Şırnak Halk Meclisi Eşbaşkanı Yiğit: Zafer bizimdir
Şırnak Halk Meclisi Eşbaşkanı Ümran Yiğit, devletin her türlü saldırısına karşı özyönetim alanlarında büyük bir direniş sergilendiğini belirterek, “YPS ve YPS-JIN’in büyük kayıp verdi” şeklindeki özel savaş yalanına itibar edilmemesini istedi. “Şırnak, Gever ve Nusaybin finaldir, bu alanlara halkımız sahip çıksın” diyen Yiğit, “Mutlaka zafer bizimdir. Biz kazanacağız. Durumumuz çok iyidir. Tüm halkımızı selamlıyoruz”dedi.
Şırnak’ta 15 gündür büyük bir direniş ile devlet güçlerinin soykırım saldırılarına direnen özyönetim alanlarında Med Nûçe televizyonuna bağlanan Halk Meclisi Eşbaşkanı Ümran Yiğit önemli açıklamalarda bulundu. YPS ve YPS-JIN kayıplarına yönelik devletin yaptığı karapropagandaya itibar edilmemesi gerektiğini belirten Yiğit, füze, tank, top, obüs, havan her türlü ağır silahları deneyen devlet güçlerinin mahallelerde bir adım bile ilerleyemediğini belirtti. “Gever, Şırnak, Nusaybin bizim için finaldir” diyen Yiğit, Kürdistan halkının ve Türkiyeli demokrat sosyalist çevrelerin direniş alanlarına sahip çıkması gerektiğini dile getirdi.
Şırnak’ta direnişin 15’nci gününe girmekteyiz. İlk günden bu yana düşmanın çok yoğun saldırıları var. Obüs, tank, top ve son olarak da birkaç yerde füze denendi. Füzeler atıldı bizim mahallelere. Geçen bir haberde 104 YPS’linin yoldaşımızın öldürüldüğü yönünde haberler geçti Türk basınında. Bunlar kesinlikle asılsızdır. Bunlar özel savaş argümanlarıdır. Psikolojik savaştır. Kesinlikle halkımız buna inanmamalıdır. Kesinlikle hepsi yalan. Özel bir savaş metodu uygulanıyor.
AKP çeteleri sadece teknikle sınırlıdır. Hiçbir mahallemize girebilmiş değiller. Her yerde görkemli bir direnişle karşılaşıyorlar. Düşman şu ana kadar bizim alanlarımıza bir adım dahi girmiş değildir. Sadece kentin etrafına konuşlandırdıkları tank ve toplarla saldırıyor. Tümen ve Çakırsöğüt’ten tank, obüs ve bazen de füze atışları yapılıyor yoğun olarak. Onun dışında yayınlanan haberler yalandır. Şehit düşen arkadaşlarımızın sayıları YPS tarafından yapılan resmi açıklamalarda olduğu kadardır. Diğerleri özel savaş politikasıdır.
Kürdistan direniş alanlarına sahip çıksın
Halkımıza çağrımız özyönetim alanlarına sahip çıkmalarıdır. Hakkari ve Van halkımız Gever’e sahip çıkmalıdır. Mardin ve Qoser (Kızıltepe) halkımız Nisêbîn’e sahip çıkmalıdır. Siirt, Batman, Dêrgul ve Şırnak’ın ilçeleri Şırnak’a sahip çıkmalıdır. Burada görkemli bir direniş var. Halkımız bize inanmalı, bize güvenmeli. Gerçekten de burada yoğun bir mücadele var. Halkımız ayakta olmalı. Nisêbîn, Gever ve Şırnak bizim için final olacak. Öyle görüyoruz. Sahip çıkılmalı. Buradan tüm halkımıza, tüm dostlara sesleniyoruz: Her üç merkeze sahip çıkmalılar.
