Ne gözümüz yaşlı, ne ezik yüreğimiz.
Sürpriz ve bilinmez değildi.
Bir yoldaşı, bir komutanı, bir devrim önderini, bir önderi kaybetmenin acısı elbette yüreğimizdedir.
Ama Fidel, dünya devriminin örnek komutanlarından biri olarak, bir kere daha, ölümü ile, tüm dünya devrimcilerine bırakılan mirası hatırlamamızı sağladı. Biz, bu vesile ile, Fidel’in aramızdan ayrılması vesilesi ile, bir kere daha dünya devrimci hareketinin bir müfrezesi olarak, sahip olduğumuz eşsiz mirası hatırladık.
Ekim Devrimi’nin 99. yılında, tam da bu mirasın ne olduğunu, 1917’den bu yana birikmiş olan mirasa nasıl yaklaşmamız gerektiğini tartıştığımız günlerde, bir kasım ayının sonlarında, geldi ölüm haberi.
Fidel, bu dünya devrimci hareketinin mirasının önemli bir parçasını oluşturan Küba Devrimi’nin liderlerindendir ve öyle kalacaktır.
Büyük devrimcilerin zafere yürüyüşü kadar, zaferden sonra da devrimci kalabilme iradesini gösterebilmeleri çok önemlidir. Fidel, bu açıdan örnektir. Devrimin zaferinden sonra, Küba Devrimi’nin, yolundan sapmamasına, yozlaşmamasına büyük özen göstermiştir.
İyi başlayanlar, her zaman, işin sonuna kadar iyi gidemiyorlar. Fidel, işte bunun bir örneğidir, iyi başlayıp, sonuna kadar devrimci olarak yaşamak denilen şeyin canlı örneğidir.
Bu nedenle, dünya devrimci hareketi, büyük bir önderine, (beklendiği üzere) elveda demiştir. Evet her ölüm erkendir, Ama Fidel’inki, beklenmeyen değil idi.
Elini sıkamadık bir kere olsun,
Gözlerine canlı canlı bakma şansımız olmadı,
Sesini TV kanallarından, radyolardan duyduk yalnızca.
Ama ondan çok şey öğrendik, öğrenmeliyiz.
Ona güle güle derken, öğrendiklerimizi, dünyanın tüm ezilen halkları adına, hatırlamalıyız.
İlk ders, o ve silâh arkadaşlarının Granma gemisi ile verdiği derstir. Devrim için yola çıkmadan, devrim için mücadeleye atılmadan, zafer kazanmak mümkün değildir. Bilinmeyen bir ders değildir elbette. Ama Granma ile Meksika’dan ayrılış süreci, baştan aşağıya bir eğitimdir.
1956 yılıdır. Meksika’dan, Granma gemisi ile yola çıkarlar. Granma, aslında 12-20 kişi alması mümkün olan bir küçük gemidir. Ama 1956’da, sonu Sierra Maestra dağlarına ulaşan yolculuk için, Granma’ya tam 82 devrimci binmiştir. Yürekler o kadar inançlı, hayaller o kadar sıcaktır ki, sanki, 82 kişi, gemiye yük olmayacaktır.
Granma toplam 1200 galon yakıt alabilirdir. Ama tahminen 2000 galon yakıt gereklidir ve buna, ilave 800 galon yakıta yer bulunmuştur. Yolculuk için yemek de gereklidir. Üç bin portakal konulmuştur Granma’ya, başka yiyeceklerin yanı sıra. Açlık, en az hesap edilen olmuştur. Ve elbette silâh gereklidir, hem de en önemli şeydir silâh.
Ve elbette aksilikler vardır.
Devlet, Batista rejimi, Fidel ve arkadaşlarının gelişini haber alır. Sonunda, 82 kişiden sadece 12’si ulaşır Sierra Maestra dağlarına, o günlerde devrimin ana üssü denilen yere.
Bu yolculuk, bu başlangıç, bu adım, aslında devrimin her koşul ve şart altında nasıl bir irade ile başlatılabileceğini göstermektedir.
Devrimciler, bekleyerek devrime başlamazlar. Devrimciler, devrime bir yerden, en kararlı bir biçimde başlarlar ve diğer her şeyi, akıl ve duygu ile birlikte yürütürler. Devrimci şartlar, bekleyerek olgunlaşmaz.
İkincisi, hazırlıkla ilgilidir. Fidel, öyle bir günde bu kararları vermemiştir. Tersine, Küba dışına çıkışı ve orada hazırlanması yıllarını almıştır. Devrim, gün be gün, bir hedefe doğru, büyük bir enerji ile örgütlenmekten geçmektedir.
Granma nasıl bir kararlılık ise, Granma’nın hazırlanması da öylesini ateşli bir hazırlık dönemidir. Geceli gündüzlü bir hazırlık dönemidir, durmadan dinlenmeden yürütülen bir örgütlenme dönemidir. Ve elbette, tüm bu süreç içinde, ülke içi ile güçlü ilişkileri vardır.
Ücüncüsü, Küba Devrimi’nin zaferi ile birlikte açığa çıkar. Küba Devrimi, en başta Latin Amerika halklarına kucak açmış ve asla ve asla içine kapanmamıştır, enternasyonalist ruhunu hep korumuştur.
