TİP’in 4. Büyük Kongresi ya da EMEK Kongresinde bazı delegeler kendilerine kavram fetişizmi içinde aktarılan mekanik yorumlarla saptırılmış olduklarından bilmeden, bazı delegeler de bilerek ve Türkiye’deki sosyalist mücadele içindeki pasifist tutumlarını dolaylı yoldan açıkça ortaya koyarak, proleter enternasyonalizmi ilkesini ayaklar altına almış, Ortadoğu halklarının devrimci mücadelelerini hiçe sayan konuşmalar yapmış, pasifist politikalarını genel olarak dünya ölçüsünde açıklamışlardır.
TİP Genel Yönetim Kuruluna seçilen bir delege Kongrede “Son beş altı ay içinde bazı çevreler Ortadoğu Devrimci Çemberi diye bir slogan ortaya attılar. Türkiye’yi bu çemberin içine sokmak gayreti görüldü. Ortadoğu Devrimci Çemberi sloganı, özü bakımından çağımızın milli kurtuluş çağı, esas çelişkinin emperyalizm ile ezilen milletler arasında bir çelişme, esas devrimci gücün köylü olduğunu iddia etmektedir. Ortadoğu emperyalizm ile dünya sosyalist sisteminin denge kurduğu bir ortamdır. Ortadoğu Vietnam değildir. Bir burjuva yazarının dediğine göre çöl orman değildir. Ortadoğu’daki ilk harp altı gün sürmüştür. Kamboçya’daki çıkartma 32 hafta sürmüştür. Bütün bunları dikkate almadan Ortadoğu’da bir gerilla savaşı şeklinde bir çember önermek, ancak oradaki 20 bin kişinin katline, ölümüne sebep olur. Ortadoğu’da devrimci güç gerilla değil, düzenli ordulardır. Orada düzenli ordulara güç kazandırmak isteyen sosyalist sistemi revizyonistikle niteleyenleri devrimci olarak nitelendirmek yanlıştır,” derken, başka bir delege de “Dünyanın temel çelişkisinin ezilen halklarla emperyalist ülkeler arasında olduğunu söyleyen, esas devrimci gücün köylü olduğunu söyleyenler yanılmaktadır. Bunlar ulusal kurtuluş hareketlerini ön plana getirmektedir. Ortadoğu Devrimci Çemberi yine bu açıdan ortaya atılmaktadır. Tamamen soyut bir slogan, tamamen geçersiz bir slogandır. […] Ortadoğu yanlıştır. Emperyalizmin silahı 6. Filo’ya karşı büyük devrimci lafların arkasına gizlenmekten başka bir şey değildir. Ortadoğu’da Sovyetlerin rolünü kabul etmemek yanlıştır. ‘Emperyalizmin silahı 6. Filo’ya karşı büyük bir filo ve Amerikan ajanı İsrail uçaklarına karşı Sam 3 ve 2 füzeleri yerleştirilerek, Sovyetler tarafından Amerikan emperyalizminin aleyhine Ortadoğu’da bir denge sağlanmıştır. Bunun için Ortadoğu’da üçüncü bir dünya harbinin veya sürekli bir harbin çıkması uzun müddet mümkün değildir. Halk savaşı Ortadoğu için imkânsızdır,” şeklinde bir konuşma yaparak, gerçekte saptırıldığının, yanlış bilgilerle donatıldığının farkında olmadan pasifizmin sözcülüğünü yapmış, revizyonist EMEK yönetici kliğinin düşüncelerini dile getirmiştir.
Ne tuhaftır ki, iki hafta sonra işbirlikçilerin sözcülüğüne adaylığını koyan bir gazetede emperyalizmin bir kalemşoru da 1970’in en önemli meselesi olarak ANT’ın 158. sayısındaki yazımızı genişçe özetleyip “Türkiye’yi bu ‘Ortadoğu Devrimci Çemberi’nin içine sokmak gayreti bizim kendi içimizde kendini büyük bir cüretle açığa vurmuştur. Ortadoğu’da ‘Çember’ için kullanılan unsur, nasıl, belirli gerilla örgütleriyse, bizde Kürtlük bilinci tazelenmeye çalışılan Doğu menşeli vatandaşlardır. Bunların, kripto dilindeki adları ‘halklar’dır… Bu, bir iç savaş çağrısı, Türkiye’yi kanlı Ortadoğu çarpışmalarının parçası yapma davetiyesidir,” şeklinde Ortadoğu Devrimci Çemberi’ne saldırarak,[1] Türkiye’nin “… bölgesindeki yeni konjonktür içinde ‘Ortadoğu Devrimci Çemberi’ ihaneti içinde, ‘Halklar Savaşı’nın kışkırtıcılığı içinde ve asıl bunlardan dolayı son derece kritik”[2] bir noktada olduğunu belirtmiştir.
