Bölgede ve ülkemizde emperyalist efendilerinin emrinin dışında tek bir adım atmayan Saray Rejimi, içerde ve dışarda savaşa uygun olarak saldırılarını arttırıyor. Bunu sağlamak için, tüm partilerden aynı sesi, tüm basından aynı sesi çıkartmak istiyorlar.
Saray’ın saldırıları hepimizedir. İşçilere, öğrencilere, kadınlara, doğasını/yaşamını savunanlara, her inançtan her dilden halklara, bu karanlığa teslim olmayan herkesedir.
Kayyum, biber gazı, zam, tutuklama, işçi cinayeti, kadın cinayeti, gözaltı, vergi, polis şiddeti, yağma, sansür, rant, yolsuzluk, mafya, rüşvet, şantaj, yasaklama, savaş…
İşte bizim Saray ahâlisinin yönetme biçimi… Başka kavramlar da eklenebilir elbette ancak bir bütün olarak esir alınmak istenen toplumun direnişi karşısında başkaca hünerleri de yoktur. Sonu gelmez sanılan bir döngüyle hepsinin başına “daha fazla” getirmek dışında bir yolları da yoktur.
Daha fazla kayyum, daha fazla biber gazı, daha fazla zam, daha fazla tutuklama, daha fazla…
Biz direnenlere düşen de budur, daha fazla, daha fazla direniş!
Bugün direnenler saldırıların geldiği yerde, geldiği anda direnmektedir. Bu elbette değerlidir, kazanım da sağlayabilmektedir, planları da bozabilmektedir. Mesela işçiler kendi fabrikalarında ücretler için bir greve çıktığında zam alabilmektedir ancak OVP zammı kuş hâline getirmeye devam etmektedir. Mesela 19 Mart’ta İBB’ye kayyum atanması, İmamoğlu’nun siyasetten men edilmesi ve CHP’nin başına yeniden Kemal Kılıçdaroğlu’nun getirilmesi planı aynı anda devreye sokulan saldırılarla başlamış, İstanbul Üniversitesi’nde yıkılan barikatlar direnişin önünü açmış nihayetinde İBB’ye kayyum atanmamış ancak saldırılar tamamen durmamıştır, İmamoğlu da tutuklanmıştır.
Saldırıları tamamen durduracak güç direnişte vardır.
Bunun için bize; saldırıları beklemeden, bir sonraki adımımızı konuştuğumuz, taleplerimizi belirlediğimiz, birlikte kararlar alıp, birlikte hayata geçirdiğimiz yan yana gelişler gereklidir. Gezi’den bugüne her kitlesel eylemden öğrendiğimiz yegâne ders budur. Biz bunu yaptığımızda acaba güvendiklerimiz bizi nasıl satacak diye düşünmeyi bırakacağız, biz ne yaparsak o olacak.
Bunun için bize; Genel Grev lazımdır. Saray’ın boykottan korkusunu hatırlayın. Onların korkusunu büyüten biz üretenlerin artık onlar için üretmeyi durdurmasıdır, gücümüz buradadır. Bu güç, süt, ekmek, araba üretmeyi durdurduğunda, mağazaları açmadığında, bu güç metrobüsleri vapurları durdurduğunda bu güç bir bütün olarak Genel Grev dediğinde, kayyumları göndermek de, tutsaklarımızı cezaevinden çıkarmak da mümkündür.
Bunun için bize; işçilerin, öğrencilerin, kadınların, halkların, doğasını/yaşamını savunanların direnişlerinin birleşeceği bir Birleşik Emek Cephesi lazımdır. Birleşik Emek Cephesi hem daha güçlü hem daha ileri hem daha örgütlü bir şekilde direnmek ve kazanmak için gereklidir.
Saray Rejimi’nin saldırmak dışında bir yolu kalmamıştır. Madem ki saldırılar Saray’dan başlamaktadır direnenlerin de saldırıyı başladığı yerde durdurmak için Saray’a doğru yol alması gerekmektedir. Genel Grev’le hayatı durduran, Saray’a yürüyen milyonların direnişi özgür bir yarını yaratacaktır.
10 Eylül 2025
KALDIRAÇ
*:10 Eylül 2025 Çarşamba günü Kadıköy’de gerçekleştirilen mitingte dağıtılan bildiridir.