Bilinmektedir ki bir çocuğun istismara uğraması ne sadece geçtiğimiz ay gündeme oturan olayla ilgilidir ne de münferit ve tekil bir durumdur. Çocuk istismarı, Ensar’dan çocuk yurtlarına, aile bireylerinden eğitim görevlilerine kadar geniş bir skalada birçok yerde ve birçok fail tarafından tekrarlanan bir durumdur ve toplumsal bir sorundur.
Çocuk istismarı nasıl toplumsal bir sorunsa, devlet çocuk istismarının üstünün kapatılması için uğraşırken (süreci anlamak için Sevda Karaca’nın 8 Aralık 2022 tarihinde Evrensel’de yazdığı yazıya bakılabilir) buna karşı mücadele edebilecek örgütlülüklerin kurulmaması ve toplumsal muhalefet tarafından sorumluluk alınmaması da ciddi bir sorundur.
Doğrudur, çocuk istismarı açığa çıktığında sokaklarda olmak, istismar eden kurumların önünde eylemler yapmak, meydanlarda toplanmak bütün toplumsal hareket öznelerinin görevidir. Doğrudur, istismar açığa çıktığında bütün toplumsal muhalefet sokaklarda olmalıdır. Yine de madalyonun diğer yüzünde çocuk istismarını önlemek vardır. Çocuk istismarına karşı yapılacak en ileri eylem, istismarı önleyecek örgütlülükleri yaratmak ve sürdürmektir. Bu ikisini eş zamanlı yapabilen bir hareketlilik oluşturmak aynı zamanda çocuk istismarını örgütleyen ve aklayan Diyanet İşleri Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını kapatmanın da yöntemi olacaktır.
Çocuk istismarına verilecek toplumsal tepkinin örgütlenişi sadece kadın hareketiyle ve sol hareketle ilgili değildir. Bu tepkinin “toplumsal bir süreç” olarak örgütlenmesi ve çocuk istismarını önleyebilecek/açığa çıkarabilecek mekanizmaların nasıl kurulabileceği düşünülmelidir. Çünkü açıkça görülmektedir toplumsal bir gerçeklik olan istismar ancak toplumsal örgütlenmelerin gelişkinliği ve özneliği ile sonlanabilir.
İlk olarak, 2012 yılında getirilen 4+4+4 eğitim sistemiyle kız çocuklarının eğitimin dışına itildiği bir sürece de tanık olduk. İlk dört yıldan sonra okuldan alınmanın ve öğrenime “açık öğretim” şeklinde devam etmenin önü açıldı. Bu eğitim sistemi ile ilk dört yıldan sonra okula devam etmeyenlerin kimler olduğu ve neden devam etmediklerine ilişkin takibin kendisi de oldukça zayıfladı. Eğitim hayatından çekilen çocukların ne kadarının istismara uğradığına dair net veriler elimizde olmasa dahi çocuk istismarında “okuldan alınıp tarikat/Kur’an kurslarına gitmenin” yahut “çocuk yaşta ‘evliliğin’” yaygınlığı biliniyor.
Eğitim süreci/süreçten kopuş ve istismar arasındaki ilişkiye bakınca, ilkokullarda ve ortaokullarda birçok eğitimcisi olan Eğitim-Sen’in kız çocukları başta olmak üzere eğitim süreçlerinin takibini yapacak bir biçimde örgütlemesi, ihbar hatları oluşturması ve okullarda çocuk istismarını açığa çıkaracak mekanizmalar geliştirmesi, çocuk istismarına yönelik mücadele için önemli ve acil bir adımdır.
6 yaşındaki kız çocuğunun istismarı gündeminde açığa çıkan en önemli bilgilerden biri aslında daha önce bir doktorun bu konuda bildirim yaptığıydı. Bu bağlamda, bir diğer öncelikli soru, bahsi geçen doktorun şu an nerede ve nasıl görev yapmakta olduğudur. Bununla beraber, bundan sonraki istismar vakalarında doktorlar bildirim yapmak için kendilerini güvende hissedecekler midir? Sağlık çalışanlarının bildirim yükümlülüğünün kaldırılma fikrine yönelik tartışmalardan TTB’nin haberi yok mudur?
Sağlık çalışanlarının istismarın açığa çıkmasındaki etkisi açıkken TTB başta olmak üzere sağlık işçileri ve emekçileri meslek örgütleri; istismar şüphesi olan durumlarda doktorların, hemşirelerin bildirim yapabileceği ve bildirimlerinin takip edilerek test vb. süreçlerin teyit edilebileceği, yani hastanelerin farklı birimlerinde çalışanların dâhil olma olanaklarını yaratan istismara yönelik ortak bir mekanizma örgütlemelidir.