Kongrede Ortadoğu Devrimci Çemberi sloganına ve Ortadoğu halklarının devrimci mücadelelerine saldırarak emperyalizmin kalemşoru ile aynı çizgiye düşmüş olan “emek”çi delegelerin bilinçsizce söyledikleri sözleri ciddiye almak gerekir. Bu sözler aslında Türkiye’yi de kapsamaktadır, çünkü Ortadoğu yalnızca Filistin demek değildir.
Halk savaşı gerçeği reddedilemez
Emperyalizmin, işbirlikçi kapitalistlerin ve onlara bağlı unsurların, iktidarın barışçıl yollardan ele geçirilmesine hiçbir şekilde boyun eğmediğini dünya devrimci pratiği çeşitli örneklerle göstermiştir. Bu bakımdan teslimiyetçi parlamenter yolda tıkanıp kalmak değil, işçi sınıfı partisinin ve onun donanmış gücünün önderliğinde silahlı mücadelenin kaçınılmazlığını da göz önünde tutmak şarttır. DEVRİMCİ İŞÇİ-KÖYLÜ İKTİDARI için, işçi sınıfının ideolojik, politik, örgütsel ve donanmış gücünün önderliğinde sürdürülecek halk savaşı, her ülkenin somut şartlarına göre inceden inceye hesaplanmış taktiklerle geliştirilen, çeşitli aşamaları gerektiren, uzun, zorlu ve yürekli bir mücadeledir. İşçi sınıfı için en önemli hedef iktidarı ele geçirmektir. DEVRİMCİ HALK CEPHESİ’ni yönlendirecek işçi sınıfının iktidar mücadelesinde onun dünya çapındaki doğal müttefikleri en gerekli desteğidir. İşçi sınıfını dünya devrimcilerinden, dünya halklarının çeşitli bölgelerde sürdürdükleri devrimci mücadelelerden soyutlamaya çalışmak, bu konuda laflamalara girişmek, korkmak, kem küm etmek olamaz. Bu tutumda olanlardan işçi sınıfı mutlaka hesap soracaktır.
Ortadoğu Devrimci Çemberi nedir, ne değildir
ORTADOĞU DEVRİMCİ ÇEMBERİ sloganı Türkiye’de halk savaşının gerekliliğini savunmak için ne bir gerekçedir, ne de “Ortadoğu’da emperyalizm tamamen yıkılmadan tek bir ülkede devrim yapılamaz” gibisine hatalı yorumlamalarla bölgesel troçkizm öneren bir kavramdır. Önceleri ana çizgileriyle ortaya koyduğumuz[3] Ortadoğu Devrimci Çemberi sloganının temelinde şu ilkeler yatmaktadır: TÜRKİYE SOSYALİSTLERİ DEVRİMCİ MÜCADELELERİNİ GENEL OLARAK DÜNYA HALKLARININ DEVRİMCİ MUCADELELERİ, ÖZEL OLARAK DA ORTADOĞU’DAKİ DEVRİMCİ MUCADELELER İÇİNDE DEĞERLENDIRMEK ZORUNDADIRLAR. TÜRKİYE HALKLARININ KURTULUŞU VE TÜRKİYE’DE SOSYALİZMİN MUTLAK ZAFERİNİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ YOLUNDA İŞÇİ SINIFININ DOĞAL MÜTTEFİKLERİ ARASINDA KENDİNE EN YAKIN OLANLARI ORTADOĞU DEVRİMCİLERİ, ORTADOĞU’NUN DEVRİMCİ HALKLARI OLACAKTIR. ORTADOĞU’NUN ÇEŞİTLİ ÜLKELERİNDE EMPERYALİZME KARŞI ÇOK SAYIDA CEPHE YARATMAK VE BU MUCADELEYİ SÜRDÜREN DEVRİMCİLER ARASINDA DEVRİMCİ DAYANIŞMAYI SAĞLAMAK EMPERYALİZMİN ORTADOĞU’DA GERÇEK YENILGİSİNİ SAĞLAYACAKTIR.
