Baskı, rant, yağma ve savaş ekonomisi üzerine kurulu Saray Rejimi’nin yeni hedefi barolar ve odalar oldu. Her muhalif sesi kendileri için tehdit olarak gören Saray Rejimi; bir yandan doğrudan saraya bağlı olacak, bir yandan da yükselecek sesleri susturacak çetelerle meslek örgütlerini kontrol altında tutmak istiyor.
Geçtiğimiz nisan ayında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın LGBTİ+ları hedef alan sözlerine tepki gösteren Ankara Barosu, Diyanet’in nefret suçu işlediği açıklamasında bulunmuştu. Erdoğan da Ankara Barosu’nun İslam dinine saldırdığını bahane ederek Meclis’in gündemine AKP’nin daha önce gündeme getirdiği meslek kuruluşlarıyla ilgili bir düzenlemeyi getireceklerini açıklamıştı. Savunmanın “aykırı ses” olmasına tahammül edemeyenler, baroları bölerek etkisiz hale getirme niyetiyle pandemi sürecini de fırsat bilerek kolları sıvayıp taslak hazırlığına girişti.
56 Baro başkanı ve yönetimlerinin Ankara’ya yürüyerek savunmaya dönük saldırıları protesto etmek istemesine kendisini sarayın propaganda sözcüsü olarak konumlandıran Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu “ben devletin menfaatlerini hukuk çerçevesinde korumakla yükümlü bir örgütün başkanıyım” diyerek savunmaya biat ettirmek istediklerini açıkça ortaya koymuştur.
Değişiklik teklifinin gerekçesinde, ”Avukatlık hukukuna ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesinde gecikmeler meydana gelebilmektedir. Teklifle, avukat sayısı fazla olan barolarda baro hizmetlerinin daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla, aynı ilde birden fazla baronun kurulabilmesi imkanı getirilmektedir” diyenler aylarca avukatlara CMK ücret ödemesi yapmayan, stajyer avukatları fişleyerek ruhsat vermek istemeyen, duruşma salonlarından avukatların yaka paça atılmasının talimatını verenler, adliyelerde devrimci, yurtsever, sosyalist avukatlara saldıranlardır.
“Baro hizmetlerinin daha sağlıklı yürütülmesini” gerekli görenler aynı zamanda. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin katilleridir. Yalancı tanıklarla, “itirafçı”larla, kurgu dava dosyalarıyla avukatlara müebbet hapis cezası verenler, savunmayı kriminalize edenlerdir.
Ankara’ya yürüyen baro başkanları ve baro yönetimindeki avukatları darp edip, yağmur altında etraflarını sararak sokakları açık hapishanelere çevirmek isteyenlerdir.
Bugün baroları bölerek, barolar içinde çeteler kurmak isteyenler; işkence merkezine dönen karakolları aklayan, tecavüz, taciz, istismar faillerinin ellerini kollarını sallayarak sokaklara salınması için yasalar çıkaranlardır.
‘Düşman ceza hukuku’ uygulayarak toplumun Saray’a boyun eğmesini isteyenlerin karşısında bugün artık duruşma salonlarından, adliye koridorlarından sokaklara taşan bir direniş vardır. Ve bu direniş baroları, baro yönetimlerini aşmış, topluma umut aşılamıştır. Bu direniş büyütülmelidir.
Savunma, kendi hukukunu, dayanışmasını; sokakta, direnişte göstermektedir.
Korkuyorlar!
O kadar korkuyorlar ki tek umutları toplumun da onlardan korkmasıdır.
Bu topraklarda işçiler, emekçiler için hiçbir zaman hukuk var olmamıştır. Kendileri için kurmuş oldukları burjuva hukukunu bile işletemeyenler bugün Saray Rejimi’nin güçsüzlüğünden ve korkusundan hukuklarını tamamen rafa kaldırmışlardır.
Odalar, Barolar ve avukatların örgütlenmesinden, toplumdaki meşruiyetinden açıkça korkmaktadırlar. Bu yüzden hukuksuzluğun karşısında hak arama mücadelesi sürdüren avukatları, savunmayı devlete bağlı hale getirmek istiyorlar.
Bir tarafta “devletin yaptığı olumlu adımları geliştirmek yerine yıkıcı şekilde eleştiriyorlar” diyerek Saray’ın propagandasını yapanlar, diğer tarafta “Savunma susturulamaz” diyerek nöbet tutanlar.
Bir tarafta, Saray’da yemek davetlerine katılan satılmışlar, diğer tarafta Gezi Direnişi’nin avukatları.
Bir tarafta onlar, diğer tarafta biz.
Geriye doğru adım atacak yer kalmamıştır. Şimdi, Saray Rejimi’ne karşı gelişen direnişi daha fazla yaymanın, bu direnişi daha örgütlü hâle getirmenin zamanıdır.
Şimdi Gezi Direnişi ruhuyla adliyelerde, meydanlarda daha güçlü haykırmanın zamanıdır.
Şimdi artık mücadeleyi işçilerin, emekçilerin, hakların mücadelesiyle birleştirmenin zamanıdır.
Avukatlar devrimcileşmeden, mücadelelerini işçi sınıfının mücadelesiyle ortaklaştırıp büyütmeden kalıcı bir kazanım elde edilemeyecektir.
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Bu daha başlangıç mücadeleye devam!
Savunma Susmadı Susmayacak!