2022 yılında, University of California (UC) sistemindeki kırk beş bin yükseköğrenim öğrenci-çalışanları ve doktora sonrası araştırmacıları ABD tarihinin en büyük üniversite grevini gerçekleştirdi. Aynı yılda görülen toplam 15 akademik grev, 2022’yi ABD tarihinde en çok akademik greve sahne olan yıl yaptı.[1] 21 Kasım 2024 tarihinde ise 7 ülkeden 40 farklı grubun imzasıyla Filistin için enternasyonal üniversite grevi çağrısı gerçekleştirildi. Üniversite hareketleri yakın dönemde farklı coğrafyalarda toplumsal alanda etkilerini yeniden gösterirken üniversitelerde yükselen sınıf mücadelelerini, grev biçimlerini ve talepleri nasıl anlayabiliriz? Yükseköğrenimde grevlerin ve sınıf mücadelelerinin yeri ve anlamı nedir? Bu yazıda, bu soruları, üniversitelerdeki mücadelelerin ekonomik, siyasi, ideolojik, yerel, ulusal ve enternasyonal bağlam ve nitelikleriyle ele almaya çalışacağız.
Üniversite grevlerinde öne çıkan talepleri ve karşı koyulan şartları, eğitimde uzun zamandır gelişerek ilerleyen sermayeleşme ve neoliberal yapılanma bağlamında ele almalıyız. Bu bağlam üniversitelerdeki sınıf mücadelesinin genel hatlarını anlamamızı sağlıyor. ABD üniversite sisteminin önünü çektiği eğitimin kamusal bir hak ve hizmetten özel bir işletme ve ürüne dönüşme ve bununla beraber öğrencilerin müşterileştirilme süreci, akademik işçilerin güvencesizleştirilmesi ve kapitalist pazarın genel sömürü şartlarına tabi tutulmasına tekabül ediyor. Ekonomik özgürlük ve pazar serbestliği mantığıyla yükseköğrenimin kapitalizmin dinamiklerine entegrasyonu günümüzde farklı coğrafyalarda görülen akademik krizlerin ana temellerini oluşturan değişiklikleri getirmiştir: eğitime ayrılan kamu kaynaklarının yerini özel üniversiteler ve fonların alması; üniversitelerin öğrenciler için daha açıkça bilgi edinmek yerine kapitalist pazarda yer edinmek için bir araç hâline gelmesi; kapitalizme eleman yetiştirme amacına uymayan, pazar “değeri” az görülen beşeri bilimler gibi alanların yavaş bir yok oluşa terki; güvenceli ve uzun zamanlı akademik kadroların yerini kısa dönemli, ders endeksli pozisyonların alması; fabrikalarda etkin sömürü biçimlerini ilerletmek amacıyla ortaya çıkan Taylorist emek tahakkümü ve yönetimi sistemlerinin akademik emek üzerindeki genel uygulanışının direkt (bölüm ve üniversite baskıları ve yükümlülükleri) veya dolaylı (pazar ve rekabet baskıları) yollarla gelişmesi.