Bugün ABD’nin başını çektiği emperyalizm iktisadî, siyasi, askerî ve ideolojik yönleriyle bir bütündür. Emperyalizmi yalnızca tekelci kapitalizmin bir sömürü mekanizması olarak görüp, onun siyasi, askerî ve ideolojik özelliklerini unutmak ya da emperyalizmi yalnızca siyasi, askerî ve ideolojik bir olgu olarak kabul edip onun tekelci sömürü mekanizmasını ihmal etmek, finans-kapital meselesini anlamamak, tam anlamıyla emperyalizme teslim olmaktır. Tekelci kapitalizme karşı mücadele bu bütünsellik içinde verildiğinde başarıya ulaşacaktır.
Türkiye’deki devrimci mücadele Latin Amerika, Afrika, Asya ve Ortadoğu’daki devrimci mücadelelerin ayrılmaz bir parçasıdır. Ortadoğu’daki mevcut durumu biz Ortadoğu Devrimci Çemberi deyimi ile daha güçlü bir duruma ulaştırmanın yolunu araştırdık. ANT’ın 158. sayısındaki yazımızda bunu bütün Ortadoğulu devrimcilerin tartışmasına sunduk (Dikkat edilsin, grup fetişizmi içinde ne olduğunu anlamadan küfredilmesine değil). Nitekim Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’nin görüşlerini yansıtan El Hürriye Gazetesi, bu yazının Arapça çevirisini yayınlayarak Ortadoğulu devrimcilerin tartışmasına sunmuştur. ANT Sosyalist Teori ve Eylem Dergisi’nin 174-1 sayısında Filistinli, İranlı, Kıbrıslı, Kürt ve Türk devrimci arkadaşlar arasında yapılan açık oturumda Ortadoğu Devrimci Çemberi daha da açıklığa kavuşturulmuştur.
Ortadoğu’da devrimci dayanışma gelişmektedir
Bugün Ortadoğu’da emperyalizme ve ona bağlı unsurlara karşı fiilî bir Ortadoğu Devrimci Çemberi oluşmaktadır. Ortadoğu devrimcileri arasında dayanışma her geçen gün biraz daha gelişmektedir. Yusuf Aslan adlı bir devrimci arkadaş şöyle diyor:
“Bugün Ortadoğu’da Amerikan emperyalizminin ileri karakolu olan İsrail’e karşı Arap halkları anti-emperyalist bir savaş yürütmektedirler. Bu savaş Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da ve bütün dünyada emperyalizmin baskısı altında ezilen halkların yürüttüğü devrimci kavganın bir parçasıdır.
“Emperyalizme karşı yürütülen savaş, bütün dünya halklarının ortak savaşıdır. Vietnam’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika’da emperyalizme karşı sıkılan her kurşun, aynı zamanda Türkiye halkının kurtuluşu için sıkılmaktadır.
“Günümüz koşullarında, özellikle emperyalizmin bir sıcak savaş bölgesi hâline getirdiği Ortadoğu’da da bütün halkların, Türkiye, İran, Arap, Kıbrıs, Kürt halklarının bir anti-emperyalist cephe kurmaları, ORTADOĞU DEVRİMCİ ÇEMBERİ’ni oluşturmaları, emperyalizme karşı kahredici darbenin indirilmesinin başlıca şartlarından biridir.
