Bence de böyle başlık olmaz.
Ama suç bizde değil.
Muktedir, sistemi kurmuştur. Çeşitli rivayetler var, kimine göre %20 verirsen ihaleyi alırsın, kimine göre, %50 verirsen alırsın. Çark kurulmuştur bir kere. Ne istiyorsun, maden ocağı mı, hemen ilgili yere, mesela TÜRGEV’e, Ensar’a vb. bağışı yapacaksın, bu yolla hem de vergi kaçıracaksın, ama maden senin olacak. Yüzde kaça razısın, bunu da onlara soracaksın. Ne de olsa ağadır, muktedirdir. İhale mi var, vereceksin ilgili yere parayı, gerisini sen merak etme, bu ülkede, ağanın lafının üstüne laf olur mu? İşi olmuş bil. Sistem tıkır tıkır işlemektedir.
Ver yüzdeni, yap dünyalığını. Ama sözden çıkmayacaksın, hizadan çıkmayacaksın. Yarın, kalkıp habersiz iş yaparsan, işin biter, elindekilerden de olursun.
FETÖ’cü olmakla mı suçlandın, öylesin ya da değilsin, bunu ondan iyi mi bileceksin? Bu yollarda beraber yürüdüler. Ama sen bas parayı, ver servetinin %80’ini, işin tamamdır. Mahkemeler kararlarını bir anda değiştirir.
Basındasın, mesela Nagehan Alçı, al Bankasya’dan milyarlarca lira krediyi, sonra geç TV kanallarına FETÖ için küfürler düz, işte sen hemen yeni bir mevki elde edersin. Mesela Ahmet Hakan mısın; önce Hürriyet’e geç, oradan biraz “muhalif gibi” yap. Hatta, usturuplu bir dayak da yiyebilirsin, ama çizmeyi aşmasınlar. Ve sonra, düz methiyeyi, öv reisi, bak nasıl yükseleceksin, başın göğe de erecek. Mesela “Peygamber Gülen” diye kitap mı yazdın ya da buna benzer ve şimdi çarklar ters mi dönüyor? Reis’in dönenlere ihtiyacı var. Hemen bir yeni kitap yaz, adını da “Şeytan Gülen” koy, bak nasıl kapacaksın yeni mevkiyi. Gülerce, iyi bir örnektir ve yakında Gülen’in sözcüsü olarak yine karşımıza çıkacak ve “takiye” İslam’da vardır, diyecektir.
Hep Reis’i öveceksin.
Bir kadın öldürüldü mü, hemen, Reis’e bir söz, eleştiri gelmesin diye, büyük bir hızla savunmaya geçeceksin, akıllara durgunluk veren açıklamalar yapacaksın ve mevki ile birlikte yüklü dolarları da alacaksın. Erdoğan, ABD’ye mi kükrüyor, hemen okkalı bir yazı, yok Erdoğan Rusya’ya mı kükrüyor, daha okkalısı hemen hazırda olmalı, Almanya’ya mı kükrüyor, şimdi en okkalısını çıkarmalısın. İşte sen bu marifeti gösterirsen, işte o zaman mevki ve para senindir.
Bunlar dünyevî işler.
Yüzdeni vereceksin, okkalısından ve ihaleyi kapacaksın. Dünyalığını yapacaksın. Elbette “minnet” duygularını ifade edeceksin, arkadan istediğin kadar küfret ama unutma telefonun dinlenmektedir.
Dünya işidir bu.
Övgülerini dizdin, Erdoğan’ın dönme hızına yetiştin ve daha ileri övgülerini bu kez küfrettiklerine dizdin. İşte marifetini gösterdin demektir. Sen sadıksın. Bunca başarılı yalanlar söylediğine göre, hem mevkin yükselecek, hem de biraz dolar hesabın şişecek.
Bunu yaptıktan sonra da elbette hakkını vereceksin. Öyle bir kere ile bu iş olmaz. Ne kadar övgü düzersen, muhalif olanlara ne kadar çamur atarsan, o oranda dolar hesabın şişecektir. Yeter ki sen bunu yap.
Bu da dünya işidir.
Ama Reis, aynı zamanda Abdülhamid Han olmaya meraklıdır. Bu ne demek bilmelisin. Sadece dünya lideri olmak değil, ama aynı zamanda, İslam dünyasının en önemli adamı olmak da demektir. Peygamberliğe giden yol, halifelikten geçiyor olabilir. Abdülhamid Han, zaten halife değil miydi? Reis’in eksiği yok, fazlası var. Öyle ise yeni bir Abdülhamid geliyor demektir. Ama Abdülhamid Han’ın durduğu noktada da durmayacak, daha ileri mertebelere ulaşacaktır.
Demek, serde, halife olmak da olacak.
Öyle ise, Diyanet İşleri çalışmalıdır. Öyle sadece Erdoğan’ın topladığı yüzdeler için onaylayıcı fetvalar çıkarmak yetmez. Daha ilerisi gereklidir. İslamî kurallar altında, halkın boyun eğmesi sağlanmalıdır. O zaman Diyanet çalışmalıdır.
Çalışıyor.
Büyük Diyanet çalışıyor. Makam arabaları, bu nedenle, bir takdir işareti olarak yükseliyor. Bütçesi, bu nedenle çok ama çok hızla yükseliyor. O da boş durmuyor.
Geçenlerde, Şubat ortalarında, Diyanet İşleri Başkanı, “Kuran kursuna bir tuğla koyana cennette ev” vadetti.
