Biz diyoruz ki, Saray Rejimi, “savaş, rant ve yağma ekonomisi” üzerinde yükseliyor.
Artık hepsi, tüm Saray, savaş müptelasıdır.
Artık hepsi, tüm Saray ve çevresi, yağmacıdır, rantçıdır.
Artık hepsi, tüm Saray medyası, yalan makinası, karartma merkezidir.
Artık hepsi, yargısı, polisi, ordusu, katliamcıdır, emperyalizmin denetimindedir.
Artık hepsi, tüm Diyanet İşleri, tacizcidir, pazarlamacıdır, tecavüzcüdür, dolandırıcıdır.
Ve hepsi birlikte, Saray Rejimi, modern ortaçağ karanlığının Türkiye versiyonudur.
Erdoğan’ın söylediklerine bakın:
1- İdlib soruluyor kendisine ve şöyle diyor: “Savaş diyebilirim.” Demek TC devleti bir savaş ilan etmiştir ve bunu deklare etmemiştir.
Savaş kime karşı ilan edilmiştir?
Artık niyetler gizlenemiyor. Kel düştü, takke göründü. İdlib’de, IŞİD’ci çetelerle birlikte, Soçi ve Astana’da, terör örgütü ilan ettikleri ile birlikte TC ordusu, ortak saldırı düzenlemektedir.
Orada ölenler, kimin için ölmektedir?
Yanıtı açık, Saray Rejimi, Saray ve çevresinin çıkarları için. Asla ve asla vatan için değil.
2- Libya’da savaşa balıklama dalan savaş seviciler, şunları söylüyorlar:
“Suriye Milli Ordusu’ndan ekiplerimizle beraber oradayız.”
Orası Libya’dır.
Libya’da, TC devletinin ordusu, açık olarak, IŞİD uzantısı çetelerle birliktedir. İtiraf Erdoğan’dan gelmektedir.
Libya’da askerler, yoksul insanların çocukları, kimin için savaşmaktadır? Saray Rejimi’nin ayakta durabilmesi için, acımasızca, askerlerinin kanını döken bir rejim var ortada.
Erdoğan’a soruyorlar, Libya’da şehitlerimiz var mı, diye.
Yanıt: “Birkaç tane şehidimiz var.”
Sanki, sineklerden, sanki patates çuvallarından, sanki petrol varillerinden söz ediyor: “Birkaç tane.”
Acaba, “birkaç tane”si, kaç dolardır? Kaç dolara satılmışlardır?
Erdoğan, savaş naraları, ölüm tacirliği yapar tarzda savaş naraları atıyor: “Şehitler tepesi inşallah boş kalmayacak” diyor.
İnşallah, umuyorum ki, allah izin verirse anlamındadır ve Erdoğan, inşallah daha fazla şehit için dua etmektedir. Amerikan çıkarları, Saray Rejimi’nin devamı için, inşallah daha fazla şehit vermekten söz ediyor. Normali, daha az kayıp vermeyi ummak olmalıdır. Oysa Saray Rejimi, artık, adak adar gibi, askerlerinin kanını dökmektedir.
Libya’da, yabancı basına göre, 16 asker ve 100’den fazla MSO çetesi ölmüştür. İşte size “birkaç tane.”
Libya’da ölen bir subay, gizlice defnedilmiş, silâh arkadaşları tarafından ölüm haberi basına sızdırılmış, basında bu haberi “tweet”leyenlerin sosyal medya hesaplarına el konulmuştur. Ölümleri gizleme üzerine kurulu bir savaş politikası, ABD hizmetinde “Mehmetçiğin” satışa çıkarılması ancak böyle hayata geçirilmektedir. Acaba Suriye’deki kayıpların ne kadarı gizlenmektedir?
Bu, bizim savaşımız değildir.
Bu, halkın savaşı değildir.
Bu, işçilerin, emekçilerin, yoksulların, milyonların savaşı değildir.
Bu, vatan savunması değildir.
Bu savaş, savaş ekonomisini beslemek için vardır.
Bu savaş, Saray Rejimi’ni ayakta tutabilmek için yürütülmektedir.
3- Ülkede ekonomik kriz had safhaya yaklaşmaktadır.
Her gün iş cinayetleri, her gün kadın cinayetleri, her gün çocuk istismarcılığı “birkaç tane”yi aşkın biçimde gerçekleşmektedir.
Her gün, yeni bir intihar vakası ile yoksulluk, açlık, işsizlik, çaresizlik ortaya çıkmaktadır.
7 milyon emekli, asgarî ücretten daha az ücret almaktadır.
İşsizlik hızla artmaktadır.
9 milyon insan asgarî ücretin yarısı kadar gelir elde etmektedir.
Birçok insanın sosyal güvencesi yoktur.
Birçok insan, maaşını alamamaktadır.
Kriz, tüm ağırlığı ile, emekçilerin omuzlarına oturmaktadır.
4- Saray Rejimi, doğayı, kentleri yağmalamaktadır. Rant avcılığı, Saray Rejimi’nin gözde mesleği olmuştur. Her gün, yeni bir rant planı halka dayatılmaktadır. Bunun için belediyelerin tüm olanakları yağmalanmaktadır.
5- Tüm bunlara karşı gelişmekte olan direnişe karşı, her türlü baskı, her türlü şiddet devreye sokulmaktadır. Saray Rejimi, yolun sonunu gördükçe, daha fazla saldırmaktadır. Kendi korkularını, halka bulaştırmak istemektedirler. Söz söylemeyi, gerçekleri haykırmayı, eylemlerle hak aramayı bir yana bırakın, düşünmeyi, nefes almayı yasaklamak için yollar aramaktadırlar.
Bu, iktidarın çaresizliğidir.
İşçi ve emekçiler, halklar, tüm gidişe karşı, hayatın her alanından, direnişler geliştirmektedirler.
Bu direnişlerin büyümesi, bu direnişlerin örgütlü ve kararlı bir mücadeleye dönüşmesi mümkündür.
Sadece mümkün değil, hayatî ölçüde gereklidir.
İşte bu nedenle, genel grev ve genel direniş bayrağını yükseltmek gerekiyor.
Görev budur.
Bu, yarın genel grev anlamına gelmez.
Hayır, örgütsüz, hazırlıksız bir genel grev, büyük bir yenilgi olacaktır.
Saray Rejimi ile işçi ve emekçilerin, iki ayrı cephede savaşmakta olduğunu görerek, adım adım hazırlanarak, bir genel grevden söz etmeliyiz.
Genel grev, aynı zamanda, hayatın her alanında bir genel direnişe dönüştürülmelidir.
Korkuları da budur.
Bunun için azgınca, kuralsızca saldırıyorlar.
Dışarıda süren savaş, içeride bir iç savaşa dönüşmektedir.
İşçi ve emekçiler, bu savaşa hazırlanmak zorundadırlar.
Şimdi, gözyaşları ile kendine acıma zamanı değildir.
Şimdi, çaresizlikle kıvranma zamanı değildir.
Şimdi, bireysel çözümler zamanı değildir.
Şimdi, intihar etme, hayata küsme zamanı değildir.
Şimdi, ağır ağır ayağa dikilme, örgütlenme ve hazırlanma zamanıdır.
Şimdi, genel grev ve genel direniş bayrağına sarılma zamanıdır.
Şimdi, örgütlenme ve örgütlü mücadeleyi sabırla, inatla sürdürme zamanıdır.
Bu bilinçle, tüm devrimci işçileri, tüm aydınları, tüm öğrencileri, tüm kadınları, Kaldıraç Hareketi saflarında mücadeleye çağırıyoruz.
Kahrolsun tekelci polis devleti!
Yaşasın, Anadolu Sosyalist Devrimi!