“Bu yüzden Ortadoğu’da senelerden beri verilmekte olan devrimci kavganın pratiğinden geçmek ve ezilen Arap halklarının kurtuluş mücadelesine bir nefer olarak katkıda bulunmak için El Feth’e gittim.”[4]
Diyarbakır Tıp Fakültesine sabotaj yapacakları yalanı ile yakalanan ve El Feth’te eğitim görmek suçu ile mahkemeye verilen ve aralarında bir de İranlı bulunan 11 devrimci arkadaşımız ise Türkiye Halklarına yayınladıkları bildiride şöyle demişlerdir:
“Biz dünya halklarının baş belası emperyalizme karşı çarpışan Ortadoğu halklarının haklı mücadelesini desteklemek için Filistin’e gittik. Amacımız bir taraftan Arap halklarının kurtuluşunu desteklemek, diğer taraftan, Türkiyeli devrimciler olarak bize düşen görevlerin bir kısmını yerine getirmekti…
“Bu yalanlar (sabotaj iddiaları F.P.), emperyalizme ve onun Ortadoğu’daki ileri karakolu saldırgan İsrail’e karşı savaş veren Arap halklarının devrimci mücadelesini, bütün yüreğiyle destekleyen Türkiye halklarının bu devrimci mücadele ile bağlarını gevşetmek, kuşkuya düşürmek için hazırlanan tertiplerdir…
“Yaşasın Ortadoğu Halklarının Devrimci Kurtuluş Dayanışması.”[5]
Mart ayında yapılan Bağımsızlık Haftası sırasında yayınladığı bir bildiride İstanbul Devrimci Doğu Kültür Ocağı ise şunları belirtmiştir:
“Artık dünyadaki ve özellikle Ortadoğu’daki mazlum halkların emperyalizme karşı bağımsızlık savaşlarında Türkiye halklarının da kesin yerlerini almaları gereklidir.
“Ortadoğu’da emperyalizme karşı verilecek savaş, ORTADOĞU DEVRİMCİ ÇEMBERİ içinde Türkiye halklarının gerçekten kardeşçe ve birlikte mücadeleleriyle kazanılacaktır.”[6]
Ortadoğu Devrimcileri arasındaki devrimci dayanışma gelişmektedir. Ortadoğu’da devrimcilerin emperyalizme, işbirlikçi kapitalistlere ve onların köpekliğini yapan unsurlara karşı ortak mücadelesi her geçen gün daha da gelişecektir. Ortadoğu Devrimci Çemberi sloganı bu gerçeği dile getirmektedir. Şöyle yazmıştık:
“Ortadoğu’da emperyalizme karşı ortaya çıkan bugünkü bölgesel durumu biz Ortadoğu devrimci çemberi olarak adlandırıyoruz. Bu çember, Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Yemen, Umman, Aden, Kuveyt, Lübnan, Mısır, Ürdün, Filistin, Kıbrıs, Irak ve Suriye’yi içine almaktadır (Sudan, Libya ve Yunanistan’daki devrimci mücadeleler, Ortadoğu Devrimci Çemberi açısından değerlendirilmelidirler. F.P.). Ortadoğu Devrimci Çemberi, Ortadoğu’daki devrimcilerin emperyalizme karşı oluşturdukları çemberdir. Ortadoğu’da emperyalizme kesin darbe, bu çemberin güçlülüğü oranında vurulabilecektir…
“Bu gelişim içinde Türkiye devrimcileri, Türkiye’nin doğusundaki hâkim gelişkinin Türk ve Kürt halkları arasında olmayıp, Türk ve Kürt emekçi halklarıyla emperyalizmin işbirlikçisi durumundaki Doğulu ve Barlı egemen sınıflar arasında olduğu gerçeğinden yola çıkarak Doğu meselesine eğilmeli ve meseleyi Ortadoğu Devrimci Çemberi içinde ele almalıdırlar.”[7]
“Bugün emperyalizme karşı savaşan Ortadoğu halklarının en önemli meseleleri: Anti-emperyalist savaşı sınıfsal bir temele oturtmak, bilimsel sosyalist teoriyi bu savaşa rehber kılabilmek için mücadele etmek, bu savaşı proleter sosyalistlerin önderliğinde yürütmek ve halk savaşını başlatmak, anti-emperyalist savaşları milli sınırlar dışında düşünebilmek, onu uluslararası bir çerçevede, Ortadoğu Devrimci Çemberi içinde düşünebilmek ve emperyalist ülkelerdeki devrimci güçlerle işbirliği yapmak olarak belirmektedir…
“Ortadoğu’daki anti-emperyalist mücadeleler, sınıfsal mücadelelerden soyutlanamaz. Sınıfsal mücadele temeline oturtulmamış hiçbir anti-emperyalist mücadelenin Ortadoğu’da başarı şansı yoktur. Anti-emperyalist mücadelede belki bir dönem öncülüğü sürdüren küçük burjuva radikalleri başarılı olabileceklerdir. Fakat mücadele işçi ve köylü yığınları yerine küçük burjuvaziye dayandığından, bir süre sonra tekrar emperyalizmin kucağına düşülecektir. Bu olgunun Ortadoğu’daki örnekleri çoktur.
