçlar askeri yük araçlarıyla operasyon bölgelerine sevk edildi. 2. Aşamanın 3 koldan; Haseke, Kobani’nin güneyi ile Telabyad’ın güneyinde başlayacağı öğrenildi.
Rakka çevresi temizlenirken ‘ılımlı çeteler’ ve TC gözünü nereye dikti?
Suriye topraklarına giren TC ve ılımlı çeteleri teatral Cerablus operasyonu ile birlikte istediği koridoru elde ederek, ABD’nin ve Rusya’nın müsaadesiyle El Bab’a kadar ilerledi. Ancak El Bab’a yöneldiğinde Suriye’den karşılık aldı ve hava saldırısında 3 askerini ve 7 çetesini kaybetti.
Ardından hem Afrin bölgesinde hem de Halep’te YPG ve Suriye ordusunun ortak ve/veya karşılıklı anlaştığı bir dizi operasyonla IŞİD ve Halep’te sıkışan Nusra çeteleri geriletildi, birkaç köy ve mezra daha ele geçirildi.
Felaket kapısı El Bab
Gazeteci-yazar Fehim Taştekin’e göre TC’nin neo-Osmanlı hayallerle süslediği El Bab’a doğru ilerleyişi, aslında ülkeyi felakete götürecek nitelikte bir hamle:
“Suriye sahnesinde kimin başına neyin geleceğini kimse garanti edemez. Öylesine beylik bir laf değil bu. ABD göz yumsa da, Rusya kalkanı kapatıp yeşil ışık yaksa da, Suriye içine sindirmiş gözükse de, IŞİD fazla direnmeden çekilse de, Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ortakları Amerikalılar tarafından dizginlense de, TSK tanklarıyla karadan, uçaklarıyla havadan girdiğinde Suriye’nin her bir köşesi tuzaktır. Defalarca bunu dedik, bunu yazdık.”
TC’nin Suriye ve Rojava müdahalesinin yalnızca Rusya ve Suriye devletlerinin izin verdiği çerçevede olabiliceğinin altını çizen Taştekin, “Türkiye, El Bab’ın kapısına ancak Rusya’nın hava savunma sistemlerini çalıştırmaması sayesinde dayanabildi. Bunu atlayarak kasım kasım kasılmanın manası nedir?” diye soruyor.
Taşların sürekli yerinden oynadığı, dengelerin değiştiği Suriye coğrafyasında anlaşılan o ki, neo-Osmanlı düşlerle, gözü kör kabadayılıkla, bir o ata bir bu ata oynayarak kendini yeniden var etmeye çalışan TC, giderek daha derin bir bataklığa saplanıyor. Savaşta dengeler aleyhine değiştikçe kendisinin de sonunu görmeye başlayan devlet, kendini içeride ve dışarıda halklara karşı savaşı tırmandırarak kurtarmaya çalışıyor.