Bütün bu süreçlere birçok örnek bulabiliriz. Yukarıdaki grev örnekleriyle ilişkili olarak akademide öğrenci-işçi popülasyonunun ve kısa dönemli kadroların gelişimiyle başlayalım. Bahsedilen kapitalist eğilimler bağlamında ABD tarihinin en büyük akademik grevinin yüksek lisans ve doktora yaparken öğretim ve araştırma asistanlığı gibi görevlerde yer alan akademik emekçiler tarafından gerçekleştirilmesi rastlantı değildir. Lakin, ABD’de doktora öğrencilerine verilen öğretim yükümlülükleri üniversitelerde bu ucuz emeğe bağlı bir sistem geliştirmiştir. ABD’nin en büyük kamusal eğitim sistemi olan, New York eyaletinin eyalet kamu üniversitelerinden oluşan State University of New York (SUNY) sisteminden örnek vermek gerekirse; Stony Brook Üniversitesinde doktora yaparken öğretim yapan kadrolar, diğer gruplara kıyasla, toplam öğretim emeğinin en büyük bölümünü gerçekleştiren gruptur.[2] Derslerde not vermek, ders işletmek vb. gibi yükümlülüklerin yanında kendi derslerini veren bu öğrenci-çalışanların maaşları New York Eyaleti’nin resmî rakamlarla belirlenen en düşük gelir sınırının altındadır.[3] UC sistemindeki grevde de aynı problemler ön plana çıkmaktadır. ABD akademisinde bu tarz öğretim görevlilerinin karşı karşıya olduğu zorlu koşullar nedeniyle son beş yıldaki akademik grevlerin önemli bir kısmını yüksek lisans-doktora çalışanlarının sendikaları oluşturmuştur. UC grevinin yanında Columbia Üniversitesi, Rutgers Üniversitesi, Michigan Üniversitesi, Harvard Üniversitesi, Temple Üniversitesinde gerçekleşen grevler bunların bazı örnekleridir.
Öğrenci-çalışanların yanında, ABD akademisinin ucuz işgücünün ana kemiğini “adjunct” hocalar ve benzer kısa dönemli pozisyonlar oluşturmaktadır. Bazen ders başı, bazen bir veya birkaç yıllık açılan bu kadrolar “tenure” denilen güvenceli ve çoğunlukla hayat boyu devam eden akademik kadroların yerini almaktadır. Akademideki bu değişim öyle büyük seviyededir ki, 1969’da üniversite öğretim üyelerinin %78’i “tenure” veya “tenure-yolunda” kadrolarken 2018’de bu rakam %20’ye düşmüştür.[4] American Association of University Professors (AAUP) sendikasının bir raporuna[5] göre ise 2022 yılında beş fakülte üyesinden üçü “contingent”[6] yani güvencesiz, kısa dönemli, yarı zamanlı vb. pozisyonlarda çalışmaktadır. Bu tarz akademik işlerin artmasının bir nedeni iş arayan akademisyenlerin var olan kadrolara oranının bir hayli artmış olması, diğeriyse bu kadroların maliyetinin diğer kadrolara kıyasla çok düşük olmasıdır. AAUP’nin raporuna “adjunct” fakülte üyeleri 2020-2021 yıllarında ders başı ortalama 3.843 $ maaş alıyorlardı. Tam zamanlı bir fakülte üyesinin maaşı ise yıllık 52.411 $’dan 210.260 $’a kadar (bundan daha yüksek örnekler de mevcuttur ve bölümden bölüme önemli farklar vardır) değişiyordu. Tam zamanlı bir fakülte üyesinin yılda kaç ders vereceği üniversiteden üniversiteye çok fark edebilir ve üç ile sekiz arası değişebilir. Hesabı nasıl yaparsak yapalım üniversitelerin tam zamanlı kadrolar yerine ders endeksli pozisyonlar açarak sömürü oranını katlarca arttığı açıktır. Bu tarz pozisyonların artışına akademide gig ekonomisi ve emeği de denmektedir.
Bu ucuz emek sisteminin yaratılması, akademik pazardaki doluluk, rekabet ve akademik işsizlik birbiriyle aynı sürece işaret etmektedir. Marx’ın sermaye birikiminin ana yasasında belirttiği gibi, kapitalizm yapısal olarak işsizlik yaratır ve işsizler ordusu ücretleri herkes için aşağıda tutarken ve işçi birliğinin kırılması için esastır. Bu nedenle doktora mezunları ve akademik kadrolar arasında gelişen uçurum, mantıksız bir olgu veya yükseköğrenimde hatalı politikalar vb.nin değil, eğitimin kapitalistleşmesinin sonucu olarak analiz edilebilir. Sermayeleşmiş akademi için işsiz akademisyenler, çok sayıda kısa dönemli kadrolar ve herkesin ulaşmaya çalıştığı az sayıda güvenceli pozisyondan oluşan bir tablo kârlılık ve emek mücadelesinin kırılması için ideal koşulları oluşturmaktadır. Bu sisteme bütün bu grupları kapsayan bir emek cephesi karşılık verebilir.