“Anti-emperyalist mücadele sınıfsal mücadele ile ayrılmaz bir bütün oluşturmaktadır. Marksist-Leninistlerin öncülüğünde olmayan, proleter ideolojisinin hâkim olmadığı hiçbir anti-emperyalist hareket işçi ve köylü yığınlarının gerçek hareketi olmayacaktır. Özellikle Ortadoğu’da bu tür hareketler çok kolay şovenizme dönüşecek ve halklar arası ortak mücadele sürdürülemeyecektir…
“Ulus, dil, toprak, ulusal kurtuluş, bilinç, ortak iktisadî yaşantı gibi çeşitli özelliklere dayanan bir oluştur. Ortadoğu’da bu özelliklere sahip çok sayıda topluluk vardır. Ve bunlar varlıklarını sürdürmektedirler. Ortadoğu’da uluslar meselesi, Marx’ın “başka bir ulusu ezen bir milletin hür olamayacağı” görüşüne ve Lenin’in “ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı” ilkesine dayandırılmaktadır… Ortadoğu’da uluslar meselesinde devrimciler, proleter enternasyonalizmini benimsemelidirler.”[8]
Ortadoğu’da oportünist “politik çözümler” geçersizdir
Ortadoğu Devrimci Çemberi konusundaki yazılarımızı dikkatle okumadan ve Ortadoğu’daki durumu gereğince değerlendirmeden grup fetişizmi içinde Ortadoğulu devrimcilerin mücadelelerini küçümseyen ve proleter enternasyonalizmi ilkesini reddeden “Emek” sözcüleri, Türkiye’den Filistinli devrimcilere akıl hocalığı yapmaktadır. Sosyalistler, proleter enternasyonalizmi çerçevesinde diğer ülkelerde mücadele veren devrimci arkadaşları eleştirebilirler ve eleştirmelidirler, ama her ülkedeki devrimci mücadelenin biçimi ve taktikleri konusunda karar verecek olanlar, ülkelerinin somut şartlarını çok iyi değerlendiren o ülkenin Marksist-Leninistleri olacaklardır. Ortadoğu’da halk savaşını reddedip, her şeyi Akdeniz’deki dengeye bırakan denge teoricileri, Filistinli devrimcilere kulak vermek, akıl hocalığını bırakıp Ortadoğu’da objektif şartların öngördüğü her türlü mücadele biçimine hazır olmak zorundadırlar. Kulak verin emperyalistlerin, emperyalizmin köpekliğini yapan siyonistlerin ve Ürdün hükümetinin boy hedefi FDHKC’nin sözcüsü Nayif Havatme’nin sözlerine:
“Haziran’da uğranılan yenilgi şunu açığa vurmuştur ki, emperyalist düşmana karşı konması ve sonunda onun yenilgiye uğratılması, uzun süreli bir halk kurtuluş savaşından başka yolla gerçekleşemez. Uzun süreli halk kurtuluş savaşının ilk kurallarından biri ise, emperyalist düşmanın askerî üstünlüğüne karşı nicel ve nitel insan gücü üstünlüğüyle çıkılması kuralıdır. Nitel insansal üstünlüğün ise halk kitlelerinin ideolojik ve siyasi yönden seferber edilmesinden başka bir yolla gerçekleşmesi mümkün değildir.[9]
“… Filistin halkının mücadelesi, emperyalizme karşı, sömürüye karşı, uluslararası gericiliğe karşı ve siyonizme karşı dünya çapında verilen mücadelenin bir parçasıdır. Ve Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi de dünya ulusal kurtuluş hareketinin ve uluslararası devrimin bir parçasıdır.”[10]
Ortadoğu halkları Güney Yemen’de, Zufar’da, Basra Körfezi’nde, Filistin’de silahlı mücadele ile yeni boyutlara ulaşmaktadırlar. Ortadoğu’da emperyalizmin bir adım gerileyişi aynı zamanda Türkiye halklarının da zaferi demektir. Ortadoğu’da halk savaşı zafere ulaşacaktır. Görevimiz bu mücadeleyi doğru bir çizgide geliştirebilmektir.