Bunun en güzel örneği, Che’nin Küba’dan devrim için ayrılışında vardır. Che, Küba Devrimi’nin önderlerindendir ve Fidel’in arkadaşıdır. Devrim, en önemli önderlerinden birinin, başka halklara yardım için Küba’dan ayrılmasına şahitlik etmiştir. Bu enternasyonalist ruh, sadece Che örneği ile de sınırlı değildir. Fidel ve yoldaşlarının önderliğinde Küba halkı, en zor koşullarda bile, dünyanın ezilen halkları için umut olmuştur. Açlık ve yoksullukla savaşan Küba halkı, elindeki ekmeğini paylaşmakta hiç tereddüt etmemiştir ve Küba Devrimi’nin önderleri de bu yolu hep teşvik etmişlerdir. Küba Devrimi, Fidel ve arkadaşlarının önderliğinde, dünya halklarının ortak devrimi olarak yoluna devam etmiştir.
Dördüncüsü, direnme ve pes etmeme iradesidir, mücadele iradesidir. Küba devrimi, Amerika’nın karnının altında, akıl almaz tehditlere, akıl almaz baskılara, ambargolara, yeryüzünün tanıdığı tüm hukuksuzluklara, tüm saldırganlıklara rağmen, büyük bir direnişle ayakta durmuştur. Teslim olmamıştır. Bu, devrimi, çok daha büyütmüştür.
Küba halkı, devrim etrafında kenetlenmiştir.
Küba halkı, her türden saldırıya karşı devrimi korumayı bilmiştir.
Bugün, Küba, eğitim, sağlık gibi alanlarda, dünyanın örnek ülkesinden biridir ve bunlar yoksulluklar içinde, Amerikan ambargosu altında gerçekleştirilmiştir.
Bir örnek, farklılığı anlamamıza yardımcı olacaktır. Amerikan ambargosu ile ülke sürekli sıkıştırılırken, Küba’dan kaçışlar organize edilmeye çalışılmıştır. Birçok kere. Bir keresinde, Fidel, sokağa inip, limana kadar yürüyerek, gitmek isteyenleri serbest bırakın demiştir. Ve gidenlere serbestsiniz denildikten sonra gidiş durmuştur. CIA operasyonu çökmüştür. Oysa dünyanın birçok yerinde, kaçışları önlemek vb. beklenen uygulama idi. Fidel tersini yapmıştır. Kapıları biz açıyoruz demiştir.
Kaç suikast planlanmıştır, sayısını bilmek mümkün değil. Ama bilinen gerçek, Fidel suikast ile ölmemiştir. Ölmeden önce, yakında öleceğim diyebilme şansını yakalamıştır, yoldaşlarına önerilerde bulunabilmiştir.
Küba halkı, Fidel ve devrime sahip çıkmıştır.
En kötü dönemlerden biri, 1989’da Gorbaçov önderliğinde Ekim Devrimi’nin yok edilmeye çalışıldığı dönem olmuştur. Dünya sosyalist ülkeleri, peş peşe çözülmüştür. Küba, bu koşullarda da ayakta kalma becerisini, üstelik Amerika tepesinde iken başarabilmiştir.
Castro, sosyalizmin eksiklerinin, Gorbaçovvari metotlarla giderilemeyeceğini görüyordu ve bunu açıkça dünyaya haykırdı. Sosyalizmin eksikleri, ancak mücadele ile aşılabilirdi. Perestroykayı bu nedenle alkışlamadı, bizim yolumuz bu olmayacak, dedi. Küçük bir ada devleti olan Küba için bu, zor ama onurlu bir karar idi. Bugün, bu kararından dolayı, dünyanın tüm devrimcileri olarak, Küba devrimcilerine saygı duyuyor, teşekkür ediyoruz.
Bugün, sosyalizm, dünya çapında zaferden zafere koşuyor değil. Ama daha bugünden, tüm dünya halkları anlıyor ki, kapitalizm, hiçbir sorunu çözemez ve yeryüzü ve insanlık için, varlığı felakettir.
Elbette, Küba, birçok sorunla mücadele etmekte ve edecek. Ama bu uzun devrim yolu, doğru yolun direnmek ve mücadele etmek olduğunu göstermektedir. Hele ki dünyada 1990’larda sosyalist ülkelerin kapitalizme kucak açmaları ile başlayan süreçlerin, bu ülkelerin halklarına nelere mal olduğunu gördükten sonra.
Bugün, elbette, dünya gericiliği, emperyalist güçlerin hepsi, ama en başta ABD, Küba’ya karşı her türlü komplolarına hız vereceklerdir. Bunun tersi, eşyanın tabiatına aykırıdır. Onlar budur, halkların, özgürlüklerin, insanlığın, iradenin, eşitliğin, umudun tescilli düşmanlarıdır. Buna uygun olarak yapacakları şeyler de bilinmez değildir.
Elbette Küba halkı, Fidel’in, on yıla yakın bir süredir zaten başkanlığı bırakmış olması nedeni ile, birçok açıdan bu sürece hazırdır. Fidel’in ölümü, hiçbir Kübalı için beklenmedik bir sürpriz değildir. O nedenle, gözlerindeki yaşlara rağmen, dipdiriler. Büyük bir devrimciyi, güzel bir insanı, bir yoldaşı uğurlamakla meşguller.
Biz, Küba’dan binlerce kilometre uzakta, üzgün ama gururlu bir biçimde bu uğurlamayı izliyor, bu vedaya katılıyoruz.
Fidel, dünya devrimci hareketinin önderleri arasında ölümsüz yerine alıyor.
Biz, onunla aynı safta dövüşmekten, bir kere daha gurur duyuyoruz.
Biz, yoldaşlarımızın gözlerine bakıp, Fidel’in gözlerini arıyoruz.
Biz, yoldaşlarımızın gözlerine bakıp, sessizce, bu gemi zafere ulaşacak, diyoruz.
Biz, yoldaşlarımızın gözlerinden içeri girip, tekleşiyoruz.
Tarihin tarihimizdir.
Yolun yolumuzdur.
Sözlerin bize emirdir, Fidel.
Hasta la victoria siempre Comandante.