İlerleme, kalkınma ve büyüme adına yok edilen doğa, çürüyen toplum…

Kapitalizm, mülksüzleştirerek sermaye biriktirmektir. İnsana ve doğaya zarar vermeden, sosyal kötülükleri azdırmadan, ekolojik dengeleri aşındırmadan yol alması mümkün olmayan, absürt, lanetli bir sistem, bir üretim tarzıdır… Gerçek durum böyledir ama söylem başkadır… Maalesef, insanlar ekserî yıkılanı değil, yapılanı görme eğilimindedirler… Ve bu tavır olup bitenleri meşrulaştırıyor, egemenlerin işini kolaylaştırıyor… Kapitalizmin ürettiği, kapitalizmi de yeniden ve yeniden üreten, sıradan insanı büyüleyen ileri teknolojiler, toplumsal refahı, iyi yaşamı değil, kârı artırmanın hizmetindedir… İşte şimdilerde insanlığın içine sürüklendiği çöküş tablosunun gerisinde, sistemin bu yıkıcı, yok edici temel eğilimleri ve dinamikleri var… Bu da kapitalizm dahilinde bir gelecek yok demektir…

1980’li yıllarda bir Fransız belgeseli izlemiştim. Bir Fransız sömürgesi olan Senegal bağımsızlığını kazanır [1960]. Paris’te mühendislik eğitimi almış biri Fransız, diğeri Senegalli iki mühendis karayolu yapımında görevlendirilirler. Güzergâhta bulunan bir köy ile mezarlık, yolun oradan geçmesi hâlinde yok olacaktır… Köylüler ayaklanırlar… Köyün muhtarı (daha doğrusu kabile şefi), “Bu bize ve ecdadımıza saygısızlıktır. Bu işten vazgeçin, bunu asla kabul etmeyiz,” der. Fransız mühendis, “Duyarlılığınızı anlıyorum ama bu yol kalkınma, ilerleme demek. Refahın artması, yoksulluğun ortadan kalkması demek. Yol yapıldığında istersen bir benzin istasyonu kurar, yanına da bakkal dükkânı açarsın,” diye karşılık verir… Bunun üzerine kabile şefi de, “Köyümüz, mezarlığımız yok edilmeden kalkınmak, ilerlemek imkânsız mı ki bunca ısrar ediyorsunuz?” diye sorar. Tabii onu kimse dikkate almaz ve jandarma köyü basar. Silahlı çatışma çıkmasına rağmen yol inşasına devam edilir. Tabii Senegal de, o günden beri, hızla ilerlemeye, kalkınmaya, büyümeye devam ediyor!..

25 dakika için…

Aydın-Denizli arasında duble yol (çifte yol) var. Hiçbir trafik sıkıntısı yok. Fakat yap-işlet-devret usulüne göre 150 kilometrelik otoyol ihalesi yapılmış. Otoyol inşası tamamlandığında yolculuk süresi 25 dakika kısalacakmış… 25 dakika için milyarlarca lira veya milyonlarca dolar/avro harcanacak… Büyük bir kaynak heba edilecek. Aslında asıl mesele 25 dakika değil; tabakhaneye bir şey taşımak söz konusu olmadığına göre… Asıl amaç sermayeye değerlenme alanı açmak…

Eğer zarar sadece bir mali kaynağın heba edilmesinden ibaret olsaydı, çok büyük kaygı konusu olmayabilirdi. Bu proje, onulmaz insanî ve ekolojik yıkımlara neden olacak. İnsanlar yaşam alanlarından kovulacak, evlerinden barklarından olacaklar… Mezarlıklarının üzerinden iş makinaları geçecek, en az 25 bin dönüm tarım arazisi berhava olacak, 5 bin dönüm bağ, bahçe yok olacak, 50-60 yıllık incir, zeytin, badem ağacı yok edilecek. Bin yıllardır bereket kaynağı olan, zaten can çekişen güzelim Menderes Nehri kuruyacak, bölgenin ekosistemi yok olacak. Aslında tam bir taammüden cinayet söz konusu… Artık Aydın’ın dağlarından yağ, ovalarından bal akmayacak… Ve tabii bu lanetli proje bir istisna değil; güzelim ülke onlarca, yüzlerce benzer yıkıma maruz…

