Bizim adını Saray Rejimi olarak koyduğumuz bu iktidar, öyle görünüyor ki, bir düşüş sürecindedir.
Muktedir Erdoğan’ın sonu görülmüştür. Onu orada tutanlar, ABD’li efendileridir ve fazladan ona süre vermişlerdir.
Saray Rejimi, kan ve katliam, rant-yağma ve savaş ekonomisi üzerine oturmuş bir rejimdir. Tüm tekelci sermaye, tüm rant babaları, tüm yağmacılar, tüm uluslararası tekeller, tüm savaş kundakçıları, bu tetikçi rejimin, bu kanlı rejimin arkasındadır. Her biri, çeteleri ile bu rejimi öne sürmektedir.
Ama Saray Rejimi’nin de sonu görülmektedir.
Efendiler, uluslararası tekeller, ABD’li efendileri, Erdoğan’a, Saray Rejimi’ne, işlerini görmesi için ilave destek vermekte, süresini uzatmaktadır. Libya’da, Suriye’de, yarın İran’da yapacakları işler var ve bunun için her yola başvurmaktadırlar.
Erdoğan, halktan, Kürt halkının direnişi başta olmak üzere, direnişten, Gezi Direnişi gibi patlamalardan, işçilerin yeter artık demesinden, sokaklardan, gençlikten, kadınlardan, evsizlerden korkmaktadır.
Ve efendilerden aldığı güçle, her kargaşayı “allahın lütfu” hâline çevirerek, kanlı rejimini devam ettirmek için her fırsatı kullanmaktadır.
Covid-19 salgınını da böyle kullanmak istediler.
Açıktan, birçok yetkili, ağzından kaçırmış gibi, “salgını fırsata çevirmek” üzerine nutuklar atıyor. Diyanet işlerinden çetelerine, Menzil tarikatından inşaat mafyasına kadar her biri, durumu fırsata çevirmek istiyor.
Salgını fırsata çevirme politikalarında Bahçeli-Erdoğan ikilisi birbirini aratmıyor. Tüm Saray, salgını kullanarak ömrünü uzatmaya çalışıyor.
Dün, salgından önce savaşı kullanarak ömürlerini uzatmaya çalışıyorlardı. Bugün, salgını kullanarak.
Salgın, geniş bir korku yaratıyor. Bu nedenle sürekli korkuyu pompaladılar. Korku büyütüldü. Korku büyüyünce, insanlar, işyerlerinin kapanmasına, işçiler işten atılmalarına seslerini çıkaramaz oldular.
Şimdi, bunu gördüler ve bu yoldan devam etmek istiyorlar.
Erdoğan, önce bir sahte zafer ilan etti. Bu zafer, maske dağıtamama zaferidir. Bu zafer, maskeleri Menzil tarikatı satsın diye satışını yasaklama zaferidir. Bu zafer, ölü sayılarını gizleme zaferidir. Bu zafer, hasta olanları “sürü”ye sayma zaferidir.
Yani, ortada bir zafer yoktur.
Olsa olsa, sağlık emekçilerinin ciddi mücadelesinden söz edebiliriz. Sağlık emekçilerine maske bile veremeyen Sağlık Bakanlığı’nın bir katkısı yoktur bu çalışmada. Burası nettir. Uçmayan uçakların biletlerinden KDV indirmek, olmayan misafirlerin otel konaklamalarından vergi almamak, faizle kredi vermek bir başarı ve zafer hâli yaratmaz.
Ama Erdoğan’ın, Saray’ın bir zafere ihtiyacı var.
CHP’si, MHP’si, hepsi ama hepsi sıraya geçip, devleti kurtarmak için, Saray Rejimi’ni ayakta tutabilmek için, bir zafer ayarlamaya başladılar.
Tüm basın, bunun için seferber oldu.
Bir yandan, çeteler eliyle tehditler yükseltildi, ölüm listeleri vb. ilan edildi.
Dehşetli bir karanlık, büyük yalanlara dayalı bir karanlık yaratıyorlar. Sadece bugün değil, dün de bunu yaptılar. Ve ardından, baskı ve şiddet ile korkuyu artırdılar.
Şimdi bu korkuya, salgını eklediler. Salgın ve savaş gibi “felaket”lerin, insanlara “dertlerini” unutturmasını istiyorlar. İstiyorlar ki, bu “felaket” karşısında, herkes, her hakkından vazgeçsin. İşsizler işsizlik derdini unutsun, açlar buldukları kırıntılara dua etsin, işçiler düşen ücretlerini dert etmesin, küçük esnaf dükkânının kirasını unutsun, çiftçi yarın gelmekte olan açlığını unutsun, insanlar eğitim sorunlarını bir yana bıraksın. Herkes evine kapansın, herkes, kaderine razı bir tarzda beklesin. Herkes, bu çaresizliğe teslim olsun.
