Suriye, tarih boyunca farklı etnik grupların, inançların ve kültürlerin bir arada yaşadığı, zengin bir mozaik oluşturan bir ülkedir. Araplar, Kürtler, Türkmenler, Çerkesler, Ermeniler, Asuriler, Süryaniler, Dürziler, Yahudiler ve dinsel aidiyetleriyle Alevisi, Êzîdîsi, Sunnîsi ve Hristıyanı bu mozaiğin önemli parçalarıdır.
Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu’nun paylaşılmasının bir parçası olarak ABD laboratuvarlarında üretilen ÖSO-IŞİD eliyle başlatılan Suriye savaşı, çetelerin Şam’ı ele geçirmesi üzerine yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Öncesinde 13 yıldır Suriye’de halkların direnişiyle tökezleyen bu emperyalist saldırganlık, sonrasında Filistin’de büyüttükleri soykırımla ve Lübnan’a yönelik saldırılar ve işgal girişimi ile Orta Doğudaki direniş cephesini dağıtma planını devreye sokmuştur.
Suriye’de 8 Aralık tarihinde ABD-İngiltere-İsrail-TC devleti güdümündeki HTŞ’nin öncülük ettiği cihatçı çetelerin Şam’ın yönetimini ele geçirmesiyle Ortadoğu’da yeni bir süreç başlamıştır. 2011 itibariyle Suriye’ye yönelen emperyalizm, 2024 yılının sonunda bir boyutuyla amacına ulaşmıştır.
Suriye artık bir sömürgedir!
Bugün Suriye’de yaşananlara alkış tutan, çetelerden medet uman, soykırımcı İsrail’in ve ABD’nin yanında saf tutmuş olacaktır.
Suriye’deki çetelerin de imajı emperyalizm tarafından yeniden düzenlenmeye çalışılmaktadır. Yeni Şam yönetiminin liderliğini yürütecek olan Ebu Muhammed El Colani, Eski El Kaide üyesi, IŞİD’in emiri ve El Nusra Cephesinin kurucusudur. Suriye’de gerçekleşen katliam ve soykırımların baş sorumlularından biridir. Colani’nin imajını tazelemek için birçok yabancı basın da röportajlara çıkarmıştır. Son olarak Türkiye’nin Şam’da Colani önderliğinde kurulan geçici hükümeti ziyaret etmesiyle ilk resmi devlet teması gerçekleştirilerek devletler arasında meşruluk zemini yaratmıştır.
Emperyalizmin ve tetikçilerinin demokrasisi, Vietnam kasaplığı, Afganistan, Irak işgali, Libya soygunu, IŞİD-HTŞ’nin Suriye’sidir.
ÖSO, IŞİD, NUSRA gibi cihatçı çetelerin artıklarıyla toplanan, adlarına HTŞ(Heyet Tahrir El Şam) ve SMO(Suriye Milli Ordusu) denilen çeteler, bölgede yönetimlerinin tesisi bahanesiyle Suriye halklarına yönelik saldırılar ve infazlar gerçekleştirmektedir. Şam’da Noel ağacını yakan cihatçılara karşı, Hristiyan halkının sokağa çıkarak direnişe geçmesinin hemen ardından Noel tekrar resmî tatil ilan edilerek halkın tepkisinin yatıştırılması hedeflenmiştir.
Arap Alevi halkının en önemli tarihi kişiliklerinden ve dini önderlerinden biri olan Hüseyin Bin Hımden El Khasibi’nin türbesinin yakıldığı ve orada görevli 5 insanın infaz edilerek üzerlerine basıldığına dair 1 ay önce çekilmiş olan görüntülerin medyaya yansıması sonrası Humus, Tartus ve Lazkiye başta olmak üzere birçok bölgede Arap Aleviler sokağa çıkarak direnişe geçtiler. Arap Alevilerin sokaklarda gerçekleştirmiş olduğu eylemler sonrasında HTŞ öncülüğündeki cihatçı çeteler İdlib’ten ve Azez’den yürüyüşlerin yapıldığı şehirlere takviyeler göndererek yapılan protestolara ateş açmış Arap Alevilere yönelik katliamı büyütmüştür.
Emperyalist ve siyonistler Ortadoğu’da hüküm sürmek için 37 ülkeden ihraç ettikleri cihatçı çetelerle, Suriye’de çatışmaların mezhepçilik gibi gösterilmesine ses etmiyor.
2011’den beri sistematik olarak Suriye halklarına yönelik verilen katli vacip fetvaları, katliamlar ve soykırım süreci bugün emperyalistler tarafından silahlandırılmış çeteler eliyle yönelik devam etmektedir.
Saray Rejimi emperyalist saldırganlığın ortağı olarak bu saldırganlığı desteklemek üzere “iç cephenin örgütlenmesini” sağlamaya çalışmaktadır. Açıklanan asgari ücret, deprem bölgesindeki yağma-rant politikalarıyla bizlere her gün yaşattıkları aşağılanma, kadınlara yönelik saldırılar, kayyum siyaseti “iç cephenin örgütlenmesi” yolunda atılan adımlardandır. Saray Rejimi, İran’a yönelik olacak bir sonraki savaşa hazırlandığı bu süreçte, beka sorunu etrafında siyasi yapıların bu yapılanlara sessiz kalmasını sağlamaya çalışmaktadır
Buradan da anlaşılacağı üzere bugün yapılması gerekenler açıktır.
Egemenler savaşı yaymaya ve halkları katletmeye devam edecektir. Bizler ise direnişi büyütmeliyiz. Sıranın bize gelmesini halkların katliamını izleyerek bekleyemeyiz. Yanı başımızda halkların emperyalistler ve işbirlikçileri eliyle katliamına sessiz kalarak bu katliamları durduramayız.
Korku, duyarsızlık ve şovenizmle bezeli sessizliği örgütlemelerine izin vermeyeceğiz.
Savaş, işçi sınıfının karnını doyurması demek değildir. Savaş, işçi ve emekçi çocuklarının, işçi ve emekçilerin egemen adına cepheye sürülmesi demektir. Savaş, kan ve gözyaşı demektir. Egemenler kasalarını doldururken, işçi ve emekçilere açlık, işsizlik, yokluk ve ölüm düşmektedir. Bunu tüm dünya tarihi doğrulamaktadır.
Bölge halklarının ve işçi sınıfının ortak mücadelesi bölgemizde kardeşliği sağlayacak tek yoldur.
Yaşasın Halkların Ortak Mücadelesi!
Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!
12 Ocak 2025