Akademideki bu değişimler nedeniyle, fakülte sendikalarının grevlerinde ve mücadelelerinde tam zamanlı olmayan kadroların koşullarının iyileştirilmesine dair talepler de ön plandadır.[7] Bunların içinde, maaş artışı, güçlendirilmiş güvenceler vb. yanı sıra, tam zamanlı kadrolara geçiş için imkânlar ve garantiler içeren talepler yer almaktadır.
Bu gibi talepler ve yerel mücadeleler önemli ve esas olsa da, eğitimdeki sömürü sisteminin kırılması eğitim işçilerinin bütünleşik bir mücadelede taleplerini siyasi alanda birleştirebilmesini de gerektirmektedir. ABD’deki Higher Ed Labor United 2021’de kurulmuş ve bu amaç doğrultusunda birçok akademik sendikayı bir araya getiren bir koalisyondur. Yükseköğrenimin evrensel bir hak olması, emekçiler ve öğrenciler tarafından yönetilmesi, kâr yerine ortak faydanın önceliklendirilmesi gibi talepler etrafında örgütlenmektedir. Bu gibi kurumların içine işsiz ve yarı zamanlı çalışan akademisyenleri de katarak genişlemesi, yükseköğrenimde endüstriyel eylem ve grevlerin ilerlemesi, akademide kapitalist hükmü kırmak için gerekli adımlardır. Aslında kamusal kaynaklarla tüm akademisyenlere güvenceli kadrolar sağlayabilmek haylice mümkündür ve bu nedenle örneğin eğitim bütçesi de (özellikle devletler savaş bütçelerine büyük artışlar gerçekleştirirken) üniversitelerde sınıf mücadelesinin bütünsel siyasal konularındandır.
Bütün bunlara bakıldığında akademik grevlerin esasen diğer işyerlerindeki grevlerle aynı mantıkta işlediği ve aynı anlamı taşıdığı görülebilir. Yukarıdaki bahsedilen grevlerin taleplerine de bakıldığında bu görülmektedir: ücret zamları, genişletilmiş haklar, sağlık sigortası ve hizmetlerinde iyileştirmeler, çalışma saatlerinde düzenlemeler, iş güvenceleri vb. Mücadelelerine öğrenci hareketinin dinamik enerjisini katabilmek ve öğrencilerin dinamik eğilimleriyle yakın etkileşim kurabilmek ayrıca akademik emekçiler için önemli bir artıdır.
Yine de, akademik grev denildiğinde diğer çoğu işyerinden farklı bazı soruları da gündeme gelmektedir. Bunlar, akademik emek ne oluşturur, ürünü nedir, bu üretim süreci nasıl durdurulabilir ve kapitalist sistem içinde bu emeğin rolü nedir sorularıdır. Bu tarz sorular üniversitelerde gerçekleştirilen grevlerin ve mücadelelerin (buna öğrenci grevleri ve boykotları da dâhil olmak üzere) nasıl daha net bir devrimci ve anti-kapitalist nitelik kazanabileceği ve bunu nasıl taleplerle ilerletebileceğini göstermekte yardımcı olacaktır.
Kapitalizmde eğitimin metalaştırılmasından sıklıkla söz edilmektedir. Bu tanımlama yukarıda yaptığımız gibi eğitimin kapitalist dönüşümünü açıklamak için yararlı olsa da, burada nasıl bir metadan bahsedilmektedir? Elle tutulur metalar gibi bir nesne oluşturmaması ilk bakışta eğitimin ürettiği metanın kullanım değerinde ve niteliğinde bir belirsizlik oluşturur. Bu metanın değerinin salt bir ekonomik hesaplamasının nasıl yapılacağı veya böyle bir hesabın sınırlarını tartışmak yerine, burada eğitimin kapitalizmde emek gücünün üretimindeki rolünü vurgulamalıyız. Üniversiteler bir yandan emek gücüne pazarda ihtiyaç duyulan teknik bilgileri kazandırırken diğer yandan belirli bir tahakküm rejimine itaat edecek öznelerin yaratılmasında gerekli ideolojik-davranışsal karakterlerin geliştirilmesinde rol oynar. Bu ikinci özelliğin bütün eğitim sistemine ait olduğu Paulo Freire tarafından da detaylıca ortaya konulmuştur.[8] Banka usulü eğitim düşünemeyen, eleştiremeyen ve itaat eden bireyleri küçük yaştan yetiştirerek sermayeye boyun eğecek ve propagandaya karşı gelemeyecek bireyler yaratır. Buna eğitimin kapitalizmin toplumsal üretimindeki veya kapitalizmin yeniden üretimindeki rolü de diyebiliriz. Bu rolü gerçekleştirebilmek için eğitim belirli niteliklere sahip olmalıdır ve belirli nitelikteki eğitim bu role karşı gelebilir.
Böylece üniversite grevleri ve sınıf mücadeleleri özgürleştirici ve devrimci bir hat için öğretim emeğinin emek gücünün üretimindeki rolünü unutmamalı ve ufuklarını geniş tutmalıdır. Akademisyenlerin durumlarının iyileştirilmesi, maaş artışı, güvence vs. gibi kazanımlar tabii ki esas ve önemlidir. Ancak kapitalizmin eğitimin niteliğini şekillendirmesi de eğitimde sınıf mücadelesinde (hem eğitimciler hem öğrenciler için) önemli bir konudur. Türkiye’de müfredat üzerine gelişen mücadeleler ve tartışmalar buna bir örnektir. ABD’de Trump hükûmetinin üniversitelere saldırısı başka bir örnektir. Gerçek bundan çok uzak olsa da üniversiteleri anti-Amerikan, Marksist propaganda merkezleri gibi gösterip federal hükûmetin finansal gücüyle üniversiteleri dize getirmeye çalışan Trump aslında hem gerici bir kültürel hegemonyayı sağlamlaştırmayı hem de Demokrat Parti ve ona yakın sermaye merkezlerinin tabanı ve kadrolarına yakın büyük özel üniversitelere karşı bir sermaye savaşı yürütmeyi hedeflemektedir. Bu plan dâhilinde Trump ayrıca öğrencileri “komünist ve teröristlere çeviren” ABD yükseköğrenim sistemine alternatif bir üniversite sistemi geliştirme peşindedir. “Amerikan Akademisi” adlı yeni bir çevrimiçi yükseköğrenim programı kurmak isteyen Trump üniversite diplomasına eşdeğer diplomalar sağlayacak bu akademinin katı bir şekilde siyasi olmayacağını vurgulamaktadır.[9] Trump’ın öne sürdüğü aslında sermaye için ideal olan, kapitalizme eleman yetiştirme işlevi dışındaki bütün niteliklerinden arındırılmış bir üniversite sistemidir. Bu eğilimlere karşı akademik özerkliğin, gerçekten özgürleştirici ve bilimsel eğitimin savunulması üniversitelerdeki grevlerin ve sınıf mücadelelerinin özgün amaçlarından olabilir.
