İran Komünist Partisi açıklaması: İran İslam Cumhuriyeti’nin devrimci yoldan devrilmesi mücadelesini yoğunlaştıralım

Amerika Birleşik Devletleri ile İran İslam Cumhuriyeti arasında yapılması planlanan nükleer görüşmelerin altıncı turu 15 Haziran Pazar günü Umman’ın Muskat kentinde gerçekleşecekken, 13 Haziran 2025 Perşembe gecesi ve cuma sabah erken saatlerde İsrail ordusu, önceki iki saldırısından çok daha yoğun ve kapsamlı bir operasyon başlatarak onlarca nükleer tesis, savunma sistemi, askerî üs ve Devrim Muhafızları Ordusunun (IRGC) üst düzey komutanlarının bulunduğu noktaları hedef aldı. Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin bilgisi ve koordinasyonuyla gerçekleştirilen bu operasyon, nükleer müzakereleri ilerletmek ve İran İslam Cumhuriyeti’ni teslim olmaya zorlamak için bir baskı aracı olarak kullanılmaktadır. Saldırı sırasında bazı nükleer tesisler ve askerî merkezler imha edildi; IRGC ve İran ordusuna mensup birçok üst düzey komutan öldürüldü. İsrail Hava Kuvvetlerine ait savaş bombardıman uçakları tarafından Mossad ile işbirliği içinde gerçekleştirilen bu koordineli hava saldırısı, bir kez daha İslam Cumhuriyeti’nin savunma, güvenlik ve istihbarat altyapısının -Hamaney ve IRGC komutanlarının abartılı açıklamalarına rağmen- ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koydu. Bir gün öncesinde ABD, İslam Cumhuriyeti’nin muhtemel misillemelerine hazırlık olarak bölgedeki büyükelçiliklerini tahliye etmişti. Ancak rejim, IRGC komutanlarının bir toplantısını gerçekleştirebileceği güvenli bir yer bile sağlayamadı.

IRGC komutanları ve nükleer bilim insanları, büyük ölçüde İslam Cumhuriyeti’nin bizzat tutuşturduğu bir savaşın içinde harcanmaktadır. Ancak bu savaşın, bombalamaların ve İran İslam Cumhuriyeti ile İsrail ve ABD hükümetleri arasındaki füze çatışmalarının devamının sonuçları bu olaylarla sınırlı kalmayacaktır. Güvensizliğin yayılmasının, nükleer radyasyon tehdidinin, derinleşen ekonomik yoksulluk ve sefaletin ötesinde, bu askerî tırmanış ve savaş durumunun yoğunlaşması esas olarak işçi sınıfının ve halkın mücadelelerinin, devrimci hareketin gelişimini ve ilerlemesini geciktirmeye hizmet etmektedir. Savaş ortamını kullanarak baskıyı artırmak ve bir polis devleti atmosferi dayatmak suretiyle, İslam Cumhuriyeti, rejimin devrilmesine yönelik devrimci mücadele sürecini tökezletmeyi ve iç düşmanını bastırmayı hedeflemektedir.

ABD hükümeti hâlâ İran İslam Cumhuriyeti’nin devrilmesini istememektedir; bunun yerine, İsrail’in askerî operasyonlarının yarattığı baskıdan yararlanarak rejimi nükleer müzakerelerde teslim olmaya zorlamak istemektedir. Ancak İslam Cumhuriyeti, uranyum zenginleştirme çabalarını İran topraklarında sürdürür ve mevcut maceracı çizgisinde ısrar ederse füzeler ve askerî çatışmalar daha da yoğunlaşacaktır. Bombalamaların sürmesine paralel olarak, burjuva ve sağcı muhalefet güçlerinin katılımıyla alternatif bir hükümet kurma çabaları da ABD-İsrail ekseninin Orta Doğu’da stratejik vizyonlarına uygun bir bölgesel düzen kurma projesinin bir parçası hâline gelecektir. ABD ve İsrail’in öngördüğü bu bölgesel düzende, nükleer silahlı bir İslam Cumhuriyeti’ne yer yoktur.

Bu nedenle, daha önce defalarca vurguladığımız gibi, İran İslam Cumhuriyeti ile ABD ve İsrail arasında nükleer program üzerinden yaşanan bu çatışmanın İran ve bölge halklarının ya da işçi sınıfının çıkarlarıyla hiçbir ilgisi yoktur. Hayatta kalma stratejisinin bir parçası olarak, İslam Cumhuriyeti, İranlı işçi ve emekçilerin sömürüsüyle elde edilen halkın servetinden yüz milyarlarca doları nükleer projelere ve programlara harcamıştır ve bu projelerin sonuçları doğrudan halkın zararına olmuştur. İslam Cumhuriyeti ile ABD-İsrail ekseni arasındaki bu çatışma, her iki tarafın mevcut politikalarının devamı niteliğindedir ve temelde her iki tarafın da gerici ve kapitalist karakterli bir hesaplaşmasıdır. Bu tırmanan savaşın tehlikelerinden korunmak için İran işçi sınıfının, emekçi kitlelerinin ve özgürlük isteyen halkının tek seçeneği, İslam Cumhuriyeti’ne karşı mücadeleyi genişletmek ve yoğunlaştırmak, saflarını örgütlemek için çabalarını artırmak ve rejimi devirmek için kitlesel bir ayaklanmaya ve devrimci yıkıma önderlik edecek ülke çapında bir liderlik inşa etmektir. Aynı zamanda, bazı hevesli burjuva muhalefet güçlerinin halkı mevcut durumda henüz var olmayan yüksek düzeyde bir örgütlenme ve hazırlık gerektiren erken eylemlere -örneğin ayaklanmalara- sürüklemesine de izin verilmemelidir.

İran Komünist Partisi, bu gerici savaşı ve çatışmayı kınarken, tüm işçileri, emekçileri ve özgürlük arayışındaki İran halkını, İran İslam Cumhuriyeti’nin devrimci yolla devrilmesi mücadelesini genişletmeye ve yoğunlaştırmaya çağırmaktadır. İşçi hareketinin ve diğer ilerici toplumsal hareketlerin öncü unsurlarını ve aktivistlerini, birleşik ve ülke çapında bir önderlik inşa etme ve örgütleme çabalarını genişletmeye davet etmektedir. Ancak İslam Cumhuriyeti’nin devrimci yolla devrilmesi için gerekli koşulların hazırlanmasına yönelik çabaların ve mücadelenin hızlandırılması ve yoğunlaştırılması sayesinde İran ve bölge halkları bu suç rejiminin zulmünden kurtulabilir. Bu aynı zamanda, burjuva ve sağcı muhalefet güçlerinin yukarıdan dayatılan bir alternatifi empoze etme girişimlerini boşa çıkarmanın ve ABD ile İsrail’in hedeflediği emperyalist ve gerici bölgesel düzene karşı Orta Doğu’nun işçilerine ve ezilen halklarına açık ve umut verici bir ufuk sunmanın da tek yoludur.

Bu gerici savaşa hayır!

Kahrolsun İslam Cumhuriyeti!

Yaşasın özgürlük, eşitlik ve işçilerin yönetimi!

İran Komünist Partisi Merkez Komitesi

13 Haziran 2025

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz