Savaşı evinde görmediğin zaman, nihayetinde senin evine de gelmez mi sanıyorsun?

1 Eylül Dünya Barış Günü, yani Almanya’nın Polonya’yı işgal ettiği ve İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı gün. İkinci Dünya Savaşı’yla yaşanan ölüm, yıkım, buhran ve çaresizlik, tam da içinde bulunduğumuz çağda unutulmasın diye başta Sovyetler Birliği olmak üzere dönemin sosyalist ülkelerinin aldığı kararla adının önüne “Dünya Barış” unvanını alan gün.

Ama bu unvanla kutlanışından neredeyse üç çeyrek asır sonra yine, yeni bir dünya savaşının, daha doğru ifadeyle paylaşım savaşının eşiğindeyiz.

Size dehşet verici ve abartılı mı geldi? O kadar da değil, diye mi düşündünüz? Dünya savaşı değildir, dünya olsa duramazdık mı dediniz?

Ama gerçeklik, ona inanmayı bıraktığınızda ortadan kaybolan bir şey mi ki?

Tüm dünyanın gözü önünde Filistin halkına açık ve vahşi bir soykırım uygulanıyor.

Avrupa’nın orta yerinde ABD kuklalığı uğruna Ukrayna savaşı sürüyor.

İran ile İsrail’in ilk kez birbirlerinin topraklarını doğrudan hedef alan saldırıları yanı başımızda yaşanıyor.

Ülkelerin silahlanmayı artırmasıyla şirketler de silah sanayii yatırımlarına başlıyor.

BM Genel Sekreteri dünyanın kaos çağına girdiğini ilan ediyor, ABD Başkanı ordusuna nükleer çatışmaya hazırlanma talimatı veriyor, Avrupa ülkeleri halklarına savaştan muaf olmadıklarını anımsatıyor.

Türkiye’de de Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlıklarından, üçüncü paylaşım savaşının ciddi bir risk ve ihtimal olduğu açıklamaları yapılıyor. ABD emperyalizminin tetikçisi olarak roller hevesle üstleniliyor. Ekonomik kriz derinleştikçe, öfkemiz hak edene yönelmesin diye milliyetçilik üzerinden nefret körüklenmeye çalışılıyor. Sistem bunalımdan hem içeride işçi emekçilere savaş açarak hem de paylaşım savaşını körükleyerek çıkmaya çalışıyor. Buna her yerde, çalışma ve yaşam koşullarına isyan eşlik ediyor.

Ne dersiniz; belki hâlâ dehşet vericidir ama artık o kadar da abartılı gelmiyordur.

İşte biz, tüm bu gerçekler karşısında dehşete kapılıp yaşamımızı endişeyle, korkuyla, çaresizlikle sürdürmeyi, barıştan dualarla, ummalarla bahsetmeyi reddediyoruz.

Elimizden bir şey gelmeyeceğine dair kasıtlı olarak yaratılan yanılsamayı kabul etmiyoruz. Aksine değişmenin de değiştirmenin de yaşamı bilfiil yaratan, insanlığın sahip olduğu tüm zenginliği üreten bizlerin ellerinde olduğunu biliyoruz.

Sen de servetliler servetine servet katsın diye bile isteye çıkarılan savaşları yazgımız sanma istiyoruz.

İsyan ve direnişlerin savaş karşıtı toplu bir harekete dönmesi mümkünken Filistin’le dayanışma içinde olan halkların paylaşım savaşının da karşısında duracağını söylemek kehanet değildir.

Yaşadığımız topraklarda ve tüm dünyada sömürüye ve yayılmacılığa dayanan sermaye düzenine son vermenin zorunlu ve olanaklı olduğunu, yeni bir paylaşım savaşını önlemenin yolunun sadece sosyalizmden geçtiğini vazgeçmeden, usanmadan söylüyoruz.

Seni de her şeyi üretebildiğimiz, her şeye ortak olmak istediğimiz ve olabileceğimiz bu dünyada kapitalizmin savaş yıkıntılarına hayır demek, savaş karşıtı hareketi güçlendirmek için 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde sokaklara çağırıyoruz.

Gel, emperyalizm yenilsin, ortak mücadelemiz kazansın!

 KALDIRAÇ HAREKETİ

29 Ağustos 2024

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz