Sevgili arkadaş,
Biz kütüphaneden çıkıp koştura koştura derse giderken, ÖMER’de arkadaşlarımızla çay içip akşam nereye gideceğimizi düşünürken; Sur’da, Silvan’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de çocuklar okullarına gidemiyor. Çünkü sokakları gibi okulları da işgal altındayken evlerine hapsolmuş durumdalar. Yorganları kafalarına kadar çekip, top ve tank sesleri altında uyumaya çalışıyorlar.
11 çocuk annesi Taybet Abla, 5 gün önce Silopi’de komşusunun evinden dönerken keskin nişancılar tarafından katledildi. Cenazesini almak için sokağa çıkanlara ateş açılıyor. Taybet Abla’nın bedeni 5 gündür sokakta. Yine Silopi’de 10 evde aileler yakınlarının cenazelerini gömemedikleri için, buzlarla çürümesini engellemeye çalışıyorlar. Aralarında 11 yaşındaki Mehmet de var, 80 yaşındaki Yusuf Amca da. Hacı Birlik’in bedeni yerde sürükleneli 81 gün oldu.
Biz hep günlük koşuşturmacalardayken Dilek, Dilan, Günay, Yeliz, Şirin İstanbul’da evlerinin orta yerinde polis tarafından katledildiler.
Yeni bir çağın içindeyiz. Bu çağ Paris’ten Ankara’ya katliamların yaşandığı, Aylan bebeklerin sahile vurduğu bir çağ. Ama bu çağ aynı zamanda Filistin’den, Latin Amerika’ya direnişlerin büyütüldüğü; Arin Mirkan’ların, Suphi Nejat’ların, Aziz Güler’lerin savunduğu bir çağ. Adaletsizliklerin, kanın, yalanın çağı ama direnişlerin, umudun, zaferin de çağı. Her şeyden önce bu çağ bizim çağımız. Bu dünya bizim dünyamız, bu yaşam bizim yaşamımız. Hendeklerin ardında yaşamlarını savunanlar, hepimizin özgür bir dünya umudunu da büyütüyor.
Yarının daha güzel olmasını istiyorsan;
Susma, sinme, direnişi örgütle!