Geçtiğimiz yıl 5 Haziran HDP Amed mitinginde içinde bulunduğumuz savaş sürecinin ilk bombası patlamıştı. O günden bu güne Suruç’ta, (defalarca) İstanbul ve Ankara’da, Samandağ’da patlayan bombalarla yüzlerce insan öldü. Yine geçtiğimiz yaz aylarından bu yana Cizre’de , Sur’da , Nusaybin’de, Yüksekova’da, Reyhanlı’da yüzlerce insanın öldüğü katliamlar gerçekleşti, gerçekleşmeye devam ediyor.
Son olarak bu sabah İstanbul Vezneciler’de, üniversitemizin yanı başında bomba yüklü bir araç patladı.
Yurtlarında uyuyan, sıralarında sınavlarının başlamasını bekleyen, sınavlarına yetişmek için koşuşturan arkadaşlarımız korkunç bir sesle sarsıldı. Üniversite çalışanları etraflarına düşen parçaları anlamlandırmaya çalıştı. Olay yerine gittiğimizde insanlar ağlıyordu, esnaf ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, tüm Fatih korku içindeydi ve öfkeliydi. Herkes yakınlarını aramaya, kendilerinin iyi olduğunun haberini vermeye başladı.
Evet! Bizler, bugün savaşın yakıcılığını bir kez daha ölen insanlardan, etrafımıza saçılan et parçalarından, kırılan camlardan, darmadağın olan kampüsümüzden ve yurtlarımızdan hissettik. Bir kez daha Cizre’de var gücüyle bedenini tanka, topa, lav silahına, roket atarlara siper eden ve bodrumlarda yakılarak öldürülen insanların; yaralanan 3 aylık torunu Miray bebeği hastaneye ulaştırmaya çalışırken öldürülen Ramazan Dede’nin acısını yüreğimizde hissettik. Nusaybin’de kaldırılan savaş uçaklarının sesleriyle uyanan çocukların korkularını hissettik. Bugün etrafa dağılmış insan parçaları, paramparça olmuş araçlar ve binalar; enkaz haline dönmüş Nusaybin’in fotoğrafını bir kez daha gözlerimizin önüne getirdi.
Resmin bütünü ortadadır; savaşın sorumlusu devlettir!
Savaşı durdururacak güç ise sensin!
Bugün bu kirli savaşı durdurmanın yolu direnmekten geçmektedir: Kürdistan’da katliamlara direnmek, Samandağ’da cihatçı çetelerin saldırılarına direnmek, Maraş’ta – Sivas’ta yapılmak istenen kamplara direnmek, üniversitelerdeki soruşturmalara-baskılara direnmek, devrimcilere yönelik operasyonlara direnmek, çocuk istismarcılarına direnmek, kadının bedeninin ve emeğinin sömürülmesine direnmek, Zonguldak’ta, Soma’da madenlerde direnmek, Hopa’da maden çalışmalarına direnmek, sokağa dönük baskılara direnmek…
Ne kadar örgütlüysen o kadar güçlüsün, ne kadar güçlüysen o kadar etkili!
Neredeyse her ay gerçekleşen patlamaların asıl sorumlusu egemen sınıfların en gelişmiş baskı aracı olan devlete karşı örgütlü gücümüze güç katalım!
Tarih bizi örgütlenmeye, direnişe, halkların sesine ses olmaya çağırıyor! Bu çağrıya kulak verelim!
Örgüt özgürlüktür, direnmek yaşamaktır!
Yaşasın halkların örgütlü ve ortak mücadelesi!