Türkiye halkı gayrimeşru iktidara karşı yanımızda olsun
Ayrıca tüm Türkiye halkına bir duyurumuz var. Demokratlar, sosyalistler, yazarlar, gazeteciler, ben demokratım, demokrasiden yanayım, Türkiye’nin demokratikleşmesinden yanayım diyen tüm herkes bundan sonra Erdoğan’ın siyasetine, politikasına güvenmemelidir. Bu öldürücü, kinci, eskimiz politikalara artık gerçekten de inanmamalıdır. Bu sadece diktatörlülüğü ve kürsüsü içindir. Demokratların, yazarların, sosyalistlerin öncülüğünde Türk halkı ayağa kalkmalı. Artık Erdoğan ve çetelerinin eskimiş politikalarına sessiz kalınmamalıdır, bu politikaya alet olunmamalıdır. Kürdistan’ın güvenli olmamasının etkisi Türkiye tarafına da olacaktır. Erdoğan’ın siyasetiyle durum oraya doğru gidiyor. Avrupa’daki halkımız da eylemler, yürüyüşler ve etkin eylemlerle sessiz kalmamalıdır.
Durumumuz çok iyi, zafer mutlaka bizimdir
Son olarak bütün halkımıza güvenimiz sonsuzdur. Hareketimize güvenimiz sonsuzdur. Onların güvenini de boşa çıkartmayacağız. Direniş içindeyiz, mutlaka zafer bizimdir. Biz kazanacağız. Buna emin olsunlar. Morallerini, motivasyonlarını kesinlikle bozmasınlar. Durumumuz çok iyidir. Tüm halkımızı selamlıyoruz.”
Nusaybin’de geçit yok!
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın ziyaret ettiği, korucu, JÖH, PÖH, SAS ve SAT komandolarının kuşattığı Nusaybin’de 16 günden fazla süren ağır saldırılara rağmen bir adım dahi ilerlenemedi. Kullanılan tüm üstün savaş tekniğine rağmen direnişin önüne geçemeyen devlet güçleri, Nusaybin’de darbe üstüne darbe alıyor.
Mardin’in Nusaybin ilçesi, diğer adıyla Nisêbîna Rengîn, Kürdistan’da “direniş kalesi” denilince akla ilk gelen yerlerden biri. İpek Yolu üzerinde kurulan şehir, aynı zamanda tarihi ve ekonomik olarak Mezopotamya’nın önemli merkezlerinden. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nda cetvelle çizilen sınırlarla ikiye ayrılan Nusaybin, Rojava’nın Qamişlo kentine el sallama mesafesinde. Hep direnişle anılan kent, bugünlerde de görkemli bir direnişe sahne oluyor. Direnişine direniş katan Nusaybin, adından oldukça söz ettireceğe benziyor.
7 kez yasak ilan edildi
Özyönetim direnişlerinin başlamasıyla birlikte devlet tarafından halka dönük saldırıların gecikmediği Nusaybin’de şimdiye kadar 7 defa sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Daha önce ilan edilen yasaklarda halka dönük ağır saldırılar gerçekleşirken, tüm saldırılara rağmen halkın direnişi karşısında ilerleyemeyen devlet güçleri, hiçbir mahalleye giremeyerek geri çekilmek zorunda kaldı. Ancak bu saldırılarda içlerinde kadınların, çocukların, gençlerin ve yaşlıların da bulunduğu 31 yurttaş devlet tarafından katledildi.
Yasak öncesi her gün abluka
Yer yer yasaklar kalksa da ilçede hiçbir zaman abluka kalkmadı. Halk, devletin mahallelere girmesini engellemek ve kendilerini savunmak için direnişe geçerken, devlet güçleri direnişin olduğu Fırat, Abdulkadirpaşa, Yenişehir, Dicle, Zeynelabidin ve Kışla mahallelerini kuşatmaya aldı. Fiili bir yasağın uygulandığı mahalleler, günlerce saldırıya tutuldu.
Günlerdir 4 mahalle ağır saldırı altında
Mardin Valiliği tarafından 14 Mart günü 7’nci defa tekrar ilan edilen sokağa çıkma yasağının üzerinden 16 gün geçti. Devlet güçleri tarafından üs olarak kullanılan AFAD Kampı’na günlerce askeri sevkiyat gerçekleşirken, hazırlığı yapılan saldırı süreci için ilçeye binlerce özel harekatçı yığdırıldı. Yine tank, top ve zırhlı araç sevkiyatlarıyla uzun süreli bir saldırının hazırlığı yapıldı. Yasağın başlaması ile birlikte mahallelere dönük ağır saldırılar başladı. Saldırılar özellikle Fırat, Abdulkadirpaşa, Yenişehir ve Dicle mahallelerinde yoğunlaşırken, Qamişlo sınırına sıfır noktada bulunan Zeynelabidin ve Kışla mahallelerinde ise zaman zaman çatışmalar yaşanıyor.
