Savunmama başlamadan önce 1 Mayıs 1977’de Taksim Meydanı’nda katledilen işçileri saygıyla anıyorum.[1]
1 Mayıs’ı kutlamak suç değil, anayasal bir haktır.
Sabahın erken saatlerinde Taksim’e gitmek isteyen işçiler birçok engelle karşılaşmıştır. Toplu ulaşımı durdurma noktasına getirerek fiilî sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Özgürlükler ülkesi olduğumuz iddia ediliyor. Aksine biz işçileri sömüren patronlara yani sermayeyi elinde tutanlara özgürlük bağışlanmış, kanımızı sonuna kadar emsinler diye. Bu ülkenin bütün nimetlerinden egemenler ve temsilcileri alabildiğine yararlanırken, yoksul, sömürülen işçi, emekçi, halklar esaretin dayanılması mümkün olmayan acılarını yaşamaktadır. Bizlere bu yoksulluğu reva görenlere karşı insanca yaşamak ve haklı talepleri dile getirmek isteyen binlerce işçi gibi ben de bir işçi olarak 1 Mayıs’ı kutlamak ve haklı taleplerimi dile getirmek için Saraçhane’deydim.
2017’den beri kamuya hizmet vermekteyim. Sarıyer Belediyesi çalışanıyım. DİSK Genel-İş 1 No’lu Avrupa Yakası Şubesi’nde disiplin kurulunda yöneticilik yapmaktayım. Bir dönem de belediyede işyeri sendika temsilciliği yaptım. Her sene olduğu gibi 1 Mayıs’ı örgütledik ve Sarıyer Belediyesi işçileriyle birlikte 1 Mayıs’a katılım sağladık. Sendikamızın çağrısı “1 Mayıs alanı Taksim’dir” iddiası maalesef tutarlı bir hâl almamıştır ve sendika geri adım atmıştır. Barikatın önünde direnen işçiler yalnız bırakılmış, Taksim için direnenler hedef hâline gelmiş ve tutuklanmıştır. Şube Başkanım Sayın Mehmet Pehlivan benim için bir girişimde bulunmamıştır. Bir şube yöneticisi tutuklanmış olduğu hâlde ne bir basın açıklaması ne de bir avukat desteği sunmamıştır. Bunu da belirtmek istedim.
Tutuklanmama sebebiyet veren görüntülerde polise herhangi bir saldırıda bulunmadım. Barikatın önünde kitleyle birlikte Taksim’e yürümek istedim. Sonrasında biber gazı ve plastik mermi sıkarak saldırdılar. Biber gazının etkisiyle alandan uzaklaştım çünkü nefes almakta zorlanıyordum. Sonrasında alandan ayrıldım. Evime gittim. Görüntülerimizi sosyal medyada gördüm. Bize karşı toplumu kin ve nefrete sürükleyecek açıklamalar yapıldı.
3 Mayıs günü evlerimize şafak operasyonu ile baskın yapıldı. Birçok arkadaşımız evlerinde ailesi ve çocuklarının gözleri önünde işkence ile gözaltına alındı. Vatan Emniyet’te bekledikten sonra adliyeye sevk edildik. Gözaltı araçlarına bindirilirken amirler arafından emirler verilerek bunlara iyi davranmayacaksınız dendi ve bizleri araçlara tekme ve tokatlarla bindirdiler. Bu işkenceler ve hakaretler cezaevine getirilene kadar devam etti. Suç işleyen bizler değil, bizlere işkence eden ve emir verenler asıl suç işlemişlerdir.
Bu tutuklamaların amacı bir sonraki 1 Mayıs’ın kitlesel katılımının önünü kapatmaktır. Bu tutuklamaların amacı işyerlerinde, fabrikalarda hakkını arayan, greve çıkmak isteyen işçilerin önünü kesmektir. Son söyleyeceğim sözlerse tutukluluk süremin uzaması durumunda işimi kaybetme durumumdur. Bu yüzden tahliyemi talep ediyor, üzerime atılan suçları kabul etmiyorum.
Yaşasın 1 Mayıs!
[1]*1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isteyip tutuklananlar hakkında açılan davanın 17 Temmuz’daki duruşmasında yapılan savunma.