Aylık Devrimci Sosyalist Dergi Kaldıraç’ın Ağustos sayısının tamamını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Dergimizin bu sayısında bulunan yazılardan bazı bölümler ise şöyle;
“İçeride savaş ise, iki cephelidir. İlk cephe, yıllardır sürmekte olan Kürt devrimine karşı savaştır. Bu savaş, kendi içinde birçok aşamadan geçmiştir. Ve dahası, savaş, son yıllarda bir çeşit soykırım şeklinde, katliamlarla sürdürülmektedir. İkinci cephe, işçi sınıfı ve emekçilere karşı açılan cephedir. “Gezi Direnişi bizim şaftımızı kaydırdı” diyenler, “Gezi Direnişi bizim kimyamızı bozdu” diyenler, egemen sınıfın sözcüleridir. Saray, Gezi Direnişi ile başlayan direnişe karşı, büyük çaplı bir şiddet politikası devreye sokmuştur. Kürt devrimine karşı savaşın, karşısında gerilla kuvvetleri olduğu için, bir iç savaş olarak ortaya çıkması, böyle anlaşılması zor değildir. Ama, Gezi ile başlayan direniş sürecine karşı devletin sürdürdüğü savaş, işçi sınıfına, emekçilere, kadınlara, gençlere, çevrecilere vb. karşı bir şiddet olarak ortaya çıksa da, işçi ve emekçilerin cephesinin yeterince örgütlü olmaması nedeni ile, bu savaş, açık bir iç savaş olarak her yönü ile ortaya çıkmıyor. Daha çok örtülü bir iç savaştır.”
Perspektif yazısının tamamını linke tıklayarak okuyabilirsiniz↓
İç cephenin güçlendirilmesi” ve sınıf savaşımı
“Savaşı yayma isteği, artık bir gizli istek değildir. Açıktır ve savaşın hedefine İran konulmuştur. Bu artık açıktır. İran’ın savaşı sınırlı tutma isteği, İran’ın zayıflığı olarak sunulmaktadır. Bu yolla, mesela Türkiye’nin, İsrail yanında savaşa girmesi için yollar aranmaktadır.
…Savaş, bölgesel bir savaşa doğru evrilmektedir. Bunun birçok belirtisi vardır. Erdoğan’ın, önce biz İsrail’e gireriz, dedikten sonra, ki son derece komiktir, “İsrail bize saldıracak” demesi, savaşın bölgesel bir gerçeklik hâline geldiğinin açık kanıtıdır.
ABD ve İsrail cephesi, içine NATO’yu mutlaka koyunuz, savaşı yaymak istemektedir. Bugün, bir uçta Yemen’e, bir yönde Irak’a, bir yönde Suriye’ye, bir yanda da Lübnan’a saldırılar, son derece açıktır.”
Deniz Adalı’nın yazısının tamamını linke tıklayarak okuyabilirsiniz↓
İsrail saldırganlığı, savaşı büyütme eğilimleri, Ortadoğu ve dünya
“2023 Mayıs “seçim”lerinin ardından, biz Kaldıraç Hareketi olarak, Saray Rejimi’nde iki noktada değişiklik olduğunu söyledik. Öncesinde de, “seçim” diye bir şey olmadığını, seçimlerin ve sonuçlarının gayrimeşru olduğunu ilan ettik. “Bir oy bana bir oy Kılıçdaroğlu’na” diyenler, elbette bizi dinlemekten çok uzaktılar ve peşine takıldıkları CHP’nin kanatları altında, lağım kokusunu gül kokusu sanıyorlardı, kendilerinden çoktan geçmişlerdi. Öyledir, tiyatrolardaki sahneler, bazı izleyicileri kendinden geçirir. Bazılarının kendinden geçmesi için ise, tiyatroya bile gerek yok, en pespaye münazara dahi onlara aynı etkiyi yapabiliyor.”
Fikret Soydan’ın yazısının tamamını linke tıklayarak okuyabilirsiniz↓
İşçi ve emekçilere karşı milli mutabakat ve “normalleşme”
“Bir ülkede, bir yılda 40 binin üzerinde çocuk kaçırılmaktadır. Bir bölümü, Epstein dosyasında ortaya çıktığı gibi, seks kölesi olarak yetiştirilmekte, bir bölümü organ mafyasının elinde can vermektedir.
Her cinayet, buna hayvanların katledilmesi de dâhil, birer siyasal cinayettir ve faili, bizzat Saray Rejimi’dir.
Yağma, tam hız devam etmektedir. Yerli ve uluslararası sermaye, sınır tanımaz bir biçimde, eşi görülmemiş bir açgözlülükle saldırmaktadır. Artvin’de protestocu kitleye, halka ateş açmışlardır ve paramiliter güçleri devreye sokmuşlardır.”
Deniz Adalı’nın yazısının tamamını linke tıklayarak okuyabilirsiniz↓
Örgütlü ve kitlesel direniş! Birleşik Emek Cephesi’ni örelim
“Bizim ülkemizin cehalet içindeki Batı kafalı aydınları, Hizbullah denildi mi, bizim ülkemizdeki Hizbullah’ı anlarlar. Sanıyorlar ki, bu isim benzerliği, Lübnan Hizbullahı’nı da aynı duruma getirir. Yanlıştır, cahilcedir.
Bizdeki Hizbullah, Kürt devrimine karşı kurulmuş, hizbulkontradır. Yani, İslamî bir görüntü altında kontra örgütlenmesidir; devlete bağlıdır, paramiliter bir yapıdır. MHP’nin işini Kürt coğrafyasında görmek üzere devreye sokulmuştur.
Oysa Lübnan Hizbullahı, böylesi bir yapılanma değildir.”
Aysun Sadıkoğlu’nun yazısının tamamını linke tıklayarak okuyabilirsiniz↓
Emperyalizme karşı savaş Nasrallah ve Hizbullah
“Diyor ki Özel, yarın bizim adayımız seçilirse, onu da ayağa kalkarak karşılamaları için, biz önceden ayağa kalkıyoruz. Bu yolla “normalleşiyoruz”, öyle mi?
Peki, acaba, bu konuda CHP’nin herhangi bir kurulunun kararı var mı? Sanıyorum ki yok. Demek CHP artık bir parti değildir.
Önünüzde üç alternatif olabilir; (a) ayağa kalkmak, (b) ayağa kalkmamak, (c) meclis oturumuna katılmamak. Eğer siz protesto yapmak istiyorsanız, bu hâller içinde en hafifi olan oturma eylemi yapmayacaksanız, hangi hâl ve durumda oturma eylemi yapacaksınız? Yani, ayağa kalkmamak hangi durumda olabilir?”
Fikret Soydan’ın yazısının tamamını linke tıklayarak okuyabilirsiniz↓
Saray soytarılığı, “normalleşme” parodileri
Bu sayı ayrıca Hakkı Taşdemir’in TÜİK’in raporları ya da La Fontaine’den masallar, Temel Demirer’in Conquistadorelere ve ardıllarına direnen Abla Yala , Sibel Özbudun’un Kadına şiddet neo-faşist iklimden soyutlanamaz! ve İdil Özkurşun’un, Diddy’ler, Menendez’ler ve Batman’in adaletinden medet umma başlıklı yazıları ve daha fazlası yer alıyor.
Dergimizin dağıtımına katkı sunmak için 0539 840 81 56 numarasına WhatsApp üzerinden ulaşabilirsiniz.
Dergimizin tamamını okumak için; Kaldıraç Sayı: 280 / Kasım 2024
Dergimizin temin noktaları için; Oku, Okut, Dağıt
Dergimize abone olmak için; buraya tıklayabilirsiniz.