Eğitimin niteliğine sermaye baskılarına, sermaye çıkarları etrafında şekillen siyasi, toplumsal, kültürel politikaların eğitimde geliştirdiği gerici değişimlere karşı mücadele üniversitelerin diğer eğitim kurumlarıyla (ilkokul, lise vb.) paylaştığı amaçlardır. Ancak bunun ötesinde üniversitelere özel bir başka mücadele alanı da mevcuttur, bu da üniversitelerin araştırma işlevleriyle ilgilidir. Lakin, eğitimin yanında üniversitelerin araştırma işlevleri onların kapitalizm sürecindeki bir diğer önemli özellikleridir. Endüstri ve üniversiteler arasında gelişen çok yönlü ilişkiler üniversitelerde gerçekleşen araştırmaların ve projelerin giderek şirketlerin içlerindeki AR-GE bölümlerinin yerlerini alma eğilimine neden olmuştur. Şirketlerin kendi içinde gerçekleşen bilimsel araştırmalar ve teknolojik gelişmeler azalırken, şirketlerin dışındaki araştırma kurumlarında (üniversiteler gibi) gerçekleşen AR-GE faaliyetleri artmaktadır. 2016’da gerçekleştirilen bir araştırmaya göre ABD endüstri şirketlerindeki ürün gelişimlerinin %50’si şirket dışı AR-GE faaliyetlerinden sağlanmıştır.[10] Teknik araştırmaların yanında, sosyal ve beşeri bilimlerde yürütülen araştırmalar ve projelerin de egemen dünya görüşü ve anlatının gelişmesi ve üretilmesinde yadsınamaz rolleri vardır.
Üniversitelerin kapitalist-emperyalizme bu bağı son yıllarda özellikle Filistin mücadelesinin yükselmesiyle ön plana çıkmıştır. Bu alanda yürütülen mücadeleler bize üniversite grevleri ve sınıf mücadelelerinin farklı bir boyutunu gösterir.
Siyasi grevler genelde işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanarak siyasi talepleri ilerletmeleri, siyasi gelişmelere tepki göstermeleri, veya genel olarak direk bir ekonomik kazanım hedeflemeyen değişimleri talep etmeleri şeklinde tarif edilebilir. İşçi sınıfının toplumsal bir güç olarak gelişmesindeki esas rolleri nedeniyle siyasi grevler (Türkiye’de olduğu gibi) birçok ülkede kısıtlamalar veya yasaklarla karşılaşmaktadır. Üniversitelerde emperyalizme, savaşa ve özellikle Filistin’deki soykırıma karşı gelişen bazı mücadeleler bu genel başlık altında değerlendirilebilir.
Üniversitelerin yukarıda bahsedilen, sermayenin AR-GE işlevini gerçekleştirme özellikleri, silah ve savaş sermayesi için de geçerlidir. BDS hareketinin İsrail üniversitelerine akademik boykot çağrısı, İsrail üniversitelerinin İsrail’in yerleşimci, apartheid rejimi ve soykırımına karşı bu bağlarını hedef almaktadır. İsrail üniversiteleri İsrail ordusuna ve silah şirketlerine teknoloji sağlamakta, askerî doktrinler tasarlamakta, İsrail ordusuna kampüslerini açmakta, İsrail silahlarının uluslararası pazarlanması için dersler sunmakta, apartheid rejiminin gözetim sistemleri için birçok farklı metot ve teknoloji geliştirmekte ve farklı yayınlarla yerleşimci rejimin ideolojik meşruiyetine katkıda bulunmaktadır.[11]
Bu ilişkilere karşı dünya çapında İsrail üniversiteleriyle bağların kesilmesi talepleri üniversitelerde gelişen Filistin mücadelesinin önemli bir parçası hâline gelmiştir. Filistin mücadelesi aracılığıyla üniversitelerin savaş sanayiiyle bütün bağlarının kesilmesi de sık rastlanan talepler arasına girmiştir. Bu mücadelelerin uluslararası bir grev fikriyle geliştiği eylemlerden biri 21 Kasım 2024 tarihinde, 7 farklı ülkeden 40 farklı grubun imzasıyla yapılan Filistin için enternasyonal üniversite grevi çağrısında görülmüştür. Çağrı metninin imzacıları arasında Filistin Gençlik Örgütü (Palestinian Youth Movement) ve Ulusal Filistin’de Adalet İçin Öğrenciler (National Student for Justice in Palestine) gibi örgütlerin yanında Filistin İçin Emek (Labor for Palestine), İskoç Sosyalist Partisi, Kenya Komünist Partisi, Berlin Öğrenci Koalisyonu ve Türkiye’den Kaldıraç Üniversite, Filistin İçin Bin Genç, Filistin İçin Öğrenci Dayanışması ve Özgür Üniversite Hareketi yer almıştır. Farklı coğrafyalarda farklı etkinlik ve katılımla gerçekleştirilen eylem kapitalist-emperyalizme ve İsrail’in soykırımına karşı üniversitelerin ortak mücadele geliştirmesini hedeflemiştir. Bu deneyim üniversitelerde grev, enternasyonal dayanışma ve üniversitelerin toplumsal mücadeledeki yeri hakkında bize önemli dersler vermekte ve beliren bazı sorunları tartışma fırsatı sağlamaktadır.