Ortadoğu’daki devrimci mücadeleler konusunda kesin tavır takınmaktan kaçınan EMEK Dergisi şu yaklaşımı ortaya atmakta ve partili sosyalistlerin kafalarını bulandırmaktadır:
“Bilindiği gibi bugün için Sovyetlerin Ortadoğu politikası devrimci-ilerici kazançların muhafazası ile yetinmektir. Arap ülkelerindeki küçük burjuva iktidarların, anti-emperyalist, barışçı millî kurtuluş hareketlerinden yana ve sosyalist dünya sistemi karşısındaki olumlu tavrı, sosyalistler açısından ilerici kazançlardır. Sovyetler Birliği bir yandan Ortadoğu’da sosyalist güçlerin gelişmesini sağlamaya çalışırken; öte yandan da ilerici kazançların daha ilerisinde yeni kazançların, yani sosyalist iktidarların kurulmasını bugün için erken görmektedir. Bu tutum, onun global dünya politikası içinde ele alındığında tutarlıdır. Ancak Sovyetlerin “Rogers Planı”nı tasvip etmesi ve küçük burjuva iktidarlarına karşı gerillaların radikal tavrını benimsememiş olması, devrimci güçleri tatmin etmemektedir. Zaten Sovyet tezine göre, getirilen belli bir çözümün en devrimci olması, en ilerici güçleri tatmin etmesi de, her durumda, mümkün ve gerekli değildir.”[11]
“Sovyetler Birliğinin Ortadoğu politikası bütün bu noktaları göz önünde tutan gerçekçi bir politikadır. Sovyetler Birliği bir kere Ortadoğu’da elde edilmiş ilerlemeleri muhafaza etmek amacındadır. Bunun için ilerici Arap Devletleriyle sıkı bir işbirliğini sürdürmekte onların ekonomik kalkınma gayretlerinde ve emperyalizme karşı yürüttükleri mücadelede kuvvetli bir destek olmaktadır. Diğer taraftan Sovyetler gerilla örgütlerini desteklemekte, örgütlerin bir yandan gerekli savaş araçlarını sağlarken, diğer yandan da örgütlenme ve sosyalist ideoloji ile bilinçlenmelerine yardımcı olmaktadır. Ancak gerilla örgütlerinin bugünkü gücü, örgütlenme ve bilinç seviyeleri, Sovyetlerin Ortadoğu politikalarında gerillalara daha fazla ağırlık vermelerine, örneğin Ortadoğu politikalarının temeli olarak bu örgütleri almalarına imkân vermemektedir. Bu gerçekçi bir tutumdur.”[12]
“Emek” sözcüleri böylelikle Ortadoğu’daki devrimci mücadelelerin başarısını büyük devletlerin iznine, Akdeniz’deki denge hesaplarına bırakmıştır. EMEK Dergisi bir yandan Ürdün hükümetini emperyalizmin uşağı olarak ilan ederken, öte yandan Ürdün hükümetini kardeş kabul ederek “kardeş kavgasına son verme” çağrılarında bulunan Sovyetler Birliği yöneticilerinin Ortadoğu’daki oportünist politikasını da gerçekçi bir politika olarak nitelendirmektedir. Gerçekte on beş günlük dergi yayını sürdürdüğü bir yıllık dönemde Ortadoğu’ya ilişkin bir tek özel yazı yayınlayan EMEK Dergisi’nin Ortadoğu’daki devrimci mücadeleleri proleter enternasyonalizmi açısından değerlendiremeyişini çok doğal karşılamak gerekir.
Ortadoğu’daki devrimci mücadeleler ve halk savaşı konusunda Emek saflarında görülen gençler aynı görüşü paylaşmamaktadırlar. Örneğin Gençlik Dergisi Filistin konusunda şu doğru görüşleri yazmaktadır:
“Sorunun çözümü hiç milliyetçi katliama girmeden siyonist varlığın temsilcisi İsrail devletini yıkmak için işçi sınıfının önderliğinde Yahudilerle Arapları birleştiren Sosyalist Demokratik bir Filistin Devletinin kurulmasıdır. Kurtuluşa giden ana yol ise, şimdilik bir askerî nitelik taşıyan gerilla hareketlerini, toplumun en devrimci sınıfı olan işçi sınıfını ve müttefiki yoksul köylüleri silahlandırarak, yani halk savaşlarına dönüştürmekle mümkündür.”[13]
Halk savaşını savunan gençler bu çok önemli konuda tercihlerini yapmalıdırlar: Ya söyledikleri gibi halk savaşından yana olmak ve bu yönde EMEK yönetici kliği ile mücadele etmek ya da halk savaşını reddedenlere teslim olmak.