Cennette eviniz biraz daha büyük olsun ister misiniz? O zaman iki tuğla koyun. Hem kârlı bir alış veriş, hem de cennet garanti. Bu dünyayı kazandığın gibi, öbürünü de garanti altına almış olacaksın. Cennette, gelsin şaraplar, gelsin meyveler, gelsin huriler. Tabii, eğer kadın iseniz, iş değişiyor. Bu kez sizin için erkekler ayarlanmış olmalıdır. Bunu Diyanet İşleri Başkanı’na danışmak gerekir. Bir erkek bunu danışırsa, belki daha samimi bir yanıt verir.
Peki, siz öbür dünyada evinizi garantilediniz, tamam ama, evinizin balkonu olacak mı? Balkonsuz evde oturulur mu?
Hadi balkonunuz oldu, iyi ama balkonunuz denize bakacak mı?
Hem sonra eviniz, Ağaoğlu tarafından yapılmış AVM’nin üstünde mi olacak, yoksa bahçe içinde mi? Acaba, cennette bu işleri yapanlar, kupon araziler üzerinde yapılmış evlerden birini size ayarlayabilirler mi? Kaç tuğla vermek lazım?
Peki diyelim ki, çok günahı olanlar bir tuğla ile evi garantiye aldı, ya az günahı olanlar, bu işi yarım tuğla ile alamaz mı?
Evlerin arsaları ne büyüklükte acaba?
Peki, sahi, bu cennette eve ne gerek var, gerçekten orada ev var mı? Diyanet İşleri Başkanı dediğine göre ev var olmalı. Öyle ya, koskoca Diyanet İşleri Başkanı, yani, Reis’in şeyhülislamı, ondan daha iyi bilmemiz mümkün değil.
İşte gördünüz mü, bu da öbür dünya için.
Yani, Saray Rejimi’nde her şey var.
Ölürsen Erdoğan için, yerin cennettir, çünkü şehitsin.
Verirsen yüzdeni ilmine göre, demek ki parayı kapabilirsin.
Övmeyi iyi başarırsan, hem para alırsın, yeşilinden, hem de mevkin yükselir. Reis’e ne kadar yakın olursan, o kadar kutsanırsın.
Ve şimdi, para sende, övmesini ve sövmesini iyi biliyorsun, yüzde hesabını da çözmüşsün, o zaman bir de tuğla hesabı yapıp, cennetten kupon arsa üzerinde, AVM üstü rezidansta, evini kaptın demektir.
Sana, dört mü, daha fazla mı (bugünlerde sayısı arttı, eskiden dört idi) ne kadar istersen o kadar da huri.
İyi ama, bu huriler, eşinin, çocuğunun, mahallelinin yanında biraz ayıp kaçabilir. Öyle ise, bir tuğla daha koy, sana 1+1 bir daireler verilsin. Böylece, genç hurilerini, gözlerden uzak, orada ziyaret edersin.
Sahi, bu öbür dünyaya mı ait?
Diyanet İşleri, sanki bu dünya hakkında konuşur gibidir. En azından, tüm ölçüleri, bu dünyaya aittir. Ben, tuğlamı koyup, evimi aldıktan sonra, bir de araba isterim diyen olmaz mı? Sahi, cennette mi daha yoğun trafik olacak, cehennemde mi?
Adam, Reis’e yakındır. İstediğiniz müteahhiti anabilirsiniz. Mehmet Cengiz mi istersiniz, Nihat Özdemir mi, yoksa Ağaoğlu mu? Yüzdeyi basmış ve ihaleyi almıştır. Söz de dinlemektedir, her işten Reis payını vermektedir. Ve kupon arsalar onundur, 1+1 dairelerde sevgilileri, huri niyetine tutulmaktadır. Araba da ne, helikopteri de verilmiştir. Şimdi, Diyanet İşleri Başkanı’na göre, bu adam zaten cennette değil midir?
Galiba bunlar, halkla dalga geçmektedirler.
Galiba bunların elleri, belleri, dilleri artık ayar tutmuyor.
Galiba bunlar, cennetin efendileri olmuşlardır.
Galiba bunlar, kilisenin Ortaçağ hâlini yaşamaktadırlar.
İslam, İsa’dan yuvarlak hesap, 600 yıl sonra doğdu. Hıristiyanlık, gelişinden 1500 yıl, yuvarlak hesap, sonra, Ortaçağ’da, cennetten arsa satmaktaydı. Bu Hıristiyanlığın 1500 yıl sonrası, İslam’ın doğuşuna eklenirse, yuvarlak hesap 2100 yılları mı eder? Acaba, 1500 yıl geçtikten sonra, dinlerde cennetten arsa pazarlamak, ev satışı yapmak, kupon arazi ayarlamak kural mıdır?
İşte Saray Rejimi’nin hâlleri bunlardır.
Yüzdeyi vereceksin, en bonkör cinsinden. İhaleyi kapacaksın. Muhalif olana sövecek, Erdoğan’ın her adımını, dönme hızına yetişip öveceksin. Mevkiyi ve yeşil dolarları kapacaksın. Sonra da, tuğlayı koydun mu, cennetteki evinin tapusunu Diyanet’ten alacaksın.
Ne diyelim.
Diyanet İşleri’nin önüne, kuyruk olalım ve cennetten ev tapumuzu alalım. Eğer arsanız nereden olsun bilmiyorsanız, hemen kafayı çalıştırın ve Diyanet İşleri Başkanı’nın evinin civarında olsun deyiverin.