İşte “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” hâli budur.
Hayır, biz işçiler, biz emekçiler, biz onurlu insanlar, bu karanlığa, bu baskılara boyun eğmeyeceğiz.
Hayır, tehditlerle, böyle yaşamaya, tepkisizleşmeye razı olmayacağız.
Dün, İdlib’de ölen Mehmet üzerinden “şehitler tepesi boş kalmayacak” diye dua edenler, aynı şeyi istiyordu. Onların ömrü uzasın, onların iktidarları uzun sürsün diye, biz bu karanlığa mahkûm olarak yaşamayacağız.
İşsizleri, açları, bir avuç sadakaya razı etme siyasetini kabul etmeyeceğiz.
Biz, işçiler, onurumuzla, emeğimizle hayatımızı kazanıyoruz. Bu emeği, bu hayatı savunacağız.
Sadaka ile yaşamak ve bunun karşılığı olarak susmayı kabul etmek, bu yalanları, bu kan ve baskıyı kabul etmek, bu karanlığa razı olmak, bizim seçeneğimiz olmayacak.
Eğer, bugün, salgın korkusu ile, savaş korkusu ile, her şeye rıza gösterirsek, yarın hayat adına elimizde hiçbir şey kalmayacak.
Din adına, inanç adına Saray Rejimi’ne destek verenler, bugün inançlarının nasıl kullanıldığını, dinlerinin nelere alet edildiğini görmeye başlamıştır. Din adına rıza verdiğimiz bu kanlı rejim, Amerikan emperyalizmi adına bölgemizde tetikçilik yapmaktadır.
Vatan adına rıza verdiğimiz bu kanlı rejim, ülkenin her alanını uluslararası tekellere, para babalarına, %10 komisyonla satmaktadır. Ülkenin derelerini, dağlarını, ovalarını yakıp yıkmakta, yağmalamaktadır.
Virüs ile açlık, savaş ile özgürlüklerimiz arasında sıkıştırılmak isteniyoruz. Saray Rejimi, tam da buradan yeni bir saldırı içindedir. Tüm özelleştirmelerin mimarları bunlardır, tüm açlığın, tüm yoksulluğun, sonu gelmez kötü yaşam koşullarının, bu yalanın, bu karanlığın, bu pisliğin yaratıcıları, şimdi bize “salgın” nedeni ile rıza göstermemizi, kendilerine biraz daha süre vermemizi istemektedirler.
CHP, MHP ve diğerleri bu iktidarın açık destekçileridir.
Bize “ama alternatif yok” masalları anlatıyorlar.
Evet, onlardan hiçbiri alternatif değildir.
Alternatif, sensin, işçi ve emekçilerdir, onların örgütlü birleşik gücüdür. Alternatif, devrimci mücadeledir. Alternatif, birleşik emek cephesidir. Alternatif, onurlu direniştir.
Saray Rejimi’nin “bizi bir kez daha dinleyin, size şefkat eli uzatıyoruz” yalanlarına bir kere daha evet demek için hiçbir neden yoktur. Bizi açlıkla, bizi işsizlikle, bizi hayat pahalılığı ile, bize karanlıkla tehdit edenler, bizi kadınlarımız ve kızlarımızla tehdit edenler, bizi ölümle tehdit edenler, bizi hapisle, işkenceyle tehdit edenler, “şefkatli” ellere sahip olmazlar, olamazlar.
Onların elleri kanlıdır.
Ellerinde, Ali İsmail’lerin, Kürtlerin, kadınların, Ethem Sarısülük’lerin, Belkin Elvan’ların kanı var. Ellerinde tren kazalarında ölenlerin kanları var. Ellerinde Soma’da katledilen işçilerin kanları var.
Hiçbir baskı, hiçbir açlık tehdidi, hiçbir işsizlik tehdidi, bu elleri temizleyemez.
Biz biliyoruz ki, ölümden korkup sıtmaya razı olduğumuzda, yaşamayacağız, sürünerek öleceğiz.
Korkaklar her gün ölür, ama direnenler, en fazla bir kere ölür.
Her yanından ölüm saçan bu Saray Rejimi’ne boyun eğmeyeceğiz.
Damat ve Bilal’in, çetelerin kavgalarının seyircisi olmayacağız. Onların masasının mezesi olmayacağız. Onurlu direniş yolunu seçtik ve onurlu direnişi daha da ileri götüreceğiz, örgütleyeceğiz.
Sosyalizm gerçek alternatiftir.
Birleşik emek cephesi, gerçek alternatiftir.