İsrail’in soykırımına karşı üniversitelerde yükselen Filistin yanlısı öğrenci hareketleri toplumsal alanda kapitalist-emperyalizme karşı mücadele önemli bir yer edindi. Bu süreçte özellikle ABD’de başlayan kamp kurma eylemlerinin yayılması, üniversite hareketlerindeki enternasyonal iletişim ve etkileşimin önemli göstergelerindendi. Kamp eylemlerinin hızlı bir şekilde yayılması eylemlerin başladığı ABD’de aynı hızda gelişen bir devlet baskısıyla karşılaştı. Nihayetinde, hem hareketin başını çeken bazı üniversitelerde şiddetli polis müdahaleleri hem de geliştirilen yeni denetimlerle bu tür eylemler genel olarak söndü.
Bütün bu gelişmeler üniversitelerde mücadelelerinin önüne enternasyonal bir perspektif geliştirmek konusunda önemli sorular getirdi. Öncelikle, eylem tiplerinin ve taktiklerin yayılma kapasitesi ve olasılığı görülse de, sadece bu tür taktiklerin veya eylem tiplerinden üniversitelerin kurtuluşu ve üniversitelerde kapitalist-emperyalizme karşı enternasyonal bir cephenin kuruluşu için yeterli olmadığı açığa çıktı. Bu tür kısa zamanlı dayanışmaların üzerine geçebilen ağların ve kurumsal bağların, bütünleşik bir strateji ve süreklilik sağlayabilecek bir dayanışmanın ihtiyacı belirdi. Üniversiteler enternasyonal bir bağlamda taktik paylaşımını aşabilecek nasıl bir örgütlenme ve strateji oluşturabilir sorusu hâlâ güncelliğini korumaktadır.
Bu sorunun cevaplanmasında ve tutarlı örgütlenmenin temelinin bulunabilmesinde üniversitelerin önünde bazı zorluklar yer almaktadır. Öncelikle, dünyanın farklı yerlerinde bulunan üniversite hareketleri, her ne kadar benzer hedefleri benimseyebilseler de, bu hedeflerin nesnel ortaklığını bulmak kolay değil. Örneğin, işçi sınıfının diğer kesimlerinin enternasyonal dayanışması için üretim ve dağıtım zinciri önemli bir nesnel zemin sağlamaktadır. İsrail’e ticaret kanalları ve rotaları üzerindeki liman işçilerinin dayanışma geliştirmesi veya aynı gemiyi hedef olarak gösterebilmesi bu nesnel zeminin bir örneğidir. Benzer bir bağ üniversiteler için aynı şekilde mevcut değildir. Bunun yanında, doğal olarak sıkça yerel mücadelelerle ve siyasi sorunlarla baş eden üniversite hareketlerinde enternasyonal dayanışmanın gündem edinilmesi için enternasyonal perspektifin belirsizliklerini aşabilen bir ısrar ve irade gerekmektedir. Ayrıca, farklı ülkelerde üniversite hareketlerinin tabi olduğu yasal kısıtlamalar, sorunlar, düzenlemeler ve eğitim sistemleri, farklı bağlamları anlayabilmek için yüksek derece bir iletişim ve bilgi aktarımını zorunlu kılmaktadır. Bunların bazıları belirli ölçülerde bütün enternasyonal dayanışma hareketlerinin önünde beliren zorluklardır.
21 Kasım üniversite grevinin amaçlarından biri bu zorlukların aşılmasında ilerleme kaydetmek olmuştur. Grev çağrısı, üniversitelerde bir gün boyunca derslere gidilmemesi, derslerin işletilmemesi, bunun yanında üniversitelerde yerel olarak belirlenecek eylemlerin gerçekleştirilmesini içermiştir. Öğrenci-işçi dayanışmasını özellikle ön plana çıkaran ortak metin, üniversitelerin enternasyonal dayanışmasını, kapitalist-emperyalist düzenin enternasyonal biçimine karşı geliştirilmesi gerekilen bir örgütlülük olarak vurgulamıştır.[12] Eylem örgütlenmesinin kazanımlarının önemli bölümünün örgütsel ve ideolojik olduğu söylenebilir. Bu kazanımlar daha sonra 2025 1 Mayıs’ta üniversite hareketlerinin ortak enternasyonal çağrısına olanak kazandırmış[13] ve hâlâ geliştirilmeye çalışılan bir dayanışma altyapısı yaratmıştır. İdeolojik olarak, katılan üniversite gruplarıyla oluşturulan ortak fanzinler üniversite hareketleri ve anti-emperyalizm üzerine farklı coğrafyalardan perspektifleri bir araya getirmiştir.
Eylem gününde kimi üniversite kampüslerinde yürüyüşler düzenlerken, diğerlerinde eğitim etkinlikleri, sanat etkinlikleri, basın açıklamaları ve diğer benzer sosyal aktiviteler gerçekleştirmiştir. Üniversitelerde örgütlenme güçlü bir merkezî koordinasyonun yönlendirme ve denetimindense yerel örgütlenmelere bırakılmıştır. Bunun sonucunda, toplamda yüzlerce kampüste eylemler olduğu tahmin edilse de eylemler arasında büyük farklılıklar görülmüştür. Eylemlerin belki de en güçlü geçtiği yerlerden biri Kanada olmuştur. Kanada’nın Quebec eyaletindeki öğrenci sendikalarının koalisyonunun çağrıyı sahiplenmesi ve grev kararı alması sonucunda, Dawson College, Condordia Üniversitesi, Université du Québec à Montréal ve Université de Montréal üniversiteleri greve katılmıştır.[14] Dawson College yönetimi grev çağrısına karşılık olarak 21 Kasım günü dersleri iptal ederken, 8.300 öğrenciyi temsil eden AGEM sendika birliği 22 Kasım günü greve devam etmiştir.[15] Birçok farklı öğrenci grubunun katıldığı grev gününde 21 Kasım’da Montreal’de toplam 80.000’den fazla öğrencinin dersleri boykot ettiği belirtilmiştir.[16]
Bu yazıda gözden geçirdiğimiz üzere, üniversitelerde sınıf mücadelesi ve grevlerin gelişim yolculuğunun önünde birçok farklı aşama durmaktadır. Üniversitelerin kapitalist örgütlenmesi, eğitimin emek gücünün üretimindeki teknik ve ideolojik rolü, üniversitelerin araştırma işlevleri ve üniversite hareketlerinin kapitalist-emperyalizme karşı enternasyonal birliğinin olanakları, akademide grevlerin ve mücadelelerin çok katmanlı yapısının önemli parçalarıdır. Yukarıda bahsi geçen örnekler bağlamında, diğer iş kollarındaki gibi, akademik emekçilerin sendikal mücadelelerinin genel hattının yerel ve ekonomik taleplerin ağırlığıyla hareket ettiğini söylemek isabetsiz olmayacaktır. Ancak, öğrenci hareketiyle gelişen enternasyonal ve kapitalist-emperyalizme karşı mücadeleler daha açık siyasi taleplerin üniversitelerde canlı kalmasını sağlamaktadır. Bütün bu hareketlerin, ekonomik-siyasi, yerel-bütünsel taleplerin çok boyutlu ama bütünleşik bir emek cephesinde birleşmesi, üniversite mücadelelerinin esas adımlardan biri olarak önümüzde belirmektedir.
