Şimdilerde tartışılan konulardan biri ara eleman ihtiyacı. Ara eleman nedir? Türlü tarifler mevcut. Toplumda en çok tartışılan şekli, herhangi bir işte usta olan kişinin maliyeti oluyor. Örneğin evde bir musluk bozulduğunda ya da kombi arıza yaptığında çağrılan ustanın aldığı sadece servis paraları bile göze batar. Ama biliriz ki o işi zaten biz yapamayız ve o yüzden bir usta gereklidir.
Bir gün Pablo Picasso, Paris’te bir kafede otururken yanına bir kadın gelir.
Kadın heyecanla der ki:
“Bay Picasso, sizin büyük bir hayranınızım! Şuraya küçük bir karakalem portremi çizer misiniz? Ne kadar isterseniz öderim.”
Picasso gülümser, eline bir peçete alır, birkaç dakikada kadının portresini çizer.
Sonra da peçeteyi uzatır:
“Buyurun, hanımefendi. 10.000 frank.”
Kadın şaşkınlıkla karşılık verir:
“Ama bu sadece birkaç dakika sürdü!”
Picasso gülümseyerek şu meşhur cümleyi söyler:
“Hayır hanımefendi, bu çizim birkaç dakika sürdü ama 30 yıl artı birkaç dakika.”
Bu hikâyenin birçok versiyonu olduğunu biliyorum ve zaten konumuz bu değil. Ustalık böyle bir şey. Yıllardan ve eğitimden süzülüp gelen.
Ara eleman yine de başka bir tanıma işaret ediyor. Mesela bir eczacı kâğıt üzerinde ara elemandır. Acaba kaç eczacının niteliği ilacın raftaki yerini bilmek ve para üstünü tamı tamına vermekten öteye gider? Ya da kaç ziraat mühendisi sıradan bir bahçıvandan daha niteliklidir? Bu soruların cevabı eğitim sisteminde aranmalıdır. Ayrı bir konudur.
“Ara eleman” terimi, genellikle bir işin yürütülmesinde usta veya mühendis gibi üst düzey çalışanlarla işçi veya çırak gibi daha alt düzey çalışanlar arasında yer alan kişiler için kullanılır. Bizde günlük dilde sıklıkla usta kavramının yerine kullanıldığına dikkat çekmeliyim.
Bu satırların yazarı bir meslek lisesi mezunudur. Birlikte mezun olduğu insanlardan sadece ailesi bu işi yapanlar mesleğe devam etmiştir, buna şahittir. Üstelik, okuduğu okulda, hocaları tarafından yapılan makinaların çalışmadığına da tanıklık etmiştir. Meslekî eğitim veren hocaların en önemli dertleri, öğrencileri fabrikalara pazarlamak, ucuz iş gücü olarak alâkalı alâkasız işlerde çalıştırılmalarına aracılık etmekten ibaretti. O günün meslek liseleri, piyasaya gittiğinde ustanın dediklerini anlayan, kumpas okumayı bilecek kadar meslek öğrenmiş kişiler yetiştirmeyi hedefliyordu, ihtiyaç buydu. Sonuçta fabrikalara gidecek, bantlarda çalışacaklardı. 2 yıllık üniversite mezunlarının durumları da diplomaları dışında çok da farklı değildi.
Yıllar geçti, gelişen üretim ilişkileri karşısında sömürge bir ülkeye biçilen roller değişti. Ama eğitim sisteminden çıkan kuşaklar bu dönüşüme cevap vermekten uzak kaldılar. Hatırlayanlarınız olacaktır. Çavuşesku sonrası Romanya’dan gelenler, hemen hemen her işi yapabilecek durumdaydı. Bu, kesinlikle mecburiyetle açıklanabilir bir şey değildi. İçinden geldikleri endüstriyel eğitim bunu koşulluyordu. Nitekim buradaki konuklukları kısa sürdü. Avrupa’dan kapışıldılar. Meslekî eğitim şimdilerde sıkça tartışılan bir konudur.
Eğitim şart! Meslekî eğitim mutlaka !
