Saray timsah gözyaşları döküp helâllik isterken her geçen gün yeni bir suçla deşifre oluyor. Bir gün depremden kurtarılan çocukların cemaat yurtlarına verildiği ortaya çıkarken ertesi gün deprem sonrası ilk elden ihtiyaç olan çadırların satışı bilgisi ortalığa saçılıyor.
Saray Rejimi’nin her yanından pislik akarken burjuva muhalefeti yıkımın hesabını sormak için ısrarcı olmak bir yana “temiz” bir sayfa açmak adına seçim sonrasına gün vermektedir. Yüz binlerce insanı enkaz altında ölüme mahkûm eden bu sistemle hesaplaşma talebini yükseltmeden kurulacak bir yarın yoktur. En az 200 bin insanın ölümü, yaşanan katliam ve sonrasında etrafa saçılan pislik, seçim ve aday tartışmalarının altına süpürülemez. Eğer yarın insanca ve onurlu bir yaşam kurulacaksa bu ancak kendi yarasını sarmak için ilk anda seferber olan milyonların örgütlü mücadelesi ile mümkün olacaktır.
Milyonlarca insanın en temel yaşamsal ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı sorusu ortadadır.
Ailelerini kaybeden binlerce çocuğun akıbetinin ne olacağı sorusu ortadadır
Yıkılan şehirlerin rant ve yağmaya kurban edilmeden, tarihsel demografik kimliklerinin korunarak yeniden inşa sürecinin nasıl örgütleneceği sorusu ortadadır.
Cumhurbaşkanından bakanına, inşaat çetelerinden belediyelerine bu katliamdan sorumlu kim var ise nasıl ve ne zaman yargılanacağı sorusu ortadadır.
Bunlara cevap üretmeyen her tartışma, her gündem gerçekte yaşanan sürecin üzerine toprak atmaya yarayacaktır.
Bunu engellemenin tek yolu biz milyonları harekete geçiren dayanışma isteğinin, öfkenin örgütlülüğe dönüştürülmesidir.
Deprem haberini ilk aldığı anda harekete geçen tüm toplumsal kesimler deprem bölgeleri ile yürütülen dayanışmayı büyüterek devam ettirmeli, tüm sorumlulardan hesap sormak için mücadeleyi yükseltmelidir.
Asla unutmayacağız, asla affetmeyeceğiz.