Etkinliğe Kayuş Çalıkman Gavrilof, Gazeteci Kemal Göktaş ve HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar konuşmacı olarak katıldı.
Yılmaz Güney Sahnesi’nde gerçekleştirilen etkinlik Hrant Dink ve Tahir Elçi şahsında devlet katliamlarında öldürülenler için yapılan saygı duruşuyla başladı. Anadolu tarihinde yaşanan katliamlara ilişkin slayt gösterimiyle devam eden anmada konuşan Kayuş Çalıkman Gavrilof, “Öldürmek en kolay susturulma şeklidir. Bazı sesler bazılarını rahatsız eder. En çok barış isteyenler öldürülür. Hrant Dink ve Tahir Elçi barış istedikleri için öldürüldüler” dedi. Gavrilof’tan sonra konuşan gazeteci Kemal Göktaş da, Dink’in Sabiha Gökçe’nin Ermeni olduğuna ilişkin yazdığı yazısından sonra ana akım medya tarafından hedef haline getirildiğini hatırlatarak, emniyet, MİT ve jandarmanın cinayeti bildiğini ancak cinayeti önleyecek bir tedbir almadığını vurguladı. Göktaş, cinayettin işlenmesinde ihmali ya da doğrudan işin içinde olan kişilerin ise hala yargı önüne çıkarılmadığını ifade etti.
Kürsüye gelen HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar ise, Hrant Dink ve Tahir Elçi’nin öldürülme biçimlerinin birbirine benzerliğine dikkat çekerek, “Halkların bir araya gelmesinden korkuyorlar. Hrant Türkiye’nin 1915 yılındaki soykırımla yüzleşmesini istiyordu. Bunu farklı anlatıyordu. İnsanlar Hrant’a inanıyordu. Tam da bunun için susturulması gerekiyordu. Türkiye soykırımla yüzleşmediği için Hrant’I susturdular” dedi.
AKA-DER adına konuşan Nursel Güvendir “Dün olduğu gibi bugünde halkları yok etmeye çalışan bu karanlığın adı devlettir. Hrant’ın katili TC, soykırımcı devlet geleneğini devam ettirmiştir. Bu devlet kurulduğu günden beri ırkçılık ve milliyetçilik zehriyle beslenmektedir. Ne zaman halklar, işçiler emekçiler kendi talepleriyle sokaklara çıksa, gerçekler görünür olsa ne zaman egemenlikleri sarsılsa sıralama aynıdır, önce halklar vatan bölünüyor diye birbirine düşman edilmeye çağrılır ardından faşistler çıkar sahneye olmadı darbe yapılır. Bugün yaşanan da aynıdır. Bugün bu ülkede , Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Sultanahmet katliamlarını devletin yaptığından kimsenin şüphesi yoktur. Tahir Elçi gibi halkların adalet isteminin sözcüsü bir aydın kameralar önünde açıkça infaz edilmiştir.Evlerinde gencecik devrimci kadınlar infaz edilmektedir. Suruç’ta, Sur’da, Silopi, Cizre ve daha bir çok Kürt illerinde sokağa çıkma yasağı adı altında en başta kadınlar ve çocuklar devletin keskin nişancılarının hedefi olmaktadır. Tüm bunları devlet kendi hukuk kurallarını dahi tanımadan, bugüne kadar her zaman halklara karşı kullandığı askeri ve polisiyle gerçekleştirmekte karanlık medyasıyla halkı zehirleyip, yaptıklarını meşrulaştırmaya çalışmaktadır.Onların tarihi kan, katliam, yolsuzluk, baskı ve sömürü ise , bizim tarihimiz de zulme boyun eğmeyenlerin, adalet ve özgürlük için mücadele edenlerin tarihidir.Ezilen hakların, işlerin emekçilerin kadınların, doğanın talanına karşı iş makinesinin önüne duranların tüm ötekileştirilenlerin ortak mücadelesi, yaşanan savaş, sömürü ve talan düzenine son verecek olandır. Ve bugün Yapılması gereken direnişçilere şans dilemek değil; onların kaderine iştirak etmektir. Onlara ya ölüme ya da en iyisi zafere dek eşlik etmektir.” dedi.
Etkinlik konuşmaların ardından Liberte müzik grubunun farklı dillerde seslendirdiği şarkılarla son buldu.