MHP’li Kayaalp’i beraat ettiren ve çocuk istismarında “rıza” olabilirmişçesine gerekçe gösteren mahkeme var bir de gözümüzün önünde başka bir örnek olarak. Çocuk istismarı davaları ya istismarı açığa çıkaran haberciler aracılığıyla ya da “hâlihazırda” verilmiş olan mahkeme kararları ile geliyor gündemimize.
Avukatların çocuk istismarı davalarına önden müdahil olmasını sağlayabilecek mekanizmalar kurulmalıdır. Baroların çıkan kararlara karşı açıklamalar ve eylemler yapması, baro olarak davalara dâhil olmak istemesi, davalara istismar için çocuk istismarı komisyonlarına üye avukatları yönlendirmesi gayet de mümkündür ve yapılmalıdır.
Yıllardır karşılaştığımız örneklerde tarikat/cemaat yurtları ile istismar arasındaki ilişki çok açık ve net görülmekte. Yoksulluğun gittikçe arttığı bu dönemde daha fazla öğrencinin buralara yönlendirilmeye çalışıldığı da İmam Hatip Liseleri ile başlayan süreçte liseliler ile tarikatlar arasındaki bağı derinleştirme amacı da ortada.
Bu tabloda açıkça öğrenci hareketine de; sıra arkadaşlarını tarikat ve cemaat yurtlarından çıkarmak için yol ve yöntemler geliştirmek, barınma sorununa dair mücadeleyi büyütmek ve okullarındaki yurt kapasitelerini artıracak baskıyı örgütlemek seçenekleri bariz yöntemlerdir.
Çocuk istismarının münferit olmadığı toplumsal olarak bilinse dahi ve birçok çocuk istismarının açığa çıkmasında gazeteciler önemli bir rol oynasa dahi istismara yönelik mücadelede medyaya toplumsal hafızaya etkisi göz önünde bulundurularak daha kapsamlı görevler düşmekte.
Çocuk istismarına ilişkin haberleri çeşitli boyutlarıyla ele almak, toplumsal hafızayı güçlü tutacak şekilde istismar haberlerini gündeme taşımak, çocuk istismarına dair toplumsal gündemlerde çocuk istismarının münferit olmadığını anlatacak yöntemler geliştirmek, çocuk istismarına yönelik mücadelede medyanın sorumluluklarındandır. İstismar davalarını aşamalarıyla ve boyutlarıyla birlikte takip edecek, haberleştirecek ve kamuoyunu bilgilendirecek bir haber ağı oluşturmak gazetecilere düşen bir görevdir.
Açıkça söylemeliyiz; çocuk istismarının son bulması için mücadele etmekte her birimizin sorumluluğu var. Çocuk istismarına öfkelenmek, olayları takip etmek ve istismara karşıyım demek yeterli değildir. Çok öfkelenmiş olmak ve tepki vermek, bu sorumluluğu üzerimizden atmaz. Elbette çocuk istismarı toplumsal bir sorundur ve kolektif olarak çözülmelidir. Diğer yandan çözüm için her bir insanın yapabileceği şeyler vardır. Kurulan örgütlenmelerin içinde yer almak, eylemlere katılmak, eylemleri örgütlemek her bir işçinin, gencin, kadının, esnafın yapabileceği şeylerdir. Bu soruna dair sesini büyütmek isteyen her bir kişi, çocuk istismarına karşı mücadele etmek için yol ve yöntemler geliştirebilir ve geliştirmelidir.
Çocuk istismarı haberini öğrendiğimizde duyduğumuz öfke, ilgili fail ceza aldığında durulmamalıdır. Çocuk istismarının bu toplumdaki yaygınlığını da “erken yaşta evlenme” safsatasıyla birçok istismarın görünmez kılındığını da, daha duymadığımız birçok çocuk istismarının olduğunu ve olmaya devam ettiğini de “herkes” biliyor. Ensar’dan bugüne dek kaç çocuğun istismar edildiğini bilmiyoruz fakat duyduklarımız/kamuoyuna yansımış olan haberler haricinde de birçok istismarın olduğunu “hepimiz” biliyoruz. Birçok çocuğun istismar edildiği gerçeğine “yokmuş” gibi davranıp gözlerimizi kapamak fakat duyduğumuzda öfkelenmek ve tepki koymak yetmez. Çocuk istismarına dair toplumsal gerçekleri kabul ederek tepkimizi çocuk istismarına karşı mücadele edebilecek somut adımlara dönüştürmeli, istismara karşı mücadele için mekanizmalar yaratmalı, istismar açığa çıktığında kitlesel eylemlerde yan yana gelmeliyiz.