Birkaç örnekle tabloyu ortaya koymaya çalışalım.
“Eskişehir Sanayi Odası (ESO) ile Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında, meslekî ve teknik eğitimi güçlendirmek amacıyla önemli bir iş birliği protokolü imzalandı. ‘Her fabrika bir okul’ vizyonu ile hayata geçirilen ‘Geleceğin Ustaları OMEM’de’ projesi, gençlerin eğitimden istihdama uzanan yolculuğuna güçlü katkılar sunmayı hedefliyor.”
İmza törenine Eskişehir Valisi Sayın Hüseyin Aksoy, Milli Eğitim Kültür Gençlik Spor Komisyonu Başkanı ve Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Ayşen Gürcan, Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu, Eskişehir Milli Eğitim Müdürü Sinan Aydın katılarak açılış konuşmaları gerçekleştirdi. Törene ayrıca çok sayıda sanayici, kurum müdürleri ve basın mensupları katıldı.
Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş, törende yaptığı konuşmada, meslekî eğitimin ülke kalkınmasının temel taşlarından biri olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz gençlerimizi becerilerle donatmak ve onları iş hayatına en güçlü şekilde hazırlamak hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu protokol ile öğrencilerimizin fabrikalarımızda gerçek üretim ortamında eğitim görmelerini, ihtiyaç sahibi gençlerimizin burslarla desteklenmesini ve mezuniyet sonrasında doğrudan istihdama adım atmalarını hedefliyoruz.”
Projenin sadece teknik eğitimle sınırlı kalmayacağını da vurgulayan Kesikbaş, “Gerçek üretim teknolojileriyle donatılmış fabrikalarımız, bu iş birliğiyle adeta bir okul hâline gelecek. Aynı zamanda fuarlar, kariyer günleri, yarışmalar ve çalıştaylarla gençlerimizin sosyal, kültürel ve kişisel gelişimlerine de katkı sağlayacağız. Böylece hem öğrencilerimizin yetkinlikleri artacak hem de sanayimizin rekabet gücü yükselecek,” dedi.
Çağın hızla değişen teknolojilerinin yeni beceriler talep ettiğini belirten Kesikbaş, iş dünyasının ihtiyaç duyduğu yetkinliklerle eğitimin sunduğu imkânları buluşturmanın artık bir zorunluluk olduğunun altını çizerek, “Bugün imzaladığımız protokol, sadece bir eğitim iş birliği değil; aynı zamanda sanayiyle eğitimin el ele vererek geleceği yeniden şekillendirme iradesidir. Her fabrika bir okul; işimiz üretim, gücümüz eğitimdir. Daha yenilikçi, daha üretken ve daha güçlü bir Eskişehir için birlikte çalışmaya devam edeceğiz,” diye konuştu.
“Var gücümüzle çalışıyoruz”
Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, törende yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “Türkiye’nin en önemli konularından biri olan meslekî eğitim alanında çok değerli çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Henüz arzu ettiğimiz noktada değiliz ama tüm paydaşlarımızla birlikte var gücümüzle çalışıyoruz. Bu kapsamda imzalanan protokolün en önemli özelliği; 4 gün uygulamalı, 1 gün teorik eğitim verilmesidir. Bu yönüyle çok kıymetli bir sistem. Daha nitelikli bireyler yetişecektir. Bu protokollerin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ederim.”
İl Milli Eğitim Müdürü Sinan Aydın ise projenin önemine değinerek; “Geçen sene de ESO ile benzer bir protokol imzalamıştık. Bugün attığımız imza, öğrencilerimizin meslekî gelişimlerine büyük katkı sağlayacak. Meslekî eğitim merkezlerimizin gelişimi açısından çok değerli bir adım. Destek veren tüm kurumlara teşekkür ediyorum,” diye konuştu.
Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu yaptığı konuşmada; “Bugün burada bulunmak benim için onur verici. Günümüzde niteliğin ön planda olduğu bir dönemdeyiz. Bu proje sayesinde ortaya çıkacak uzmanlık alanlarının sanayimiz için büyük bir destek olacağına inanıyorum,” dedi.
