Musul Operasyonu: Bölge devletleri arasındaki gerilim büyüyor

IŞİD, Musul’u 2014 yılının Ağustos ayında 2.000 kişilik kuvvetle teslim almış, Irak Ordusu savaşmadan 40 bin kişilik gücünü çekerek şehri IŞİD’e terk etmişti.

ABD ve müttefiklerinin kendi elleriyle yarattığı IŞİD’i , Musul’dan temizleme gerekçesiyle başlattıkları operasyon, Suriye’de Rusya ve Suriye devleti lehine oluşan dengelerin ABD lehine çevrilmesi ve IŞİD’in Musul’dan Suriye’ye doğru sevk edilmesi hedeflerini taşıyor.

Operasyona, Kürdistan özel güçleri olan Peşmerge ve ABD topçu birliklerinin yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başika Kampı’nda eğittiği Haşd el Vatani’nin de çatısı altında olacağı Ninova Muhafızları katılıyor. Türkiye’nin ısrarla operasyona katılımına karşı çıktığı Haşd el Şaabi gibi milis örgütlenmeler ve Şengal’deki Ezidi Kürtlerin savunma güçleri olan YBŞ’nin de operasyonda yer aldığı ifade ediliyor.

Operasyon planı ve hazırlıklar

Operasyona 50 bini Irak ordusundan, 20 bini peşmerge güçlerinden, 10 bini Sünni aşiretler ve Türkmen gruplardan olmak üzere toplam 80 bin kişinin katılması bekleniyor. Ekim 2016’da başlaması planlanan operasyonun aşamalı şekilde 3 ay ile 6 ay arasında sürmesi ve operasyon sırasında kentten göç edecek siviller için Mahmur kasabasının çevresinde bir kamp kurulması planlanıyor.

TC ve Irak Devleti arasında gerginlik

Irak hükümeti, 2015 yılında yaşanan Başika krizi nedeniyle Türk ordusunun operasyona katılmasını istemiyor ve Türk hükümetinin mezhepçilik yaptığını savunuyordu. Buna karşın Türk hükümeti operasyona katılmak istiyor, şart olarak da Iraklı Şii milislerin kente girmemelerini istiyordu.

TC ve Irak hükümetleri arasındaki tartışma operasyondan önce giderek alevlendi. Irak başbakanı Haydar El-İbadi 5 Ekim günü “Türk tarafından pek çok kez Irak’ın işlerine karışmamalarını istedik. Türk liderlerinin tutumları kabul edilemez” ve “Türklerin macerasının bölgesel bir savaşa dönüşmesinden korkuyorum” şeklinde açıklama yaptı. Irak parlamentosu ise Türk ordusunun Başika’daki varlığını “işgalci amaç” olarak tanımlayan bir karar aldı. Hükümet sözcüsü Numan Kurtuluş Türkiye’nin Irak’ta işgalci bir amaçla bulunmadığını, Musul halkını korumak için bulunduğunu belirtti. Erdoğan ise 11 Ekim tarihinde Irak başbakanı El-İbadi’ye hitaben “Irak’tan senin bağırman çağırman bizim için hiç de önemli değil, biz bildiğimizi okuyacağız, bunu böyle bilesin. Kim bu? Irak’ın Başbakanı. Önce haddini bil” şeklinde ifadeler kullandı ve Türk ordusunun Başika’dan çekilmeyeceğini tekrarladı. El-İbadi ise operasyondan bir gün önce, 16 Ekim 2016 günü “Irak hükümetinin Türk güçlerinin Musul’u kurtarma operasyonuna katılmasına izin vermeyeceğini” söyledi.

Türk Devleti’nin açıklamaları bölgede etnik bir çatışmayı körüklemeye yönelik oldu. Musul’da ve operasyonda ‘Şii unsurları’ istemeyen TC, bunu %35-40’ı Şii olan bir ülkeden talep ediyor.

Irak’taki en önemli Şii örgütlenmelerinden olan Sadr hareketinin lideri de Türkiye’nin Irak’taki askerî varlığına yönelik sert söylemlerde bulundu. Mukteda es Sadr, Başika’daki askeri varlığından dolayı Türkiye’yi protesto etme çağrısında bulundu, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği önünde gösteri çağrısında bulundu.

