Ankara’daki organizasyon; TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, TÜRKONFED, TİSK gibi patron örgütleri ve Türk-İş, Hak-İş ve Memur Sen gibi ‘emek örgütleri’ tarafından gerçekleştirildi.
Mitinge katılım umulduğu gibi kalabalık olmadı. Şehir dışından 2000 otobüs beklendiği ifade edilmişti, 100 olarak açıklandı. İstanbul’da milyon sayıda insan katılımı bekleniyor. Zira orada cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüye çıkacak.
Mitingin çağrısını yapan TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, TİSK, adları üzerinde, sermaye sınıfının örgütleridirler. Soma’da 301 işçi katledildiğinde; “İşçiler Ölmesin” mitingi düzenlemelerini hiç beklemedik! “Teröre karşı kardeşlik Mitingi”ni, ülkenin içine çekildiği savaşın bizzat sürdürücüsü olan Erdoğan’ın talimatıyla yaptıklarını da biliyoruz.
Miting’in imzacısı olan Türk-İş, Hak-İş ve Memur Sen gibi ‘sendikaların’ devletin-Ak Partinin-sermayenin kucağında büyüdükleri de bilinmez değildir. İşçilerin değil sahiplerinin sesi olduklarını bu mitinge katılımla bir kez daha göstermiş oluyorlar.
Soma’da yüzlerce işçi katledildiğinde 3 dakikalık iş bırakma çağrısı yapmakla yetinen, sendikadan istifa eden işçileri sopalı çetelere dövdürten Türk Metal’in üyesi olduğu Türk-İş’ten bahsediyoruz. Ya da devlet ile masaya oturduğunda kamu emekçilerinin haklarını, ücretlerini gümüş tepside sunan Memur-Sen’den. İşçiler ölürken tek bir söz söylemeyen Hak-İş’ten bahsediyoruz.
Her ay işçi cinayetlerinde 130-150 işçi katledilirken, milyonlarca işçi-emekçi açlık ve yoksullukla boğuşurken kılını kıpırdatmayan sözümona ‘işçi sendikaları’ bizlere kardeşliği öğretmeye soyunmuşlar. Bunu yaparken; ne kadar patron örgütü varsa, ne kadar AKP yardakçısı örgüt varsa, onlarla birlikte yaparak, gerçekte bizlere, biz işçi-emekçilere, kimlerle kardeş olduklarını da göstermiş oldular.
“Kardeşliği” savunan sendikalar; Beypazarı’ndaki Kürt mevsimlik tarım işçilerinin evleri yakılırken, Bolu’da Kürt inşaat işçileri dövülmeye, yakılmaya çalışılırken sessizliğe gömülüyor…
“Kardeşliği” savunan esnaf örgütleri; Varto’da, Cizre’de, Sur’da her gün esnaflar kepenk kapatırken, dükkanları özel harekatçılar tarafından taranırken sessizliğe gömülüyor…
“Kardeşliği” savunan hukukçular; en kutsal hak olan yaşam hakkı ihlal edilirken, Cizre’de 8 gün boyunca aralıksız sokağa çıkma yasağında çocuklar katledilirken, cenazeleri buzdolabında saklanırken, ekmek almaya çıkanlar öldürülürken, parası olmadığı için feda edilen yoksul, emekçi çocukları ölürken sessizliğe gömülüyor…
“Kardeşliği” savunan diş hekimleri; Cizre’de, Silvan’da polis tarafından sağlık çalışanları katledilirken, ambulanslar taranırken, ambulans gönderil(e)mediği için 35 günlük bebekler öldüğünde sessizliğe gömülüyor…
Şimdi neden “ses” çıkardıkları açık!
400 vekil isteği yerine getirilmediği için halka savaş açtığını söyleyenlerin, linç güruhları ile planları tutmayanların saldırılarına meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadırlar.
TV kanallarının tüm çığırtkanlıklarına rağmen bu sürece “terör ve teröre karşı savaş” demeyen halka karşı sömürü ve zulmünü sürdürme savaşına kan taşımak istemektedirler.
Bayrağın arkasına gizlenerek gerçekleri gizleyemezsiniz. Üzerinize bayrak örterek kirli yüzünüzü saklayamazsınız!
Halklara, işçilere, kadınlara, gençlere karşı yürütülen bu savaşta yerinizi bir kez daha gösterdiniz, sizi tanıyoruz. Sizler birer asalaklar örgütüsünüz. Patronlar işçileri daha rahatça sömürebilsin diye var olan asalaklar örgütü!
Metal işçilerinin Türk Metal’e karşı başlattığı direniş yol göstericidir. Sırtımızdaki asalaklardan kurtulmak için örgütlenmek, aynı metal işçilerinin yaptığı gibi fabrika fabrika, birim birim örgütlenmek ve kararlı bir şekilde direnmek bugün biz işçi ve emekçiler için birer zorunluluktur. Bizi satan, bizler ölürken, hakkımız gasp edilirken kılını kıpırdatmayıp patronlarla miting düzenleyen sendikalar değil, gerçek sendikalar istediğimizi haykırma zamanıdır!
İşçilerin ve halkların kanıyla beslenenlerin savaşına kan taşımak suç ortaklığıdır; Bunu da unutmayacağız!
Yaşasın İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği!
İşçi Gazetesi / 17 Eylül 2015