[1] Michael Sainato. “‘Many of Us Are Struggling’: Why U.S. Universities Are Facing a Wave of Strikes.” The Guardian, April 21, 2023. https://www.theguardian.com/us-news/2023/apr/21/us-universities-wave-strikes.
[2] Howard Bunsis. “Analysis of the Financial Situation of Stony Brook University.” October 2018. https://drive.google.com/file/d/1_7pUNhVuB8UuL7mAt6yM2FhQ_JQBWFd1/view.
[3] Örneğin, en son sendika görüşmelerinden sonra Stony Brook Üniversitesinde öğretim asistanı maaşları yıllık 28.000 $ civarındadır. ABD İskân ve Kentsel Kalkınma Bakanlığının yoksulluk ve gelir sınırları verilerine göre üniversitenin bulunduğu bölgede bir kişi için en alt gelir sınırı 34.650 $’dır (https://www.huduser.gov/portal/datasets/il/il2025/2025ILCalc3080.odn). Bu sınırlar, yoksulluk ölçümleri için birçok yerde uygulanan medyan hesaplamalarıyla belirlenmektedir.
[4] Staff Writers. “Adjunct Professor vs. Tenured Professor: How Do They Differ?” BestColleges.com, March 22, 2023. https://www.bestcolleges.com/blog/adjunct-vs-tenured-professor/.
[5] American Association of University Professors. “The Annual Report on the Economic Status of the Profession, 2021–22.” Washington, DC: American Association of University Professors, June 2022. PDF. https://aboutblaw.com/6un.
[6] American Association of University Professors. “Contingent Faculty Positions.” AAUP. https://www.aaup.org/issues-higher-education/faculty-employment/contingent-faculty-positions.
[7] Robert Iafolla. “College, University Strike Wave Continues Its Swell Into 2023.” Bloomberg Law, Daily Labor Report, January 24, 2023. https://news.bloomberglaw.com/daily-labor-report/college-university-strike-wave-continues-its-swell-into-2023.
[8] Paulo Freire. Ezilenlerin Pedagojisi. Ayrıntı Yayınları, 2011.
[9] Rachel Leingang. “What Are Donald Trump’s Plans to Overhaul U.S. Colleges and Universities?” The Guardian, November 18, 2024. https://www.theguardian.com/us-news/2024/nov/18/trump-education-policies.
[10] Ashish Arora, Sharon Belenzon, and Andrea Patacconi. “The Decline of Science in Corporate R&D” (Accepted manuscript, Strategic Management Journal), University of East Anglia ePrints, 2018. PDF. https://ueaeprints.uea.ac.uk/id/eprint/65090/1/Accepted_manuscript.pdf.
[11] BDS Movement. “Academic Boycott.” BDS Movement. https://bdsmovement.net/academic-boycott.
[12] 21 Kasım eylem fanzini açık erişim: https://tinyurl.com/Nov21StrikeZine.
[13] 1 Mayıs fanzini açık erişim: https://tinyurl.com/May1-2025-PalestineZine.
[14] CBC News. “Students hold pro-Palestine strikes and protests across Quebec.” CBC News, November 21, 2024. https://www.cbc.ca/news/canada/montreal/pro-palestinian-student-strikes-1.7389899.
[15] CBC News. “Dawson College to close Thursday during Pro-Palestinian student strikes.” CBC News, November 19, 2024. https://www.cbc.ca/news/canada/montreal/dawson-closed-student-strike-pro-palestinian-1.7387689.
[16] Jasjot Grewal. “Tens of Thousands of Students Walk Out in Support of Palestine Across Montreal.” The Tribune, November 26, 2024. https://www.thetribune.ca/news/tens-of-thousands-of-students-walk-out-in-support-of-palestine-across-montreal-26112024/.