Başkent Bağdat’ın Veziriyye semtindeki Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği binası önünde toplanan Iraklılar Türkiye karşıtı sloganlar attı. Irak devleti çevrede üst düzey güvenlik önlemleri alırken Büyükelçilik binasına giden tüm yollar da trafiğe kapatıldı.

ABD’nin açıklamaları

ABD’nin operasyona yönelik ilk açıklamaları ‘operasyonun uzun süreli olacağına’ ve ‘Irak yönetiminin operasyonu yönettiğine’ ilişkin oldu. Bu açıklamaları hem Obama’dan hem de Pentagon ve ABD Askerî Kuvvet sözcülerinden duyduk.

TC’nin operasyona dâhil olma arzusuna da net bir cevap vermeyen ABD, topu Irak Devleti’ne atıyor.

“Operasyon”

Musul operasyonu, 17 Ekim 2016 günü saat 01.40’da başladı. Operasyonla ilgili ilk açıklamayı Irak Başbakanı Haydar El-İbadi yaptı. Operasyona Irak ordusu, çeşitli milis güçleri ve peşmerge güçlerinden yaklaşık 30.000 asker katıldı. 36 ülkeden 3.500 kişilik NATO askeri de bölgede konuşlandı. Musul merkezinde ise IŞİD’in 8.000 civarında savaşçısının olduğu tahmin ediliyor.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Peşmerge Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre üç cephede operasyon başlatıldı. Kuzeydeki Hazır cephesinde Peşmerge güçleri, güneydeki Güver ve Geyyara cephelerinde ise Irak ordusu ve milis güçleri yer aldı. Buna karşılık IŞİD, Musul’un çevresinde üç aşamalı hendek kazdı. İlk halka hendek; ağır araçların geçmesini engellemek için, ikinci halka hendek; petrol borularını bağlayıp yanıcı maddeyle doldurmak için. Operasyonun başlaması ile bu hendekteki maddeler ateşe verildi. Üçüncü halka hendek ise siper savaşı için kazıldı.

Operasyon öncesi ve sonrasında IŞİD’in intihar saldırıları yoluyla peşmerge güçlerini yıpratmaya çalıştığı gözlendi. Saldırılarda onlarca peşmergenin hayatını kaybettiği açıklandı.

Sahi Musul’u neden kurtarıyorlar?

Musul IŞİD’in Rakka’dan sonra en büyük kenti olabilir, ancak yine de bu kadar büyük bir ittifakın, yapılan tahkimatın karşısında IŞİD’in çok büyük bir direnç göstermesi söz konusu değil.

Irak’ta devlet güçlerinden daha iyi işler çıkaran Haşd el Şaabi gibi milis örgütlenmeler IŞİD’den pek çok şehri etkili operasyonlarla geri almayı zaten başarmıştı.

Musul’un geri alınmasının ‘uzun süreceği’ şeklindeki ABD açıklamaları, operasyona TC’nin katılma isteği ve Irak hükümeti ile peşmerge arasındaki pazarlıklar aslında Musul’un çoktan alındığını, ancak kimin Musul’dan ne kadar pay alacağının pazarlığının yapıldığını gösteriyor.

Gazeteci Fehim Taştekin’e göre Türkiye’de devlet aklı Sünni-Şii çatışmasını ön plana çıkarmaya çalışsa da herkesin derdi başka:

“Basit bir ifadeyle Peşmerge, Musul’u kurtarma macerası sırasında Kürt nüfusun bulunduğu bölgeleri Kürdistan’a katmak için gidebildiği yere kadar gitmek niyetinde.

Türkmenlerin derdi ise 2014’te etnik ve mezhebi temizliğe uğradıkları evlerine geri dönmek. Erdoğan “IŞİD’den sonra Musul’da sadece Sünni Araplar, Sünni Türkmenler ve Sünni Kürtler kalmalı, Haşd el Şaab’ın girmesine izin verilmemeli” diyor ya, Neyneva vilayetinin yani Musul’un yüzde 30’u Şii.