‘Terörle mücadele’ adı altında evler yıkılıyor
Günlerdir tüm savaş tekniği ile direniş mahallelerine girmeye çalışan devlet güçleri, Nusaybin’de 16 günde bir adım dahi ilerleyemedi. Newroz Alanı, İpek Yolu ve Veysika Mezarlığı’na konuşlanan tanklardan mahallelere sürekli top atışları yapılırken, bir yandan da yine zırhlı araçlar tarafından kuşatmaya alınan mahalleler bombaatarlar başta olmak üzere ağır silahlarla gece gündüz taranıyor. Rastgele yaylım ateşine tutulan mahallelerde en çok evler hedef olurken, devlet güçleri “terörle mücadele” bahanesiyle yurttaşlara ait evleri bir bir yıkarak ilerlemeye çalışıyor. Öyle ki bir binayı yıkmak için defalarca top atışının yapıldığı görülürken, zaman zaman YPS güçleri ile özel harekatçılar arasında sıcak çatışmalar yaşanıyor.
Zırhlı araçlar bir bir darbeleniyor
YPS güçlerinin direnişine çarpan devletin tüm tekniği Nusaybin’de dumura uğramış durumda. 16 günlük saldırılarda en çok kaybı Nusaybin’de yaşadığı belirtilen devlet güçlerinin kendi aralarında yaşanan kayıplarla ilgili ciddi tartışmaların olduğu belirtiliyor. Mahallelere her girmeye çalıştıklarında saldırıların hedefi olan zırhlı araçlar, YPS güçleri tarafından bir bir darbelenirken, son dönemlerde özel harekatçıların operasyona çıkmak istemedikleri ve zırhlı araçlara binmekten korktukları yönünde tartışmaların yaşandığı kaydediliyor. Bunun üzerine ilçeye gelen Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın ardından ilçeye savaş tekniği yüksek farklı çok sayıda zırhlı araç getirildi. Savaş tekniğinin arttırıldığı Nusaybin’de korucu, JÖH, PÖH, SAS ve SAT komandolarının hepsini görmek mümkün.
23 JÖH ve PÖH yaşamını yitirdi
Şimdiye kadar kullanılmayan obüsler de son günlerde ilçede kullanılmaya başlandı. Gece gündüz top, havan ve obüs atışlarının gerçekleştiği mahallelere girmeye çalışan onlarca zırhlı araç, YPS güçleri tarafından imha edilirken, ilçede her gün yoğun ambulans trafiği yaşanıyor. yaşanan çatışmalarda şimdiye kadar en az 23 PÖH ve JÖH yaşamını yitirirken, 8 YPS savaşçısı da yaşanan çatışmalarda hayatını kaybetti. Devlet yetkilileri tarafından her gün onlarca YPS’linin “etkisiz hale getirildiği” yönünde açıklama yapılsa da, şimdiye kadar hastaneye giden bir cenazenin bile olmaması da dikkat çekiyor.
Direnişin giderek büyüdüğü Nusaybin’de tüm ağır silah çeşitlerine karşı irade savaşı veren halk, direnişini sürdürmeye devam ediyor. Devlet güçlerinin son teknolojiyle saldırdığı mahallelerde saldırılar da, çatışmalar da gün geçtikçe şiddetleniyor.
YPS Genel Koordinasyonu: Saldırıya uğrayan devlet güçleri geri çekildi
Hakkari’nin Yüksekova (Gever) ilçesinde yaşanan çatışmalara ilişkin yazılı açıklama yapan YPS Genel Koordinasyonu, çatışma ve bombardımanın yoğunlaştığı Cumhuriyet ve Güngör mahallelerinde ağır saldırıya uğrayan devlet güçlerinin direniş mahallelerinden çekildiğini belirtti.
