Yerli(!) üretilen araba, çalışmayan helikopter motoru ve aya gideceğimiz haberlerinden önce bunların en ufağı ama aslında bir yandan da belki de en önemlisi olan Erdoğan’ın henüz süpürülmemiş olan damadı Bayraktar’ın son icadı yerli mikrodenetleyici Deneyap kart örneği üzerinden yerli-milli teknoloji hamlesini inceleyelim.
Öncelikli konuya uzak olan okurlarımız için mikrodenetleyicinin ne işe yaradığı ve hangi sektörlerde kullanıldığıyla başlayalım. Mikrodenetleyici, içine yazılım yüklenen ve bu yazılıma göre çalışan; akıllı ev sistemlerinden cep telefonlarına, fabrika otomasyonlarından sağlık cihazlarına, İHA, SİHA, roket gibi askerî teknoloji dahil birçok alanda kullanılan basit bir mini bilgisayar olarak tanımlanabilir.
Peki mikrodenetleyicinin önemi nedir? Yerli bir teknoloji geliştirilmek isteniyorsa ve bu akıllı, otonom bir teknoloji olacaksa, örneğin bir İHA üretilecekse, bu İHA’nın beyni, yani hareketlerine yön veren mikrodenetleyicidir. Ve bu mikrodenetleyiciyi eğer sen üretmiyorsan o İHA’nın kontrolü aslında senin elinde değildir. Mikrodenetleyiciyi üreten firma eğer bunun içine gizli bir yazılım yüklemişse, istediği zaman kontrolü senin elinden alabilir. Bu nedenle eğer teknoloji alanında üretim yapılmak isteniyorsa öncelikli üretilmesi gereken şeylerden biri mikrodenetleyicidir. Bayraktar, mikrodenetleyici üretimine yönelerek aslında doğru bir hamle yapmış diye düşünülebilir. Peki hedeflenen hayata geçirilebilmiş mi?
“Yerli milli savunma sanayii hamlesinde” Saray tarafından öne çıkartılan Bayraktar Holding, Türkiye’nin 1 milyon adet mikrodenetleyici ithalatı yaptığını açıklamış. Bu pastadan nasıl pay kapabiliriz diyen Bayraktar kollarını sıvamış ve işe girişmiş.
Yaklaşık dört ay önce Haluk Bayraktar tarafından tanıtımı gerçekleştirilen ve hâlâ piyasaya sürülmeyen kartın tasarımı bir sene sürmüş. Peki bu bir senede Bayraktar ne yapmış? Kartın üzerindeki işlemciyi mi geliştirmiş? Kendilerinin de söylediği üzere bu alanda bir tekel olan Espressif firmasının bir işlemcisini kullanmışlardır.
Yarı iletken üretiminin endüstriyel düzeyde yapılmadığı bir ülkede Bayraktar’ın ne ürettiği sorusunun cevabı ise ancak işlemci için yol yapması olabilmiş. Evet, doğru duydunuz yine yol yapıyorlar, fakat bu sefer söz konusu olan beton yol değil.
Yaptıkları tek şey, kablo ile bağlantı yaptığınız yere bir konnektör koyarak size daha kolay bağlantı yapma olanağı sağlamak. Bu hizmeti zaten piyasada bulunan çoğu kart sağlıyor. Bunların çizimleri de internet ortamında ücretsiz olarak bulunuyor.
Yolların tasarımına geldiğimizde; ülkemizdeki karayollarında olduğu gibi, burada da virajları yanlış yapmışlar.
Yukarıdaki fotoğrafta görebileceğiniz üzere, L şeklinde yollar var. O yolda ilerleyen elektronları araba olarak düşündüğümüzde, bu yollarda hızla ilerleyen bir elektron elbette kaza yapıyor. Bu kaza kartın üzerinde gürültüye ve sonuç olarak da dengesiz bir çalışmaya neden oluyor. Bu noktada mühendislik fakültesinde okuyan ve devre tasarımı dersi almış bir öğrencinin ilk derste edindiği teorik bilgiden yoksun birinin bu kartı tasarladığını öğrenmiş bulunuyoruz. Tasarım aşaması dahi bir sene sürmüş ufak bir kartın her sene yenilenen yollarımızla kaderi aynı.
Tanıtım kısmı ise diğer traji-komik tarafı.
Geçen sene Teknofest şovu için İstanbul’un neredeyse bütün öğrencilerini yeni açılacak olan İstanbul Havalimanı’na toplamışlardı. Bu seneki şov ise pandemiden kaynaklı ağırlıklı olarak internet üzerinden yapıldı. Ama büyük, yüksek çözünürlüklü ekranlar, milyonlarca liranın harcandığı tanıtım reklamları vs. yine vardı.
Burada yapılan sunumda, Bayraktar’ın kendine rakip gördüğü kartın, “yabancı alternatifi”, dünyaca ünlü Arduino olduğunu görüyoruz. Arduino ile Espressif firmasının ürettiği işlemci farklı kulvardadır. Yani piyasada Arduino’nun daha yüksek işlemcili birçok modeli mevcutken, işlemci hızı çok düşük olan bir Arduino seçilmiş ve onla karşılaştırma yapılmıştır. Bunu Samsung’un 10 yıl önce çıkardığı bir telefonla, bugün çıkartılan bir telefonu karşılaştırmak gibi de düşünebilirsiniz.
Ve işlemciyi kendi üretmeyen birinin, bu yanlış karşılaştırma da dahil, böyle bir karşılaştırma yapmaya hakkı yoktur. Bu “karşılaştırmaya” rağmen, Arduino kartının yazılım platformunu kullanıyor olması ise ilgiye “değerdir”.
Gelelim Bayraktar’ın yurtdışından gelen mikrodenetleyici kartlarına ödenen milyar dolarları Türkiye’de tutma fantezisine. Üretilen ne kadar yerli ise, içeride kalacak olan da o kadardır.
Yani onlar yine “%10”un peşindedirler. Her şeyi yurtdışından getirip, burada sadece montajı yapılacaktır.
Bayraktar montaj parasının peşindedir. Kaldı ki, uygulanan bu ekonomi-politikalarla birçok gıda ürünü de dahil yurtdışından getirilen birçok malzeme, yerli üretimden daha ucuza gelmektedir. Kıblesi para olanların ise hangi yolu seçecekleri ortadadır.
Yapılan; çökmekte olan saltanatlarının düşüşünü geciktirmektir. Yerli araba, yerli uzay hamleleri bu tiyatronun başka oyunlarıdır.
Devlet kaynakları ile böyle bir şeyin düzgün bir biçimde üretilmesi bu kadar zor mudur? Bu ülkede hiç mi alanında uzman elektronikçi, hiç mi yeterli kaynak yoktur?
Hadi ranta bu kadar düşkün olan hükümet değil de kapitalist sistemin başka kuklası iktidarda olsun. Bir mikrodenetleyicinin tamamen yerli bir şekilde üretilmesi, bu tekelci dünya düzeninde, sömürge bir ülke için gerçekçi midir?
Unutmayalım sömürge ülkeler Ar-Ge’nin, bilimin üretildiği değil, ucuz iş gücü ile fabrika olarak kullanılan ülkelerdir. Ne kapitalist tekeller bu teknolojinin burada üretilmesine izin verecektir, ne de sömürge kalan ülkelerin buna “gücü” yetecektir. o