Sermaye karına kar katmak için dikensiz gül bahçesi istiyor. 15 Temmuz darbe girişiminin üzerine bindirilen Erdoğan darbesi; olağanüstü hal ve ardı arkası kesilmeyen kanun hükmünde kararnamelerle muhalif tüm kesimler susturulmak isteniyor.
İşçi sınıfına dayatılan esaret, bugüne özgü değildir elbette. Ama içinden geçilen süreçte tam bir teslimiyet, biat isteniyor. Toplu Sözleşme yapma imkanına sahip işçiler bir taraftan sendika mafyası, diğer taraftan grev yasaklarıyla kuşatılıyor.
2200 metal işçisini ilgilendiren greve nasıl bir ortamda gidildiğine bir göz atarsak: İşsizlik oranı son yılların en yüksek seviyesine geldi, bu yükselişi TÜİK bile gizlemekte zorlanıyor. Ülkenin dört bir yanında hatırı sayılır büyüklükteki işletmelerde; Arçelik, Şaypa marketler zinciri, Desa Deri vb. toplu işçi kıyımları yaşanıyor. İŞKUR bürolarında işsizlik ödeneği için başvuru kuyrukları uzayıp gidiyor. Hava-İş sendikası açıkça işçileri işten atmakla tehdit ederek işçiyi sıfır zamma razı etti.
Bu örnekler, işçi sınıfına dayatılan saldırıların somut örnekleridir. Üstüne asgari ücretin sefalet ücreti olarak kalması, bir kaç mücadeleci sendika dışında sendikaların devlet-sermaye hizmetinde olması, medyanın işçi sınıfının gündemini kopkoyu bir karanlıkla örtmesi, temel tüketim maddelerine gelen zamlar, TL’nin değer kaybının rekor üstüne rekor kırması vb. eklenebilir.
Tüm bu şartlar altında, TİS sürecinin tıkanmasıyla beraber metal işçisi grev kararı aldı. Patronların Bekaert fabrikasında deneyip işçiyi bölmeyi başardığı grev oylaması oyunu, işçilerin kararlı ve disiplinli tutumuyla boşa çıkarıldı. İşçiler daha örgütlü ve moralli bir çıkışla greve evet dediler.
18 Ocak’ta başlayacak olan Asil Çelik grevi bakanlar kurulu kararıyla yasaklandığında, grup toplu sözleşmelerinin de yasaklanacağı belli olmuştu.
20 Ocak’ta çıkılan grev beklendiği gibi yasaklandı. Birleşik Metal-İş Sendikası işçi temsilcileriyle yaptığı toplantının ardından grev yasağını tanımayacaklarını, 23 Ocak’ta kart basıp fabrikaya giriş yapacaklarını, ancak üretim yapılmayacağını duyurdu.
İşçiler alınan kararı büyük bir coşkuyla uygularken, başta aynı sendika üyesi fabrikalar olmak üzere, bazı mücadeleci sendikalara bağlı işyerlerinden ve birçok emek örgütünden eylemli destekler ve açıklamalar gecikmedi. Aynı günün akşam saatlerinde hükümet devreye girerek taraflara toplantı çağrısı yaptı. Çalışma bakanlığı yetkilileri, işçi ve patron sendikası temsilcileriyle yapılan toplantıda anlaşmaya varıldı.
Sendika, varılan anlaşmayla; patronların grev öncesi önerilerinden ileri kazanımlar elde ettiklerini, sözleşme kazanımlarının ötesinde, yok sayılan grev hakkının fiili mücadele ile kazanıldığını açıkladı.
Metal grevinin grev yasaklarına karşı bir mücadeleye dönüşmesi sürecin ayrı bir boyutu olmuştur. Anadolu işçi sınıfı, tarihi boyunca; sendika hakkı, grev hakkı için defalarca mücadele etmek zorunda kaldı ve her seferinde fiili mücadeleyle bu hakkını elde etti. Daha Osmanlı döneminde grev hakkını grevle alan işçiler, 1961 anayasasında yer aldığı halde, ancak Kavel greviyle grev hakkını söküp alabildiler. 12 Eylül sonrası, ‘bu yasalarla grev yapılamaz ‘diyenlere Netaş işçisi darbenin koyu karanlığında grev yaparak en güzel yanıtı verdi. Kamu emekçileri, yasası olmadığı halde sendika hakkını sokakta fiili eylem ve direnişlerle kazandılar.
Bugün metal işçisinin yasağa rağmen fiili grevi, işçi sınıfı adına bu sürecin en büyük kazanımıdır. Türk Metal gibi sendika mafyası, medyası, valisi, polisi, hükümeti ile bir bütün olarak devlet ve MESS’i, EMİS’i ile patronlar karşısında birliğini koruyan metal işçisi, sınıfa karşı örülen duvara bir gedik açtı. Eylemiyle işçi sınıfına kazanmanın yolunu gösterdi.
Bu grevin kazanımları tüm sınıfın kazanımıdır. Bu kazanımların kalıcı olması ve büyütülmesi örgütlülüğe bağlıdır.
Meselenin mihenk noktası, işçi sınıfının çıkarlarını esas alan örgüttür.
Ne kadar örgüt, o kadar ekmek ve özgürlük!
Kaynak: İşçi Gazetesi, 26 Ocak 2017
Ana Sayfa SINIF MÜCADELESİ İŞÇİ HAREKETİ Metal grevinin kazanımları tüm sınıfın kazanımıdır! Ne kadar örgüt, o kadar ekmek...