YPS Genel Koordinasyonu, Hakkari’nin Yüksekova (Gever) ilçesinde yaşanan çatışmalara ilişkin yazılı açıklama yaptı. Çatışma ve bombardımanın Cumhuriyet ve Güngör mahallelerinde yoğunlaştığı belirtilen açıklamada, söz konusu mahallelerde ağır saldırıya uğrayan devlet güçlerinin ise direniş mahallelerinden çekildiği ifade edildi.
YPS ve YPS JİN güçlerinin ise ilerleyişinin sürdüğü vurgulanan açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
“27 Mart günü Qaportê ve Pakê köyleri arasında bir askeri birliği YPS birliklerimiz hedeflemiş burada bir süre çatışma yaşanmıştır. Çatışma esnasında birlikler bir kademe geri çekilirken düşmanın çevre karakollardan obüs ve havanlar yaptığı bombardıman sonrası 7 ambulans olay yerine gelerek ölü ve yaralı askerleri kaldırmıştır. Ölü ve yaralı polis ve asker sayısı net olarak bilinmemektedir. Ayrıntılı bilgi daha sonra verilecektir.
28 Mart günü öğleden sonra Cumhuriyet mahallesinde şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. Ayrıntılı bilgi daha sonra verilecektir. Ayrıca 28 Mart’tan bu yana faşist katliamcı güçler, Güngör Mahallesi’nde ilerlemek istemektedir.
28 Mart günü Cumhuriyet Mahallesi girişinde bulunan Eski Cezaevi kavşağı, Üçgen Bina ve Kurtlar Petrol güzergahlarından devlet güçleri mahalleye girmek için girişimde bulunduğu esnada mahalleyi savunan birliklerimizin direnişi ile karşılaşmıştır. İlerlemesi durdurulan operasyon güçleri ile yer yer çatışmalar yaşanmıştır. Burada düşmanın ölü ve yaralıları olsa da net sayı bilinmemektedir.
28 Mart günü saat 17.00’de saray çeteleri Cumhuriyet Mahallesi’nde bir binaya sızma yapmak istediği esnada bir birliğimiz tarafından suikast yapılmış ve burada 1 özel harekatçı öldürülmüştür. Daha sonra etkili bir şekilde yoğun atış altında bırakılan devletin operasyon birimleri, herhangi bir sonuç alamadan geri çekilme yapmıştır.
Gever merkezde halkın sivil savunma birliklerinin denetiminde olan mahallelere gün boyunca yapılan bombardımanlar devam etmektedir. Devlet güçleri, özel savaş medyasında Cumhuriyet ve Güngör mahallelerinde ilerlediklerine dair psikolojik savaşın bir parçası temelinde aslı olmayan haberler yapmaktadır. Cumhuriyet ve Güngör mahallelerinde devlet güçlerinin değil tam tersine halkın sivil savunma birliklerinin bir ilerleyişi söz konusudur.”
Yüksekova’dan Görünüm
Saldırıların ve direnişin sürdüğü Kürt topraklarında halk sürekli toptan bir savaş içinde yaşarken yüksekova haberden bir yazarın çağrısına bakalım:
“Toplumsal barış adına gelin Sümbül Dağı’na bakalım. Çiçekler açmıştır şimdi orada. Kulağımızı Zap Suyuna verelim, belki bir şarkıdır çağlayan. Yüksekova düzlüklerinden Cilo’ya bir bakış atalım, belki Guldexwînler göğe bakar. Berçelan yaylasına gidelim, belki bir halaya dururuz. Nehil sazlığına varalım, belki orkestradır orada kuş cıvıltısı. İnanın tek çaremiz budur, bu sese kulak verelim. “
Anadolu’dan Görünüm
Kürdistan’ın direnişle uzattığı eli tutmaktan başka çaremiz yok.
Hem Anadolu’da hem de Kürdistan’da içine aldığı yüzlerce güzel insanın sayesinde yarını, güzel günleri, kızıl şafakları doğurmak zorunda olan toprakları ortak bir mücadelenin cepheleri haline getirmek; Nusaybin’le, Edirne’yi, Sümbül dağıyla, Erciyes’i kardeşleştirmek zorundayız.