Milli Eğitim Kültür Gençlik Spor Komisyonu Başkanı ve Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Ayşen Gürcan ise iş birliğinin Türkiye’ye örnek olacağını ifade etti. Gürcan, “Yıllardır mesleki tecrübe kazandırmak için meslek liseleri açıyoruz, atölyeler kuruyoruz ama sanayici ile iş birliği yapılmadığında bu çalışmalar eksik kalıyordu. Bugün görüyoruz ki otomasyonun arttığı bir dönemde nitelikli insan gücüne daha çok ihtiyaç var. Bu iş birliği başka şehirlerimize de model olacaktır,” dedi (Kaynak: Ekonomi gazetesi).
“Fabrika gibi, üretim rekoru kırdı, 1 yılda 100 milyonluk ciro yaptı, arı gibi ürettiler…” vb. Haberlerle gündeme gelen meslekî ve teknik anadolu liselerinde çocukların, öğrencilerin emeği sömürülüyor. OSTİM’de bulunan Şehit Alper Zor Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi de bu okullardan sadece biri. 1.103 öğrencisi olan okulda öğrenciler, atölyelerde çalıştırılarak kendilerine düşük ücretler verildiğini ve ağır koşullarda çalıştırıldıklarını anlatıyor.
“70 bin TL dediler, yarısını verdiler”
Yaz tatili boyunca okul atölyesinde yaptıkları işten öğrenci başına 70 bin TL alacakları söylense de öğrencilerin eline geçen para bunun sadece yarısı 35 bin TL olmuş. Öğrencilerden biri, “Böyle olacağını bilseydim başka bir işe giderdim. Yemek, yol parası da zaten verilmedi,” dedi.
“Sigorta var ama emekliliğe yansımıyor”
Bir başka öğrenci ise, öğrenci oldukları ve okulda çalıştıkları için mecburen sigortalarının yapıldığını belirterek “Ama bu sigorta 18 yaşından küçük olduğumuz için emekliliğe yansımıyor. Okul dışında iş bulamayanlar mecburen bu koşulları kabul etmek zorunda kalıyor. Aslında okul adı altında çocuk işçi çalıştırıyorlar,” dedi.
“Bu yaz 5-6 bin sıra yaptık”
Bir öğrenci daha önce saat başına ücret aldıklarını ancak şimdi parça başına çalışmaya zorlandıklarını belirterek “Parçalar geliyor, hocalar boyanacakları boyuyor biz de kalan işi yapıyoruz” dedi. Atölyedeki çalışma temposuna ve yaptıkları işin ticari getirisine dikkat çeken öğrenci “Sadece bu yaz 5-6 bin adet sıra yaptık. Çalıştığımız yer okulun içinde zaten. Diğer okullara gidiyor bu sıralar. Yani satılıyor. Öğretmenlere de mesai yazıyorlar çalıştıkları için,” diye konuştu.
“Ücret düşünce metalde çalışan kalmadı”
Öğrencilerin aldığı ücretlerin düşürüldüğünü anlatan bir öğrenci “Saat ücreti 123 TL idi, 110 TL’ye düşürdüler. Metalcilerin de ücretleri düşürülünce o bölümde çalışan kimse kalmadı. Bu yüzden okul şimdi metalleri dışarıdan almaya başladı,” dedi.
“Akşam 7-8’e kadar çalışıyoruz”
Okulun kendilerini akşam 7-8’e kadar çalıştırdığını söyleyen öğrenci, “Hafta içi okuldan sonra çalıştığımızda günlük 3-4 saat fazla mesai yazıyorlar. Bu da ayda yaklaşık 6 bin TL’ye denk geliyor. Aylık para verseler daha iyiydi. Bu şekilde bizi kandırıyorlar,” tepkisini gösterdi.