Ürdün’deki son olaylar, gerçekte, Ortadoğu meselesinin Türkiyeli devrimciler için ne derece önem taşıdığını bir kere daha göstermiştir. Türkiye sosyalistleri devrimci mücadelelerini genel olarak dünya halklarının devrimci mücadeleleri, özel olarak da Ortadoğu’daki devrimci mücadeleler içinde değerlendirmek zorundadırlar. Biz Ortadoğu’daki devrimci mücadelelerin geçmişi ve şimdiki durumları üzerinde biraz daha durarak, bu konuya, Ortadoğu Devrimci Çemberi’ne biraz daha açıklık kazandırmak dileğindeyiz. Bu yazıda çok öz bir şekilde noktalamak zorunda kaldığımız Ortadoğu’da halk savaşı konusunu gelecek sayılarda sunacağımız; emperyalizmin Ortadoğu’ya girişi, siyonizmin gelişimi, Ortadoğu’daki komünist partileri, “Arap sosyalizmi”, 1956, 1967, 1970 savaşlarının ortaya çıkardıkları somut durum ve Ortadoğu’da devrimci mücadelelerin sorunları konusundaki ayrıntılı bilgilerle inceleyeceğiz.
[1] Metin Toker, “Ortadoğu Devrimci Çemberi”, Milliyet gazetesi, 12 Kasım 1970, s. 2.
[2] Metin Toker, “Türkiye Kendini Nasıl Koruyacak?”, Milliyet gazetesi, 13 Kasım 1970, s. 2.
[3] Faruk Pekin, “Doğu Gerçeği ve Ortadoğu Devrimci Çemberi”, ANT Haftalık Dergi, 14 Ekim 1969, sayı: 146, s. 10-11.
[4] Yusuf Aslan “El Feth’e Niye Gittim”, ANT Haftalık Dergi, 24 Şubat 1970, sayı: 165 s. 6.
[5] Teoman Ermete, Ercan Enç, Hüseyin İnan, Attila Keskin, Kadir Manga, Müfit Özdeş, Alpaslan Özdoğru, Tuncer Sümer, Hamit Yakup, Ali Tenk, B. Emanet, “Türkiye Halklarına Bildiri”, ANT Haftalık Dergi, 3 Mart 1970, sayı: 166, s. 4-5.
[6] İstanbul Devrimci Doğu Kültür Ocağı, ANT Haftalık Dergi, 24 Mart 1970, Sayı: 169, s. 5.
[7] “Emperyalizme Karşı Ortadoğu Devrimci Çemberi Kurulmalıdır”, ANT Haftalık Dergi, 6 Ocak 1970, Sayı: 158, s. 12-13.
[8] “Ortadoğu Devrimci Çemberi – Açık Oturum”, ANT Sosyalist Teori ve Eylem Dergisi, Mayıs 1970, Sayı: 174-1, s. 63-84. Ortadoğu Devrimci Çemberi konusunda daha geniş bilgi için bu açık oturum mutlaka okunmalıdır.
[9] Nayif Havatme, Filistin’de Halk Savaşı ve Ortadoğu, (Çev. Mehmet Emin Bozarslan), İstanbul 1970, s. 68-89.
[10] a.g.e., s. 61.
[11] “Ortadoğu Düğümü”, EMEK Aylık Sosyalist Dergi, Ekim 1970, Sayı: 5, s. 14.
[12] “Ortadoğu ve Anti-emperyalist Mücadele”, EMEK Aylık Sosyalist Dergi, Kasım 1970, Sayı: 6, s. 93-94.
[13] Y. Sevinç, “Emperyalist Barış Planları, Ortadoğu Sorununu Çözemez”, Gençlik Dergisi, Temmuz 1970, Sayı: 3, s. 7.