Savaş çığırtkanlığına geçit verme!

Bu paylaşım ve yağma savaşında, bu ülkenin yönetenleri, emperyalist efendileri ile birlikte birinci dereceden sorumludur.

Osmanlı’ya öykünen “Yeni Osmanlıcılar”, Cumhurbaşkanın’nın ağzından bir süredir, “tarih dersleri” eşliğinde, Lozan Anlaşmasını tartışmaya açarak, ‘Musul bizimdi, Halep bizimdi’ gibi açıklamalarla savaş çığırtkanlığına yeni bir boyut katmış, bölgedeki gerginliği daha da arttırmışlardır.

Evet, Musul, Halep, geçmişte Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde idi. Ama, siyonist varlığın işgali altındaki Filistin toprakları da, Mısır da, Yemen de öyle idi. Hatta, Viyana kapılarından dönüldüğüne göre zamanında, Balkanlar ya da tüm Doğu Avrupa da Osmanlı’nın hüküm sürdüğü topraklardı.

Kendini “Yeni Osmanlı” sultanı sanan cumhurbaşkanı, Osmanlı’yı yeniden diriltmeye karar vermişse, niyetlerini parça parça açıklamak yerine tüm hedefini bir kerede “yedi düvele” açıklamalıdır.

Tüm bunlarla birlikte, emperyalizmin askeri ve siyasi gücü NATO’nun bir parçası olan, tüm silahlarını emperyalistlerden alan, subayları NATO karargahlarında eğitilen ordusu ile bunu nasıl yapacağını da izah etmelidir.

Aslında bu söylemlerin arkasındaki amaç, emperyalizme tetikçilik yapmaktır!

Tüm bu “tarih dersleri” ile yapılmaya çalışılan, Ortadoğu’da yoğunlaşan paylaşım savaşında, ABD planları doğrultusunda tetikçilik yapmak; bölgemizde başta Kürt halkı olmak üzere, bölge halklarının kendi kaderlerini ellerine almasının önüne geçmektir.

Kendi elleri ile teslim ettikleri Musul’u, IŞİD’den geri almak adına başlatılan savaşta, ABD’nin asıl hedefi; IŞİD’i, yenilgi yaşadığı Suriye’ye sürerek dengeleri lehine çevirmek, Suriye’de daha güçlü söz hakkı elde etmektir.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, Erdoğan’ın ağzından, mezhepçi, ırkçı, Osmanlıcı söylemlerle, bu savaşa, besledikleri çetelerin yetmediği yerde bizzat dahil olmaya çalışmaktadır.

Kürt halkının kazanımlarını hedefe koyarak sürdürülen bu politika, yanlarına Suudi gericiliği ve siyonist İsrail’i de alarak, İran, Lübnan, Irak, Suriye ve Rusya ile bir bölgesel savaşın patlama ihtimalini de ortaya çıkarmaktadır. Adeta, yangına körükle gidilmekte, bir bölgesel savaşın fitili ateşlenmektedir.

Bu savaşta, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da en büyük zararı, bölgede yaşayan halklar ve çocukları görecektir. Egemenler ve çocukları saraylarında, villalarında zenginlik çinde yaşasın diye, onlar adına, bölgenin yoksul emekçi halkları birbirini boğazlıyacak ve halklar arasında geri dönülmez düşmanlık tohumları ekilecektir.

Bu savaş çığırtkanlığı; bu topraklarda, işçilerin tüm haklarının gasp edilmesiyle birlikte yürütülmektedir.

Bu savaş çığırtkanlığ; elde kalan son devlet kurumlarının, mal varlıklarının sermayeye peşkeş çekilmesi ile birlikte yürütülmektedir.

Bu savaş çığırtkanlığı; ormanlarımızın, derelerimizin, kentlerimizin yağmalanması ile birlikte yürütülmektedir.

Bu savaş çığırtkanlığı; eğitimin, bilimden tamamen arındırılıp gericileştirilmesi, çocuklarımızın karanlığa mahkum edilmesi çabaları ile birlikte yürütülmektedir.

Bu savaş çığırtkanlığı; bombalamalarla, katliamlarla, OHAL’le baskı ve şiddetin dozunun her geçen gün arttırılması ile birlikte yürütülmektedir.

Bu savaş çığırtkanlığı; gerçeklerin açığa çıkmasını önlemek için tüm muhalif seslerin susturulması, televizyon, radyo ve gazetelerin kapatılması ile birlikte yürütülmektedir.

Bu savaş çığırtkanlığı; sömürü ve zulüm düzenini sağlamlaştıracak başkanlık tartışmaları ile birlikte yürütülmektedir.

İçerde ve dışarda azgınca sürdürülen bu savaşa karşı mücadele etmek dışında bir kurtuluşumuz yoktur.

Ya onların savaşında, onlar için öleceğiz ya da kendi kaderimizi elimize alıp bu kan emicilerin saltanatına dur demek için, insanca ve onurumuzla yaşayacağımız bir ülke/dünya için mücadele edeceğiz.

Savaşı durduracak güç sensin!

Susma, sinme, boyun eğme. Saf tut diren!

KALDIRAÇ

27 Ekim 2016