“Okulda ucuz işçi, mezun olunca işsiziz”
Tüm bu koşullara rağmen öğrenciler, bu işe devam etmelerinin nedeni şu sözlerle anlatıyor: “Burada da hakkımız olan ücreti vermiyorlar ama en azından okuldayız. Başka yerde çalışmaya kalksak yine hakkımızı alamayacağız. Atölyelerde normal bir işçi gibi çalışıyoruz. Öğrenciyken ucuz işçi, mezun olunca işsiziz. Bir geleceğimiz de yok. Bizim üzerimizden hem para kazanıp hem de bizi sanayiye ucuz iş gücü olarak yetiştiriyorlar.” (Evrensel gazetesi).
Global Karma OSB heyetinin Dilovası Kaymakamı Metin Kubilay’ı ziyaretinden
2021 yılı eylül ayında Dilovası Kaymakamlığı görevine başladıktan sonra İMES’teki toplantılarımızı hiç kaçırmayan Dr. Metin Kubilay, açılış konuşmasında sanayiye, üretime ilgisini şu sözlerle ortaya koydu:
“30 yıldır mülki idare amiri olarak çeşitli bölgelerde görev yaptım. Hep sanayicinin, iş dünyasının, üretenin, istihdam yaratanın yanında oldum.”
Kocaeli’ndeki 14 organize sanayi bölgesinin (OSB) 6’sının Dilovası’nda olduğunu belirtti:
“Söz konusu OSB’lerdeki fabrikalardan bugüne kadar 170’ine bizzat gittim.”
OSB’lerden kendisine yansıtılan şu beklentiyi aktardı:
“OSB’lerimiz arasında raylı sistemle ulaşım büyük ihtiyaç.”
Dilovası Kaymakamı Metin Kubilay, elinde proje ve faaliyetlerini içeren bir dosya ile geçenlerde gazetemize uğradı. Önce dosyadaki bazı başlıklara baktım:
En Çok Dilovası Okuyor
Dilovası Yaşlılarına Sahip Çıkıyor
Eğitime Ara Veren Gençlerimizin Eğitime Devamı ve İşe Yerleştirilmesi
İstihdam Seferberliği
Mesleki Eğitim Seferberliği
“Meslekî Eğitim Seferberliği”nin detaylarını okurken Metin Kubilay’ın OSB’lerdeki fabrika turları ile ilgili son veri dikkatimi çekti:
Gezdiğim fabrika sayısı 200’ü aştı…
Kubilay, sonra dosyadan “Meslekî Eğitim Seferberliği” çalışmalarını anlattı:
“İlçemizdeki OSB’lerde bulunan fabrikaların nitelikli iş gücüne ulaşması, iş arayanların iş bulmasına destek verilmesi amacıyla bu seferberliği başlattık. Mesleki eğitim gören öğrenci sayısı ilçemizde lise düzeyindeki öğrencilerin yüzde 60’ına ulaştı.
Eğitime ara vermiş gençlerimizin mesleki eğitim atölyelerinde çağın yeniliklerine uygun eğitim almalarını sağlamak için Makine İhtisas OSB’mizin katkılarıyla eski idari binaları mesleki eğitim merkezine dönüştürüldü.
Böylece OSB’nin içinde makine teknolojisi, elektrik elektronik, otomasyon ve metal teknolojisi alanlarında eğitim verilmek üzere ilçemize bir eğitim merkezi kazandırıldı.
Seferberlik kapsamında OSB’lerimiz ve sanayi sektörü ile yapılan işbirliği neticesinde ilçemize iki adet 24 derslikli okul yapıldı:
GEBKİM Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
YILPORT Ulaştırma Hizmetleri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
Bu okulların ve atölyelerin kurulumu ile birlikte 220 milyon liralık bir yatırım gerçekleşti.
Ayrıca Makine İhtisas OSB’nin destekleriyle yaptırılan Dilovası Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bünyesindeki bir atölye binası ve donatımıyla 15 milyon liralık bir değer ilçemize kazandırıldı.”
Metin Kubilay, iş arayanla eleman arayanın buluşması için İŞKUR’un Dilovası’ndaki 6 OSB’nin her birinde “Hizmet Noktası” açmasını gündeme getirdiğini kaydetti. (Aktaran Vahap Munyar)
MESEM Nedir?
