Haziran ayının ilk hafta sonunda gerçekleşen Avrupa Parlamentosu seçimleri ırkçı partilerin yükselişine solun ise güç kaybedişine tanık oldu. Bu durum beklenmeyen bir sonuç değildi. Özellikle Birliğe sonradan eklenmiş olan post komünist ülkelerde hayli zamandır gözlenen bir olgu idi ırkçı eğilimlerin yükselişi. Ancak Fransa’da alınan sonuçlar gerçek bir deprem etkisi yarattı bu ülkede. Seçimlerin Fransa ayağında ırkçı “Ulusal Cephe” partisi birinci parti oldu.
Marine Le Pen adlı ırkçı kadının yönlendirdiği bu siyasal oluşum Fransa’nın yakın gelecekteki çizgisini belirleyecek güce ulaştı.
Bu gelişme üzerine Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yasal yetkisini kullanarak meclisi feshetti ve erken seçim kararı aldı. Fransa 30 Haziran ve 7 Temmuz tarihlerinde yeni parlamento üyelerini belirlemek için sandık başına gidecek.
Avrupa’da ve özel olarak da Fransa’da yükselen ırkçı hareketin niteliği ve gücü özel olarak incelenmesi gereken bir konu. Bu yazının amacı bunları sorgulamak değil sadece Fransa’da meydana gelen gelişmeye odaklanmak.
Irkçı “Ulusal Cephe” partisinin hayli zamandan beri güç kazanmakta olduğu bilinmekte idi. 2022 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu partinin adayı Marine Le Pen güçlü bir rakip olarak ikinci tura kalmış ve bu turda solun Macron’u desteklemesi sonucu seçimi kaybetmişti. Seçimler sonrasında ise Macron kendisini koltuğa oturtan sola sırtını dönmüş ve ırkçı partinin desteğini alacak politikalar üreterek bunları uygulamaya sokmuştu(Emeklilik yaşının yükseltilmesi, ülkede yerleşik yabancıların bazı haklarının kısıtlanması vb.).
Bu gelişmeler Le Pen’e ve onun temsil ettiği siyasi akıma prestij kazandırırken Macron’un etkisini azaltacak mahiyette idi.
-İslamofobi,
-Homofobi,
-Ukrayna’dan gelenler dışındakilere yönelik mülteci karşıtlığı,
-Yeniden telaffuz edilmeye ve giderek güçlenmeye başlayan anti-semitizm,
-AB eleştirileri ve ayrılma eğilimleri,
-Vatandaş olarak değil etnik olarak Fransızların yüceltilmesi,
-Etnik Fransızların toplumda ayrıcalıklı konuma gelmesi,
-Fransa’nın geçmişteki büyük gücüne tekrar ulaşması,
şeklinde özetlenebilecek ulusal cephe hedefleri toplumda karşılık bulunca “Ulusal Cephe” birinci parti durumuna geldi.
Her ne kadar seçimlere katılım oranı %50’ler seviyesinde olsa da ortaya çıkan tablo seçmen eğilimini göstermek açısından dikkate değer bir durum arz etmekte idi. Temsil ettiği neo-liberal çizginin güven kaybettiğinin açıkça belli olması üzerine Macron parlamentoyu feshederek erken seçim kararı aldı. Bu kararı almasındaki amaç bir yandan güven tazelemek bir yandan da (eğer başarabilirse) partisi Renaissance’ın parlamentoda daha güçlü bir grupla temsil edilmesini sağlamaktı.
Ancak hedeflerine ulaşabilmesi zor görülüyor. Eğer erken seçimden Avrupa Parlamentosu seçimlerine benzer bir sonuç çıkarsa neo-liberal bir Cumhurbaşkanı ve ırkçı bir meclisten oluşacak ikili yapı yönetecek Fransa’yı üç yıl boyunca. Bu durumda Macron neo-liberal politikalarını uygulayabilmek için ırkçı Ulusal Cephe Partisi’ne daha çok taviz verecek. Böyle bir senaryonun gerçekleşmesi halinde Ulusal Cephe Partisi’nin daha da güçlenmesi ve Marine Le Pen adlı ırkçı kadının üç yıl sonra yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması adeta kaçınılmaz olur.
Fransa solunun önde gelen partisi “Boyun Eğmeyen Fransa” tehlike karşısında derhal reaksiyon vererek “Yeni Halk Cephesi” oluşumunu hayata geçirdi (2022 seçimleri öncesi kurulmuş olan Cephe Sosyalist Parti’nin İsrail’in Filistin politikasını desteklemesi nedeni ile askıya alınmıştı.)
Yeni kurulan cephede önceki cephenin tüm ortakları (Boyun Eğmeyen Fransa, Komünist Parti, Yeşiller ve Sosyalist Parti) dışında Fransa solunda boy gösteren 16 oluşum yer almakta böylece Fransa solunun tüm renklerinin temsil edildiği bir cephe oluşturuldu. Aralarındaki pek çok görüş ayrılığına rağmen kendilerini “sol” olarak tanımlayan bu kadar çok siyasi oluşumun bir araya gelmesi kurulan cephenin sadece bir “seçim ittifakı” mahiyetini taşıdığı ve uzun ömürlü olamayacağı izlenimi uyandırmakta. Yine de solun tüm renklerinin bir araya gelmesi “Ulusal Cephe” Partisi’nin yükselişini engelleyebilecek tek güç olduğu için sadece solcular tarafından değil Afrika asıllı göçmenler tarafından da destek gördü.
10 Haziran’dan itibaren faaliyete geçen “Yeni Halk Cephesi” oluşumu 30 Haziran ve 7 Temmuz’da gerçekleşecek seçimlerde başarılı olduğu takdirde Fransa’daki ırkçı hareketin önüne önemli bir engel çıkacağı gibi bu başarı AB’nin diğer ülkelerindeki ırkçılık karşıtı hareketlere de güç ve cesaret verecek.
Yeni Halk Cephesi bu gerçeğin farkında. Bu nedenle seçimlere tüm gücü ile asılıyor ve Fransa halkını oy vermeye çağırıyor.
Başarılı olmaları dileği ile.