Saray Rejimi, onun başında yer alan Erdoğan’ın ağzından, 2020 sonunda birden bire “reform”lardan söz etmeye başladı.
Erdoğan ömrünü uzatmak, iktidarını uzatmak istiyor. Öyle anlaşılıyor, ömrü yettikçe iktidarda kalmak istiyor. İktidardan düşünce, gerisini tahmin bile etmek istemiyor. Egemen sınıflar, TC devleti ise, bu fikre yatkındır. Onlar için de Saray Rejimi’ni ayakta tutmak önceliklidir.
Ekonomik kriz, gittikçe derinleşiyor.
Damat, bu nedenle, suçlu ilan edildi ve tüm suç onun üzerine yıkılmaya başlandı. Damat gider gitmez “reform” çağrıları, muhalefetten değil iktidardan, Saray’dan yükselmeye başlandı. Sanki ellerini tutan varmış, sanki kendilerine engel olan varmış gibi.
Saray, ABD seçimleri sonrasında, TC devletine karşı yaptırımların ortaya çıkması ihtimaline karşı hazırlık yapıyor.
“Reform”u kim istiyor?
Elbette tekeller. Elbette, uluslararası sermaye ve onların yerli uzantıları. Elbette egemenler. İstedikleri de açıktır: Birincisi ekonomik alanda önlerinin açılmasını istiyorlar, ikincisi ise yatırımları için hukukî güvenceler istiyorlar. Onların talebi belli; Saray yasalara uysun. Erdoğan, iktidarını uzatmak için, buna “evet” diyor.
Bizim liberal aydınlarımız, liberalliğin karanlığında aydın olmanın anlamını unutmuş olanlar, “reform” kelimesini duyar duymaz, beklentilerini dile getiriyorlar.
Erdoğan reform diyor, onlar, Kavala ve Demirtaş serbest kalacak mı diye soruyor. Yasalara göre içeride tutulamayacak tanınmış kişilerin serbest bırakılması, “reform” olmuş oluyor. Rüşvetin, Saray işadamlarına para transferlerinin vb. sınırlandırılmasını istemek reform olmuş oluyor.
Yerli veya yabancı tekellerin istekleri, ihtiyaçları, yasalara uyulsun istekleri, bize Saray tarafından “reform” olarak sunulmakla kalmıyor, bu eli kalem tutan liberaller, “demokrasiye” geçiyoruz diye sevindirik oluyorlar.
Oysa aynı anda, Anayasa mahkemesi kararlarının kabul edilmediği, aynı anda AİHM kararlarının yok sayıldığı bir süreç yaşanıyor. Saray, hep birlikte HDP kapatılsın çağrıları yapıyor.
Saray, Biden dönemine hazırlanıyor. Kürtler için yeni bir Barzani partisi oluşturulmak isteniyor. Bu yeni Barzani partisi Erdoğan’ın 2023’ten önce olacak seçimlerde müttefiki olsun isteniyor.
Ama tüm bu “reform” paketlerinde, ne işçiye ne emekçiye ne Kürt halkına ne diğer halklara ne işsize ne emekliye bir şey çıkmıyor. Çıkmayacak.
Pandemi bahane edilerek engellenen işçi eylemleri nedeni ile ekonomik krizin sokak gösterilerine, eylemlere yansıması önleniyor. Pandemi yetmeyince, polis ve jandarma devreye giriyor. Madencilerin yürüyüşünü ele alın. Avukatların son derece sınırlı ve uzlaşmacı eylemlerini ele alın. Hepsinin karşısına polis gücü ile dikiliyorlar. Kocaeli’de Baldur fabrikasındaki grevci işçilere devletin saldırısını ele alın.
Tam da bu dönemde, Hindistan’da 250 milyon işçi greve çıkıyor. Bu eylemler bulaşıcıdır ve iktidar bunlardan korkuyor.
Ortada, derinleşen ekonomik, siyasal kriz vardır. Saray Rejimi, daha çok baskıya, daha çok yalana, daha çok karartmaya başvurarak saldırısını sürdürmek, bu yolla ayakta durmak istiyor. Bir “Olay TV”ye dahi tahammülleri yoktur. Olay TV, sadece CHP ve HDP grup toplantılarından görüntüler aktardığı için işi bitirilmiştir.
Burjuva muhalefet tükenmiştir. Tıpkı Saray Rejimi gibidirler. Öyle, bir ayaklarını devlete dayayarak, bir ayaklarını Saray’a dayayarak, Erdoğan’ın izni ile muhalefet yapmanın işe yaramadığı biliniyor. Olay TV’nin sahibi Çağlar idi.
İşçi sınıfından, devrimcilerden yana olmadan muhalefet yapılma dönemi artık sona ermiştir. Bir şeyi yarım ağız söylemek işe yaramaz. Sokaklardan uzak durmak, yasalara uymayan bir iktidara karşı parlamento içinde muhalefet etmeyi övmek işe yaramaz. Yargı sistemine, yasalara bağlılık için çağrı yapmak aslında Saray’a yardımcı olmaktır. Seçimlere kadar beklemeyi pompalamak Saray Rejimi’ne destek olmaktır. Devlet mekanizmasının hırsızlık ürettiği bir yerde, hırsızı polise şikâyet etmek iş yapmak değildir.
Reformlarınız sizin olsun.
Siz, liberal solcularınızı da yanınıza alın, gece gündüz reform çağrıları yapın. Artık, işçi ve emekçilerin, Kürt halkının ve diğer halkların bunlara karnı toktur.
Bu ülkede 7 milyondan fazla işçi, sigortası çalışmaktadır. Ve asgarî ücret dahi alamamaktadır.
Bu ülkede 7 milyonu aşkın işçi asgarî ücretle çalışmaktadır. Bu, işçi sınıfının üçte biridir.
İşçilerin yaşam ve çalışma koşulları her geçen gün bozulmaktadır. Sadece sağlık çalışanlarına bakın, sadece kargo işçilerinin durumuna bakın,
sadece 1139 TL maaşla geçinmeye çalışan insanların durumuna bakın. Gerçekten ısınmak isteyen, gerçekten su kullanmak isteyen, gerçekten elektrik kullanan bir hanenin aylık masrafı 1200 TL’yi geçmektedir. Kirası, yiyeceği, ulaşımı, giyeceği, eğitimi bunun dışındadır. Ve aynı anda 2021 bütçesinden tekellere 650 milyar para aktarımı planlanmaktadır. Vergiyi ödeyen işçiler, emekçilerdir. Bütçeyi denetleme hakları bile yoktur. Korona
hastalarının %80’i işçi ve emekçiler, çalışanlar ve yoksullardır ama onların aşıya ulaşması bile mümkün olmayacaktır.
“Reform” mu dediniz?
Biz de devrim diyoruz.
Artık kaybedecek hiçbir şeyi olmayan milyonların, Saray Rejimi’ni alaşağı etmeleri, sarayları yıkmaları dışında yol yoktur.
Ülkenin kurtuluşunun tek yolu, işçi sınıfının ana gövdesi ile direnişinden geçmektedir. İşçi sınıfı, birleşik ve örgütlü bir mücadele ile, bu sömürüye, açlığa, işsizliğe, aşağılanmaya, her türden ayrımcılığa, baskıya son verebilir.
İşçi sınıfının ihtiyacı, birleşik emek cephesidir.
İşçi sınıfının ihtiyacı, devrimci birliğidir.
Ülkenin gerçek ihtiyacı, sarayların yıkılmasıdır.