İnsanlara bir otoyola ihtiyacınız var mı diye soruluyor mu? Onca itiraz dikkate alınıyor mu? Yöre halkına böylesi utanmazca bir zulüm neden reva görülüyor? Amaç belli: Bir sermaye grubunun bütçeyi, hazineyi, müşterekleri yağmalamasının, talan etmesinin önünü açmak… İşbitirici kapitalistlerin sermayesini büyütmek… Aslında işbitirici kapitalistler bu işi hazine garantili kredilerle yapıyorlar… Krediyi ekserî ödemiyorlar. Kendilerine bir de müşteri garantisi veriliyor… Müşteri yetersizse, devlet aradaki farkı ödüyor… Gelecekteki yolcu sayısı önceden saptanıyor… Kapitalist hangi yılda kaç kişi geçeceğini önceden biliyor… Herhâlde bu konuda özel yeteneği olduğu varsayılıyordur… Kütahya’daki Zafer havaalanı için verilen “uçuş garantisi” ne demek istediğime iyi bir örnek… Aslında bu, kapitalistleri maaşa bağlamaktır. Kapitalizmin mantığına bile aykırıdır…

Aydın-Denizli otoyolu için 7 milyar lira gerekiyormuş. 32 bin araç geçiş güvencesi verilmiş, geçiş ücreti de TL değil, 5 euro… Yan tarafta parasız çift yol varken siz bugünün kurundan 50 TL ödeyerek otoyolu kullanır mısınız? Kaç kişi gidiş-dönüş için 100 TL ödemek ister? Aslında verilen garantinin çoğunu geçenler değil, geçmeyenler ödeyecekler…

Fakat kapitalist, sonunda kapitalist devletin adamı. Kapitalist devlet neye var? Kapitalistleri zengin etmeye, ülkenin varını yoğunu yağmalatmaya… O ihaleleri yapmakla görevli memurlar verdikleri garanti rakamlarının uçuk olduğunu bilmiyorlar mı? Bile bile, utanmazca abartılı dosyalara neden imza atıyorlar? Aslında suç işliyorlar… Şimdilik rahatlar. Bal tutan parmağını yalamaya devam ediyor. Bu ihaleleri yapanların sadece toplum vicdanında değil, mahkemelerde de mutlaka hesap vermeleri gerekir… Hırsızlığa ortak olmanın bedeli mutlaka ödetilmelidir… Topluma tuzak kurmanın, toplumun geleceğini karartmanın bir bedeli olmayacak mı?

Son on yıllarda sermayenin mega projelere bunca yüklenmesi sebepsiz değil… Bunun iki nedeni var: Birincisi, artık sermaye geleneksel faaliyet (üretim) alanlarında yeteri kadar değerlenemiyor, değerlenme güçlüğü çekiyor. Çözümü doğayı yağmalamakta, canlıyı metalaştırmakta görüyor; ikincisi, bir proje ne kadar büyükse, kâr, yağma ve talan da o kadar büyüktür… Fakat asıl sorun sadece finans meselesini angaje etmiyor. Mega proje demek, mega ekolojik yıkım da demektir… Ekolojik dengelerin bozulması, toplumun geleceğinin karartılması demektir…

Kapitalizmi sorun etmeden, kapitalizmi aşma perspektifine sahip olmadan, gereğini yapmadan artık hiçbir sorunun çözülemez olduğunun bilinme zamanı gelip çattı… Eski kafayla, eski siyaset anlayışıyla toplumun yüz yüze geldiği devasa yaşamsal sorunları çözmek, düzlüğe çıkmak mümkün değil… Bunun için de ilerleme, kalkınma, büyüme gibi kavramların kimin için ne anlama geldiğinin bilinmesi, muasır medeniyeti yakalama perspektifinin bir karşılığı olmadığının anlaşılması gerekiyor… İnsanlara ilerde işlerin yoluna gireceği, gelecekteki güzel günler için bugünün kötülüklerine katlanmak gerektiği söyleniyor… Yeni hedef 2053, olmazsa 2071… Anlaşılan yüz yıllık bekleme yeterli olmamış… Yakalamak mümkün değil ama başka şey yapmak mümkün.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz