Yeni yıla milyonlarcamız daha da yoksullaşarak, yaşadığı sefillik daha da artarak girdi.
Aylardır etkisini günden güne arttıran ekonomik krizin yarattığı öfke hâli bastırılmak için arka arkaya illüzyonlar girdi. Boşuna dememişler; “Üç çeşit yalan vardır, basit yalan, kuyruklu yalan ve istatistik”. Saray Rejimi 3’ünü birden yapıyor.
1.“Asgari ücret sadece 6 milyon kişiyi ilgilendiriyor” – YALAN
Kayıtlı ve kayıtdışı çalışanların toplam yüzde 54’ü yani 2 kişiden biri asgari ücret düzeyinde maaş alıyor.
2.“Asgari ücrete yüzde 50 zam yaparak işçiyi enflasyona ezdirmedik” – YALAN
Saray’ın TÜİK’i, enflasyonu %36.08 açıkladı. Yani bize diyorlar ki, yağdan süte; yumurtadan ete; patatesten pirince yıl boyunca toplam yüzde 36 zam geldi. Bunun nasıl bir yalan olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok, sabah işe giderken simit alan herkes aldığı para üstüyle gerçek enflasyonu görecektir. Gerçek enflasyon yüzde 100’ü aşmıştır. Maaşa yapılan zam daha elimize geçmemiştir ancak şimdiden her şeye gelen zamlarla çoktan erimiştir.
3.“Özel sektör pandemide çok zorlandı, asgari ücret daha da artarsa veremez” – YALAN
Pandemide zorlanan varsa o da bizlerdir. Açlık ve hastalık cenderesinde yeri geldi kısa çalışma ödeneği ile günde 39 liraya çalışmak zorunda kaldık. İstanbul’da her 3 kişiden 2’si kredi ya da kredi kartı borçlusu hâline geldi. Bizlerin cebindeki erirken, bu bir sene boyunca metal patronları yüzde 800, inşaat patronları yüzde 123, bankalar yüzde 143 kâr açıkladı.
4.“Dövize çevrilebilir mevduatla Türk Lirası’nın değerini koruduk” – YALAN
Bir ay gibi bir sürede doları önce 18’e bilerek çıkartıp, sonra da bankalarda para kalmayınca piyasaya para üstüne para sürdüler. Gözleri cebine giren yeşil dolarlar dışında bir şey göstermeyen Nebati’nin tüm bu süreçte bu büyük yalana ek irili ufaklı yalanları vardır. Bu yalanların gerçeklerini dinlemek isteyenleri ve elbette yalanlara karşı mücadele etmek isteyenleri Kaldıraç Bürolarına davet ediyoruz. Bu bildiride şimdilik bu kadarıyla değineceğiz, sadece 16, 17 ve 20 Aralık’ta döviz alanlara bakılsın. BOTAŞ’ın kanunla silinen borçlarına, Katar ve BAE’ye tanınan ayrıcalıklara bakılsın biraz olsun yalan perdesi aralanacaktır. Dövize çevrilebilir mevduatla piyasadaki tüm para dolara endekslenmiş, ayrıca “faiz sebep, enflasyon sonuç” naralarının içinden gizli faiz arttırımı yapılmıştır.
5.“Elektrik, doğalgaz vs.’de maliyet arttı, bunlar zam değil güncelleme” – YALAN
Son zamlar öncesi her 100 TL’lik faturanın 30 TL’si dağıtım bedeli, 20 TL’si vergiydi. Bizler 2 ay faturamızı ödemediğimizde elektriklerimiz kesiliyor. Elektrik firmalarının 5’te 1’i 2020 yılında hiç vergi ödemedi. Üstelik bizlere yapıldığı gibi bu şirketlere icra gelmiyor, her sene yeniden vergi borçları siliniyor.
Memleketin tüm illerinde elektrik dağıtım şirketleri özelleştirildi. Dağıtım faaliyetlerinden sonra perakende satışın ayrılmasıyla şirketler çifte kâr elde ediyor, faturalarımız patronların cebine gidiyor. Doğalgaz faturalarımızda da vergilerin yanı sıra doğalgazın ithalatını ve perakende satışını yapan en az iki şirketin kârı bulunuyor. Üstelik şirketlerin tüketimi ölçtükleri sayaçların takılması, sökülmesi, değiştirilmesi, kontrolü gibi hizmetlerin bedeli de yurttaşlara ödetiliyor.