Sünni Araplar ise eski statünün korunmasından yana. Bağdat yönetimine ve Irak ordusuna karşı IŞİD ile oyun oynayanlar artık kaybettiklerinin farkında. O yüzden en fazla bu kesim “Şiiler kente girmesin” diye tutturuyor.

IŞİD karşıtı Sünni kesimler ise operasyon konusunda farklı kamplara ayrılmış durumda; Irak hükümetiyle birlikte hareket eden Sünni gruplar var. Bunların bir kısmı Erdoğan’ın Şii dediği Haşd el Şaabi içinde yer alıyor.”

Yine Taştekin’e göre TC içerisinde burjuva medya tarafından sürekli pompalanan “Türkiye’ye karşı Irak-ABD-İran ittifakı” tam bir uydurma. “Bu komplo, TV’lerde insanı mest-u hayran eyleyen tumturaklı analizler eşliğinde dallandıra dallandıra anlatılıyor. Türkçe bilmeyen dünyayı ne denli kıskandığımı bilemezsiniz. Sanki Türkiye operasyona dahil edilseydi farklı bir harekat planı çıkacaktı!”

İran’dan uyarı: İzinsiz müdahale çok tehlikeli

Operasyona Türkiye’nin katılımına ilişkin tartışma sürerken, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, yabancı ülkelerin Irak ve Suriye’ye izinsiz müdahalesinin ‘çok tehlikeli’ olduğunu söyledi.

Müdahale konusunun uluslararası prensiplerle düzenlendiğini hatırlatan Ruhani, bunu ihlal edecek herhangi bir hamlenin güvensizliği artıracağını belirterek, “Yabancı ülkelerin ev sahibi ülkeyle herhangi bir işbirliğine gitmeden müdahalede bulunmasının çok tehlikeli olduğunu düşünüyoruz. Suriye ve Irak hükümetlerinin herhangi bir yabancı müdahale için, kendi topraklarındaki terörle mücadele etmesi için başka ülkeden yardım istemesi gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.

Rusya ne diyor?

Rusya ve Suriye tarafında Musul’a yönelik saldırının IŞİD’i yok etmeye yönelik olmaktan çok IŞİD’in Irak’taki güçlerini Suriye’ye kaydırmaya yönelik bir hamle olduğu analizi hâkim. Nitekim Lavrov’un operasyonun ilk günlerinde yaptığı açıklama buna karşı nasıl hareket edeceklerinin sinyallerini veriyor:

“Musul’un çevresinin tamamen sarılmamasından ötürü oluşan koridor, IŞİD unsurlarının Irak’tan ve Musul’dan Suriye’ye çekilmesi riskini oluşturuyor. Biz tabii ki durumu değerlendireceğiz ve eğer böyle bir şey gerçekleşirse, askeri ve siyasi anlamda kararlar alacağız.”

Rusya-Türkiye İlişkileri ve Ortadoğu

Öte yandan Erdoğan’ın Rusya’ya yönelik söylemleri ilgi çekici. Erdoğan Rusya’da katıldığı bir televizyon programında “Bu bölgede teröre karşı ortak mücadelede, saygıdeğer, kıymetli dostum Putin’in desteğine ihtiyacım var. Bu alanda Rusya ile işbirliğimiz için biz gereken her adımı atmaya hazırız” ifadelerini kullandı.

TC’nin beslediği çetelerin Halep’te gerilemesi ve Suriye politikasında verilen kayıpların ardından ise Erdoğan’ın ağzından şu cümleleri duyduk: “Putin’le bir telefon görüşmemiz oldu. Görüşmede Halep’i konuştuk… El Nusra’nın orayı terk etmesi noktasında kendilerinin ricaları oldu. Arkadaşlarımıza bu konuda gerekli talimatı verdik. Onlar da bu çalışmayı yapmak suretiyle ‘El Nusra’yı Halep’ten çıkarmak ve Halep halkının huzurunu sağlamak için bir çalışmanın içerisinde olalım’ diye aramızda böyle bir mutabakatı görüştük.”

İçeride dışarıda sürekli kriz ve savaşla beslenen TC devleti Suriye’de bulamadığını Irak’ta arıyor, her yerde etnik ve mezhepsel çatışmaları körüklüyor.

28 Ekim 2016