Öngel: İşçilerde giderek artan bir direnme eğilimi var
Çalışma Hayatı Uzmanı Serkan Öngel konuşmasında, son dönemde görülen kriz ile 2009 krizi arasındaki farklara değindi. Farklıklardan birinin borçlanma düzeyi olduğunu ifade eden Öngel, Kartal bölgesinde Birleşik Metal-İş Sendikası işçileri ile yürütülen araştırmaya göre, her 4 işçiden 1 işçinin sadece kredi kartının asgari ödemesini yapabildiğini, her 100 işçiden 5’nin borcundan dolayı mahkemelik olduğunu ve ortalama kişi başına düşen borcun 20.000 lira olduğunu ifade etti.
Türkiye’de çalışma koşullarının Dünya’ya göre çok kötü olduğunu, haftalık çalışma saatinin 54 saate kadar çıktığını, hastalık ve yıllık izinlerin çok düşük olduğunu, krizle beraber işsiz sayısının 6.5 milyonu bulduğunu ifade eden Öngel, “İşçilerde giderek artan bir direnme eğilimi var, Birleşik Metal-İş’in aldığı grev kararı da bunu göstermektedir. Artık, zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yoktur sloganının somut hale geldiğini görebiliyoruz” dedi. Son olarak, ekonomik krizin bugün toplumun çok geniş kesimlerini etkilediğini ve bu durumun iktidara yönelik algıyı da değiştirdiğini ifade eden Öngel, “Ekonomik kriz daha da derinleşiyor ve biz bu krizi, KHK’larla, Başkanlık Sistemi ile emekçilerin baskı altına alınmasıyla, emeğin sömürüsünün, doğanın tahribatının artmasıyla her gün daha fazla yaşıyoruz” diyerek konuşmasını sürdürdü.
Polat: Düzeni değiştirebilmenin yolu öncelikle dayanışma
Avcılar Belediyesi direnişine katılan Ali Polat, sağlıksız iş koşulları, baskılar, maaşları zamanında alamamak nedeniyle 2016’ın 4. Ayında direnişe çıktığını ifade etti.
“7 Haziran’dan sonra CHP taşeron işçilerin kadroya alınacağına, 1500 lira asgari ücret verileceğine ve örgütlü çalışmanın önünün açılacağına dair tüzüğüne maddeler ekleyeceğini ifade etmişti, biz buna güvendik” diyen Polat, bu söylenenleri samimi bulduklarını ve bunun hata olduğunu ifade etti. Emeğin hakkını almak isteyen, insan olduğunu hatırlamak için direnen işçileri işten çıkardıklarını ve bu süreçte CHP’si, MHP’si, AKP’si koltuğa geçtiğinde sermayenin uşaklığını yaptıklarını ifade eden Polat, bu düzeni değiştirebilmenin yolunun öncelikle dayanışmak olduğunu, din, ırk, dil ayrımı yapmadan tüm işlerin sorununun aynı olduğunu kabullenmemiz gerektiğini işaret ederek konuşmasını sürdürdü.
Kadıköy AKA-DER İşçi Komisyonu Temsilcisi Muhammet Budak ise, işçilerin karşı karşıya olduğu sömürü ve eşitsizliği somut verilerle ortaya koyduğu konuşmasında Türkiye’deki sömürünün boyutunu gözler önüne serdi. Emekçiler ölürken veya açlık sınırında yaşamaya çalışırken, çok küçük bir azınlığın sefa sürdüğü bu sömürü düzeninde, kapitalistlerin, işçi sınıfı sömürünün boyutlarını fark etmesin, fark edenler seslerini çıkaramasınlar, birleşmesinler diye ellerinden geleni yaptıklarını ifade eden Budak, bu topraklarda örgütlülüğün zayıflığına değindi. Her şeye rağmen, işçi sınıfının mücadelesinin devam ettiğini ifade eden Budak, son 7 yılda Tekel direnişini, Metal fırtınasını, aylarca direnen Avcılar belediyesi işçilerinin direnişine değinerek işçi sınıfının örgütsüzlüğünün, umutsuzluğa düşürmemesi gerektiğine değindi.
Budak: Fabrika ve işyerlerinde komiteler kurma hedefi ile örgütleniyoruz
Budak, “İşçi Gazetesi etrafında farklı sektör ve iş yerlerinden gelen arkadaşlarımızla toplanıyoruz. Fabrika, iş yerlerindeki sorunlarımızı tartışıyoruz. Tartışmalardan çıkan sonuçlar ile her fabrika ve işyerinde 3 kişi, 5 kişi komiteler kurma hedefi ile örgütleniyoruz. Tüm işçi arkadaşları omuz omuza mücadele etmek için örgütlenmeye davet ediyoruz.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Panel, konuşmacılara yöneltilen bazı soru ve değerlendirmelerin ardından bitirildi.
Kaynak: İşçi Gazetesi, 22 Ocak 2017