3 perdelik tiyatronun sonunda asgari ücret 17002 TL olarak açıklandı. Kapalı kapılar ardında bir araya gelen sermaye temsilcileri, işçi ve emekçilere reva gördükleri sefalet ücretini bir lütuf gibi duyurdular. Oysa asgari ücret belirlenirken işçi ve emekçilere hiçbir söz hakkı tanınmamıştır. Sözde işçileri temsilen görüşmelere katılan TÜRK-İŞ başkanı ve bürokratları işçileri bir kez daha patronların insafına terk etmiştir. Bu oyunu bir kez daha kabul etmeyelim!
Geçinemiyoruz!
Hayatı, zenginliği yaratan bizlerin çalışma ve yaşama şartları giderek kötüye gidiyor. Ücretler erimeye, alım gücümüz düşmeye devam ediyor. Cebimize giren para miktar olarak artsa bile, enflasyon kısa süre içinde artışı alıp götürüyor. Yoksullaşıyoruz. Enflasyon, işsizlik artıyor.
Yeni asgari ücretin açıklanması ile birlikte gelecek zam dalgasını hepimiz biliyoruz. Temel tüketim maddelerine, elektrik, su, doğalgaz, iletişim, ulaşıma sürekli zam geliyor. Zam yağmuru altında kıt kanaat geçinmeye çalışıyoruz
Kriz sadece bizim için var. Sermayedarlar, holdingler, bankalar için kriz yok. Onlar kârlarını sürekli bizim sırtımızdan katlıyorlar. Yeni açıklanan bütçe ile birlikte sermaye lehine milyarlarca lira vergi affı öngörülürken; işçi ve emekçilere sefalet dayatılıyor.
Asgari ücret zamlı haliyle dahi yoksulluk sınırının kat be kat altındadır. Asgari ücret yoksulluk sınırının altında değil üstünde olmalıdır.
Holdinglerin, sermayedarların vergi borçları silinirken, onlara teşvik üzerine teşvik verilirken, işçiler, emekçiler söz konusu olunca bütçe dengesi, enflasyon, cari açık akıllarına geliyor. Çünkü sermaye yararına çalışıyorlar. Sermayenin çıkarlarını gözetiyorlar. Onlar için önemli olan hizmet ettikleri sermayenin çıkarlarıdır.
Bizim adımıza asgari ücretin belirlenmesi oyununa son vermeliyiz! Asgari ücreti belirleyen Asgari Ücret Tespit Komisyonu bizi temsil etmiyor. Birilerinin bizim adımıza karar vermesine, bizleri sefalete mahkûm etmesine izin vermeyelim, geleceğimize sahip çıkalım.
Kademizi elimize almak için mücadeleye!
Biliyoruz ki biz işçi ve emekçiler gücümüzü ortaya koymadıkça patronların bize reva gördüğü sefalete mahkum olacağız. İşçi sınıfının tarih boyunca sürdürdüğü mücadele göstermiştir ki, hak verilmez alınır.
Bizler hayatı bilfiil yaratanlarız. İnsanlığın sahip olduğu tüm zengiliniği üretenler; oturduğumuz binaları inşa edenler; sağlık, eğitim, altyapı ve daha nice hizmeti sağlayanlar bizleriz. Bizler hayatın her alanındayız. Gücümüz işte buradan gelmektedir. Öyleyse gücümüzü ortaya koymak, sözümüzü, taleplerimizi ortaklaştırarak büyütmek hiç de zor değil.
İşyerlerimizden başlayarak sokaklara, meydanlara işçi sınıfının sözünü taşıyalım! Bizlere açlık ücretini dayatanlara karşı her yol ve araçla direnmek meşrudur ve tek seçeneğimizdir. “İşgal, grev, direniş” şiarıyla hayatın her alanını bir direniş alanına çevirmek, kaderimizi elimize almak mümkün. Çağrımız tüm işçi ve emekçileredir; insanca yaşanacak ücret için, en temel hak ve özgürlüklerimiz için fabrikalarda, havzalarda, mahallelerde bir araya gelelim, ücretli kölelik düzenine karşı mücadeleyi büyütelim!
İşçi Emekçi Birliği