Korona’ya karşı ekonomik istikrar paketi kalkanı… “2 ay direnin. Çok gezmeyin. Elinizi yıkayın. 65 yaş üstündekilere kolonya vereceğiz. 100 milyar lira ayırdık ama 2 milyarını size ayırdık. Siz milyonlarca emekçi de gidip düşük faizle kredi çekin.” İşte tüm kamu gücünü ellerinde bulunduranların Koronavirüs salgını tehlikesiyle burun buruna olan 80 milyon insana açıkladığı “plan”…
Virüs hiç bu kadar açıktan ekonomi-politik bağlamıyla ele alınmamıştı. Her şeyi para olarak görenler için, dünya çapında bir salgın da ülke ve ekonomi için hayırlara vesile olması dilenecek bir durumdur. Yakında açıklamaları ‘bu virüs bize Allah’ın bir lütfu’ olarak devam edecektir.
“Alınan tedbirlerin etkisiyle ortaya çıkan bu olumlu görüntüyü sürdürmekte kararlıyız” diyerek en azından bunun bir görüntü olduğunu kabul etmektedirler. Haftalar öncesinde yayılmaya başladıktan, hatta kayıtlara zatürre olarak geçen kayıplar verildikten sonra virüsün burada da olduğu kabul edilmiştir. Bu kabulden sonra ise devletin virüsün yayılmasına karşı aldığı tedbirlerin ne kadar da yerinde ve iyi olduğu anlatılmaya başlanmıştır.
Bir ay öncesine dönelim, mesela nedir bu tedbirler? Savaş yatırımları mı, Kanalistanbul’a bütçe ayırmak mı? Yüzlerce solunum cihazı, oksijen tüpü alındı da tevazudan mı açıklanmıyor?
Şu an doktorlar hastalara müdahale için maske bile bulamamakta. Türkiye’de üretilen yüz binlerce kit yurtdışına satılırken burada tanı konması bile gün geçtikçe zorlaşıyor.
Ama önemlidir: Patronların SGK prim ödemeleri 6 ay ertelendi. Nakit akışı bozulan firmaların bankalara olan ödemeleri 3 ay ötelendi ve gerekirse finansman sağlanacak. İhracatçılara da finansman sağlanacak. Konut kredisi alımlarında kolaylıklar uygulanacak. Esnek çalışma daha da etkin hale getirilecek.
Yapılan tüm açıklamalar, biz ve onlar ayrımını vurgulamaktadır. Burada ‘biz’; işe gitmek zorunda olduğu için hasta olacak olanlar, hasta olduğunda hastanelerde yer bulamayacak olanlar, doktorsa hastalara müdahale için imkan bulamayacak olanlar, okullar tatil olduğu için çocukları nereye bırakacağız diye düşünmek zorunda olanlar, evden çalışmaya geçirilip daha fazla özveri istenenler, günlük yevmiyeli çalıştığı işyerleri kapatılınca nasıl yaşayacağı meçhul olanlar, aman evden çıkmayın denirken zaten sokakta yaşayanlar, toplu taşıma kullanmamaya özen gösterin denirken işten atılma korkusuyla ilk otobüse yetişmeye çalışanlar.
Bir de onlar var; bize kolonya ve daha fazla borç lütfedenler. Yaratmadığımız bir virüsün, çöken bir ekonominin tüm yükünü bize yükleyenler.
Peki nasıl devam edecek? Evde ya da işyerinde çalışmaya devam ederken, kendi kendimize hijyen önlemlerimizi alırken, bir yandan her gün vaka sayısının ne kadar arttığını takip edecek, bir yandan onların kameralar karşısında pişkin pişkin gülmelerini mi seyredeceğiz? Ekonomilerine daha yararlı olduğunu düşünüp de sokağa çıkma yasağı ilan ettiklerinde, o yasak altında yalnızca kendimizi ve ailemizi korumaya çalışarak mı yaşayacağız? Yoksa bir birey veya aileden öte olduğumuzu, “biz” olduğumuzu, bir sınıf olduğumuzu hatırlayacak, her koşul altında sesimizi yükseltecek ve dayanışmamızı geliştirecek miyiz?
Bu seçeneklerden ikincisi yaşamak demektir. Bizi ancak “biz” olmak, mücadele ve dayanışma yaşatır.
“Dayanışma ezilenlerin inceliğidir” sözünün ortaya çıktığı sosyalist Küba’dan öğreneceklerimiz var.
Bugün kapitalist devletler virüse karşı sermayeyi korumaya çalışırken, hiçbir ülkenin kabul etmediği İngiliz gemisini insanlık bunu gerektirir diye kabul eden, tedavide kullanılacak 22 ilacın üretimine garanti veren, doktorlarını İtalya’dan Çin’e, dünyanın dört bir tarafına yardım için gönderen, akciğer kanserine, 3 yıl içinde 11.000 kişinin ölümüne sebep olan Ebola’ya karşı aşı geliştiren o küçük ada, mücadele ve dayanışma ile bugüne gelmiştir.
Kendinin ve tüm halkın sağlığı ve özgürlüğü için dayanışma geliştirmek, mücadele etmek, insan olmaktır. Biz de birlikte mücadele ettiğimizde yaşamın nasıl değiştiğini hatırlayalım.
Ekonomik istikrar paketi kalkanı da, şirket sahiplerini mağdur etmemek için buldukları çözümler de, bunların üzerine bize ikram ettikleri kolonya da onların olsun.
Biz yaşamak ve yaşatmak için mücadele edelim, dayanışmamızı büyütelim, örgütlenelim.