6.“Bekleyelim, geçecek. İktidar bizi sokağa çekmek istiyor” – YALAN
Aslında yalanların büyüklüklerini sıralamak gibi bir niyetimiz yok. Üstelik egemenlerin hepsi halka karşıdır ve bu yalan düzeni her gün kendini tekrarlar, tamamını arkalı önlü bir A5’e sığdırmamız mümkün değil. Yine de bu yalan diğerlerinden bir tık farklı duruyor. Çünkü bu yalanı söyleyenler farklı bir yerde durduklarını iddia ediyor.
Sanki 2001 krizinde memleketi liyakatsizler soyuyormuş gibi “bugünkü sorun liyakat sorunudur” diyorlar örneğin. Sanki bugüne kadar patronlar halk için bir şey yapmışçasına TUSİAD’tan yardım dileniyorlar örneğin. Sanki CHP’li Bakırköy Belediyesi işçilerine “yüzde 0 zam” önermemiş gibi yapabiliyorlar. Sanki tek bir ihaleye, tek bir zamma, tek bir tezkereye gerçekten karşı çıkmışlar gibi beklemeyi telkin ediyorlar. Güzel sözdür; “ele verir talkını, kendi yutar salkımı”.
Bu memlekette hiçbir iktidar işçi-emekçilerin olmadı, dolayısıyla hiçbiri işçi-emekçilere haklarını öyle altın tepside vermedi. Sendika hakkı, grev hakkı, toplu sözleşme hakkı hepsi sokaklarda kazanılmıştır. Öyle ya bizdenmiş gibi gözüküp yalnızca ilk 3 gününü sevdikleri Gezi’nin o güzel ağaçları bugün ayaktaysa sokaklara çıkan milyonlarcamız sayesindeydi.
İşte o sokakların değiştirici, özgürleştirici, güzelleştirici gücü bugün tüm egemenleri korkutuyor. Onun için birinin söylediği yalanı diğeri başka yalanla sürdürüyor. Hepsi Saray’lıdır ve saraylardan halkın yararına tek bir gerçek çıkamaz.
KRİZDEN KURTULMAK İÇİN;
Tüm yalanlara karşı bir de gerçekler vardır. İlk kabul edilmesi gereken gerçek, bir kurtarıcı gelmeyeceğidir. Bizleri kurtaracak olan kendi kollarımızdır. İşçiler, kadınlar, öğrenciler, halklar olarak bizler kendi dertlerimizi ancak yan yana gelerek çözeceğiz. Bu krizi biz çıkarmadık, faturasını da biz ödemek zorunda değiliz.
Eğitim, Sağlık, Barınma, Ulaşım, İletişim, Elektrik, Su, Doğalgaz, en temel insan haklarıdır. Bu hakların tamamı ücretsiz olmalıdır. Bu alanların tamamı kamulaştırılmalıdır.
Bugün yoksulluk sınırı 13 bin TL’dir. En düşük ücret yoksulluk sınırının üstünde olmalıdır.
Ücretler aylık olarak gerçek enflasyona göre güncellenmeli. Ücretlerde ücret miktarı değil alım gücü esas alınmalı.
Öğünlerimiz küçülüyor, pek de iyi beslenebildiğimiz söylenemez. Ancak, ne birilerinin “ekonomimiz şahlanmış” demesine, ne de sessiz sedasız “her şey güzel olacak” laflarına karnımız tok.
Biz istedik diye onlar vermeyecekler.
Biz mücadele etmek için bir araya gelmedikçe, biz boşalan tencere tavaları birbirine vurup yürümedikçe, biz direnişi büyütmedikçe onların yalanları büyüyecek. Her gün yüzümüze vurulan yalanlarla onların zenginliği artarken bizler sefil bir hayat sürelim diyedir. Bu gerçeğe dair atılacak en güzel adım, ilk adım örgütlenmektir.
Örgütlenmek haklarımızı almanın, hayatın gerçeklerini işçilerden, emekçilerden, öğrencilerden, kadınlardan yana değiştirmenin ilk ama büyük bir adımıdır.
Örgütlenmek, mücadele etmek, direnişi büyütmek bu krizden kurtulmanın tek yoludur.
Kaldıraç Büroları
İstanbul Avrupa Yakası:
Akdoğan Sk. No:34-36 D:5 / Beşiktaş
İstanbul Anadolu Yakası:
Serasker Caddesi No:35 D:14 / Kadıköy
Ankara:
Selanik Cad. No: 48/10 / Kızılay
İzmir:
Uğur Mah. 848 Sok. No:13 K:1 D:103 /Konak
WhatsApp İletişim:
0212 258 6861
4 Ocak 2021