Meslekî Eğitim Merkezi (kısaca: MESEM), eski adıyla Çıraklık Eğitim Merkezi, 09.12.2016 tarihinde, örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı, Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlı olarak eğitim vermektedir. En az ortaokul mezunu olan öğrenciler kayıt olabilmektedir ve eğitim süresi 4 yıldır. Bu okulu bitirenler hem lise diploması hem de ustalık belgesi almaktadır.
Yukarıda, Eskişehir’den bir örnek vermiştik. Bu Anadolu’daki hemen her şehir için geçerlidir. MESEM, sanayi için can suyudur. Gelecekten bir beklentisi olmayan gençliği buralara yönlendirmek oldukça kolay. Buralarda okuyan çocuklarla yapılan röportajlarda, normal bir liseye gitmeye kalksa okula aç gidip aç döneceğini söylüyor çocuklar. Burada hiç olmazsa haftanın 4 günü karınları doyuyor, az da olsa ceplerine harçlık giriyor. Gelecekten yine de bir beklentileri olmuyor o ayrı.
Valiler, kaymakamlar, Milli Eğitim Müdürleri seferber olmuş durumdadır bu merkezler için. Bir MESEM’linin aylık maaşı asgarî ücretin üçte biri, yani 6.631,20 TL’dir. Sudan ucuz dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Hâl böyle olunca, tabii bütün mülki erkân harekete geçiyor. Eti senin, kemiği benim hesabı.
Kısacası MESEM, dünkü meslek liselerinden çok daha vahşi bir sömürü çarkının başlangıç noktasıdır. Tamamen denetimsiz bir alandır. Birazdan geleceğiz.
Ülkede 12 milyon işsiz varken, neden böyle bir eğitime ihtiyaç duyuluyor peki? Bu soru da cevaplanmaya muhtaç. Ben yaştakilerin ezberleri çoktan bozuldu. Kendi kendine yeten ve genç nüfusu olan bir ülke olmaktan çoktan çıktık. Tarımda bile net ithalatçı bir ülkeyiz. Nüfus ise gittikçe yaşlanıyor. Hâl böyle olunca da iki uçtan da istihdamın desteklenmesi gerekiyor. Hem yaşlı nüfustan hem de genç nüfustan. Emeklilik yaşının uzatılması, 65, 68 giderek 70’e doğru çıkarılması, hedefleniyor. Hâlihazırda istihdamda bu yaş aralığını görmek mümkün. 2024 rakamlarına göre 65 yaş üstü sadece bordrolu çalışan sayısı 254 bini bulmuştur. Çocuk işçiliği ise daha vahim boyutlarda. Sadece TÜİK verileri ve MESEM rakamlarını alt alta koysak bile 1,5 milyon rakamını buluyoruz. Bunlara kayıt dışını, aile işletmelerini vb. eklediğimizde 2 milyon civarında olduğunu söylemek mümkündür. Aslında mülteci politikasının altında yatan sebeplerden biri de bu genç ve ucuz işgücü arayışıdır. Nitekim sayısız yetkilinin “Suriyeliler olmasaydı ekonomimiz batardı” söylemleri boşa değildir.
Sermaye taze kanla beslenmeyi seven vampir gibidir!
MESEM projesi oturdukça, bunu besleyecek adımlar da atılıyor. Meslekî orta okulları için düğmeye basıldı. 12 Eylül 2024 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı sitesinde şöyle bir duyuru yayınlandı.
“Millî Eğitim Bakanlığınca meslekî ve teknik anadolu liseleri bünyesinde bu yıl eğitim vermeye başlayacak Türkiye’nin ilk “mesleki ortaokulları” 4 ilde açılacak.
Millî Eğitim Bakanlığı, mesleki eğitime yönelik “Beceri Geliştirme Programı” kapsamında bu yaz tatilinde “zanaat atölyeleri” olarak adlandırılan kurslarla meslek liselerinin kapılarını ilk kez ortaokul kademesindeki öğrenciler için açık tuttu.
Ortaokul 7. sınıftan itibaren öğrencilerin meslek liselerinde ücretsiz katıldığı “zanaat atölyeleri”, 18 ilde 271 okulda 129 modüller kurs programı kapsamındaki eğitimlerle başladı. Bu sürece katkı sağlamak amacıyla Türkiye’de ilk defa ortaokulda öğrenim gören öğrencilerin kabul edileceği mesleki ve teknik anadolu liseleri bünyesindeki “meslekî ortaokullar” Bursa, Sivas, Konya ve Burdur’da açılacak.
“Meslekî ortaokullar” uygulamasıyla ortaokul dönemindeki öğrencilerin meslekî eğitime ilişkin farkındalığının oluşması, öğrenci ve velilerinin ortaokul sonrası eğitim planlamaları sürecinde meslekler hakkında daha sağlıklı bilgilere ulaşması amaçlanıyor.
Bu ortaokullarda eğitim alacak öğrencilerin beceri ve yeteneklerinin daha erken yaşlarda keşfedilip yetenekleri doğrultusunda uygun eğitim sürecinin planlanması hedefleniyor.”
Bu yıl bu okulların ilk örnekleri açılacak ve denemeler başarılı olursa yaygınlaştırılması planlanıyor. Düşünsenize 11-12 yaşındaki çocuğunuz kariyer planı yapacak; torbacı mı olsan, mobilya ustası mı? Muazzam.
Bu arada, korkunç olan, çocuk işçiliğinin artmasıyla birlikte çocuk işçi ölümlerinde yaşanan artışlar. İSİG Meclisinin verilerine göre 2013-2025 Mayıs ayı aralığında 5-14 yaş arasında 261 çocuk işçi çalışırken öldü. Aynı tarihler arasında 15-17 yaş arası ölen çocuk işçi sayısı ise 509. 2025 yılının ilk 10 ayında ise en az 68 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti. MESEM ölümlerin artmasında önemli bir faktördür.
Şimdi burada bir şeyin altını çizerek geçelim, karşı olduğumuz şey meslekî eğitim değildir. Çocuk işçiliğidir. Meslekî eğitim adı altında çocukların ucuz işgücü olarak piyasaya sunulması, ölümlerinin kader olarak, fıtrat olarak addedilmesidir. Meslekî eğitim bu değildir. Okurları da rahatsız etmek pahasına bazı örnekler verelim. Ruhi Can Çıracı. 16 yaşında. Aksaray Eskil’de çalıştığı mobilya atölyesinde üzerine kereste düşmesi sonucu ölüyor. Ölümünden 18 saat önce sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda çalışırkenki görüntüleri var. Hiçbiriniz, o yaşta çocuğunuz olsa o ortama sokmak istemezsiniz emin olun.
Erol Can Yavuz. 15 yaşındaydı. Kütahya MESEM 9. sınıf öğrencisiydi. Maalesef 15 yaşında bir yavru için di’li geçmiş cümleleri kuruyoruz. Staj yaptığı mobilya atölyesinde üzerine sunta bloklarının düşmesi sonucu hayatını kaybetti.
Bir de Mustafa var. Tekirdağ’da bir tuğla fabrikasında çalışan 16 yaşındaki Mustafa Eti, 11 Ekim gece saatlerinde ısınmak için boş bir teneke içerisinde ateş yaktı. Ancak ateşi harlamak amacıyla tenekeye tiner döktüğü sırada ani bir patlama meydana geldi. Alevlerin arasında kalan Mustafa Eti ağır şekilde yaralandı ve vücudunun büyük kısmı yanıklarla kaplandı. Hastaneye kaldırılan çocuk yaklaşık 10 gün boyunca Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi altında tutuldu. Ancak 21 Ekim’de hayatını kaybetti. 15, 16, 17 yıllık yaşamlara hayaller, acılar, bolca çalışmak sığdırmış sınıfımızın bu küçük neferlerini saygıyla anıyorum. Elbette kulelere bayrakları astığımızda onların da hesabını sormuş olacağız. Bir gün mutlaka.




